Skirmisher
Jüpiter Yolcusu
Bu yazacaklarım tam olarak bir derde derman arayışı değil. Yıllar içerisinde insanları gözlemlemem (bu kendi çevrem haricinde tecrübe sahibi bireyleri de kapsıyor, onların da konuşmalarını dinliyorum), kendimi analiz etmem ve okuduklarım, edindiklerim, izlediklerim, duyduklarım neticesinde çok farklı bir insan oldum. Aslında özümde olduğum kişi hep buydu, pmo'ya başlamadan öncesinde (14-15 yaş) zorbalık geçmişim oldu ama bana yapılanın zorbalık olabileceğinden emin değilim şu anda. Ailem o kadar asosyal insanlardı ki iş ve ev haricinde hiç kimseyle yakınlık kurmuyorlardı, dolayısıyla ben de pek insan içine çıkan ve tek tük arkadaşlar edinmiş biriydim. Çocukluğumu hatırlıyorum, erkeklerle içli dışlıydım ve belli bir saygınlığım vardı ama kadınlarla büyümüş bir erkek olarak hep bir feminenliği dışa vurma eğilimi geliştirdim. Duyguyu dışa vurma olayı mezun seneme kadar hep oldu, kızların karşısında zırlayan bir oğlan çocuğuydum HEP. Maskülenite denen kavrama öyle yabancıydım ki yani bana takılan erkeklere ki bu insanlar gerçekten yıllar içerisinde iyi dostlarım oldular, ben maskülen sayılabilecek bir tavrı hep gereğinden fazla tepkiyle ya da aşırı alınganlıkla karşıladım. Psikiyatrıma zorbalığa uğradığımı söyledim ergenlik yıllarımda ama erkek çevresindeki insanlara hiç dikkat etmedim, erkekler ile kadınlar arasındaki o ilişki çok farklıydı.
Pmo izlediğim yıllarda öyle bir dip hayat sürüyordum ki Red Pill camiasında meriç denebilecek, kızların bir taraflarından ayrılmayan erkeklerden olmak istedim. Bir beta erkeği olmaya bile razıydım, yıllar içerisinde elbette baskın yönleri olan birine dönüştüm. Hala bazen tuhaf davranabiliyorum, bugün mesela bir grup kız bana yaptığım bir hareketten dolayı güldü, lisede bir insan bana gülecek olsa ömrünün geri kalanında pipetle beslenirdi. O an gülmelerini kale almadım, hem onları sallayacağım kadar değer vermiyordum hem de bu olup biten unutulacaktı. Neler neler görüyoruz hayatta, çok büyük bir çoğunluğu unutuluyor. Neden? Çünkü dünya ne böyle olayları hatırlamaya değecek kadar uzun ne de bunları hatırlamamızı gerektirecek kadar önemli. Bizler de önemli değiliz, dünyayı kurtarmıyoruz, hepimiz kendi hayat mücadelemizi veriyor, kendi sıkıntılarımızla boğuşuyoruz, bizi dinleyecek biri bulursak anlatıyoruz. Hiçbirimiz ne yazık ki özel değiliz, bizi özel kılan bir şeylerin olduğunu da sanmıyorum.
18-21 yaş aralığında sayısız arkadaşım oldu, çok materyalist bakan biriydim dünyaya, etrafımda gördüğüm kişilerin arkadaşları varsa direkt mutlular sanıp önüne gelenle arkadaş oldum. Ha bu insanların çok ufak bir kısmıyla hala sohbetim var ancak insan, insanı çoğu vakit mutlu etmiyor. Zaten bir noktaya geliyorsun, kendine bile tahammülün kalmıyor. İstediğin kadar kendini sev, bazen kendine dayanamıyorsun. Bir ara sevgili edinip mesela ilişkileri toz pembe hayal etmek gibi bir huyum vardı, bütün kainatın içindeki en büyük zevk nasıl oldu da bir ilişki olabiliyor? İnsana bir şey katıyor, ben de içinde bulunduğum ve yakın olduğum insanlardan çok şey öğrendim ama işin sonunda zaten yok olmaya veya bir şekilde hayatımdan gidecek bir şeye neden kendimden öte bir anlam yükledim? Bu hayat ben öldüğüm zaman bitecek, ben olmadığımda zaten hiçbir şeyin bir önemi kalmayacak. Şu hayattaki her şey bizler anlam yüklediğimiz için anlamlı.
Güzel bir iç dökme oldu bu, sorum yoktu, zaten hayatımda çözemeyeceğim bir sorunum yok. Sorun dediğim şeyler bir de sorun mu, öyle bir soru da var. Kafka, Aforizmalar kitabında "Dünya için kendini paralaman gülünç." demişti. Bu dediğim tabii ki bohem bir yaşam tarzı anlamına gelmemeli ama aynı zamanda detaylar içinde boğulmak anlamına da gelmemeli. Sınırsız ihtimali hesaplayıp Tanrı'ya meydan okumayı denedim, meğerse Tanrı bana ihtimalleri hesaplatarak kalemi içten fethetmiş.
Kendinize iyi bakın, iyi geceler.
Pmo izlediğim yıllarda öyle bir dip hayat sürüyordum ki Red Pill camiasında meriç denebilecek, kızların bir taraflarından ayrılmayan erkeklerden olmak istedim. Bir beta erkeği olmaya bile razıydım, yıllar içerisinde elbette baskın yönleri olan birine dönüştüm. Hala bazen tuhaf davranabiliyorum, bugün mesela bir grup kız bana yaptığım bir hareketten dolayı güldü, lisede bir insan bana gülecek olsa ömrünün geri kalanında pipetle beslenirdi. O an gülmelerini kale almadım, hem onları sallayacağım kadar değer vermiyordum hem de bu olup biten unutulacaktı. Neler neler görüyoruz hayatta, çok büyük bir çoğunluğu unutuluyor. Neden? Çünkü dünya ne böyle olayları hatırlamaya değecek kadar uzun ne de bunları hatırlamamızı gerektirecek kadar önemli. Bizler de önemli değiliz, dünyayı kurtarmıyoruz, hepimiz kendi hayat mücadelemizi veriyor, kendi sıkıntılarımızla boğuşuyoruz, bizi dinleyecek biri bulursak anlatıyoruz. Hiçbirimiz ne yazık ki özel değiliz, bizi özel kılan bir şeylerin olduğunu da sanmıyorum.
18-21 yaş aralığında sayısız arkadaşım oldu, çok materyalist bakan biriydim dünyaya, etrafımda gördüğüm kişilerin arkadaşları varsa direkt mutlular sanıp önüne gelenle arkadaş oldum. Ha bu insanların çok ufak bir kısmıyla hala sohbetim var ancak insan, insanı çoğu vakit mutlu etmiyor. Zaten bir noktaya geliyorsun, kendine bile tahammülün kalmıyor. İstediğin kadar kendini sev, bazen kendine dayanamıyorsun. Bir ara sevgili edinip mesela ilişkileri toz pembe hayal etmek gibi bir huyum vardı, bütün kainatın içindeki en büyük zevk nasıl oldu da bir ilişki olabiliyor? İnsana bir şey katıyor, ben de içinde bulunduğum ve yakın olduğum insanlardan çok şey öğrendim ama işin sonunda zaten yok olmaya veya bir şekilde hayatımdan gidecek bir şeye neden kendimden öte bir anlam yükledim? Bu hayat ben öldüğüm zaman bitecek, ben olmadığımda zaten hiçbir şeyin bir önemi kalmayacak. Şu hayattaki her şey bizler anlam yüklediğimiz için anlamlı.
Güzel bir iç dökme oldu bu, sorum yoktu, zaten hayatımda çözemeyeceğim bir sorunum yok. Sorun dediğim şeyler bir de sorun mu, öyle bir soru da var. Kafka, Aforizmalar kitabında "Dünya için kendini paralaman gülünç." demişti. Bu dediğim tabii ki bohem bir yaşam tarzı anlamına gelmemeli ama aynı zamanda detaylar içinde boğulmak anlamına da gelmemeli. Sınırsız ihtimali hesaplayıp Tanrı'ya meydan okumayı denedim, meğerse Tanrı bana ihtimalleri hesaplatarak kalemi içten fethetmiş.
Kendinize iyi bakın, iyi geceler.