Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Rodion Romanoviç | Günlük

bocchi

Uranüs Yolcusu
Katılım
19 Tem 2021
Mesajlar
211
Tepki puanı
440
Puanları
111
Web Sitesi
1000kitap.com
17:03- Kar tüm ihtişamı ile yağmaya başladı ve kısa sürede -çok bilindik Edebiyat- şehrin günahlarını beyaza boyadı. Çocuklar dışarıda kayınıyor. Eskiden bizde yapardık ! Canım çekti albayım. Akşam bir kayınsam mı acaba? Çocuklar gibi... Mutlu ve neşeli...
Dışarıda karla oynayan çocukları görünce, keşke şimdi çocuk olsaydım diyorum. Arabaların geçtiği kaygan yerde kaymak çok zevkli, bi de düşünce çok daha güzel oluyor
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
19.01.2022 Gün|42
Çok yorgunum albayım. Okula çok anlam veriyoruz ,sonra sınavlar hayatımız gibi oluyor . Sınavlar bitince yaşam da bitiyor. Ama düşülen boşluk berbat. Sinirlerim alt üst boyutta , kar nedeniyle sınavlarım ertelendi ,evime gitmek ve orada düzen kurmak istiyorum çünkü burada yaparsam , kurduğum düzeni bozmak zorunda kalacağım. Cidden bu kadar boş bir gün geçirdim mi hatırlamıyorum. Hiç bir şey yapmadım neredeyse. Kitap okumadım ü ders çalışmadım, diş fırçalamadım, koşu yapmadım Bunların net sorumlusu benim ama çevrenin etkisi ihmal edilemez.

Bugün bunlar ve başarısızlık hissinin üstüne, akıllı beynim muhteşem bir fikirle düşüncelerime girdi. Neden porno izlemiyorsun? Mutsuzluk üzerime çökmüştü. Sabah libidom arş boyuttaydı zaten. Birkaç tane tetikleyiciye de denk geldim. Daha doğrusu kısmen kaçmaya çalışmadım.


Kısa bir süre sonra modumda bir düşüklük bekliyorum

Bunu önceden belirtmiştim zaten. Hemen aklıma bu düşünceler geldi. Geçici olduğunu bilmek bana umut kattı. Ama şöyle bir sıkıntı var; Disiplin katan okul aradan kalkıyor ve eve gittiğimde kendi başıma düzen kurmak kısmen zor olacak. Bu sürede hafiften zorlanacağım. Bunu bekliyorum ama kısa süreli hislere karşı dikkatli olmam gerekiyor. Bugün neredeyse "zaten çözümü biliyorsun ,boz gitsin " gibi bir düşünce aklıma gene geliyordu. Uyacak gibi dahi oldum. Ama hemen kendime geldim. En başta dediğim gibi hatalar çok önemli, hatadan öğren, hayat toz pembe değil.

Kar gerçekten güzel yağdı bugün ,sevdiğim arkadaşım memleketine döndü . Ben bir boşluğa düştüm gibi. Bunları belki yüzüne net bir şekilde söyleyemem. Sevdiğini söylemek o kadar kolay değildir.

Yatmam gerek albayım , yatmam ve unutmam . V For Vendetta filmini izleyeceğim şimdi. Bakalım nasılmış?

İyi geceler!

Sözler: V For Vendetta;


Çünkü bir adam yakalanabilir , öldürülebilir veya unutulabilir. Ama bir fikir 400 yıl sonra bile dünyayı değiştirebilir.

Kim olduğun ne yaptığının yanında önemsizdir.

Kelimeler anlamanın yoludur ve kelimelere kulak verenler için gerçeğin ifade edilmesidir.
 
Son düzenleme:

bocchi

Uranüs Yolcusu
Katılım
19 Tem 2021
Mesajlar
211
Tepki puanı
440
Puanları
111
Web Sitesi
1000kitap.com
Kar gerçekten güzel yağdı bugün ,sevdiğim arkadaşım memleketine döndü . Ben bir boşluğa düştüm gibi. Bunları belki yüzüne net bir şekilde söyleyemem. Sevdiğini söylemek o kadar kolay değildir.
Sevdiğini söylemek kolay değil, hele yüzüne ama burdan söyleyebiliyorsun işte, bu biraz kötü ama hayatta hiç karşılaşmayacağımız için söylemek mantıklı gibi. Seni seviyorum albayım. Naçizane olarak söyleyeceğim zeki bir karakterin var. Erişmek istiyorsun bi yere. e yürüyen ulaşır albayım, koşan da düşebilir ama dikkat gerek. İnsanlara karşı iyimsersin. Sevmeyeceğin bir tip de olsa onunla konuşur, şakalaşırsın gibi geliyor (forumda gördüğüm kadarıyla ve naçizane)
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Zeki falan değilim çok aciz bir insanım. Erişmek istiyorum ama büyük ihtimal bu o kadar büyük bir şey olmayacak. Samuray 'in dediği gibi; Kendimi aşmayı hedefliyorum. İnsanlardan uzun süre nefret ettim ama bu sıralar önyargılarımı yıkan bir sürü insan görünce- burası ve sen dahil- bir umut yeşerdi içimde. Ama ilk bakışta ,tipinde, konuşmalarında, insanları anlayabiliyorum gibi bir yargı oluştu bende. İnsanlar ile nadir samimi olabiliyorum , yüz yüze olsak bana net katlanman gerekirdi.
 
Son düzenleme:

bocchi

Uranüs Yolcusu
Katılım
19 Tem 2021
Mesajlar
211
Tepki puanı
440
Puanları
111
Web Sitesi
1000kitap.com
Zeki falan değilim çok aciz bir insanım. Erişmek istiyorum ama büyük ihtimal bu o kadar büyük bir şey olmayacak. Samuray 'in dediği gibi; Kendini aşmayı hedefliyorum. İnsanlardan uzun süre nefret ettim ama bu sıralar önyargılarımı yıkan bir sürü insan görünce- burası ve sen dahil- bir umut yeşerdi içimde. Ama ilk bakışta ,tipinde, konuşmalarında, insanları anlayabiliyorum gibi bir yargı oluştu bende. İnsanlar ile nadir samimi olabiliyorum , yüz yüze olsak bana net katlanman gerekirdi.
Albayım ben sessiz bir insanım zaten, zor olurdu arkadaşlık kurmamız ama yine de hayatın sillelerini yemiş kişiler olarak bir araya gelirdik belki. Bir gün bir adam uzaktan 2 farklı hayvan görmüş. Neden bu kadar samimi olduklarını merak etmiş. Gitmiş yanlarına bir bakmış ikisininde bazi bacakları eksik.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Albayım sürecimi bozdum... Üzgün müyüm bilemiyorum. Hayatım bitmiş gibi bir durum içerisine girmedim. Gayet stabil haldeyim. En başta demiştim sanki "porno bende dibe batma hissi yaratıyor" diye . Hayatımın şu son anları gayet boş kaldım. Dersler bitmiş, sınavlar oyuncak gibi bir oraya bir buraya atılıyor. Evime gitmek istiyorum ve orada yeni düzen kuracakken , son iki üç gün cidden moralim bozuk takıldım. Dün günlüğümde söyledim zaten , aklıma yapmak geliyor falan diye. Hepsi geçici şeylerdi aslında yarın eve gittiğimde orada yeni bir düzenle birlikte modum düzelecekti. En sevdiğim biri , hatta bulunduğum ortamdaki en yakın arkadaşım da gidince ben tamamen bir boşluğa düşütüm. Ufak tefek hatalar genellikle sıkıntı olmadı onları kaldırıyorum ama bunların hepsi üst üste gelince, ben de bunları porno ile taçlandırıp dibe çökeyim ardından çıkmak için gene bir plan... Dibe çökersen kaybedecek bir şey kalmaz ve her türlü riske girerek plan yaparsın.

Birinci sebep bu tüm hatalar oldu. Planladığım hiçbir şey yolunda son haftadır gitmedi. Derslerim iyidi , kötü bir şey yoktu ama zihnim bana oyunlar oynadı.

Gelelim ikinci sebebe. Forumda bir çeviri paylaşmıştım . "Neden relapse oluyoruz" diye. İşte orada yazan sebepten ötürü ben de bozdum. Ben bu forumu kişisel gelişim olarak ve bilgilerimi paylaşmak için kullanmak istedim. Forumdan porno ve mastürbasyon hakkında öğreneceğim ek bilgi olduğunu düşünmüyorum. Son zamanlar da ister istemez yazıları okuyor ,düşüncelerimi yeri olursa paylaşıyorum. Maalesef bazı arkadaşlarımı boyuna süreç bozma gönderileri atıyor. Benim pornonun zevk verdiğine falan inandığım yok. Çeviri de belirttiğim gibi albayım. Bunlar insanı şüpheye düşürüyor. O yüzden sıklıkla ne konuştuğunuza dikkat edin diye vurguluyordum. Diğer bir insan etkilenecek, kelebek etkisi olacak. Ben de ekilenlerden oldum. Sadece mastürbasyon önermeler, irade yönteminin kurbanı olanlar, DHBT sorunları olanlar, ve daha niceleri... Bunu eminim herkes fark etti albayım... Burada neden bunlar paylaşıldı diye eleştirecek değilim. Burası temel anlamıyla bağımlılık bırakma forumu ve ana amaç olarak kişisel gelişim olarak kullanmak doğru değil.

Şüphelere ve kaygılara düştüm. Bozanlar vardı, sanki o kadar önemli değilmiş gibiydi. Ya ne olacak sanki yapacaksın geri bırakırsın. Döngüde kalan arkadaşlar , isyan edenler, üzülenler , başaramayanlar... Kendimde suçu buluyorum ama 40 güne gökten gelmedim. Bir bilgim var ve bunun net sorumlusu ben olsam da çevremi ve bakışımı güncellemeden bunu başaramam. Kendime hakim olurum diye düşündüm. Her ne kadar porno gönderileri , başarısızlık postları görsem de kafamda bittiği için görmezden gelirim sandım ama beyinim bunları unutmuyor. Kişisel gelişim forumda dönüyor ama temel nokta porno tabiiki. Bende zaten gönderilerimde kendi fikirlerimden çok ya çeviriler ya da kitap ve film incelemeleri yaptım.

Size sinirli değilim baylar, ama lütfen sorgulayın... Bir gönderi esnasında yüz defa düşünün. Araştırmadan sormayın, kendiniz bulduğunuzda çok daha iyi olur. Benim son zamanlarda yaptığım en kötü şeylerden biri de buydu. Bıraktım öğrenmeyi , çok biliyorum sandım. Her gün yeni bilgiler gerekiyor kendimi bir tahta olarak kullanmam gerekiyor. Yeni teknikler ,bilgiler gerekiyor... Porno bitse de yerine yeni şeyler koymaya çalıştım, koydum da.... Ama porno aklıma bu forum yüzünden-kusura bakmayın- hep yeniden geldi.

Yapmam gereken şeyi biraz düşünmem gerekiyor , sizi bu kadar vazgeçilmez kılan nedir? Yalnızım baylar , bu yüzden vazgeçilmezsiniz. Siz sanalsınız, itiraz etseniz dahi cevap vermem, unuturum. Takdir edersiniz sevinirim. İnsanı vasıflar bunlar ne yapayım? Yüz yüze hiç te iyi anlaşmazdık bir çoğumuz . Yazdıkları yazıdan birçok insanın farklı olduğu gözüküyor. Bu farklılıklar ve kendi fikirlerimde insanları görmek güzel ama burası bana zarar vermeye başladı. Üzgünüm albayım durum bu! Bir mola vermem gerektiğini düşünüyorum, buraya ,size... Belki de suçu yıkacak yer arıyorumdur ama denemeliyim ha, kaybettim diyemem . Bir porno izledim diye kaybetmiş olamam. Bu sefer gerçekten muhteşem etkiler geliyordu... Hem ben gelişiyor hem de bırakmanın biyolojik ve fiziksel etkilerini görüyordum. Bunlara odaklanmadım zaten. Bırakmıştım ama forum bana kişisel gelişimden çok porno nutukları çekmem gereken bir yer gibi gelmeye başladı. Bunda temel suçlu benim. Kişisel gelişim noktasında büyük bir kibire kapıldım , her şeyi biliyorum sandım. Forumda bir kaç cidden iyi taktik vardı. Onları dahi aşırı iyi bulmama rağmen denemedim.

Ne yapacağım peki , forumu bırakacak bir intibah bıraktım. Ama emin değilim. Bir şeyler yapmalıyım , bilgi olarak yetersiz değilim . O zaman aklıma bu neden geldi. Yaptığım çeviri haklı gibi geldi. Kendi kabuğuma çekilip , 90 gün boyunca takılıp çeviriler , incelemeler yapıp foruma geri dönmek iyi bir plan gibi duruyor.

Bunları ileride bakarım diye yazdım. Yoksa kimsenin modunu düşürmek istemedim. Sizler iyi insanlarsınız baylar. Burayı okuyan kişiler bundan etkilenmesin lütfen. Belki birileri etkilenir diye yazmayacaktım ama günlüğüme yazmak mantıklı geldi.

Belki ansızın giderim , geri gelirim ama , hedeflerim var ben bunu unutmam! Ben emekleri unutmam , hayallerim var. Gerçekleştirmeden ölmem , ölemem, ölmemeliyim. Özür diliyorum herkesten . Umutlarınızı çaldığım için bir kere daha kaybettiğim(hiçbir şey kaybetmedin) ve size başarısızlığı normal gibi gösterdiğim için . Üzgünüm baylar , cidden üzgünüm . Hem kendim hem sizler için üzgünüm. Üzülmek iyidir insana kendini hatırlatır.

Peki bu stresli anlar ileride olmayacak mı o zaman ne yapacağız? Doğru ya! Az stresle başa çıktık ama her biri aynı anda geldiğinde başa çıkamadık. Özellikle insan faktörü bir yıkım gibi etkiliyor beni evet alışıyorum ama kısa süreli yıkım - şu anki örnekte olduğu gibi- beni yıkabiliyor. Diğer konularda da bol bol hata yapacağım. Her birisi aynı anda gelince ne yapmalı? Bu soruya cevap lazım.

Uzatmayayım baylar veda edersem buraya yazarım. İçerik üretmeye kendi çapımda inşallah devam ederim gelince toplu olarak paylaşırım. Benim de kendi hayatım var baylar biraz onla ilgilenmeliyim. Öğrenmeden nutuk çekmemeliyim.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Veda falan...| 23.01.2022

Buraya bu yazıyı yazmam gerektiğini hissettim albayım. Bir müddet buralardan ayrılıyorum sebeplerini sıralayayım;

1) Öğrenmek mi? Yardım mı?-Sanallık!

Burada neden varım? Bunu ilk başta kendimi sorduğumda hem kendime hem başkalarına yardım etmek olarak düşündüm. (olabildiğince özgür yazacağım, önyargılarınızı kapatın albayım. ) Burada bir ego tatmini yaptığımı düşünmeye başladım. İnsanın en büyük iletişim kurduğu canlı veya şey diğer insanlardır zira başkaları şeylere de bağlanabilir ama bu insanı küçültmez. Bunu gerçek hayatta nadir başarıyorum albayım, karakterim bir türlü oturmuyor. Ben hep oyun oynamak zorunda kalıyorum . Yanımda sıfatlar taşıyorum . Hop neredeyiz? Okul! Tak maskeyi takıl okulda , getir sıfatı önüne takıl okulda. Ben bir bütün halinde var olmakta sıkıntı yaşıyorum o yüzden her insan yanımda bir oyuncak gibi duruyor. Halı saha maçına çağrıldığımda kaleci unvanım ön plana çıkıyor ve orada arkadaşlarım oluyor ama ileriye geçemiyorum ve dost olamıyoruz. Bunda baş sorumlu benim !

Gerçek hayatta başarılmayan bu insanı sosyal aktivite sorunu tabiiki sanallıkla gideriliyor. İnsanların neden sosyal medyayı bu kadar sık kullandığı gayet açık. Bende bu forumda bunu yapar hale gelmeye başladığımı hissediyorum tabiiki siz bunu anlamazsınız çünkü kurnaz takılıyorum (bu yalan söylediğim anlamına gelmez, gayet samimi şekilde fikir belirttim baştan beri , yazdığım her mesajda...). Takdir edilmek ,cesaretlendirmek , 'haydi koçum yaparsın' demek her insan için gerekli. Yapılmıyor değil ama gerçek hayatta çok az! Bunu buradan karşıladım , bunu şöyle yorumlamıştım;

Bu zaten gerekli bir şey ve ben bunu buradan karşılayabilirim. Ama bir müddet sonra şımardım albayım. Öğrenmeyi bıraktım çünkü biliyorum sandım . Öyle ya tebrikler geliyor , teşekkürler ediliyordu … Bilgili olmalıydım. Olan tek şey ise cahilliğimin bir kat daha arttığıydı. Bazen "lütfen eleştirin, sıkıntılı yerleri yazın" dediğim olmuştur. Bunu ise şımarmamak için yazıyordum. Bunun çok tehlikeli olduğunun farkındaydım ama maalesef düştüğümü yeni fark ediyorum.

Cahilliğimi kabul etmem gerek, ilk başta kendimle sorguyu halletmeliyim albayım... Kime nutuk çekiyorsun sen ? Herkesten öğrenecek bir şey vardır . Öğrenmeyi bırakmak ne demek albayım? Hayatı yaşamamış olmak gibi bir şey? Bu nokta çok tehlikeli albayım. Oğuz Atay aklıma geldi şimdi;

Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. Okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor.

Hayatı bir maraton yapalım, benim yaptığım yerimde durmak. Yerimde durmanın getireceği net sonuç sonunda geride kaybolacağımdır. Ben geriye baktım, orada tabiiki bir sürü insan (geride veya ileride olmayı neyin belirleyeceğini siz düşünün albayım). "Oh be! Ben öndeyim! " dedim. Yerimde saymaya devam ettim . İnsanlar yanımdan geçti gitti, oysa baştan beri aynı yerdeydik. Ben hep geriye baktım ve sevindim. Bu nasıl bir bakış böyle?
Amaç herkesle ve en güvendiğin tek insanla yan yana bu hayat maratonunu tamamlamak değil miydi? Öyle olmalıydı değil mi albayım? Koşmalıydık, birlik olmalıydık. En büyük rakibimiz kendimiz olmalıydı. Ne öndeki insanlar moralimizi bozmalı nede arkadaki insanlar bizi sevindirmeli. BİZ albayım, BİZ kendimiz, bu yarışta ölçü sadece kendi mimiz!

En büyük özelliğiniz sanal olmanız . Size katlanmak zorunda değilim- buna rağmen bazen sırf birinize mesaj yazmak için saatlerce düşündüğüm oldu-. Var gibisiniz ama yoksunuz. Bu mükemmel oluyor ve inanılmaz bir durum oluşuyor ve buradan ettiğim insani tatmin kendimi unutmama neden oluyor.

Ben başkalarına nutuk çekmeye ve ilerlemeyi bırakmaya başladım. Böylece geriye geriye gittim. Bunu sadece durumu belirlemek ve sorunu anlamak üzere yazıyorum. Ayrıca ileride bir gün bakmak ta güzel bir sebep. Ve gizliden giren ve okuyan arkadaşım , belki sende aynı şeyleri hissettin. Kusuruma bakma , kendimle zor mücadele veriyorum . Belki sende okursun diye de yazıyorum , yoksa bu kadar dikkatli yazmazdım. (Gene mi takdir edilmek albayım? Ha-ha! ). -Silmeyeceğim-

2) Şüphe:

Bunu önceden bolca söyledik albayım! Şüphe tek gerçektir. Kafaya vurulan basit bir çividir . Yavaşça derine derine ve en derine gider. Beyine kadar çakılır. Onu sökmek ise bazen imkansız olur. Sökmek değilde bazen sökmeye cesaret etmek bile imkansız olur. Öyle ya? Çiviyle yaşayan biri için çivi artık arkadaş gibi bir şey olmuştur. Onsuz nasıl yaşar?

Porno ve mastürbasyon için bu forumdan kazanacağım bilgi nadir kaldı. Bunların birçoğu bağımlılıkla alakalı şeyler değil. Sadece ek bilgiler. Zira baştan beri öğrenmek değil anlatmak için geldim, bunu utanarak söylüyorum (utanmam gerektiğini yeni anladım. Belki de gerekmez. Amacım tabiiki buydu! bilen anlatmalı, öğrenen susmalı. Kim anlatacak o zaman? Büyük bir risk ha! ). Zamanla amacım ego tatminine döndü, bunu kendi içimde yaşadım. Yazılarımda veya düşüncelerimde bunu hissedemezsiniz , gayet kibar gözükürüm ve genellikle dış görünüşüm itibari ile de öyle derler. Ya içimizde yaşadıklarımız? Raskalnikov'da 2 kişiyi öldürecek bir adam değildi! Bu ilk sıradaki sebepti ve üstte anlattım.

Kafamda bitiyordu ama porno ve mastürbasyon konusunda okunacak her türlü olumsuz yazılar beni etkiliyormuş. Bunu bozunca fark ettim .(Kafam karışık bolca parantez giriyor. Belki de bir günah keçisi arıyorum , ama her şeyin bir sebebi olması gerektiği unutulmamalı! Ne diyeyim yani albayım? Ben yaptım suçluyum mu diyeyim? Peki ama neden ? Benim yaptığım bir şey arıyorum, günah gene bana yıkılacak yani günah keçisi demek sıyrılmak olamaz. Şaşırıyorum, bu sefer anlaştık senle parantez dışı adam!). Önceden ve şimdiki süreçlerde krizlere falan girmedim. 40 gün içinde bir kere bile girmedim. Bunun ilk bakışta şuna yormak kolay geliyor. Hayatım 40 gün boyunca benimde doluydu. Sınavlar... Kitaplar... Arkadaşlar... Sosyal Ortam... vs. Ama bir dank edince, sınavlar gidince, yaptığım şeyler aksi olunca ve arkadaşlarımla ayrılınca sonuç çok açık; "Hayatı boş bırakmamak relapse götürür." Bu doğru bir yargı ama sıkıntısı var. Hayat bazen yolunda gitmez . İnişli çıkışlı durumlar olur. Bu anlarda gidip sigara içmiyor veya uyuşturucu kullanmıyoruz. Bu durumların hep var olacağı belli ise (ki hayat daha zor hale gelir unutma) mesele kafada başlıyor ve bitiyor. Hayat ise onun oyun sahnesi sadece. Bu fikir yapısına ulaştım . Ama en son ve önceden olduğu gibi bazen her şey üst üste geldi ve ben bozdum. Her şeyin üst üste gelmesi bahane olamaz, çünkü aynısı sigara için geçerli değil. Demek ki farklı bir şey dedim ve buldum sanırım (buldun mu? Hadi inşallah! Kaçıncı seferdi bu, inanıyorum ama sana , korkma devam et. ). ŞÜPHE! Forumda gezmek , tetikleyicilere isteyerek (altını çiz bunun, nerden yapılıyor o ?) , isteyerek görsellere bakmak ve kafamda bitti diyerek güvendiğin her yalan! Gururunu kıranlar , seni bozdurmaya yönlendirenler bunlar ve bu basit bir tetikleyicilerden uzak dur olayı değil. Onlara nadir denk geldim zaten (isteyerek baktığını inkar etme ama) . Forumda her türden çeşitlere bulaşan ve kabul etmesem dahi aklımı karıştıran insanlar var. Bu bir çocuğa küçüklüğünden itibaren salak demek gibi bir şey . Mastürbasyonu önerenler (bende işe yaramamıştı) , bırakmalarına rağmen hayata nefret kusanlar (hayata nefret kusma başka , hayatı eleştirmek başka), sürekli sanki hayatın içinde varmış gibi döngüde kalanlar , bozduğunu rahatlıkla yazanlar, ve niceleri … Bunu şu konuda konuşmuştum ve çevirmiştim;


ve aynı durum bana da oldu. Kendimi başaranlar mahallesinden başaramayanlar mahallesine attım, sırf orada daha çok insan var diye...
Burada çözümü foruma ara vermekte buldum (bırakmıyorum ama, bırakmam zor.-Zor mu? Ne o, foruma bağımlı mısın bağlı mı? -)

3)Dibe Çöküş:

Porno bende dibe çökme hissi yaratıyorum demiştim. Bu garip bir psikoloji ve arka tarafını araştırmak lazım (yerinden kalkmayı başarırsan). Sorunlar üst üste gelince üstüne neden bir sorun daha ekleyeyim ve hepsini toptan çözeyim diyorum bilmiyorum. Sanırım birçoğumuza oluyor albayım. 7. kattan düşünce 5.kata gidiyorum ama ben "neyse 1.kattan geri başlarız" diyorum(aklına yeni geleni yaz şimdi , fikir güzeldi) . Bir dursan mı artık ben yazıyorum zaten, arka planı niye anlatıyorsun? Şöyle bir durum olabilir. İnsan olarak sabırsız canlılarız etkileri çabuk görmek istiyoruz. Kilo vermek buna güzel bir örnek; 99 kilo adam çok hızlı 80 kiloya iner ama 80 kilo adam 75' e zor iner. Sırf daha az zamanda daha fazla kilo vereyim diye kilo almak saçmalık değilde nedir? Yani etkiler bir müddet sonra yavaşlar ve zevk azalır , buna halk dilinde flatline deniyor (Türkçesi daha iyi sanki -düz çizgi-).
Burada beyin ikilemde kalıyor ; "Ya bu can sıkıcı durum önceden yoktu, o zaman ne yapıyorduk" diyor ve cevap porno oluyor. Ben güzel bir bahane bulmuşum kendi çapımda , bu arada cidden bunu haklı çıkaracak yanlar var. Dibe çökünce gayet cesaretli bir şekilde planlar yapıyorum (ama uzun vadeyi gene hesaba katmadığın için kısa vadeden sonraki kısım döngü halinde devam ediyor , asla yeniden günlük bir bağımlı olmazsın ama ara ara bu iniş çıkışı istemek sorun olur. Nedir plan? ). En büyük düşman boş zaman değil, monotonluk. Bunu engelleyecek şeyler var aklıma . (oo zeki beyefendi siz yardım alır mıydınız? ). Hayat bir müddet sonra sıradan hale geliyor ve bu bir heyecan aramaya dönüyor . Nasıl olurda hayatın her anında belli bir amaca hizmet ederiz bilmiyorum, öğrenmek gerek(gerek ya! ) .

Yalancı bir başarı hissi bana ciddi bir yalan başarı hissini tattırır ama bu sefer bunu hissetmedim. Başarı falan hissedecek değilim. Hatta porno bağımlısı olduğumu tam anlamıyla düşünmüyorum . Diğer alanlar çok daha önemli


Peki ne yapacağım, bu süre zarfında? Bunu buraya uzun uzun yazmayım. Cahil olduğumu kabullenmek istiyorum, güçsüz ve çaresiz olduğumu(böyle çok ezerler seni). Bu sefer haklı albayım, ezerler ki ezmişlerdi. Orta yol demiştim sıkça... Cahil değilim ama bu cahillik o cahillik değil. Bu öğrenecek bir şeylerin her zaman olduğu gerçeği karşısında küçülmek . Bu biriyle bir kıyaslama değil zira hepimiz cahiliz zaten.

Bu gece çıkış gerçekleştirip foruma erişimi kapatacağım , hesabımı silmeyeceğim. Ne zaman döneceğim ise belirsiz. Bir müddet aklımı tamamen pozitif şeyler ile doldurmak istiyorum.

Albayım bana kırgın mısınız? Gitmem gerek bunu biliyorsunuz. Gitmeliyim , oyunlara devam etmeliyim. Korkmayın bu bir vazgeçiş değil. Sanki her şey bitmiş gibi bir mod takıldım ama sadece emin olmak istiyorum. Zira üste yazdığım birçok şeyi hissettim, bunlara ihanet edemem. Dünya dönerken ben gerime bakıp mutlu olamam, yerimde sayamam. Benimle olur musunuz baylar? Beraber koşalım mı? Birbirimizi tanımasak dahi aynı yerde belli bir amaç uğruna koşalım mı? Ne geriye ne ileriye bakalım, sadece koşalım ve dün ki halimiz gerimizde kalsın. Bazen dursak ,gerilesek dahi hep yeniden kalkalım.

Bu geceye kadar buralardayım ,sonra kapatıyorum . Hadi gidelim albayım...

ALBAY ÇIKAR...


(albayın bir yere falan çıktığı yok, buradayım ben , sen işin bitince gelirsin. )

Ek: Kelimeler ne kadar ihanet etmiş öyle. Anlatmak istediğim, anlattığım ve anlayacakları arasında uçurum olacaktır.
Ek 2: İçerik üretimine devam etmeyi planlıyorum.

"Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın . Korkuyorduk. Korkuyordum. Hayallerinde bile korkar mı insan?"

Oğuz Atay- Tehlikeli Oyunlar
 
Son düzenleme:

bocchi

Uranüs Yolcusu
Katılım
19 Tem 2021
Mesajlar
211
Tepki puanı
440
Puanları
111
Web Sitesi
1000kitap.com
Veda falan...| 23.01.2022

Buraya bu yazıyı yazmam gerektiğini hissettim albayım. Bir müddet buralardan ayrılıyorum sebeplerini sıralayayım;

1) Öğrenmek mi? Yardım mı?-Sanallık!

Burada neden varım? Bunu ilk başta kendimi sorduğumda hem kendime hem başkalarına yardım etmek olarak düşündüm. (olabildiğince özgür yazacağım, önyargılarınızı kapatın albayım. ) Burada bir ego tatmini yaptığımı düşünmeye başladım. İnsanın en büyük iletişim kurduğu canlı veya şey diğer insanlardır zira başkaları şeylere de bağlanabilir ama bu insanı küçültmez. Bunu gerçek hayatta nadir başarıyorum albayım, karakterim bir türlü oturmuyor. Ben hep oyun oynamak zorunda kalıyorum . Yanımda sıfatlar taşıyorum . Hop neredeyiz? Okul! Tak maskeyi takıl okulda , getir sıfatı önüne takıl okulda. Ben bir bütün halinde var olmakta sıkıntı yaşıyorum o yüzden her insan yanımda bir oyuncak gibi duruyor. Halı saha maçına çağrıldığımda kaleci unvanım ön plana çıkıyor ve orada arkadaşlarım oluyor ama ileriye geçemiyorum ve dost olamıyoruz. Bunda baş sorumlu benim !

Gerçek hayatta başarılmayan bu insanı sosyal aktivite sorunu tabiiki sanallıkla gideriliyor. İnsanların neden sosyal medyayı bu kadar sık kullandığı gayet açık. Bende bu forumda bunu yapar hale gelmeye başladığımı hissediyorum tabiiki siz bunu anlamazsınız çünkü kurnaz takılıyorum (bu yalan söylediğim anlamına gelmez, gayet samimi şekilde fikir belirttim baştan beri , yazdığım her mesajda...). Takdir edilmek ,cesaretlendirmek , 'haydi koçum yaparsın' demek her insan için gerekli. Yapılmıyor değil ama gerçek hayatta çok az! Bunu buradan karşıladım , bunu şöyle yorumlamıştım;

Bu zaten gerekli bir şey ve ben bunu buradan karşılayabilirim. Ama bir müddet sonra şımardım albayım. Öğrenmeyi bıraktım çünkü biliyorum sandım . Öyle ya tebrikler geliyor , teşekkürler ediliyordu … Bilgili olmalıydım. Olan tek şey ise cahilliğimin bir kat daha arttığıydı. Bazen "lütfen eleştirin, sıkıntılı yerleri yazın" dediğim olmuştur. Bunu ise şımarmamak için yazıyordum. Bunun çok tehlikeli olduğunun farkındaydım ama maalesef düştüğümü yeni fark ediyorum.

Cahilliğimi kabul etmem gerek, ilk başta kendimle sorguyu halletmeliyim albayım... Kime nutuk çekiyorsun sen ? Herkesten öğrenecek bir şey vardır . Öğrenmeyi bırakmak ne demek albayım? Hayatı yaşamamış olmak gibi bir şey? Bu nokta çok tehlikeli albayım. Oğuz Atay aklıma geldi şimdi;

Her geçen gün yeni suçlar öğreniyor insan. Okudukça, düşündükçe, yeni insanlar tanıdıkça sadece günahlarının arttığını hissediyor.

Hayatı bir maraton yapalım, benim yaptığım yerimde durmak. Yerimde durmanın getireceği net sonuç sonunda geride kaybolacağımdır. Ben geriye baktım, orada tabiiki bir sürü insan (geride veya ileride olmayı neyin belirleyeceğini siz düşünün albayım). "Oh be! Ben öndeyim! " dedim. Yerimde saymaya devam ettim . İnsanlar yanımdan geçti gitti, oysa baştan beri aynı yerdeydik. Ben hep geriye baktım ve sevindim. Bu nasıl bir bakış böyle?
Amaç herkesle ve en güvendiğin tek insanla yan yana bu hayat maratonunu tamamlamak değil miydi? Öyle olmalıydı değil mi albayım? Koşmalıydık, birlik olmalıydık. En büyük rakibimiz kendimiz olmalıydı. Ne öndeki insanlar moralimizi bozmalı nede arkadaki insanlar bizi sevindirmeli. BİZ albayım, BİZ kendimiz, bu yarışta ölçü sadece kendi mimiz!

En büyük özelliğiniz sanal olmanız . Size katlanmak zorunda değilim- buna rağmen bazen sırf birinize mesaj yazmak için saatlerce düşündüğüm oldu-. Var gibisiniz ama yoksunuz. Bu mükemmel oluyor ve inanılmaz bir durum oluşuyor ve buradan ettiğim insani tatmin kendimi unutmama neden oluyor.

Ben başkalarına nutuk çekmeye ve ilerlemeyi bırakmaya başladım. Böylece geriye geriye gittim. Bunu sadece durumu belirlemek ve sorunu anlamak üzere yazıyorum. Ayrıca ileride bir gün bakmak ta güzel bir sebep. Ve gizliden giren ve okuyan arkadaşım , belki sende aynı şeyleri hissettin. Kusuruma bakma , kendimle zor mücadele veriyorum . Belki sende okursun diye de yazıyorum , yoksa bu kadar dikkatli yazmazdım. (Gene mi takdir edilmek albayım? Ha-ha! ). -Silmeyeceğim-

2) Şüphe:

Bunu önceden bolca söyledik albayım! Şüphe tek gerçektir. Kafaya vurulan basit bir çividir . Yavaşça derine derine ve en derine gider. Beyine kadar çakılır. Onu sökmek ise bazen imkansız olur. Sökmek değilde bazen sökmeye cesaret etmek bile imkansız olur. Öyle ya? Çiviyle yaşayan biri için çivi artık arkadaş gibi bir şey olmuştur. Onsuz nasıl yaşar?

p***o ve mastürbasyon için bu forumdan kazanacağım bilgi nadir kaldı. Bunların birçoğu bağımlılıkla alakalı şeyler değil. Sadece ek bilgiler. Zira baştan beri öğrenmek değil anlatmak için geldim, bunu utanarak söylüyorum (utanmam gerektiğini yeni anladım. Belki de gerekmez. Amacım tabiiki buydu! bilen anlatmalı, öğrenen susmalı. Kim anlatacak o zaman? Büyük bir risk ha! ). Zamanla amacım ego tatminine döndü, bunu kendi içimde yaşadım. Yazılarımda veya düşüncelerimde bunu hissedemezsiniz , gayet kibar gözükürüm ve genellikle dış görünüşüm itibari ile de öyle derler. Ya içimizde yaşadıklarımız? Raskalnikov'da 2 kişiyi öldürecek bir adam değildi! Bu ilk sıradaki sebepti ve üstte anlattım.

Kafamda bitiyordu ama p***o ve mastürbasyon konusunda okunacak her türlü olumsuz yazılar beni etkiliyormuş. Bunu bozunca fark ettim .(Kafam karışık bolca parantez giriyor. Belki de bir günah keçisi arıyorum , ama her şeyin bir sebebi olması gerektiği unutulmamalı! Ne diyeyim yani albayım? Ben yaptım suçluyum mu diyeyim? Peki ama neden ? Benim yaptığım bir şey arıyorum, günah gene bana yıkılacak yani günah keçisi demek sıyrılmak olamaz. Şaşırıyorum, bu sefer anlaştık senle parantez dışı adam!). Önceden ve şimdiki süreçlerde krizlere falan girmedim. 40 gün içinde bir kere bile girmedim. Bunun ilk bakışta şuna yormak kolay geliyor. Hayatım 40 gün boyunca benimde doluydu. Sınavlar... Kitaplar... Arkadaşlar... Sosyal Ortam... vs. Ama bir dank edince, sınavlar gidince, yaptığım şeyler aksi olunca ve arkadaşlarımla ayrılınca sonuç çok açık; "Hayatı boş bırakmamak relapse götürür." Bu doğru bir yargı ama sıkıntısı var. Hayat bazen yolunda gitmez . İnişli çıkışlı durumlar olur. Bu anlarda gidip sigara içmiyor veya uyuşturucu kullanmıyoruz. Bu durumların hep var olacağı belli ise (ki hayat daha zor hale gelir unutma) mesele kafada başlıyor ve bitiyor. Hayat ise onun oyun sahnesi sadece. Bu fikir yapısına ulaştım . Ama en son ve önceden olduğu gibi bazen her şey üst üste geldi ve ben bozdum. Her şeyin üst üste gelmesi bahane olamaz, çünkü aynısı sigara için geçerli değil. Demek ki farklı bir şey dedim ve buldum sanırım (buldun mu? Hadi inşallah! Kaçıncı seferdi bu, inanıyorum ama sana , korkma devam et. ). ŞÜPHE! Forumda gezmek , tetikleyicilere isteyerek (altını çiz bunun, nerden yapılıyor o ?) , isteyerek görsellere bakmak ve kafamda bitti diyerek güvendiğin her yalan! Gururunu kıranlar , seni bozdurmaya yönlendirenler bunlar ve bu basit bir tetikleyicilerden uzak dur olayı değil. Onlara nadir denk geldim zaten (isteyerek baktığını inkar etme ama) . Forumda her türden çeşitlere bulaşan ve kabul etmesem dahi aklımı karıştıran insanlar var. Bu bir çocuğa küçüklüğünden itibaren salak demek gibi bir şey . Mastürbasyonu önerenler (bende işe yaramamıştı) , bırakmalarına rağmen hayata nefret kusanlar (hayata nefret kusma başka , hayatı eleştirmek başka), sürekli sanki hayatın içinde varmış gibi döngüde kalanlar , bozduğunu rahatlıkla yazanlar, ve niceleri … Bunu şu konuda konuşmuştum ve çevirmiştim;


ve aynı durum bana da oldu. Kendimi başaranlar mahallesinden başaramayanlar mahallesine attım, sırf orada daha çok insan var diye...
Burada çözümü foruma ara vermekte buldum (bırakmıyorum ama, bırakmam zor.-Zor mu? Ne o, foruma bağımlı mısın bağlı mı? -)

3)Dibe Çöküş:

p***o bende dibe çökme hissi yaratıyorum demiştim. Bu garip bir psikoloji ve arka tarafını araştırmak lazım (yerinden kalkmayı başarırsan). Sorunlar üst üste gelince üstüne neden bir sorun daha ekleyeyim ve hepsini toptan çözeyim diyorum bilmiyorum. Sanırım birçoğumuza oluyor albayım. 7. kattan düşünce 5.kata gidiyorum ama ben "neyse 1.kattan geri başlarız" diyorum(aklına yeni geleni yaz şimdi , fikir güzeldi) . Bir dursan mı artık ben yazıyorum zaten, arka planı niye anlatıyorsun? Şöyle bir durum olabilir. İnsan olarak sabırsız canlılarız etkileri çabuk görmek istiyoruz. Kilo vermek buna güzel bir örnek; 99 kilo adam çok hızlı 80 kiloya iner ama 80 kilo adam 75' e zor iner. Sırf daha az zamanda daha fazla kilo vereyim diye kilo almak saçmalık değilde nedir? Yani etkiler bir müddet sonra yavaşlar ve zevk azalır , buna halk dilinde flatline deniyor (Türkçesi daha iyi sanki -düz çizgi-).
Burada beyin ikilemde kalıyor ; "Ya bu can sıkıcı durum önceden yoktu, o zaman ne yapıyorduk" diyor ve cevap p***o oluyor. Ben güzel bir bahane bulmuşum kendi çapımda , bu arada cidden bunu haklı çıkaracak yanlar var. Dibe çökünce gayet cesaretli bir şekilde planlar yapıyorum (ama uzun vadeyi gene hesaba katmadığın için kısa vadeden sonraki kısım döngü halinde devam ediyor , asla yeniden günlük bir bağımlı olmazsın ama ara ara bu iniş çıkışı istemek sorun olur. Nedir plan? ). En büyük düşman boş zaman değil, monotonluk. Bunu engelleyecek şeyler var aklıma . (oo zeki beyefendi siz yardım alır mıydınız? ). Hayat bir müddet sonra sıradan hale geliyor ve bu bir heyecan aramaya dönüyor . Nasıl olurda hayatın her anında belli bir amaca hizmet ederiz bilmiyorum, öğrenmek gerek(gerek ya! ) .

Yalancı bir başarı hissi bana ciddi bir yalan başarı hissini tattırır ama bu sefer bunu hissetmedim. Başarı falan hissedecek değilim. Hatta p***o bağımlısı olduğumu tam anlamıyla düşünmüyorum . Diğer alanlar çok daha önemli


Peki ne yapacağım, bu süre zarfında? Bunu buraya uzun uzun yazmayım. Cahil olduğumu kabullenmek istiyorum, güçsüz ve çaresiz olduğumu(böyle çok ezerler seni). Bu sefer haklı albayım, ezerler ki ezmişlerdi. Orta yol demiştim sıkça... Cahil değilim ama bu cahillik o cahillik değil. Bu öğrenecek bir şeylerin her zaman olduğu gerçeği karşısında küçülmek . Bu biriyle bir kıyaslama değil zira hepimiz cahiliz zaten.

Bu gece çıkış gerçekleştirip foruma erişimi kapatacağım , hesabımı silmeyeceğim. Ne zaman döneceğim ise belirsiz. Bir müddet aklımı tamamen pozitif şeyler ile doldurmak istiyorum.

Albayım bana kırgın mısınız? Gitmem gerek bunu biliyorsunuz. Gitmeliyim , oyunlara devam etmeliyim. Korkmayın bu bir vazgeçiş değil. Sanki her şey bitmiş gibi bir mod takıldım ama sadece emin olmak istiyorum. Zira üste yazdığım birçok şeyi hissettim, bunlara ihanet edemem. Dünya dönerken ben gerime bakıp mutlu olamam, yerimde sayamam. Benimle olur musunuz baylar? Beraber koşalım mı? Birbirimizi tanımasak dahi aynı yerde belli bir amaç uğruna koşalım mı? Ne geriye ne ileriye bakalım, sadece koşalım ve dün ki halimiz gerimizde kalsın. Bazen dursak ,gerilesek dahi hep yeniden kalkalım.

Bu geceye kadar buralardayım ,sonra kapatıyorum . Hadi gidelim albayım...

ALBAY ÇIKAR...


(albayın bir yere falan çıktığı yok, buradayım ben , sen işin bitince gelirsin. )

Ek: Kelimeler ne kadar ihanet etmiş öyle. Anlatmak istediğim, anlattığım ve anlayacakları arasında uçurum olacaktır.

"Bir türlü sonuna gidemiyorduk rüyalarımızın . Korkuyorduk. Korkuyordum. Hayallerinde bile korkar mı insan?"

Oğuz Atay- Tehlikeli Oyunlar
Geri dön şef ordunun sana ihtiyacı var...
 

Enki

Satürn Yolcusu
Katılım
11 Nis 2021
Mesajlar
165
Tepki puanı
294
Puanları
91
Konum
Yks Muharebesi
Burada bir ego tatmini yaptığımı düşünmeye başladım. İnsanın en büyük iletişim kurduğu canlı veya şey diğer insanlardır zira başkaları şeylere de bağlanabilir ama bu insanı küçültmez. Bunu gerçek hayatta nadir başarıyorum albayım, karakterim bir türlü oturmuyor. Ben hep oyun oynamak zorunda kalıyorum . Yanımda sıfatlar taşıyorum
Kendine karşı dürüst olmak çoğu insanın yapamayacağı bir şeydir, yaklaşık bir yıldır forumdayım ve bir bir sevdiğim insanların forumu terk etmesini izliyorum ve onlardan biri olan sen burada sadece bilgisayarımdaki yazı olabilirsin ama o yazılarla bana kattığın şey o kadar fazla ki, bu forumdan belki de yok olacağına çok üzülüyorum,sevdiğim insanın ölmesi gibi bir şey...Normal mi bu albayım ?
Okur musun bilmiyorum ama niye bu kadar yalnızız albayım ? Neden senin gibi bir arkadaşım yok albayım çok arkadaşım var evet ama bu kalabalıkta yalnızım sadece, kimse samimi gelmiyor, hiçkimsenin bir fikri yok kimseyle aklımdakileri konuşamıyorum. Konuştuklarımda da 2 dakika dinleyip kendi sorunlarını anlatıyorlar sadece, insanlar mı çok acımasız yoksa biz mi tuhafız? Günlüğünü okurken bendeki yalnızlığı hissettim, yanlış anladıysam affola.
Umarım kalırsın albayım
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
26.01.2022-Çarşamba

“Hayat nerede başlıyor, oyun nerede bitiyor hiç anlamıyorum. “


Fazla bencil bir tavır takınıyorum bazen. Kibirli, gururlu bir insan oluyorum. Peki insan bunu nasıl yener ki? Cimri bir insan nasıl eli açık olur? Öyle ya bunlar kötü huylar ve Payot’un dediğine göre bırakılabilmesi gerekiyor. Nereden oluyor bunlar? Anlatmıyorlar, bende anlamıyorum zaten. Öylece tesadüfü bir gelişim bekliyorum işte. Biri, bir şey gelsin diye bekleyip duruyorum ama ne kadar da bekleyip duruyorum öyle! Hayatımın kendi çerçevemde yaşamaya çalıştıkça monotonluk beni yutuyor. Belki de bu yüzdendir ki fap batağına bile bile atıyorum kendimi. Ne durdurur bunu? Neden bu psikolojik soruların cevabı yok? Gerçi bu sorular yeni çıkmış gibi değil mi? Eskiden kimse sormazdı bunları? Ufaktılar ama mutluydular. Mutluluk kelimesi, neyle bağlantılı olursa olsun bireyde bitiyor gibi.

Ailemin yanındayım ama gelecek hep bir endişe! Bilinmeyen bir endişe. Yo bundan korkmuyorum. Ama bir anlık gözüme ölüm geliyor. Annemin ve babamın ölümü. Böyle bir şok hiç yaşamadım. Alışırım biliyorum. En büyük insanı özellik buymuş zaten, alışmak. Aşağılık bir özellikmiş bu alışmak! Ölüme dahi alışmak! Ne demek bu? Ama alışmasan nasıl yaşarsın? Beynin düşünmeden bazı şeyleri yapmazsa nasıl düşünmesi gereken şeylere vakit ayıracak?

Başta demiştik, oyun gibi bir hayat diye… Oyunlarda yaşayanlar adlı kitapta geçiyor o söz. Okumadım ama okuyacağım. Oğuz Atay’ı geç buldum ama iyi ki buldum. Popüler bir imge, hakkında çeşitli sahte alıntılar, filmlere ve dizilere konu olmuş bir adam. Anlaşılmamış ve anlaşılmayan ve günümüzde dahi anlaşılmayan ve romanlarını dahi anlaşılmayacak şekilde yazan bir adam… Gerçek neydi? Boş ver gerçeği getir orada Hitler’i, Gazali’yi… Konuştur gitsin. Kim karışacak? Zihnime pranga koyamazlar ya! Elimde kalan tek şey o zaten. Hayal dünyam… çünkü orada hayal kırıklıklarına yer yok. Kendim kadar hayal kuruyorum fazla düşünmüyorum.



Neyse fazla etkilendim galiba. Boş verin bütün bunları, denemek gerek. Planlar gerek, yarın ölünce anlatacak bir hikâye lazım. …’un hikayesi diye bir hikâye. Elimden geleni yaptığımı ya da yapmasam bile denediğimi gösteren bir hikâye. Yazalım mı böyle bir hikâye? Bu öyle kalemle olacak gibi değil. Hayatımızla oynamamız gereken bir yazı. Mürekkebi kan olan ve acıyla yazılan bir hikâye.

02.02.2022-Çarşamba

Sorunlarım var… Çözmem gereken sorunlarım. Kendimi aşağıya indirmeden yukarı çıkarak çözmem gereken sorunlarım. Her şey çok karışık. Aslında her şey karışık değilde bir bütün olduğunda görülmez ve işin içinden çıkılmaz oluyor. Her bir şey kendi başına küçük ve çözülecek düzeyde ama hepsi aynı anda vakit ayrılması gereken şeyler olunca, insan zamanını planlayamıyor. Birini kaybedince hepsi gidiyor gibi oluyor. Neydi bunların içinde en önemlisi? Dinim mi? Kendim mi? Mesleğim mi? Diğer insanlar mı? Yoksa bambaşka bir şey mi? Bana sorarsanız hepsi önemli ve zaman ayırmak gerekiyor. Düzenli ve planlı şekilde zaman ayırmak gerekiyor. Bundan daha önemli bir sorun var ama; Bir şeye nasıl zaman ayırırsınız? O zamanı ayırmak ne demektir? Her bir alan kendi çapında kendine has vakit ayırma yöntemlerini gerektiriyor. Mesleğim için alt başlıklar oluşuyor. Bunların alt başlıkları ve onu nasıl araştırıp öğreneceğim tam bir muamma. İşin garip tarafı bunu nasıl yapacağım anlatılmıyor. Benim bulmam gerekiyor. Okul tam bir vakit kaybı… Tamam bunu şüpheye düşerek yazdım. İşler bocalıyor, her şeyi tek tek ele mi alsam acaba? Her alanda sadece bir konu… Olabilir ama sağlam düşünmek gerekiyor. Ara tatil biraz beni durdurdu. Düzeni kurmam gerekiyor.

Biraz bocaladım, şeker yiyorum, bu tip yanlışlar yapıyorum. Bunlar beni aşağı kısa sürede düşürmez ama en sonunda inanılmaz düşerim (düşmüştük zaten değil mi) . Bu kadar yeter…



10.02.2021-Perşembe


“Hayatım ciddiye alınmasını istemediğim bir oyundu”



Tutunmayanlara başladım. Aslında hafiften ağır geleceğini biliyorum. Dostoyevski kitaplarını bitirmeyi planlıyorum ardından ise Oğuz Atay kitaplarını. Bu kitabı ise dayanamayıp araya serpiştirdim. Biliyorum öyle araya serpiştirilecek bir kitap değil. İleride tekrar okuyacağıma eminim, gelecek benle, yeni bir bakış açısıyla Atay’a yeniden bakmam gerekeceğini biliyorum. Şimdilik şöyle bir göz atmak amacıyla okuyorum. İleride eski okuduğumda hiçbir şey okumadığımı anlamak için belki de…

Kısa süre önce son kez PMO yapmıştım. Libidom yeniden tavana vurmaya başladı. Rüyamda cinsel içerikli şeyler görüyorum. Beynim beni zorluyor mast yapmak için. Basit bir üreme güdüsü ama oldukça güçlü, özellikle sabah vakitleri. Foruma ara sıra girip, çıktım. Neler değişmiş, neler konuşulmuş bir bakmak istedim. Pek bir şeyin farklı olduğunu görmedim. 90 gün ayrı kalacağım. Bu sürede bazı konularda çeviriler yapıp, yazılar yazıyorum. Geri döndüğümde paylaşacağım.

Gelecek kaygısı gene beni bulmuş durumda. Hayatımda kendim için özel bir şey bulmak istiyorum. Ama bu ne olsa gerek? Bir şeyler hoşuma gidiyor ama sanal dünyamdan çıkamıyorum. Baştan beri içinde bulunduğum hayal dünyam bana ihanet ediyor. Beni zindanına kapatıyor, oysa bu zindanın duvarları otlar, çiçekler ve yeşillikler ile dolu. Beni salsa, ormanla buluşsam, neşelensem, ağlasam… Ama büyük bir korku vardı değil mi? Hayal kırıklığı vardı, sonra insanlar vardı… Korkum, cesaretimi yeniyor. Tek başıma yapabilecek durumda değilim. Bunu yıkmama gerek yok aslında. Çünkü zaten hiçbir yerde tek başına iş yapmazsın. Hep birileri olur. Hayallerini çalanlar ve seni hayata bağlayanlar… Olduğum bölümde hep yarım yamalak iş yapıyorum. Her şeyin bir ucundan tutuyorum en sonunda ise hepsini kaçırıyorum (ya da öyle sanıyorum). Daha işin başındayız, olumsuz bir intiba yarattım belki de ama iş öyle değil. Derslerde başarılıyım ama kendimi bulamıyorum. Ezberci bir şekilde öğreniyorum. Kendimi vereceğim işi bulamıyorum. Hani demiştik;

“Mutluluğa ancak fedakârlık yaparak erişilir!”

Bir seçim yaptığımda diğer hepsinden feragat etmem gerekiyor ve yüzdeye vurduğumuzda seçtiğim şey %1’lik bir alan bile kaplamaz. İşte bu yüzden hayat iki şeyin toplamı galiba; Seçimler ve fedakarlıklar… Fedakarlıklardan korkmamak ve seçimlerde cesur olmak gerek. Peki nasıl emin olacağız? Bu doğru nasıl diyeceğiz? Olasılık her zaman bizim yanımızda olmuyor. Gökten işaret gelmiyor. Seçmemiz gerekiyor ama belki de yanlış yapıyorum. Hayat bu işte! Ne yaparsın!



18 Şubat 2021:

Ne yapmalı? Bu soru aklımda Oğuz Atay yüzünden çınlayıp duruyor! Evet ne yapmalıyım? Bataklıkta gibiyim, çıktığımı zannettikçe yeniden gömülüyorum. Fazlaca bel bağlıyorum her şeye, eşyaya… Fazla değer ve umut hayal kırıklığını beraberinde getiriyor.

Ne yapmalı, diye soralım kendimize. Nasıl çıkarım? Soyut nasıl somutlaşır ve o kafaya hiçbir şey dank ettirmeyen ama beni neşeyle doldurup sonunda belirsizliğe götüren cevaplardan nasıl kurtulurum? Öğrenmeliyiz, öğrenci gibi davranmalıyız. Allah’ın işine karışmamalıyız! Öğrenilmiş bir çaresizlik durumu var. Çok hızlı öğreniyorum ama yanlış şekilde. Bu bile aslında aptal olmadığıma kanıt. Yapmayacağımı çok iyi şekilde öğrenmiş oldum. Hayatımızın başını etrafımızın bize verdiği komutlarla geçiriyoruz sonraki 10 yılı bunları unutmaya, geriye kalanı ise yaşamaya ve ölüme ayırıyoruz! Ne kaldı ki? Şunun şurasında 20 yıl ömrüm varmış bak!

Ne yapmalı, sorusu kafamda çınlıyor! Hatalarımızı bulmalı, onları çözüp yerine iyi ve güzel şeyler eklemeliyiz! Ama bu kadar basit olamaz ha, bana öğretmişlerdi bunu her insanoğlu. Sözler verilmişti, tutulmamıştı, denenmişti, yapılamamıştı… Hatta dahası kendime de öğretmiştim bunu, yapamamıştım, kilo veririm demiştim, vermiştim… Sonra şimdi, geri almıştım. Çok güzel bir şey öğrenmiştim; yapamayacağımı. Ne kadar sakatça bakıyorum öyle! Başta yapmıştım oysa, hatta bu şu anki zekâ seviyem yokken yaptığım bir şeydi! O ilk heyecan bir daha gelmiyor çünkü biliyorum ki -ya da biliyorum sanıyorum- bunun sonu yeniden kilo almaya çıktı!

Yeniden ne yapmalı diye soralım. Ne yapmalı yanlış sorumu yoksa? Nasıl yapmalısı var bunun daha, sorular var… Cevapları bekleyen sorular, bolca problem var. Ben ise sıkışmış gibi bir köşede kendi porno ve mastürbasyon bırakma serüvenimde tıkalı kalmışım. Seviyorum ama korkuyorum. Burada güvenli alandayım, burada öyle beklenmeyen sorunlar yok. Kilo vermek gibi önceden başardığım sorunlar var. Porno izlemeyi bırakmak gibi üstüne bir sürü kitap okuduğum bir alan var. Kibirim hat safhada! Ama diğer yerler, mesleğim, insanlar, sohbet, araştırma, yeni hobiler, sunumlar, iş dünyası, akrabalar, diksiyon… Yenilik ve irade… İşte burada bir sürü sorun var ve mesele ilk adımdaki büyük hayal kırıklığını ve umutsuzluğu ve heyecanı ve insanları atlatmak. Mesele korkmamak! Mesele öğrendiğimizin ve öğrenci olduğumuzun ve yaşamımızın amacını bu yapmak! Bir hayatım var, daha cesur olmalıyım! Pratikte kesinlikle bu sözlerim lafta kalacak! İşte o an yılmamak lazım, kalbin heyecanla atması bir işaret olsa gerek, başarmanın ve aşmanın işareti. O engeli aşmanın, kendimizi geçmenin ve yeni bir problemle karşılaştığında o hüzün verici durum artık bir sorun olmaktan çıkıp kendini yeniden ‘güvenli sorun çözme bölgene’ atmaktan kurtarır belki seni!

Öğrenmeyi öğrenmek en önemli kural ve bu alanda bolca sekteye uğrarız. Neyi baz alalım? Bu okulda öğretilmiyor! Üniversitede dahi öğretilmiyor. Neyi öğreneceğiz gayet belli ve anlatılıyor ama nasılı ve hangi metodu kullanmanız gerektiği anlatılmıyor. Ne yapacağız, kendimiz öğreneceğiz. Bu konularda mesele sıkılmakta, sıkılıyorsan bil ki doğru yoldasın. Beynin rahatlıktan çıkmayı kabul etmiyor, aptal şey seni.

Bırakalım yazmayı, daha devam edeceğiz. Bolca yazacağız.

22 Şubat 2022


Yazdıkça açılırız sanıyorum ama sanırım yazdıkça kapanacağım. Kelimelerin büyüsüne dalıp, dışarıda beni büyüleyecek şeylerin olmadığına kanaat getireceğim. Bir kez daha ele alalım sorunlarımızı, ne yapmamız gerektiğini… Yemek konusunda kendimi salmış durumdayım ama neden? Aslında bolca belgesel izledim ve bilgi sahibiyim ve bu da önceden bir kibire neden olmuştu. Şimdi neden olmuyor? Neden ısrarla şekerli ürünleri yiyip, yemek yemeyi bu kadar kafaya takıyorum? En çok korktuğum anlar, boş zamanlar… Sevinçli anlarımda sıkıntı yok ama bir anda çöken hüzün beni bir şey yapmaya yönlendiriyor. Porno bunlardan birisi idi, yemek ise ikinci en büyük beni sıkıntıdan kurtarandı. Aslında bir şey çözdükleri yoktu. Sadece ekstra bir soru yarattılar, dayanılmaz bir acı yarattılar. Biraz daha ileri gidelim. Kafamdaki dayanılmaz “hadi bir şey ye” düşüncesini bastırmak için yemek yedim. Oysa aç değildim. Açlık böyle bir şey değildi. Bu bir bağımlılıktı çünkü kafama hadi bir şey ye düşüncesini ben sokmadım. Şeker, tuz ve işlenmiş ürünler bağımlılık yapıcı bir madde olarak görev yapıyor. Beyin bunu anlamayacak kadar saf. Buraya ne kadar yazarsam yazayım pratikte bir karşı koyma veya tefekkür olmadıkça bu iş olmaz. Bir şekere bir yemeğe karşı durmadıkça olmaz.

Yani şu hayal dünyasından çıkıp gerçekle karşı karşıya gelmeliyim. Yeniden soralım neden yeniden başladın? Neden umursuzca şeker yiyorsun. Bunun sebebi şekerin zararlarını bilmemen değil, onları profesyonel şekilde görmezden geliyorsun zaten. Abin, annen seni uyardığında kaçıyorsun, susuyorsun, konuşmak istemiyorsun… Yarın kalktığında şeker yemeyecek bir durumda olacağına inanıyorsun. O zaman seni uyandırayım. Öyle bir şey olmayacak. Bir çaba sergilemen gerek. Tefekkür etmen gerek, şekere ilgi duymaman gerek. Onu yiyenlerden nefret etmen ve bir mevzu olarak bile ele almaman gerek. Çünkü o sana hiçbir şey vermiyor, vermedi, vermeyecek.

Bunun için yapılacak en iyi eylem;

Okuma, belgesel ve tefekkür ve uygulama.

Yani bir müddet kendine süre ver ve okumalar ve belgeselleri izle ardından şeker hakkında düşün. Sonra da uygulamaya başla okuduğun ve düşündüğün şeyleri hisset. Şekere ihtiyaç duyduğun anları bir gözle bakalım. Streste kalmak, okuldan sonraki saatler, sabah kalkınca, bir işten sonra, ders çalıştıktan sonra… Bunlar şekerin aslında yapmadığı iki özelliğinde kaynaklansa gerek. Stresi azaltma ve rahatlatma … Yoksa stres yapıp ardından onu yok mu ediyor? Tam olarak böyle! Şeker stres falan azaltmaz, yaptığı tek şey kafadaki şeker düşüncesini bertaraf etmektir. Ne kadar da bonkör öyle?

Okumaları internetteki bazı makaleler ve videolardan yapalım. Ardından şeker hakkındaki belgeselleri tekrar izleyelim. Sonra ise bunun hakkında kendimize zaman tanıyıp düşüncelim. Herhangi bir zamanda yapılabilir. Sabah, akşam, boş vakitler… Ne zaman istersen! Ardından ise şeker yemeyi bırak, gün falan sayma. Son kez şekerli ürün ye ve bırak. Gene tefekküre devam et yaptığın kararın gururu ile sevin.



Diğer problemleri de ele alacağız ama vakit var. Yazarız hele!



26 Şubat 2022

Şeker problemini yakın zamanda ele alacağız! Bir şeyi yapmaktan ziyade nasıl yapacağımız ciddi problem. Zamanımı iyi planlamam gerekiyor çünkü benim elimde olmadan giden tek şey o! Günün çoğu zamanı akşam olur ve ben bugünü ne kadar da boş geçirdim derim. Buna engel olmam lazım! Düzenli bir zaman planı ile her şeye zamanım yeter. İlk olarak bazı okumalar yapacağım. Burada özellikle tezleri ve araştırmaları baz alacağım (internet çöp yuvasına dönmüş). Ardından bunları düşünüp uygulamaya geçmem gerekiyor! Hayatımın her alanındaki hedefimi belirlemem gerekiyor. Belirsiz olsa dahi, yazmam gerek! Mesleğim, dinim, kültürel, Sağlık, Sosyal vs.! Hayatım boyunca ne olmak isterim? Bunun için kısa vadede ne gerekiyor? Karavanla gezmek istiyordum, bunu yapmak için para gerek! Yaz değiştirmen gerekir ise değiştirişin! Bazen düşünmek yerine sadece yazman ve uygulaman gerek. Boş ver düzeni sadece yaz ve uygula. Problemlerini biliyorsun;

1-PMO(Tekrar okumalar yap-altı çizili yerlere bir göz at)

2-Şeker

3-Zamana Hükmetmek

4-Dersler

5-Sosyallik

6-Mesleğim

7-…

Daha bir sürü alan ve yapılacak şeyler var. Araştırmaktan kopma! Her şeyi sorgula ve yeniden yeniden sorgulaya sorgulaya oku , izle ,dinle… Notlar al,tekrar bak! Öyle yazıp bırakma!

01 Mart 2022

Evden okula geldiğimde kendimi büyük bir boşluk içinde hissettim ve bu hal şu anda da devam ediyor. Düşündükçe hayatı daha anlamsız ve gereksiz buluyorum. Yapacağım şeyleri hayal ettiğimde yoruluyorum. Anlık gazla çalışmam gerekiyor. Sonunun nereye gittiğini bilmeden çalışmam gerekiyor.

Hissettiğim his çok garipti. Ailemden uzağım ama bunu aile özlemi şeklinde tanımlamam mümkün değil çünkü evde sürekli gözümün önünde olan ailemi o kadar da detaylı incelemiyorum hatta bazen saçma sebeplerle onlara sinirlendiğim oluyor. Şöyle bir söz vardı;

“Gördükçe daha az bakarsın”

Tabiiki de ailemi özlüyorum ama hiçbir şekilde okulu ve araştırmayı salacak düşüncelere girecek şekilde böyle bir hisse kapılmadım. Bu hissi rahatlığa alışmak olarak yorumluyorum. Oysa hep bu rahatlık beni batırmıştı. Unutmuyorum; 1,5 yıllık evde geçirdiğim sürede en büyük hayalini kurduğum şey üniversiteye gidip orada derslerimi başarıyla geçmek ve iyi bir yazılımcı olmaktı. Yani evdeki rahatlık ortamına şu an özenmem tam bir kandırmaca çünkü bunu uzun zaman önce yapmıştık ve istediğimiz şey bu değildi. Rahatlık adına ne yaptıysam başım yandı. PMO ve şeker gibi bataklıklara da böyle düştüm. Sosyalliği bu yüzden kaçırdım. Çünkü gerek yoktu, lüzumsuz bir şeydi. Ama bunların önemi ilerleyen safhalarda arttı. Şu an beynim dışarıda, okul ortamlarında beni acayip bir gerginliğe ve strese sürüklüyor. Maalesef bu kısa sürede yıkılacak bir şey değil. Yurdumda ise gayet rahat hissediyorum. Ama bizi geliştiren ve ileriyi götüren şey oturmak değil, bunca gerginlik ve stresle başa çıkıp ilerlemek. Bazılarına garip gelebilir ama bu benim için büyük bir problem. Ben insanları evde hayal edip dışarıda onların yanına bile yaklaşmayan biriyim (belki de yaklaşılmaya layık değillerdir). Büyük bir korku var üzerimde, her yeni bilgi beni üzüyor ve sanki sıkıntımı daha da artıyor. Cahillik Mutluluktur lafı yüzde yüz doğru. Şu anda gene anlık bir motivasyon ile bu dönemki derslerimi geçemeye odakladım kendimi. Gelecek planlarım her daim yeniden güncelleniyor. Gördüğüm her yeni bilgi geleceğim adına yeni bir karar vermeme neden oluyor. Bunca seçenek arasında kayboluyorsam benim suçum ne? Bilemiyorum! Bu hayatı fazla ciddiye alıyorum belki de!



04.03.2022

Üzerimdeki enerji bana tek bir şeyi hatırlatıyor. Ya rahatlığın sefaletini çekeceğimi ya da bu enerjiyi bir hayat amacım uğruna feda edeceğimi. Yoksa bu enerjiyi basit yolla dışarımı atmalıyım? İsraf mı etmeliyim? Bu güç, enerji, yaşam gücü… Her neyse… Yaşatıyor beni, anlamadığım bir şekilde yaşatıyor. En kötu durumda dahi nedir bu olumlu bakış? Yapma, olmayacak dedik ya! Başaramayacaksın! Yoo öyle değil işte, belki olur? Neden olmasın? Neden sınıfta kalabalığın karşısına geçip fikirlerimi en güzel şekilde aktarmıyorum. Gülerler! Dalga geçerler sonra! Değil mi? Uzak ihtimaller neden beni şevke getirmiyor? Uzaklar! Gelmezler belki çünkü! Neden en kısa zevke kendimi veriyorum? Çabuklar! Düzeltilir belki! Gelecek neden bu kadar karamsar? Bilinmez! Karanlık çünkü! Bu kısa zevklerin hapishanesinden kaçış neden bu kadar zor, neden sonu güzel olanın kendisi bu kadar zor görünuyor? Sonra ‘zor’ kelimesi… Olmaz, yapamazsın demenin başka bir yolu olarak TDK’da yerini almış! Zor ve kolay arasındaki ince çizgi ney ki zaten? Zorsa yapamıyoruz, kolaysa yapıyoruz! Kolaysa herkes yapıyor, zorsa kimse! Bak hayaller gene beni zor süreçlerin sonundaki keyfe getiriyor. O keyfi getiren bu zorluksa nasıl deriz zor? Keyif getiren zorluksa o neden acıyı hatırlatır ki?

Kelimeler gene bir işe yaramadı. Aklımda bambaşka düşünceler oluştu. Güzel bir insan oluştu! Beni anlayan, sonra bakınca görmez olduk onu da! Sahteliğe aldandık yeniden.

Rahatlık mı? Yoksa sorumluluğun verdiği yük mü? Neden bu kelimelerin anlamlarını belirli kalıplar halinde belirlemiyorlar sanki? Yük demiş oldum bak! Kim bilir ne anlaşıldı? Bilemiyorum! Hangisi daha kötü bilmiyorum. Bomboş bir akılla, kendimi akıntıya bırakmak mı? Yoksa düşünerek yüzmek mi? İkisi de kendine has sıkıntılar barındırıyor? Ben… Ben… Yapamıyorum gibi hissediyorum. Sonra aniden sabah ki üzüntünün yerini bir neşe kaplıyor. Hayaller yeniden yanı başımda! Çok tatlılar, gitmeseler keşke. Yapsan keşke! Doğru!



07.03.2022

Ne denir bilmiyorum bazen. Duygulanmak için müziğe ihtiyaç duyan biriyim galiba. Arkada çalan fon gözlerime doğru sirayet ediyor. İnişli çıkışlı duygular beni hayaller ve gerçek arasında bırakıyor. Neden her şeyin bu kadar çelişkili olduğuna kanaat getiremiyorum? Dışarıda hayat var diyorlar! Bugün olabildiğince insan görüyorum, yüzler görüyorum, ama onlar geçici, bu ne kadar acı verici! Dersimde hayatımı etkileyecek bir hoca varken, ben onun yokluğunu düşünüp neden acı çekiyorum? Akışına bırakalım mı? Ama Oğuz Atay öyle dememişti ki; “Her olayda bir kenara çekilenler gerçekten de bir kenarda kalacaktır” demişti. Akışa kapılmak kenara atılmak değil mi? Beynim her daim güveneceğim bir liman mı ki? O dışarı çıktığımda hep bana içeri gitmemi söylüyor. Sonra da içeride, dışarıda yapılan işlerin sonuçları olan güzel hayaller kuruyor! Ama ne kadar güzel biliyor bunları öyle, baksana yazdırıyor.

Üniversitenin sonu nedir? Üniversite bitirmek bir sonuç mudur? Yoksa bir başlangıç mı? Başı başlangıç olarak belirtilen ve sonunda kurtuldum diye düşünülüp yeni bir başlangıca (daha kötüsüne) yelken açılan bir liman mıdır? Budur galiba! Ama üniversite iyi ise neden sonunu bekleriz ki! Son heyecanlı değil ki? Ölmenin heyecanlı olduğunu düşünen yoktur sanırım. Oysa en güzel şeyin yani yaşamanın sonudur.

Bugün bir ara foruma yeniden girdim. Ben bu sanal insanları çok seviyorum. İnanılmaz ama sizin bu dünyadan olduğunuza inanmıyorum. Yolda görsem büyü bozulmuş olur. Siz böyle çok güzelsiniz. Aslında tam tersi daha doğru gibidir ama ben şimdi sanallığı övüyorum. Forum iyiye doğru gidiyor. Yazılarım var, düşüncelerim var! Yaymalı mıyım? Saklamalı mıyım? Sonra ben düşüncelerimi yayacak kadar zeki bir insan mıyım? Çaresizliğini kabuk edecek kadar aptal mı? Ve değnekler arasındaki iki uçta orta yolu bulma yarışması gene başlıyor. Denge oyunu gibi bir şey bu zihinsel duygular galiba.

Fazla mı saçmaladık? Yalnızlık yaramış mı? Yarışma gene başlasın! Yalnızlık ile sosyallik arasında ki hiç bitmedi zaten. Bakalım, oluyor gibiydi. Ne diyorduk? Görüşürüz falan mı? Tutamayabileceğim sözler vermeyeyim şimdi! Aniden keseceğim yazıyı, ben vedaları sevmiyorum. Öyle bir bulut falan varken, güneş onların arkasına saklanırken, ben beyhude beyhude gezerken, neydi ki beni üzen…



12.03.2022




Bu kadar da olmaz diyordum ama oluyormuş. Yazarken ne kadar da güzel gözüküyor öyle. Öncesi de var tabii ki. Önce durup dururken kafama darmadağın geliyor. İleride bir yerlerde oluyor. Gelecekte (şimdi de olacak hali yok tabii) , mutlu bir ben oluyor, her şeye sahip oluyor ve hiçbir şey beni üzemiyor. Bu ütopik düşünceler her an kafamda gezip duruyor. Zaten bunları bilirler. Her yanlışın sonuna doğru yapma niyeti eklenir ve denir ki; “tamamdır yanlışı telafi ettik artık kötülüğe devam.” Hayal kelimesini hiç sevmiyorum, olmazlığı ifade ediyor. Yapılamayacak ama olsa güzel olacak bir şeyler oluyor hep (olsa güzel olacağı tartışılır galiba, hayallerim bunu kanıtlıyor.) Hayallerinde bile korkar mı insan? Ben korkmuyorum ama bu sefer asla yapamayacağım şeyler hayal ediyorum. Just do it falan mı? Evet, sadece git yap, hadi koçum. Hadi, sen yaparsın, neden yapamayasın ki? Evet yaparım, kafama takmam, düzelirim, gelişirim, değişirim, sevinirim, ağlarım… Sonra herşeyikafasındadüşünüpbirandayapabilecekgillerden olurum. Olurum dimi? Arada dev bir yığın var. Hayal ve uygulama arasındaki adımlar (hayal değil hedef diyelim, sevmiyoruz ya hani!) … Hayal hedefe dönüşür, hedefin yapılabilir zamanı tartışılır, hedeflerle ilgili birey analiz edilir (Nasıl, nasıl?), analiz sonucunda dokümanlar okunur, araştırmalar yapılır, bu araştırmalar ve birey hakkında tefekkür edilir (Nasıl, nasıl?), bu düşünceler gerçeğin eleğinden geçirilip uygulamaya ufak adımlarla başlanıp gerçekleştirilir. Vay be! Kolaymış aslında? Ama nasıl, nasıl? Bunlarında bazı teknikleri var ama buraya nutuk mu çekeyim şimdi. Her şeyi kâğıda mı yazayım, birazda kafamda dursun. Acil ve gerekli işler kafamda dursun ve yapalım, sonra yapacaklarımızı ise yazıp bakalım.

Biz başka türlü (ne bizi la, sen!) tercih ediyoruz. Hayal ve uygulama. Hayaller, korkuyu, korku sığınacak limanı, ordan da içeri tıkılı kalmak geliyor. Hayaller iki yere de nasıl gidebiliyor. Çünkü gerçekçi değilsin. Analiz, araştırma ve tefekkür kısmını es geçiyorsun. Sonra neden olmadı? Olmaz tabii ki! Ha sonra yüksek bir dağa çıkmış, gölü seyretmiş. Kendine sormuş ? “Neden varım ben?” Cevabı dağdan beklemiş. Oda yanıtlamış; “Neden varsın sen?”



17.03.2022

Yaşamak diyordun ya hani, mühim işmiş. Sadece bunu yapanlar bile ödüllendirilmeli. Volta atalım odada ve fikirler netleşsin kafamda. Yaptığımız hataları pişmanlığın hemen sonunda düşünelim ve boş kaldığımız an yapacağımız şeylerle kazandığımız ve olduğumuz güzel kendimize sevinelim. Araları atalım! Arada ne var sahi? Arada bunu yapmak için gereken bir yığın var. Umutlar var, hayal kırıklıkları var, sevinç var, hüzün var, kırgınlık var, yapamamlar var, beceriksizim ben var, hatalar var, ama yoruldu beynim. Daha kolayı vardı sahi? Yapman gereken şey ve onun soncunda elde ettiğin katkıyı düşün. Bak, oldu bitti!

Zaman hızlı akıp gidiyor ve ben yavaşça kaybediyorum. Her gün bir seçime maruz bırakıyorum kendimi. Seçiyorum, seçiyorum, seçiyorum… Bunların çoğu mantıklı muhakemeden geçiyor birçoğu da rastgelelik üzerine. Şöyle bir düşünce kafada beliriyor bazen; geçmişte günde 10 sayfa kitap okusaydım şimdi bilmem kaç tane kitap okumuş olurdum. Oysa bu şu anda yapabileceğim bir şey. Zihin yapısını bahane edip bazen hiçbir şeye başlamıyorum. Sen zaten doğru düşünmediğinde başaramazsın diyorum. Oysa bazen bodoslama dalmak gerekiyor.

Uzun mu ettik? Polonya’nın başkenti neresidir? Varşova! Almanya’ya yakın bir kent. Sahi orada da insanlar var değil mi?

20.03.2022

Gene olmadı, gene üstüme yıkılan tonlarca iş beni yıktı. Beceremiyorum yaşamayı. Kaybediyorum… Sorunlarımı bazen fazla büyüttüğümü fark ediyorum. Ufak şeylere bile ciddi bir bakışla yaklaşıyorum. Bu kadar ciddi mi bu hayat? Değil! İlerde hatırlayamayacağım bir sürü şeye şimdi hayatımı komple değiştirecek veya bitirecek şeymiş gibi muamele yapıyorum.

Bencil biriyim galiba. Öyle olduğumu düşünüyorum. En başta dediğim gibi beceremiyorum yaşamayı. Gözlere bakınca ayrı, samimi olunca ayrı sorunlar ve ben hiçbir şekilde yaşamayı beceremiyorum. Ortasını bulamıyorum. Değerli miyim? Yoksa hiçbir şey bilmiyorum? Özel miyim yoksa herkes gibi sıradan mıyım? Romanlarda anlatılan ana karakter miyim, yoksa olsa da olur olmasa da olur yancı mıyım? Neyim ben?

Kendimi analiz etmeden, çevremi, durumları analiz etmeden. Yarın ki olacağım mükemmel benliği düşünüyorum. Bu gaz beni ilerletiyor ama yetmiyor. Çünkü hayat aynı değil, üzüldüğüm veya monoton bir anda yapılacak şeyler bulmak ve bu bilince sahip olma gerekir. Yani insan iyi odluğu alanda düşüp, yukarı çıkmasın. Diğer alanlarda da iyi olmaya çalışsın.

Bilemiyorum albayım, ne yapacağız. Kaybettik, dedik. Dün bir sunum yaptım. Çok güzel oldu. Her şeyi bütünüyle mahvetmek için çok mu erken? Biri umut aşılar mı? Öldük mü, bittik mi? Tabiiki değil. Ama sorunları analiz etmeden “güvenli sorun bölgenden” çıkamazsın. Ve hep aynı döngüde eriyip gidersin. Sıradan ve herkes gibi bir insan olaraktan …



28.03.2021

Ama neden ki? Mutlu anlarımın devamını hüzün takip ediyor. Hüznü ise karşılamak neden en saçma şekilde oluyor? Öyle değildi ki; kimse söz vermemişti hep mutlu olacağıma pozitif olacağıma ve gülerek dolaşacağıma dair. Nereden girdim bu beklentiye? Kahretsin, gene kaybettim! Gene olur olmadık umutların pençesinde hayallerin deryasında kaldık. Yürürken aklımı nereye götürüyordu? Yoldaki nesneler yavaştan kaybolmaya başlıyordu ve ben dünyaya bir anlığına hükmediyorum. Kaçmak lazım! Neyden? Ruhu bir anda yükseltip sonra hayal kırıklığına uğratan bu tip umutlardan. Sonra sıradan olursun bak! Olayım! Herkes gibi olayım. Raskolnikov muyum ben? Ben mı dağıtacağım dünyaya iyiliği? Geçen sordu biri “dünyaya ne katkın var”. Oysa sen başlatmıştın bu soruyu. Cevap veremedin! Çünkü sen bu hayatta bencilce bir sebepten ötürü varsın; Yaşamak. Diğerleri umurunda değil ki. Onları da düşürmek için elinden geleni yapıyorsun ve hayal gücün yaşaman için sana diğerlerinin en kötü girdilerini veriyor. Ya sen? Farksız mısın? Bir influencer kadar faydalı mısın?

Yeter! Gene yazarsam geçer diye açtım bilgisayarı, geçmedi. Elime kalem mi alsam? Geçer mi? Sanmam. Dünya bir çember ve kare kadar yer kaplayan yaşam kümemde bir üçgen kadar yer kaplayan sorunlarımın içindeki bir yamuk kadar yer kaplayan şu anki yaşadığım problemler bu kadar önemli mi? Değil mi? Hani onlar idi ya binaların tuğlaları! Ama o kadar önemli mi? Yapmadığında ölecek bitecek ve koyduğun tüm tuğlaları yıkacak kadar diyorum? Değil. Oysa neydi; “hayat devam ediyor”,” ölenle ölünmüyor”, “hatalarından ders al”, “kimse başarı merdivenleri elleri cebinde çıkmamıştır” idi. Başka hangi alıntıları biliyordun? Okul duvarlarında yazıyordu. Bir hikâye veriliyordu sonuna da… Umudunu Kaybetme filmi gibiydi. Bize hep hayaller ve ona kavuşan insanlar verildi. Bu adam ne yaptı da buna ulaştı sorusuna hala erişemedim. “Çalıştı”, “Umudunu kaybetmedi”,” didindi”,” hatalarından ders aldı”. Yeter! Türkçede ilk zaman öğrendiğim zaman soyut ve somut kavramlarını; soyutu duyularım ve somutu ellerim olarak örneklemiştim. Ellerim bu cevapların yüzünden boş kaldı. Tek somut olan gene ellerim oldu! Bireyler üstünde bunlar nasıl uygulanır. Aman yarabbi, gene bunaldım! Çok soru var, kolay da değil ki? Gene başladın! Yamuk falan diyordun. Demiştim ya, ama yamuk olmadan, tuğla koymadan, nasıl daire olurum ki?

Daha yazmayayım diyordum ama kendimi yeniden bilgisayarı açarken buldum. Allah’ım ‘neden böyle’ diyesim geliyor bazen. Yaptıklarımın sorumluluğunu üstlenecek güçte hissetmiyorum ki? Abartıyor muyum? Ama nereden bileceğim? Küçük sorunlarmış bunlar, dışarıdan bakınca bile anlaşılmıyor ki. Sahi neydi sorunun? Amaçsızlık, gelecek korkusu ve bomboş bir hayat yaşama korkusu… Gene elle tutulacak hiçbir sorunun yokmuş. Olsun bu var olmadıkları anlamına gelmez.

Gene yeter! Yetmez! Daha çok yaz duyduğun harflerin ritmine uyum sağla, sese odaklan, düşün… Düşünmeliyim dedim ya kendi kendime. Hani araştırmalar, hani okumalar… Her yere nasıl yetişeyim? Doğru bazılarını salman gerekiyor, sahi en önemlisi hangisi? Hangisi olduğunu ben ne bileyim? Hoca dedi “biz …’cılar pek etik kuralları ile bilinmezmişiz”. Yani sahtekâr ve şerefsizin kibarcası… Ahlak yerine de etik koyunca üniversite de ders veriyorsun. Toplantı set edip, descriptionları okuyup bazı subscription işlemlerini yapınca da çalışan… Nerden geldim gene? Montaigne dediği gibi başta yazmayı unuttuk ya? Bunlar benim düşüncelerim demeliydim. Denemeler yani, herkesin kendi denemesi var. Kimi kafasında, kimi yazılarında kimi de hayatlarında deniyor. Denemeler bazen sonuçsuzluklarla bitiyor. Denemeler denemeler… Mikrofon elimde şimdi benim. Deneme 1-2-3 ses veriyorum. Veremezsin! Niye? Korkarsın ha-ha. Korkmam, eskidendi o! Ama hala saçma şeyler yapıyorsun. Etki etmez ki hemen, yapmaya devam edersem sıkıntı… Etmeyeceğin ne malum. He, ne malum?



Kafam ikiye bölündü gene, alt beyin diyorlar değil mi? Hani şu beynin her işlev için enerji sarf etmesini engellemek amacıyla genel kabul görmüş şeylere inanan saf şey. Koala gibi yaşıyoruz zaten bizde. Enerjileri gitmesin diye günün çoğunu ağaçta geçiriyorlarmış. Bizde de öyle, beyin çok enerji yakar diyorlar. Yalan azizim! En çok miden yapar, sonra diğer organlar. Beyin yönetiyor ya hani? Olsun boş iş yapıyor, o işleri de yapsın bi zahmet!



Olmadı! Bitti mi kafamdaki her şey? Tüm gerçekler denemeler halinde buraya dökülsün. Bir yere varmış olur muyuz? Kafamda kalmaz artık diye düşünüyorum. Çok düşünmem artık, derim ki yazdım bunları. Yazdım, burada tarih olacak. Ne zaman düşünmüştüm onu? Ölünce bunları okuyan insanların arkamdan “ne kadar salakmış ya” dediklerini duyar gibi olmuştum. Yoksa “böyle bir adam öldü ha” mı diyecekler? Aman, ne derlerse desinler, umurumda mı? Umurunda! Evet umurumda. Gene yakaladın beni! Kaçamıyorum bazen. Kendimi tanımlarken verdiğim ifadelerdeki beğenilmişliği yakalıyorum yazarak. Yalnızım ben, asosyalim ben… ne yalnızı ne asosyalliği? Sadece diğer insanlardan farklı olmak istiyorsun, uydurmuşsun bir şeyler. Bir ara rap dinlemiştin, az dinleniyor diye. Azınlığın yaptığı çok hoşuma gidiyor. Herkes gibi olmamam ya? Sıradan! Ihh, olmaz!

Bitsin artık bu çile, sona gelsin her hece, Montaigne görsün bunları, sona ersin bu gece!



02.04.2022

Ramazan ayı ile gelen o garip irade gücü beni her daim şaşırtıyor. Teravih namazını sıkılmadan kılmak, gün boyunca aç olmama rağmen düzenli çalışabilmek, uykularım bölündüğü halde bu konuda sıkıntı yaşamamak… Gene her şeyi en sonra attık, birleşen bir yığın halinde üstüme geldi. İlk geleni ilk çıkaracaktık. Çıkarmadık! Yığın oldu şimdi. Mesele o değildi ama mesele bu yığını bir düzen halinde tanımlamaktı. Yığının içindeki değerler ve gerektirdiği kapsam ve bilgisayarın(benim) bunu yapma kapasitesi idi.

Artık her tarafa doğru koşmanın sıkıntısını yaşar oldum. İnsan kendini sahte bir mutluluk ile tatmin edebiliyor. Beklentiyi düşürüyor ya da fazla yükseltiyor. Beklenti düşük olunca başardım sanıyor, yüksek olunca da kaybettim sanıyor.

Artık tonlarca seçenekten birini seçmemenin ıstırabını çeker oldum. Her tarafa yetişmeye çalışıp, hiçbir yerde olamamanın acısı. Alanı daraltmak gerekti. Öyle çalışırım demiştim. Öyle olunca net olur demiştim. Olur mu? Bilemiyorum, olmayacağına dair bulgularda var elimizde. Bıktım usandım artık. Bir şey yapmaya başlarken söylenen genel laf; “amacın ve hedefin olsun”. Yani neden yaptığımızı bilmemiz gerek. Bilmeden yaparsak sıkılırız ve irade rezervi tükenir.

03.04.2022

Zehir oluyor geceler, inan uyuyamıyorum! Ne kadar isterdim uyuyamamak. Ne kadar da beliryici ve sevgi dolu bir cümle. Seni o kadar çok sevdim ki uyuyamıyorum. Uyursam unutacağımı düşünüyorum. Dolaylı yoldan bunu neden yapamam ki! Sahtekarlık yapıyorum endişesi beni çok üzüyor. Sahtekarlık, oyun oynuyormuşum gibi hissettiriyor. Yüzler, karakterler, konuşmalar, düşündüklerim, sustuklarım, söyleyemediklerim… Hangisi benim? Kafamda kurduğum her şeyin beni tanımlamasını imkân yok. Farklı durumlarda yaptığım farklı konuşmaların da bunu yapması imkânsız. O zaman ne beni ben yapar. Öfkeli anlara verdiğim tepkiler mi? Yoksa sakin kişiliğim mi beni insanmış gibi gösteriyor. Yoksa dışarıdan bakıldığında gösterdiğim saf yüzüm mü? Saf insanlar! Bunu yapmayı hiç istemedim ki? Karakterim öğrendiğimle gelen şeyse, bunlar beni kibire götürdü çoğu zaman. Sonra baktım buda olmaz dedim…



07.04.2022

Müzik gene beni duygulandırdı. Egomu tatmin etmeme yardım ediyor. Normalde sıradan olan bu yazılar arkada çalan ve beynimin bölümlerini çalıştıran müzik sayesinde anlamlı bütünler haline geliyor. Oysa sadece bir fon. Yaptığım hataları düzeltmenin yollarını düşünecektik, erteleyecektik, sonra da doğru zaman değilmiş diyecektik. Hatalarına bak! Aynı şeyleri yapıp nasıl farklı sonuçlar beklerisin. Aynı değil ki zihin yapım farklı, büyüyorum. Büyüyorsun ama yaşının kalıbı…



08.04.022

Ne kadar da çabuk unuttum albayım sizi? Oysa siz değil miydiniz karanlıkta elimi tutan! Ah kahretsin! Bu insanlar neden orta yolu bulmamı bu kadar zorlaştırıyor? Kendimi kaybediyorum, egom tavana çıkıyor, hele bir dur. Çok zekisin evet. Öyleyim değil mi albayım? Baksanıza nelerde biliyorum? Hiçbir şey! Yapmayın albayım sahte mütevazilik çok yapmacık duruyor, biliyorsanız biliyorum demelisiniz. Demeli miyiz? Susunca kimse ciddiye almıyor bak! Almıyorlar evet, bazı şeyler hayatla kanıtlamak için fazla ciddi ve uzun. Bakın insan kardeşlerim ben bu konularda iyiyim, hadi gelin de biraz egoma takviye edin. Yoklar, kısa bir tebrik ve ardına yalnızlık. Abartma! Yalnızlık diyorum albayım, sizde kafanızda somut şeyleri sürüyorsanız önüme. Bu öyle bir şey değil ki. Amaçsız bir insana ne yaşam enerjisi katar ki? Kısa sevinçler getirip sonra giden insanlardan ne bekliyoruz ki? Öyle bir mutluluk geliyor ki? Yokluğu ancak acıyla tamamlanabiliyor. Mutluluğu bile kaybetme korkusu ile yaşıyoruz. İki alana bölelim anıyaşagiller ve geleceğiplanlamayanlargelecektekaybolacakgiller … Biz hangisini yapıyoruz? Anı pek beceremiyoruz gibi duruyor. An bize bir heyecan katıyor ama yaşatan galiba ilerde gelecek (ne gelecek?) bilmediğim o şeydir. Şeymiş! Ne kadar da güzel kaçıyorsun? Şey işte… Şey … Gelecek işte… bir şey… beni yükseltecek bir şey… Kandırmayı bıraksana biraz kendini. Öyle bir şey gelmeyecek, şimdi nasılsa öyle olacak, gene tonla sorun ve çözülmesi gereken sorunlarla yüzleşmek için gelen anlık sevinçler. Bu değişmeyecek. Mesele bu zaten! Mutlulukmuş! Aptal seni.

Aptal ha, evet doğru! Ne bekliyorum ki? Bir anda mutluluğa ulaşacağımı falan mı? Olmayacak öyle bir şey. Şu anda mutlusun! Tolstoy üstadım (okumadın kitabı sallama) ne demiş; “Çoğu insan mutlu olduğunu bilmediği için mutsuz!” Gene anlık sevince kapıldık. Mutluluk havuzuna ıstırabı da ekleyelim. Böyle daha güzel durdu sanki?



14.04.2022

Küçük şeylere nasıl ciddiyet eklenir…
 

Black Rose

Admin/Üst Düzey Moderatör
Üst Düzey Moderatör
Katılım
5 Kas 2020
Mesajlar
1,085
Tepki puanı
2,937
Puanları
180
“Hayat nerede başlıyor, oyun nerede bitiyor hiç anlamıyorum. “

Nereden oluyor bunlar? Anlatmıyorlar, bende anlamıyorum zaten. Öylece tesadüfü bir gelişim bekliyorum işte. Biri, bir şey gelsin diye bekleyip duruyorum ama ne kadar da bekleyip duruyorum öyle! Hayatımın kendi çerçevemde yaşamaya çalıştıkça monotonluk beni yutuyor. Gerçi bu sorular yeni çıkmış gibi değil mi? Eskiden kimse

Mutluluk kelimesi, neyle bağlantılı olursa olsun bireyde bitiyor gibi.

Ailemin yanındayım ama gelecek hep bir endişe! Bilinmeyen bir endişe. Yo bundan korkmuyorum.

Bir şeye nasıl zaman ayırırsınız? O zamanı ayırmak ne demektir? Her bir alan kendi çapında kendine has vakit ayırma yöntemlerini gerektiriyor.
Hayatımda kendim için özel bir şey bulmak istiyorum. Ama bu ne olsa gerek? Bir şeyler hoşuma gidiyor ama sanal dünyamdan çıkamıyorum. Baştan beri içinde bulunduğum hayal dünyam bana ihanet ediyor. Beni zindanına kapatıyor, oysa bu zindanın duvarları otlar, çiçekler ve yeşillikler ile dolu.

Evden okula geldiğimde kendimi büyük bir boşluk içinde hissettim ve bu hal şu anda da devam ediyor. Düşündükçe hayatı daha anlamsız ve gereksiz buluyorum. Yapacağım şeyleri hayal ettiğimde yoruluyorum. Anlık gazla çalışmam gerekiyor. Sonunun nereye gittiğini bilmeden çalışmam gerekiyor.

Neden sınıfta kalabalığın karşısına geçip fikirlerimi en güzel şekilde aktarmıyorum. Gülerler! Dalga geçerler sonra! Değil mi?
Uzak ihtimaller neden beni şevke getirmiyor? Uzaklar! Gelmezler belki çünkü! Neden en kısa zevke kendimi veriyorum? Çabuklar! Düzeltilir belki! Gelecek neden bu kadar karamsar? Bilinmez! Karanlık çünkü! Bu kısa zevklerin hapishanesinden kaçış neden bu kadar zor, neden sonu güzel olanın kendisi bu kadar zor görünüyor?

Bomboş bir akılla, kendimi akıntıya bırakmak mı? Yoksa düşünerek yüzmek mi? İkisi de kendine has sıkıntılar barındırıyor?
Ben… Ben… Yapamıyorum gibi hissediyorum. Sonra aniden sabah ki üzüntünün yerini bir neşe kaplıyor. Hayaller yeniden yanı başımda! Çok tatlılar, gitmeseler keşke. Yapsan keşke!

Duygulanmak için müziğe ihtiyaç duyan biriyim galiba. Arkada çalan fon gözlerime doğru sirayet ediyor. İnişli çıkışlı duygular beni hayaller ve gerçek arasında bırakıyor.

Beynim her daim güveneceğim bir liman mı ki? O dışarı çıktığımda hep bana içeri gitmemi söylüyor. Sonra da içeride, dışarıda yapılan işlerin sonuçları olan güzel hayaller kuruyor!
...
Ölmenin heyecanlı olduğunu düşünen yoktur sanırım. Oysa en güzel şeyin yani yaşamanın sonudur.
Kesinlikle.
(Acaba?) ...

Derlemeler şimdilik bu kadar...
Neden yaptığımı sormayın. Ben de bilmiyorum...

(0.75 tavsiye edilir)



Derlemeler Ek:

Volta atalım odada ve fikirler netleşsin kafamda. Yaptığımız hataları pişmanlığın hemen sonunda düşünelim ve boş kaldığımız an yapacağımız şeylerle kazandığımız ve olduğumuz güzel kendimize sevinelim. Araları atalım! Arada ne var sahi? Arada bunu yapmak için gereken bir yığın var. Umutlar var, hayal kırıklıkları var, sevinç var, hüzün var, kırgınlık var, yapamamlar var, beceriksizim ben var, hatalar var, ama yoruldu beynim. Daha kolayı vardı sahi? Yapman gereken şey ve onun soncunda elde ettiğin katkıyı düşün. Bak, oldu bitti!

Yürürken aklımı nereye götürüyordu? Yoldaki nesneler yavaştan kaybolmaya başlıyordu ve ben dünyaya bir anlığına hükmediyorum. Kaçmak lazım! Neyden? Ruhu bir anda yükseltip sonra hayal kırıklığına uğratan bu tip umutlardan.

Yaşamak diyordun ya hani, mühim işmiş. Sadece bunu yapanlar bile ödüllendirilmeli.
Mühim iş...
Yamuk falan diyordun. Demiştim ya, ama yamuk olmadan, tuğla koymadan, nasıl daire olurum ki?

Kafamda kalmaz artık diye düşünüyorum. Çok düşünmem artık, derim ki yazdım bunları. Yazdım, burada tarih olacak. Ne zaman düşünmüştüm onu? Ölünce bunları okuyan insanların arkamdan “ne kadar salakmış ya” dediklerini duyar gibi olmuştum. Yoksa “böyle bir adam öldü ha” mı diyecekler? Aman, ne derlerse desinler, umurumda mı? Umurunda! Evet umurumda.

Susunca kimse ciddiye almıyor bak! Almıyorlar evet, bazı şeyler hayatla kanıtlamak için fazla ciddi ve uzun.
:cry:(y)
Sadece diğer insanlardan farklı olmak istiyorsun.
Böyle hissetmek istemeyen var mı?

İnsan kendini sahte bir mutluluk ile tatmin edebiliyor. Beklentiyi düşürüyor ya da fazla yükseltiyor. Beklenti düşük olunca başardım sanıyor, yüksek olunca da kaybettim sanıyor.
Öyle ya.

Kalıcı Mutlulukmuş! Aptal seni.
.
.
.
 
Son düzenleme:

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Çok teşekkürler :) Iyi ki yaptın. Müzikte çok iyiymiş bu arada. Aya bakarken iyi geldi.

Ek: Derlemeler Ek'e ithafen; Çok sağolasın!
 
Son düzenleme:

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
20.04.2022

Bazen öyle oluyor ki insanlar bu kadar saçmalamayı nasıl başarıyor anlamıyorum. Sonra bir anlığına durup onlardan farkımı sorguluyorum. Onları ne kadar eleştirsem de onlardan farkımı bulamıyorum. Eleştirmek kolay bir iş , kusur bulmak, birini kafanda öldürmek veyahut sevmemek . Bunlar kolay işler! Aşk diyorlarmış biliyor musun? Varlığından şüphe duyduğum şey. Ekstra bir olgu mudur bu? Bilemiyorum ama sanırım değil. Katlanmak mevzu oluyor. Birinin sinir bozucu(belki de değildir kim bilebilir ki) hareketlerine rağmen onun yanında olabiliyorsan seviyor olursun.

Kolay olan kısmı her daim tercih ediyorum. Kendi vizyonun ve misyonun yok, sadece belli kalıpları eleştir. Peki sen? Uyuyor musun? Kurallarına, kuralları yazarsan kral sen olursun. Eleştir, eleştir … Yaz ,yaz... Yok mu sınırların ? Her şeye alışır mısın? Her şey bir anlığına normale döner mi? Aşağılık seni! Kolayı tercih etmeyi bırakman gerekmez mi? Kafandaki gerginlik , rahatlıktan daha kötü mü? En yanlış işleri yaptığın zamanlar bu gerginlik miydi yoksa rahatlık mıydı? Rahatlıktı! O seni öldürmüştü! Rahat ol demiştin, yaparız demiştin, sıkışmıştın. Sona bıraktığın halde başarılı olmuştun. Geçmiş kayboldu, orayı kaybettin, şimdinle geleceği kurtar.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Ne gerekiyor biliyor musun? Kaynak! Öğrenecek yerler. Bir kaynak taraması yapmalıyım. Forumda eksik olan bir şey bence. Başlangıç , orta ve yüksek seviye kaynaklar.Makale, video ve kitaplar... İngilizce ve Türkçe olarak. Bazen durup "kardeşim araştır " demek çok kolay. Ama nereden başlayacağını bilememek insanı üzüyor. Bunla ilgili ileride başlık açarım düşüncesi ile buraya yazdım. Forumdaki yazılar, neverfap akademi yazıları, yourbrainonporn sitesi , Reddit forumları, YouTube nofap videoları vs. Ciddi bir çaba gerektiriyor. Konuyu açıp güncelleyerek ilerleyebilirim. Bakalım zaman ne yapacak(zaman değil sen) ?
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
25.04.2022
Bir şeyleri değiştirmek istiyorum , yakında kendimi aşmam gerekecek. Riskler, belirsizlikler, çelişkiler... Beni yutacaklar... Karşı koymam gerek, denemem gerek. O yüzden kötü alışkanlıklarımı ve ekstra yapacağım iyi alışkanlıkları düşünüp kendime has bir rahip modu yapmayı düşünüyorum.

En büyük sıkıntım şekerli ürünlerdi, onu uzun zaman önce hallettim ve şu anda bu konuda sıkıntım yok. Ekmeği şu an yemiyorum. Bir diğer aşama olarak ise akşam saatlerinde yemek yememeyi ve yan gelişim olarak da sporu eklemeyi düşünüyorum. Yani yemek benim 5 alana ayrılıyor;
1-Şekerli Ürünler
2-Ekmek
3-Gece geç yemek
4-Çok Yemek
5-Spor yapmamak


Bunları yavaşça çözüme kavuşturacağım. İngilizce alanında kendimi geliştirmek istiyorum çünkü yakın zamanda Erasmus projesi ile Polonya'ya gidebilirim. Bu alan için dinleme ve okuma etkinlikleri ve forum için çeviriler yapmayı planlıyorum. İstikrar bu konuda çok önemli ama hatalardan da "öldük bittik" moduna girilmemeli. Bu alan benim için 3 kısma ayrılıyor;

1-VOA,Voscreen,Hallo gibi uygulamalar ile dinleme ve konuşma etkinlikleri
2-VOA, Neverfap yabancı forumlar ve diğer tüm alanlarda okumalar
3-Forum için çeviriler
4-İSTİKRAR


Bunları eyleme belli bir alışkanlık düzeni oluşana kadar dökmem gerekiyor. Tuğlalar albayım, diyorduk tuğlalar....


Telefon kullanımım iyice zıvanadan çıktı, maalesef kaybedince tamamen kaybettim sanıp kendimi uçurumun derinliklerine daha da atıyorum. Telefon da sosyal medya kullanmıyorum, en büyük kullanımım Youtube Shorts ve Youtube oluyor. Diğer uygulamalar o kadar sıkıntı değil . Diğer sıkıntı gece geç saatte kullanımım. Eğer ki Youtube hallolursa oda havadan hallolur diye düşünüyorum. Telefon benim için 3 kısma ayrılıyor;

1-Youtube
2-Youtube Shorts
3-Gece Kullanım
.
.

PMO
... Baş düşmanım. Bazı katı kurallar ile bu alanda da gelişim sağlamam gerekiyor. PMO bir bağımlılık olduğundan bunu farklı bir şekilde ele almak gerekiyor. Bu bir savaş ise 3 kurala uymalıyız.
1-Düşmanı surlara dahi sokma. Yani kafanda böyle bir düşmanın varlığını bitir. Onu kendi bölgene dahi sokma.
2-Savunma savaşı ver. Bazı anlar hüzünlü ve stresli olabilirsin , böyle anlarda sana hücum etmeye çalışır. Ne zaman saldıracağını iyi bil! Savunmalarını belirle ve şehrini savun.
3-Saldır! Baktın savunmalarına rağmen üstüne geliyor ve onun üzerine gelmesini engelleyemiyorsun. O zaman sen de ona saldır. Bu pek tercih edeceğim bir şık olmayacak, bu bir zihinsel savaş ve rakibime bu tip saldırmalarla irademle karşı koyacak olursam eninde sonunda patlarım. İlk 2 aşamayı nadiren geçmesi gerek. 3. aşama ise genellikle dönüm noktaları olur.

1.Şık için Yükselen Kartal Kitabı, PBKY Kitabı, Neverfap Araştırmaları, YourBrainOnPorn sitesi, Çeviriler vs ile ilerleyeceğiz. Bu her gün yapılması ve bilinmesi gereken şeyler. Bu kesinlikle yeterli değil ama.
2.şık için kendini analiz ve saldırı anlarını tespit etmek. Belki bir kağıda ya da buraya yazabilirsin. Rahatlık ve stres aynı oranda (benim için rahatlık daha büyük oranda) PMO yapmayı tetikler. Sınav çıkışlar, yaz tatilleri.... Önceden gardını al.
2.şık için ise iradeni geliştirmekten başka yapacak bir şey yok. Diğer yapacağın tüm her şey bu alana hizmet ediyor olacak zaten.

PMO için yapılması gereken şeyler;
1.Okumalar(yukarıda yazılan kaynaklar)
2.Hiçbir kadına ve görüntüye bakma(buna en masum film sahneleri dahil. Film ve dizi bu süreçte yasak)
3.Foruma çeviriler(listeden)


Diğer alanlar ile buraya şişirmeyeyim , dersler ve alanımla alakalı şeyler ise benim kendi not defterimde dursun. Belki ileride yazarım. Haydi Başlayalım!
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
07.05.2022

Ömrümüz beklemekle geçiyormuş. Sınava girerken, hastahanede , müdürlükte, akademisyenin kapısında, sınav sonuçları açıklanırken, yemek sipariş ederken... Biz güzel şeylerin gelmesini bekliyoruz. Umutsuz bir vakayız, yarını bekliyoruz. Şimdiyi ne zaman unuttuk , sınav açıklanacak mutlu olacağız sanıyoruz. Beklediğimize değecek mi? Beklerken eğlenilir mi? Hayat diyorlar ya, toplamlar , bölmeler, çarpmalar, ve çıkarmalar... Basite indirgedim hayatı artık kolay dört işlem kaldı ,bunu da yaparsın herhalde. Yapamaz! Onun basite karşı bir ön yargısı vardır. Güzel şeyleri beklemeyi sever o. Basitliğe inanmaz, zorluk olacak sanar. Güzelliği zorluk ve acı ile birleştirmişti. Acıyı da kaçışla... Asla bitmeyecek bir döngüye sokmuştur kendini. Dolaşıp durur , kendini düzelttiğini sandıkça aynı hatalar çemberinde gezer. Kendine mi güvenmez? Hayatı mı bilmez? İnsanları mı sevmez? Atılmak mı istemez? Değişeceğinden mi korkar? Belki aynı kalamayacağından, öğrendikleri ile yanlış bir değişim geçireceğinden... Dalga geçtikleri birisi olacağından korkar belki de... Dışarıda yaptığı yorumların bir gün duyulacağından korkar, ne yapacağını bilemez. En kolayına kaçar , kolay ve acısız... Mutlulukla özdeşleştirdiğimiz bu kelimeleri kafasından kolay kolay atamaz, yüzler ,gökyüzü ona ihanet eder. Ona beklediği umudu vermez, güneş akşam gider, insanlar bir gün ihanet der, yalnız kalır. Sevmesi gerekir ! Kimi? KENDİSİNİ , SADECE KENDİSİNİ!!!
 
Son düzenleme:

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
906
Tepki puanı
2,175
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
09.05.2022

.... yıl önce bugün doğmuş! Hayatı nereli olduğunu sorgulamakla geçmiş. Sahi bu soruya nasıl cevap vereceğini bir türlü öğrenememiş. Sonra yanında ki amcalardan "doğduğun yer değil , doyduğun yer " lafını öğrenmiş. Babasının memleketi mi, yoksa doğduğu yer mi, yoksa doyduğu yer mi... 'Nerelisin ' sorusuna bir türlü cevap verememiş. Konuyu uzatmakta istememiş.

... yıl önce bugün doğmuş. Yıllar geçmiş. Hayatını uzak diyarlarda geçirmiş. Bir gün geçmişi özleyeceğini hiç düşünmemiş. Çocukça saflığını ve pencere kenarında ne kadar güzel uyuduğunu hatırlayamayacağını düşünmemiş. Beyni ona ihanet etmiş. Tutmamış hayatının en güzel yıllarının anılarını. Tek hatırladığı okula gittiğiymiş. Doğduğu gibi okula gitmiş. Okulun anlamının bir öğrenme süreci olduğu ileri sürülmüş ama hipotezden öte üniversiteler dahil olmak üzere geçememiş. Burada öğrenenler var mı diye bakılmış. Oda kendine bakmış, okulun fayda sağladığını düşünmüş. Sorular gene cevapsız kalmış

... yıl önce bugün doğmuş. Hayatının anlamını bulmayı hiç düşünmemiş. Varlığının ve onca yıldan sonra ne işe yarayacağını anlamamış. Önemli olan nefes almakmış. Hayvandan üstünlüğünü ve farklılığını konuşmuşlar. Akıllıymış ,düşünürmüş. Uçamam dermiş. Nasıl üstün olayım? Yok derlermiş. İnsan en akıllısı. Oda inanmış. Aklına güvenmiş. Onu yanıltacağını , bir gün aklı yüzünden köle olacağını düşünmemiş. Hayvanlar bile dört dönerken bir yemeğin kenarında o hemen yemiş. Hayvanlar bile dışarıda gezerken o oyunlara dalmış. Hayvanlar bile aile kavramına sahipken. O annesine, babasına , kardeşlerine kızmış. Hayvanlardan daha akıllıymış!

... yıl önce bugün doğmuş. Bir gün buraya bu yazıları yazacağını düşünmemiş. Yalnız kalmaktan çok korkmuş. Yalnız kalınca hayatın anlamı kaybolmuş. Hep kendine bir yandaş aramış . Birilerini bulmaya çalışmış. Sonra unutmuş. Nankörmüş. Dostoyevski okumuş, Oğuz Atay okumuş... Sevmiş onları, sözlerini ezberlemiş, hayatlarını okumuş. Onlar gibi olmak istemiş. Hayatını bilerek ıstıraba sürüklemiş. Tolstoy gibi yol kenarinde hayatın amacını düşünürken ölmek istermiş belki de...

... yıl önce bugün doğmuş. Kimmiş bu diye düşünmüşler? Ölümü de doğumu kadar sessiz mi olacak? Doğumunda ağladı , ölünce güler mi dersiniz? Bunca yıl nereye gitti? Ben nereye gittim? Bir yıl daha... 365 gün... Ne yaptım ben? Harcadım gene! Boş yere! Allahım ne yapıyorum ben?
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst