Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Hayatımın Yeniden İnşası - [Mezuniyet Yazısı - 100. Gün] Devamı Gelecek...

Yazıyı nasıl buldun?

  • Çok beğendim, devamını dört gözle bekliyorum.

  • Beğendim, fena değildi.

  • İdare eder.

  • Beğenmedim.


Sonuçlar yalnızca oylamadan sonra görülebilir.

Ciks

Mezun
Katılım
7 Eki 2020
Mesajlar
314
Tepki puanı
859
Puanları
160
Mezun olmadan önce insan mezuniyet yazısı hayalleri kurarken yazının başlığının da havalı bir şey olmasını istiyor. “Dipten Zirveye”, “Karanlıktan Aydınlığa”, “Gerçek Başarı” gibi… Ama mezun olunca her şeyin aslında yeni başladığını ve bunun bir inşa süreci olduğunu fark ediyorsunuz.

Bu Yazıda Sizi Ne Bekliyor

Yaklaşık 5 yıl önce Nofapa başladığımdan beri hep mezuniyet yazısı yazmanın hayalini kurdum. Kafamda parça parça yazıp yazıp sildim… Bu yazıda, önceden hiçbir şeye odaklanamayan, tembel mutsuz bir insanken şimdi nasıl pür dikkat kesilebildiğimi, etrafa neşe saçtığımı, hedeflerim uğruna nasıl gece gündüz çalıştığımı; önceden kızlarla iki kelime konuşamazken şimdi kızların nasıl sürekli etrafıma toplanıp bana hayran hayran baktığını; bakımsız ve çelimsiz biriyken şimdi nasıl fit vücutlu ve iyi görünümlü biri haline geldiğim gibi bir yazı bekliyorsanız lütfen ana sayfaya gelip başka bir yazı okuyunuz. Çünkü biliyorum ki özellikle Nofap’a yeni başlayanlar böyle bir sonuç beklentisindeler… Ama hayat öyle değil ve inişlerle çıkışlarla dolu.

Bu yazı kendi adıma bir “iç dökme” yazısı… Şimdiye kadar çok şey yaşadım, çok acı çektim. Hayatımda çok az insanda olan derin çöküşler ve göklere yükselişler yaşadım. Bunları içimde artık tutmak istemediğimden sizlere anlatmak istedim. Benimle benzer sorunları yaşayanlar vardır muhakkak. Belki birilerine yardımı dokunur… Bu yazıda aşama aşama genel olarak neler yaşadığımı ve hayatımın her evresinde pmo ile olan ilişkimin de ne seviyede olduğunu, Nofapla tanıştıktan sonra nasıl mücadele ettiğimi, Nofapın bana olumlu olumsuz ettiği etkileri göreceksiniz…

Fakat şöyle bir problem var… Aşağıda yazdığım yazıları 90.-100. günler arasında yazdım. Hedefim bu yazı bitmeden relapse olmamaktı ama maalesef dün 2 kere relapse oldum. Bu nedenle bugün yazıya devam etmek için yazmaya başlasam da, yazma becerilerimin olukça düştüğünü gördüğümden yazıyı yarım bırakmayı ve bu haliyle paylaşmayı tercih ettim... 2. mezuniyetimden sonra ya da beyin fonksiyonlarım düzeldikten sonra devam etmeyi ve yazıyı tekrar gözden geçirip düzenlemeyi ve belki de bu yazdıklarım kadar daha yazmayı düşünüyorum.

Şimdiye kadar yazdıklarımı 1. Günde yazdığımdan dolayı yazının geri kalanının daha akıcı olacağını düşünüyorum.

Not: Bu yazının başka platformlarda yayınlanmamasını istiyorum. Çünkü bir çok özelimi paylaşıp kendimi riske de atıyorum bu yazıda.Bu nedenle Neverfap forum sayfası dışına kesinlikle çıkmamasını rica ediyorum.

Yazı hakkında önerilerinizi özelden yazabilirsiniz.


Çocukluk


Daha çok küçük yaşlarda başladı stresli hayatım. Bilinçsiz ebeveynler, kıskanç ve dominant kardeşlerin olduğu bir evde geçti çocukluğum. Fiziksel şiddet büyük derecelerde olmasa da psikolojik şiddetin olduğu bir ev… Hakkımı savunmak öğretilmediğinden ve hakkımı savunmaya kalktığımda ebeveynlerim tarafından susturulduğumdan dışardaki hayatta da işler pek yolunda gitmiyordu. Çok sık olmasa da sokaktaki haylaz çocukların fiziksel şiddetine de maruz kalıyordum…

Özellikle şimdi geriye dönüp baktığımda ebeveynlerimi suçlamıyorum. Onlar belki ebeveynlikte yeterli olmamış olabilirler ama sonuçta insan olarak standartların üstündelerdi ve hala öyleler. Geçmişe daha objektif bakış açısıyla bakıp onların da yetiştiği hatta onları yetiştiren ailelerin de yetiştiği aileyi, sosyal çevreyi, zamanı ve aldıkları eğitimi görüp analiz ettiğimde, ellerinden gelenin bu olduğunu görüp bazı şeyleri kabulleniyorum…

Bu baskılar altında stres seviyem artıyordu haliyle… Stres seviyesini azaltmak için mi yoksa keyif verdiği için mi, neden ve nasıl başladığımı bilmiyorum ama çok küçük yaşlarda travmatik mastürbasyona başladım. Pedogojiyle ilgilenenler bilirler, neredeyse her çocuk cinsel organını keşfeder ve onunla oynar. Ama şartlara göre bu bir bağımlılığa dönüşebilir. Bu konuda ebevyn yaklaşımı önemlidir… Çok net hatırlamamakla birlikte 6 yaşımdan önce bunu sık sık yaptığımı ve durumdan şüphelenen annemin beni yakalayıp kızdığını ve utandığımı hatırlıyorum.

Olumlu şeyler de oluyordu elbet. Annem beni terbiyeli yetiştirirdi. Bahçeli, evlerin yüksek olmadığı sakin bir mahallede büyüdüm… Pek belli etmesem de zeki ve meraklıydım. Büyük kardeşimin yardımıyla okula gitmeden okumayı öğrenmeye başlamıştım. Hareketli, haylaz ve inatçı bir çocuktum. 6 yaşımdan küçük olduğumda bile başımı alıp uzaklara gittiğim olmuştur… O zamanlar neler yaşıyordum bilmiyorum ama evden kaçmayı istiyordum.

İlkokul

İlkokula başlamadan birkaç ay önce yeni bir yere taşındık. Önünde kocaman bir parkın olduğu, yine yüksek binaların olmadığı çok güzel bir ev… Fakir olmasak da Türkiye şartlarında ekonomik durumumuz zayıftı…

Panik halinde kendimi kapatma gibi bir davranışım vardı sanırım. Bu yüzden ilkokuldan başlayıp gençlik yıllarıma kadar birkaç kez farklı araçların olduğu trafik kazaları geçirdim. İlkokula başlamadan hemen önce de böyle bir kaza geçirdim.

Okulu ve öğretmenimi çok seviyordum. Derslerde pür dikkat öğretmenimi dinliyor, gözümü ondan ayırmıyordum. Bu sayede sınıfta açık ara farkla öndeydim. Hatta bir noktadan sonra dersler yeterli gelmediğinden sıkılıyor ve bir üst sınıfa geçmeyi istiyordum… Çok hızlı okuyor, en önce ben yazıyor, matematik ödevlerindeki çözümleri abartıp öğretmen 2 ya da 3 basamaklı çarpma işlemi ödevi verdiyse, ben 10 basamaklı çarpma işlemi yapıyordum…

Fakat ne kadar hareketli ve derslerde aktif olsam da hakkımı savunamayan bir insan olduğumdan akran baskısı, fiziksel şiddeti olduğunda sessiz kalıyordum. Kavga etmem için çok sinirlenmem gerekiyordu. İlkokul boyunca sadece sonlarda 3 kere kavga ettim. İkisi herkesin kavga etmeye korktuğu çocuklardı ve kazanan taraf ben olmuştum, kimse de buna inanmamıştı… Ayrıca teneffüslerde de pek sık dışarı çıkmazdım.

Bu arada ilkokul boyunca travmatik mastürbasyon sıklığım giderek artmıştı. Yalnız kaldığım her fırsatta bunu yapar olmuştum. Hatta işi bir kademe ileri taşıyıp televizyondaki müzik kliplerine bakarak yapıyordum. O kadar küçük yaşta bu yönelim hala garip geliyor. Hatta bunu yaparken bir kere maalesef yine aileme yakalandım ve bu kez daha çok utanmıştım.

Evde de işler yolunda gitmiyordu. Ebeveyn ve kardeşlerin fiziksel ve özellikle psikolojik şiddeti daha da artmıştı. Kapana kısılmış hissediyordum. Ta o zamanlar sık sık ölmek istediğimi hatırlıyorum. Derslerde performansım hala iyi seviyelerde olsa da oldukça düşmüştü… Bir de kız peşinde koşmaya başladım o zamanlar. Hoşlandığım çok güzel bir kız vardı. Sürekli evinin oraya gidiyor, kızla görüşüyordum. Ama tabi çok çekingendim, hiçbir zaman açılamadım o kıza… Benim tipim de fena değildi. Ufak tefek olsam da sevimli çocuktum.

İlkokulun Sonu ve Ortaokul

İlkokulun son yılı tekrar taşındık. Yeni yerler, yeni okul ve yeni imkanlar… Bu yıllar benim hayatımın zirve noktalarından biriydi; beni dibe düşürecek alışkanlıkların da başlangıcıydı…

Bu yıllarda yaşıtlarıma göre neredeyse her alanda açık ara öne geçmiştim. Bütün kabiliyetleri üzerimde toplamıştım sanki… Din, spor, dans, resim, müzik, okul dersleri, liderlik, teknoloji, sosyallik, edebiyat… İnanılmazdı…

İlkokulun son senesinde karakter olarak çok hareketli ve şımarık bir çocuktum. Bazen dengesiz çıkışlarım olabiliyordu sınıfta. Belki de evdeki stresimi böyle atıyordum. Sınıfın en çalışkan erkeğiydim ve derslere iştirak etmekten heyecan duyuyordum… Zeki ve hareketliliğimin yanında çok da çekingen biriydim. Dışarı çıkmaya çoğu zaman çekinirdim. Çünkü ne zaman çıksam ufak tefek, sessiz veya dengesiz neşeli olduğumdan olsa gerek hep bana şiddet uygularlardı. Ayrıca çok da dalgındım. Travmatik mastürbasyondan olsa gerek odaklanmada problem ve unutkanlık yaşıyordum… Ayrıca kızlara olan ilgim o yıllar artmaya başlamıştı…

O yıl benden biraz büyük bir akrabamın öğretmesiyle normal mastürbasyonla tanıştım ve erkek ve kızların ergenlikte ne tür değişimler geçirdiğini öğrendim… Ayrıca dövüş sporlarına ve halk oyunlarına başladım. Dövüş sporlarını çok sevdim. Bu konuda güçlenip kendimi geliştirsem de çekingenliğim veya korkaklığım (adı her neyse) pek değişmemişti. Fakat hem o yıl hem de sonraki yıllarda hep karşı tarafın başlatmış olduğu kavgalarda neredeyse hiç dayak yemedim ve her dövdüğümde de dövdüklerim herkesin korktuğu çocuklar olduğundan kimse bana inanmadı… Bu arada o yıllar 5 vakit namaza da başlamıştım.

Ortaokulun ilk senesinde hala ufak tefek olmama rağmen cinsel isteğim iyice artmış ve kızlara olan ilgim kontrol edemediğim bir boyuta ulaşmıştı. Bazen kızlara onların da rıza gösterdiği ufak tacizlerde dahi bulunurdum… Derslerse benim için çocuk oyuncağıydı. Ders esnasında öğretmeni dinlemeyip şımarıklık yapar, dersi anlamak için tahtaya birkaç dakika bakmam yeterdi.

O yılın sonunda, yaz tatilinde fiziksel olarak inanılmaz bir gelişim gösterdim. Tekrar okula döndüğümde herkes nasıl bu kadar uzadığıma şaşırıyor, kızlar yan gözle beni kesiyorlardı. Dövüş sporlarını bırakmış olsam da sporu çok seven biri olarak vücut geliştirmeye merak salmıştım. Tabi o zamanlar bırak interneti, fitness salonları dahi olmadığından bilinçsiz bir yol izliyordum. Barfiksler, şınavlar, mekikler… Durdurulamıyordum. Bu yoğun hareketlilik beni çok acıktırdığından, inanılmaz bir iştahla durmadan yemek yiyordum. Geceleri dahi sık sık yemek yemek için uyandığım oluyordu… Fiziksel gücümün artmasıyla da birlikte artık evden dışarı çıkmaya, akranlarımla oyunlar oynamaya başlamıştım. O zamanlar herkeste olmayan futbol ve basketbol topuna da sahip olduğumdan kızlar ve erkekler durmadan kapıma gelip beni dışarı çağırırlardı. Fiziksel güç olarak kendimi okulun en güçlü 3 erkeğinden biri olarak görüyordum ve kimse beni rahatsız etmeye cesaret edemiyordu. Eskiden “Beni de futbol maçına alın” diye sessizce yalvaran ben. “Ben de girdim maça layn” diye bağırarak dalıyordum oyuna örneğin. Okulda özellikle kendi yaşımdakilerin kız-erkek çoğunun adını ve hangi sınıfta olduğunu biliyordum.

Ama merhametliydim, gücümü asla kötüye kullanmadım. Ayrıca o yıllar dini bir gruba dahil oldum ve bu konuda bilincimi artırdım. Kızlara bırak tacizi artık onlara dokunmuyordum bile. Okulun en güzel kızlarının gözü benim üzerimdeydi. Ama bu konuda inanılmaz bir anksiyetem olduğundan en ufak bir adım dahi atamıyordum. Ama artık kızlar arada beni taciz ediyordu. Yüz versem çok yanlış şeyler olabilirdi ki yıllar sonra diğer arkadaşlardan öğrendiğimde bu tarz şeylerin yapıldığını da duydum.

Hiç kimse yap dememiş olmasına rağmen kendi çapımda harçlığımı çıkarabileceğim ufak bir iş yapmaya dahi başlamıştım. Şimdi geriye dönüp baktığımda kendime “Helal olsun” diyorum.

O yıllar anlatmakla bitmez… Okuldaki kızları ve erkekleri etkileyen, beni daha favori yapan bir çok özelliğim vardı. Fakat yine evde hiç mutlu değildim… Özellikle kardeşlerimle hiç anlaşamıyordum, üzerime haksız yere çok geliyorlardı ve ebeveynlerim de genelde onları destekliyordu. Aslında sahip olduğum fiziksel güçle kontrolün bir kısmını ele almam benim için çocuk oyuncağıydı. Ama psikolojik olarak sindirildiğimden olsa gerek buna cesaret etmem liseyi bulacaktı.

Son seneyle birlikte yükselme ivmem düşmeye başladı. Çünkü bu sene aşk illetinin kıvılcımları ortaya çıkmaya başladı… Tanıdığım kızlardan birinin biraz zorla arayı yapmasıyla bir kızla ilişkim başladı. Ama çok garip bir ilişkiydi… İlişkinin başlamasından haftalar sonra kızla konuşabilecek cesareti gösterdim. Bizim zamanımızda biraz böyleydi ama benimkisi abartılmış haliydi… Ama diğer bir çok alanda zaten karizma abidesi olduğumdan bu çekingenliğim fazla göze de batmıyordu… Zaten açıkçası kız da herhangi bir özelliği olan veya güzel bir kız da değildi. Benden hoşlanan güzel kızların bu kızı kıskandıkları kulağıma geliyordu.

O yıl Lise sınavlarına hazırlanmam gerekirken benim aklım kızdaydı. Yine okul derslerim fena değildi ama Lise sınavları için çok yavaş ilerliyordum. Bir yandan da çok da boş durmuyordum. Genel olarak baya aktiftim… Bu avarelik böyle sınava az bir zaman kalana kadar devam etti… Sonra benim geçmişte ne kadar çalışkan olduğumu hatırlatacak, çok ağrıma giden bir hadise gerçekleşti. Ondan sonra gaza geldim ve derslere ciddi manada çalışmaya başladım. Hatta hafızamda şöyle küçük bir anı var. Beden dersinde herkes dışarda top oynayıp eğlenirken ben tek başıma ders çalışıyordum. Sonra o görüştüğüm kız geldi sınıfa. Pek yüz vermedim, gitti ve ben ders çalışmaya devam ettim… Sınavdan sonra çalışmalarım karşılığını verdi ve yaşadığım şehirdeki en iyi liselerden birini kazandım. Ve yükseliş devri burda son buldu.

Bu arada sık sık travmatik ve normal mastürbasyonlara devam ediyordum. Ama mastürbasyon ve sonrasında orgazmı o yıllarda ve sonrasındaki hayatım boyunca da örneğin bir günde 3-4 kere yapacak kadar abartmadım. Bu yüzden çöküşüm, kaynayan kurbağa deneyindeki gibi yavaş yavaş olduğundan bunların bana olan zararlarını hiç fark edemedim… Yaklaşık hep 2 günde bir orgasm olurdum, belki o yıllar bu sıklık daha azdı. Çünkü namaz da kıldığımdan ve 2 günde bir duş almak evde problem oluşturacağından cenabet gezmemek adına azaltmaya çalışıyordum. Ama travmatik mastürbasyonu galiba her gece yapıyordum. Porno ile ne zaman tanıştığımı tam olarak hatırlamıyorum. Bu arada artık bu kelimeleri kullanmak istemediğimden sadece baş harflerini (p.m.o. şeklinde) vererek ifade edeceğim, siz anlayın… Sanırım orta okulun ortası ve sonlarında yine o akrabamın göstermesiyle p. ile tanıştım. Ama neyseki o yıllar Google bile olmadığından böyle bir şeye erişimimiz dahi yoktu. Belki birkaç filmden sahne görürsek görüyorduk hepsi o… Yani henüz zehirli sarmaşıklar fark edilmeyecek düzeydeydi…


Lise


Ortaokul bittikten sonra yine hiç kimse bana bir telkinde bulunmamasına rağmen yaz tatilinde ağır bir işe girdim ve çalıştım. Ama hakkımı savunamayan birisi olduğumdan fiziksel olarak aşırı çalıştırılmaya dayanamayıp ayrıldım…

Liseye başladıktan sonra eski karizmam pek kalmadı. Çünkü oraya gelenlerin çoğu birbirinden yetenekli, zeki ve fiziksel olarak güçlülerin de olduğu gençlerdi. Zaten yıllar sonra çoğu güzel yerlere geldiler.

Artık bu noktadan itibaren bazı olayları kimliğimin ifşa olmaması adına yavaş yavaş daha az ayrıntı vererek anlatmaya çalışacağım. Çünkü özellikle üniversitede bazı olumlu olumsuz yaptıklarım çok nadir yapılan şeyler olduğu için beni uzaktan tanıyan birisi bu yazıyı okuduğunda bu kişinin ben olduğumu bilir. Ancak beni yakından tanıyan birisi bu yazıyı okursa ben olduğumu anlar. O da çok önemli değil…

Lisenin ilk yılında değişmeye başladım. Derslere olan ilgim birden dibe düşmüştü. Aklım havadaydı… Kız benden daha düşük bir liseye başlamıştı, bu yüzden onu daha az görür olmuştum. Zaten gördüğümde de pek yanına gidip konuşamıyordum. Genelde mektuplaşma şeklinde ilerliyordu ilişki. Aylar sonra benim mektupta söylediğim yanlış bir sözden dolayı kız benden ayrıldı. Aslında şimdi baktığım zaman çok da kafaya takılacak bir şey değilmiş veya bir şekilde konuşarak halledilecek bir sorunmuş. Ama kendimi ne kadar zorlarsam zorlayım bir türlü kızın karşısına çıkıp konuşamadım. Bir kere gidip bir iki cümle söyledim ama devamı gelmedi…

Ondan sonra lise hayatım gitgide ağır bir depresyonun karanlığına büründü. Giderek içime kapanmaya başladım. Derslerim inanılmaz dibe vurdu. Artık eskisi gibi tahtaya bakınca anlamayı bırak, okulun diğer liselere göre daha zor olmasının da etkisiyle kendim oturup çalışınca dahi anlayamaz olmuştum. Derslerde uyuyor, teneffüslerde pek dışarı çıkmıyordum. Tabi bu bir anda olmadı. Yavaş yavaş… Hep de sessiz değildim, bir yandan da ani neşeli çıkışlarım, dengesiz hareketlerim de oluyordu. Arkadaşları organize edip internet kafelere götürüyordum örneğin. (Bu arada oyun bağımlılığımdan ilerde bahsedeceğim.) Bir yandan da içten içe kendimi yiyip bitiriyordum. “Ben ne kadar aptalım, kıza nasıl böyle bir şey söylerim” diye… Eskisi kadar olmasa da yine dışarı çıkıp top oynuyordum. Ama giderek bu da azaldı.

Lise yılları maalesef benim için karanlık olduğundan şu yıl böyle oldu, bu yıl bunu yaptım diyemiyorum. Sadece iyi kötü anılar var, ne zaman yaşandığını hatırlayamadığım… Biraz iç karartıcı olacak ama aklıma gelenleri dağınık da olsa anlatmadan geçmek istemiyorum…

Lise döneminde p. bağımlılığım nasıl ilerlediğini net hatırlamamakla birlikte internetin yayılmasıyla birlikte giderek arttı. Ama hiçbir zaman ilerleyen sayfalarda anlatacağım üniversitedeki kadar olmadı, olamadı. Çünkü imkanlar kısıtlıydı. Tuşlu telefonların olduğu bir dönemde p. yi her istediğinde bulamıyordun… Ama birçok kez internet kafelerden p. izlediğim için kovulduğumu ve bundan dolayı çok utandığımı hatırlıyorum... Bilgisayar oyunu bağımlısı ve oyunlar konusunda yetenekli biri olarak sık sık internet kafeye gider, arkadaşlarımı da sürüklerdim. Ama bu p. bağımlılığı da imkansızlıklardan dolayı internet kafeye gitmekle sınırlı kaldı… Sanıyorum lisenin sonlarına doğru sonunda p. izlemekten kovulmayacağım bir yer buldum. Ve dershaneye gitmek yerine sabah erkenden oraya gidip birkaç saat p. izlemeye başladım haftada bir kez.

Evde de yine hiç huzurlu değildim. Babamın maalesef ilgisizliği çok ağrıma gidiyordu. Birkaç kez cesaretimi toparlayıp daha etkileşimli bir aile için en azından televizyonu bir süre kapatıp muhabbet etme fikrim küçümsenerek geri çevrildi. Hiç mutlu olmadığımı ölmek istediğimi hatırlıyorum. Hatta biliyorum çok aptalca ama “Madem bu kadar üzülüyorum, biraz daha üzüleyim de verem olup öleyim” gibi bir düşünce geliyordu bazen… Tabi p. bir yandan kurtuluş gibi görünse de bir yandan da bu acıyı katmerleştiriyordu.

Çok düşündüğümü hatırlıyorum, kendi kendime felsefe yapmaya başlamıştım. Bazen kızlar bana akıl danışmaya gelir, dertlerini anlatırlardı. Yine farklı bir çocuktum, bu farklılıklarımdan ötürü bana alay konusu olmayan güzel lakaplar takarlardı.

Garip bir şey daha oldu lisenin başında… Öteki kıza aşık olmama rağmen sınıfta başka bir kızdan da hoşlanmaya başladım. Hatta önceki kız benden ayrılmasa onu yavaş yavaş unutmaya dahi başlamıştım… Bu yeni kıza asla doğru dürüst açılamadım. Üniversite ve sonrasında dahi açılamadım. Üniversiteden sonra dahi açılsam ve şu anki beyin yapım olsa çok rahat ikna ederdim… Ama maslesef… Sonunda gitti başkasıyla evlendi. Ne kadar doğru bilmiyorum ama evlendiği kişinin de farklı cinsel yönelimleri varmış… Bu kıza veya başka kızlara açılamamanın acısı liseden beri hep içimde ukte olarak kalmıştır.

Ayrıca o ilk kıza arada haber gönderiyor mektuplar yazıyordum. Ama üstüne gittikçe havalara giriyor, gönderdiğim mektupları çöpe atıyordu.

Derslerden sınıftaki en düşük notları aldıkça inanılmaz ağrıma gidiyordu. Notlar açıklandıktan sonra tuvalete gitmek için izin istiyor. Tuvalette öfkemden duvarları yumrukluyordum. Sonuçta idealleri olan biriydim… Bu öfkeyle derslere asılmaya başlıyordum ama bir süre sonra tekrar her şeyi salıyordum… Eskiden başarılarım evde olumlu bir etki oluşturmadığı gibi lisedeki başarısızlıklarım da olumsuz bir etki oluşturmuyordu… Ama bir gün… bir gün başaracağımı biliyor ve kendime güveniyordum.

En çok ağrıma giden ve hala düşündükçe hüzünlendiğim konulardan biri de arkadaşlarımın yaklaşımı oluyordu. Arkadaşlarım genel anlamda severlerdi beni. Ama saygı göstermezlerdi. Benim de alıngan olmamın etkisiyle beni kızdırmaya çalışır, benimle uğraşırlardı. Örneğin en basitinden kaldırımda arkadaşlarla yürüyüş düzeni hep benim tek başıma kalacağım şekilde olurdu. 3 kişi yürüyorsak, 2 kişi önde; ben arkada olurdum (2+1). Arkadaş sayısı değişse bile hep ben arkada kalırdım. 3+1, 2+2+1, 3+2+1… Bu noktada en ağrıma giden yıllarca beklememe rağmen, çoğu zaman üzgün ve durgun hatta teneffüslerde sıraya kafamı koyup kolumu da siper ederek belli etmeden ağlamama rağmen neredeyse hiç kimse gelip de “Nasılsın, neyin var, neden üzgünsün bu kadar” demedi… Sadece bir kere bir öğretmen beni herkesin içinde küçümseyip azarlamasının ardından teneffüste ağlayınca birkaç merhametli kız gelip beni teselli etti o kadar… Kızlardan birisi saçma bir şeye de olsa ağladığında bütün kızlar başına toplanıp onu teselli ederlerdi ama ben ağlayınca neden bir erkek dahi gelip benimle ilgilenmiyordu? Bu durum da benim daha çok içime kapanmama, hiç kimseye derdimi açmamama ve kendi kendimi yiyip bitirmeme neden oldu… Arkadaşlarımın halimi sormamasında sanırım benim ergenliğe daha erken; onlarınsa daha geç girmelerinin etkisi oldu. Zira benzer acıları daha kısa süre veya daha düşük dozlarda olsa da yıllar sonra kendileri de yaşadılar.

Bu yıllarda beslenmem iyice kötüleşti. Spora hala merakım olsa da iyice bıraktım. Vücudum iyice zayıfladı ve gelişimi durdu. Bünyem o kadar zayıfladı ki sürekli hastalanır hale geldim. Yüzümden sivilceler eksik olmuyordu. Ama tüm bu fiziksel olarak olumsuz gelişmelere rağmen şimdi eski resimlerime baktığımda o zamanki tipimin gayet de iyi olduğunu görüyorum…

Eski yeteneklerimden sadece bir kaçını geliştirme fırsatı buldum. Ve bunlardan birisinde okulda derece bile yaptım… Derslerde kötü olsam da en çok sevdiğim birkaç dersi seçip o derslerde kendimi geliştirdim.

Lisenin başında ortaokulda gittiğim ufak cemaatten ayrılıp benim ve diğer zeki arkadaşlarımın dersleri ve diğer konularda ilgilenip, dini konularda da kişisel olarak ders veren ve bir yere bağlı olmayan birine gittim düzenli olarak. Onun verdiği bilinç sayesinde hem dini düşüncem biraz daha sağlamlaştı hem de kendime hedefler koydum ve sigara, alkol gibi alışkanlıklara hiç bulaşmadım. Ama O bile neden bu kadar durgun olduğumu merak edip sormadı. Belki de sürekli böyle olduğum için insanlar beni bununla ilişkilendiriyor ve normal halimin bu olduğunu sanıyorlardı. Ya da belli etmiyordum, bilmiyorum.

Ekonomik durumumuz pek de iyi olmamasına rağmen bir akrabamızın destek olmasıyla babam beni sürekli dershaneye gönderdi. Lise boyunca neredeyse her sene dershaneye gittim. Şunu şimdiki gibi arada yineleyeceğim, babam esasında iyi bir insandır, ama sonuçta insanların çok büyük bir kısmı kendisine nasıl ebeveynlik yapıldıysa çocuklarına da öyle ebeveynlik yapar. Babamın beni sürekli dershaneye gönderip büyük paralar ödemesi dahi aslında kendisine yapılan ebeveynliğe bakıldığında bence iyi bir gelişme… Ama maalesef babacığım beni dershaneye göndermek yerine arada benimle ilgilenip muhabbet etse, okula gelip öğretmenlerimle konuşsa ben zaten derslerime dört elle sarılırdım. Ki dershaneye gitmek ders anlamında hiç ama hiçbir işe yaramadı. Çünkü çalışmıyordum… Aksine benim gibi hareketli bir çocuğun gençliğinin en güzel yıllarını sıralarda oturarak geçirmesine neden oldu. Ben de haylaz bir çocuk olmadığımdan derslerden çok fazla kaçmıyor, anlamasam bile gidiyordum.

Lise hayatı, belki de en güzel yıllarım olabilecekken, genelde psikolojik problemlerle boğuşarak acısıyla tatlısıyla geçti. Lise sonunda üniversite sınavına girdim ama istediğim kalitede bir üniversiteye yerleşmem için yeterli değildi. Daha iyisini hakediyordum… O kız da ben ta lise sondayken üniversiteye gitmişti bile çünkü bizim lisemiz diğer liselere göre daha uzundu. Normalde hedefim onun gittiği üniversitede okumaktı ama derdimi genç bir edebiyat hocama açtığımda halden anlayan biri olarak sağolsun, böyle bir şey yapmamamı öğütledi. Ve ben de mezuna kalıp daha iyi bir üniversite için kolları sıvadım.


Mezuna Kalma


Bir sonraki dönem için farklı bir dershaneye yazıldım. Bu kez çok kararlıydım, sınava kadar dur durak bilmeden çalışacaktım. Kendime güveniyor, tıpkı daha önce başardığım gibi tekrar başarabileceğime inanıyordum… Gerçekten de çok güzel başladım. Çalışmaya başladığım gün tüm arkadaşlarımla ilişkimi kestim, sosyal hayatı sıfırladım. İnanılmaz bir azimle çalışmalara başladım. Havada karada, teneffüste tuvalette ders çalışır oldum. Çalışmalarım etkisini hemen gösterdi. Deneme sınavı puanlarım büyük bir ivmeyle artmaya başladı. Hatta sınıfımı değiştirip en iyi seviyedeki sınıfa bile geçmeye hak kazandım. Bu yeni geçtiğim sınıfta da uyguladığım çalışma yöntemleriyle hızla yükseldim… Bütün bu gelişmeleri 1 dönemde başardım. Bu dönem boyunca m.o. dışında pek zevk kaynağım yoktu. Sadece yalnız başıma internet kafeye gider oyun oynardım… Ayrıca kendimi izole etmem yalnızlığımın iyice derinleşmesine neden oldu. Cep telefonumu o sene belki de hiçbir arkadaşım aramamıştır… Fakat 2. dönem işler tersine döndü. İçimdeki hüzün beni ele geçirdi ve ağır bir depresyon geçirmeye başladım. Kendimi çok yalnız, mutsuz ve değersiz hissediyordum. En kötüsü de aşk acısı beni bitiriyordu… O dönem ne yaptığımı hiç hatırlamıyorum ama çalışmayı neredeyse tamamen bıraktığımı hatırlıyorum. Ders konularının %70’ini biliyordum ve geri kalan konulara biraz çalışsam puanlarım çok artacaktı ama girdiğim deneme sınavlarının çözümlerine bakmaktan başka pek ders çalışmıyordum sanırım… Üniversite sınavı gelip çattığında sınava girmeden önce hiç umudum yoktu. Sınav esnasına kendimi sadece hem tekrar mezuniyete kaldığımda dershane kayıtlarında yüksek puan işe yarar diye hem de diğer insanlar puanımı öğrendiğinde kendimi kötü hissetmemek için zorladım.

Sonuçlar açıklandığında 10 üzerinden 6-7 bandında bir üniversitede iyi ve zor bir bölüm kazandım. 2. dönem çok değil orta seviye çalışsaydım 8 bandında bir üniversite kazanabilirdim.

Bu arada bu sene boyunca p.’yi izlediğimi hatırlamıyorum. Bu veriyi özellikle veriyorum ki hayatıma giren p. miktarı arttıkça nelerin değiştiğini anlayın. Duygusal olarak çökmüş olmama rağmen zihnim hala sağlam bir şekilde çalışıyordu.


Üniversite


Üniversiteye büyük ümitlerle ve hayallerle başladım. Daha başlamadan üniversiteden sonraki kuracağım şirketin hayallerini dahi kuruyordum… Üniversiteye başlamadan hemen önce yıllardır görüşmediğim o kızla iletişim kurdum. Fakat kızda hala tam olarak adını koyamadığım bir çok psikolojik sorun vardı. O zamanlar hem çok sevdiğimden hem de psikolojiden anlamadığımdan onu kusursuz görüyordum. Muhtemelen kız borderline ve narsistti... Kız çok gel-gitli olduğundan sürekli bana olan davranışları değişiyordu. Bu nedenle tüm Üniversite hayatım boyunca benim de psikolojimi mahvetti. Kaç kere ondan ümidi kesip hayatıma baksam da aylar sonra hep geri döndü.

Tüm bu sıkıntılara rağmen üniversitenin ilk dönemi yine üstün bir çalışma performansı sergiledim. Kısa zamanda çok yol katedip güzel işler başardım… Yine insani ilişkilerim çok düşük olsa da eskisine oranla biraz daha açılmıştım. 2. Dönem ve sonrası için de çok güzel planlarım vardı. O yıl p. ile ilişkim sadece haftada 1 internet kafeye gidip kısa bir süre orta seviye vidyolara bakmakla sınırlıydı.

Fakat her şey leptop almamla yavaş yavaş tersine döndü. Ama yine de tükettiğim p.’nin dozu sınırlıydı. En başta internet bulma problemi vardı. Bir süre sonra beyin becerilerim kaybolmaya başladı. Hatta bir gün eski tanıdıklarımla bir araya gelip konuştuğumuzda konuşulanlara kendimi ne kadar zorlarsam zorlayım odaklanamadığımı hatırlıyorum. Ne oluyordu bana böyle, sanki bir anda başka dünyaya ışınlanıyormuş gibi birini dinlerken bir anda başka düşüncelere dalıyordum… Tüm bunlara rağmen bir sonraki sene de güzel bir performans sergiledim ve hayallerimi gerçekleştirmek için farklı girişimlerde bulundum. İlgi duyduğum kabiliyetlerden birisini geliştirmek için kursa başladım. Sosyal sorumluluk projesi tarzında çevremdekilerin halen takdir ettiği kapsamlı işler yaptım. Ve hayallerimle ilgili çabalarım sonuç verdi ve sonradan bir çok kişinin imreneceği, beni sürekli arayıp soracakları ve ilerde beni örnek alacakları bir başarıya imza attım. Hayatımın belki de zirve noktasıydı… Dalgınlıklarım, unutkanlıklarım ve sosyal çekingenliklerim çoğu konuda sıkıntı çıkarsa da azmim sayesinde yine de ilerliyordum… Fakat başarının ardından önüme sunulan geniş olanakları değerlendiremedim. Sınırsız, yüksek hızlı internet ve tek kişilik odanın cazibesine iradem dayanamadı. Pmo ile baya haşır neşir olmaya başladım. Bunun da etkisiyle bu başarı fırsatını değerlendiremedim ve ilerde bu, kimi zaman arkamdan kimi zaman yüzüme karşı alay konusu oldu.

Hala güzel girişimlerde bulunsam da bir noktadan sonra hayatım tepe taklak oldu. Başıma hem trajik hem de trajikomik birçok şey geldi. Bir türlü işleri yoluna koyamadım. Üniversitede derslerim dibe çöktü. Bazen her şeye baştan başlayıp işleri yoluna koymak için mücadele etsem de başıma hep sıkıntılar geldi. Derslere sıkı çalışsam ve anlasam bile sınavlarda oldukça başarısız oldum. Tüm bunlar yetmezmiş gibi kız da bana karşı davranışlarıyla psikolojimi iyice bozuyordu. Bu arada kızın yüzünü bile pek gördüğüm yoktu. İletişim hep telefon üzerindendi.

Bütün bu sorunların pmo dan kaynaklı olacağı aklımın ucundan bile geçmiyordu. Kendime hep soruyordum “Allah’ım ben neden böyleyim?” … Bütün zıtlıkları bir arada bulunduruyordum. Zeki-aptal, Cesur-korkak, çalışkan-tembel, somurtkan-neşeli, sosyal-asosyal… her bir zıt sıfattan da kendimde örnekler görebiliyordum… Böyle olmamın nedeninin pmo olduğunu bilmesem de pmo’nun cinsel açıdan zararlı olduğunu biliyordum. Henüz Nofap akımı yokken dahi Pmo ile bildiğim bilgiler şunlardı. “Harama bakmak hafızayı azaltır ve günahtır. Meni hayat enerjisidir, onu boşa harcamamak gerekir, onun boşa harcanması dizleri ve gözleri olumsuz etkiler” … Genel olarak büyük bir kusuru olmayan bir çocuk olarak dini duygularla, şeytana açık kapı bırakmamak adına pmo’yu özellikle p.’yi bırakmayı gerçekten çok istiyor, bununla ilgili internetteki sınırlı kaynaklardan araştırma yapıyor ve gerçekten cesaret isteyen girişimlerde bulunuyordum. Hatta en az 1 sene boyunca kaç günde pmo yaptığımın verisini dahi tutmuştum. Genelde 2-3 günde bir kere oluyordu. Bir günde birden çok yaptığım çok nadirdir. Bazen 4 günde bire yükseltsem de bu kez ters tepip 2 postayla sonuçlanıyordu.

Bir süre sonra beni asıl mahveden şey pmo dan ziyade, pmo için harcadığım zaman oldu. Bir noktadan sonra internete erişimim kolaylaşmaya başlayınca, p. indirmek için gizli saklı çok zaman harcamaya başladım. Kütüphanede ders çalışacağıma en kuytu köşeye geçip kısıtlı hızdaki internetle vidyo indirirdim. Hatta bazen laptopu gece kütüphanede bırakıp sabaha kadar vidyo indirmesini sağlardım. Bu kadar zaman harcamamın nedeni p.’yi çok izlememden değil, aç gözlülüğümdendi… Mesela bir gün 70 GB vidyo indirmiştim ki o zamanın internet download hızı 250-500 kbyte civarında olduğundan vidyoları bulmam ve indirmem bütün günümü almıştı. Sonrasında izleme kısmına geçtiğimde belki de yüzde biriyle işimi bitirip, tüm bu yaptıklarıma pişman olarak gözümü kırpmadan tüm vidyoları silip birkaç gün sonra benzer şeyi tekrar yapmaya devam etmiştim… Bir de oyun bağımlılığım vardı tabi. O zamanlar sık sık internet kafeye gider saatlerce başından kalkmadan oyunlar oynardım. Pmo’yu, oyunu veya diğer şeyleri her yaptıktan sonra pişman olup, bir daha yapmayacağıma yeminler etsem de her defasında tekrar yapardım.

Stres ve cinsel istek seviyem üst noktadaydı. Kendimi kontrol edemiyordum. Hayatım ellerimin arasından kayıp gidiyordu. Hedeflerim uğruna çalışamayıp bir şeyler yapamadığım için kendime çok kızıyordum…

Bir süre sonra iyice beta bir erkek olunca kız beni iyice küçük görmeye başladı ve zaten bitme noktasına gelen ilişkiyi istemeye istemeye ben bitirdim gibi bir şey oldu, o da hemen kabul etti. Ama bu ayrılığı hazmedemedim. Sonrasında çok daha travmatik işler başıma geldi. Yine de ayrılığı kabullendim. Ama ilerleyen yıllarda acısını tamamen dindirmem tıpki pmo daki gibi 5 yılımı aldı.

Yıllar birbirini kovaladı, başıma gelmeyen bela kalmadı. Pmo’yu bırakmak için çok uğraştım. Ama her girişimim hüsranla sonuçlandığından bir noktadan sonra pes ettim. Evlenene kadar bunu bırakmanın imkanı olmadığına kanaat getirdim. Gerçekten de imkanı yok gibiydi. Şimdiki bilgi ve tecrübemle bile uzak durması zorken o zamanki hayat şartlarında bu pek mümkün görünmüyordu… Üniversitede aldığım derslerin çoğunu alttan almaya başladım. Kurduğum arkadaş çevrem kaybolmaya ve yalnızlaşmaya başladım. Hatta şöyle acı bir tablo hatırlıyorum. Ben hafta sonu p. indirmek için üniversiteye gelip boş bir sınıfa girdiğimde mezun olan arkadaşlarım sonrasında aynı sınıfa yüksek lisans dersleri için giriyorlardı… Kaldığım öğrenci evlerinde kimseyle anlaşamıyordum. Haklı olduğum halde kendimi ifade edemediğimden hep haksız olan ve dışlanan ben oluyordum. Pmo’dan olsa gerek dış uyaranlara karşı çok hassastım. Özellikle gürültü ve ışığa… Bu nedenle çoğu zaman rahat uyuyamıyor ve beslenemiyordum. Bu yüzden ders çalışacak ve uyuyacak ortam bulmada ciddi sorunlar yaşıyordum.
 
Son düzenleme:

Mr.Twain

Adapte ol ya da yok ol!
Katılım
6 Nis 2023
Mesajlar
128
Tepki puanı
95
Puanları
34
Yaşını sorabilir miyim?
 
Katılım
17 Mar 2021
Mesajlar
58
Tepki puanı
75
Puanları
21
Devamını merakla bekliyorum.
Aslında ben de bu tür bir yazı yazmak istiyorum ama... Aynı şekilde beni tanıyan biri okursa anlar, bazı detayları vermesem olmaz gibi düşüncelerle geri duruyorum.
Bir de eskiden internette uzunca bir şeyler yazardım. Facebook, bir forum, blog vs vs'de... Sonrasında bu durum beni rahatsız etti. Uzun süredir bir şey yazmıyorum pek.
 

Newman26

Ay Yolcusu
Katılım
27 Eyl 2021
Mesajlar
46
Tepki puanı
40
Puanları
21
Dostum ellerine sağlık akıcı bir şekilde anlatılmışsın , devamını bekliyoruz .
 

Kblacksmith

Mezun
Katılım
10 Eki 2021
Mesajlar
52
Tepki puanı
114
Puanları
39
Tebrik ederim, kısa sürede yazının devamını okumak dileğiyle :)
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst