Caucas
Yeni Fapstronot
- Katılım
- 16 Ocak 2025
- Mesajlar
- 15
- Tepki puanı
- 37
- Puanları
- 14
Selamlar. Son zamanlarda forumumuzda umutsuz, amacını kaybetmiş, hevesi sönmüş birçok insan gördüm. Hem bir açıklama niteliğinde olması hem de ateşleyici bir görev üstlenmesi bakımından şöyle bir yazı yazdım. Unutmadan söyleyeyim, yazım genel olarak bu forumun çoğunluğunu oluşturan biz erkeklere hitap ediyor.
Buyurunuz:
-
Üremek bir içgüdüdür ve tüm canlılar için en büyük motivasyonlardan biridir. Üreme arzusundan doğan kuvvet, insanın yaşam tarzında ve tercihlerinde fazlaca etkilidir. Çoğumuz hayatımızın büyük bir bölümünü üreme dürtüsünün yönlendirmesiyle inşa ederiz, pek çok işi üreme arzusunun iteklemesiyle yaparız. Yalnızca bunun çok farkında olmayız.
Bu arzunun hem kadın hem erkek için doğal yoldan bir tek tatmin yolu vardır, sağlıklı cinsel ilişki. Zaten üreme arzusunun motivasyonu tamamen bununla alakalıdır. "Bir kadın neden makyaj yapar, neden bunca insan estetik ameliyat oluyor, neden bunca insan cinsel organlarını büyütüp şekillendiriyor, neden bir erkek güzel bir kadın gördüğünde bakmak için can atıyor?" sorularının hepsi hemen hemen aynı noktaya ulaşır (istisnai durumları dahil etmiyorum). Basitçe anlatmak gerekirse üreme arzusu aslında hayatımızda devasa bir alanı kaplayan çok önemli ancak sürekli gözardı edilen bir mevzudur. Toplumsal normların ve kuralların altında yatan en büyük sebeplerden biridir.
Deneyimlerimizden anlayabileceğimiz üzere üreme arzusu erkeklerde daha baskın. Bunun bilimsel ve tarihsel sebepleri elbette var. Kadın, insanlığın biyolojik tarihinin başlangıcından beri çok kıymetli bir unsur. Hatta tarihte özellikle kontrol altına alınmaya çalışılan meselelerden biri kadın cinselliğidir çünkü kadın büyük talep görür. Geçmiş zamanlarda savaşlarda ve yağmada ganimet olarak öncelikle cariyeler alınırdı. Kız alıp verme işi sayesinde devletler arası ilişkiler iyileştirilirdi. Kadın, geçmişten beri korunması gereken bir hazinedir ve bir erkeğin en mahrem noktasıdır. Hikayemiz uzun bir süre böyle devam etti, toplumdaki birincil ve en güçlü erkekler en doğurgan ve alımlı kadınlara sahip oldular. Ancak zamanla insanlık tarihi bambaşka bir yere doğru evrildi; kadın hakları, küreselleşme, modernleşme derken milyonlarca yıldır geçerli olan kurallar dramatik ölçüde değişime uğradı. Erkekler feminenleşti, modern dünyanın içindeki çatlaklar yüzünden toplumsal yapı tam anlamıyla çürüdü. Kapital dünyanın dev şirketleri ve bu şirketlerin sahiplerinin çıkarları sebebiyle özellikle cinsel enerjileri yüksek, oltadaki yemi yutmaya gönülden hazır olan erkekleri egemenliği altına alan koca bir sektör oluşmaya başladı: Porno sektörü. Her şey çok hızlı gerçekleşti ve bu sektöre bağımlı olanların sayısı nesilden nesile katlanarak arttı. Talep azami derecede artınca fetişler arttı, fetişler arttıkça aşırılıklar hatta çok uç noktalara vardı bu sektör. Bahsetmek istemediğim, çok iğrenç ve pis noktalara evrildi.
Bugün burada bizler, çoğunluğu erkek olan büyük bir kitle olarak bu pisliğe az ya da çok ama bir şekilde bulaşmış hâldeyiz. Biyolojik özelliklerimize ve hüviyetimize aykırı bir sürü saçma salak şey etrafımızı kuşattı. Olayların nasıl geliştiğini tam olarak kavrayamayan beynimiz, bunca yükün altında ezildi. Ancak bu dönüm noktasında, geleceğimizin taslağını oluşturduğumuz bu zaman diliminde bize babamız, dedemiz, atamızdan daha çok rol düşüyor. Tek bir gerçek seçenek var, kalanların hepsi oyundan ve hikayeden ibaret: Porno bağımlılığını yok edecek ve zihninizdeki zincirleri paramparça edeceksiniz. Yoksa birileri ruhunuzu sömürmeye, zaaflarınızı kullanarak sizi kimliksizleştirmeye devam edecek. Bu noktada durmak, pes etmek, vazgeçmek önce kendinize, sonra ailenize, sonra vatanınıza, en sonunda da bütün bir nesle karşı suç işlemektir. Kendinize gelin. Bunca yıl kontrolsüzlüğümüz, tembelliğimiz ve uyuşukluğumuz tarafından ezildik. Gözümüzdeki feri vakumladılar, bizim gibilerin "hayat kaynağı"nı son damlasına kadar emdiler. Üstelik sabah akşam bunun güzellemesini yapmaya devam ediyor; ayağa kalkmamamız, insanların çiftleşmesini izlemekten vazgeçmememiz için çabalıyorlar. Bugün bizi kimliksizleştiren, zayıflatan ve manevi açıdan öldüren bağımlılıklarımız yüzünden yarın partnerimizi tatmin edemememiz, sorumsuz bir baba olmamız, işsiz ve beş parasız kalmamız, toplumsal çürümenin aktörlerinden olmamız söz konusu. Bu ne derece ağır bir yük, anlayabiliyorsunuz değil mi? Etrafınızda kim bu yükümlülüğünden haberdar? Bir elin parmağından fazla sorumluluğunun farkında olan insan çıkmayacaktır ancak unutmayın, siz etrafınızdakiler değilsiniz. Eskiden olduğu gibi bizi ateşleyen ve itekleyen hiçbir güç kalmadı. Doğal seçilimin baskılandığı, insanların kümes hayvanları gibi dört duvardan ayrılmadan öylece yetiştiği bir neslin parçası olduğumuz doğru ve vereceğimiz mücadelenin zorluğu, savaşacağımız bağımlılıkların ve engellerin fazlalığının asıl sebebi bu! Bedenimiz ve zihnimizden başka hiçbir şeye sahip değiliz, bu iki unsuru eğitmek ve güçlendirmek bizim en büyük ve en gerçek amacımız.
Biliyorum, bilinçlenmek kolay değil. Vücudu terbiye etmek ve iyileştirmek gerçekten de zor bir iş. Bundan dolayı ilerleyeceğimiz yolun, atmamız gereken adımın ve sahip olduğumuz gücün farkında olmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde kararlılığımız süreğen olmayacaktır. Korkacağız, öfkeleneceğiz, sıkılacağız, belki nefretle dolup taşacağız fakat eninde sonunda hak ettiğimiz zaferi koparacağız. Yeter ki mücadele edelim.
Artık mazlum rolünü oynamayı bırakmak zorundayız.
Buyurunuz:
-
Üremek bir içgüdüdür ve tüm canlılar için en büyük motivasyonlardan biridir. Üreme arzusundan doğan kuvvet, insanın yaşam tarzında ve tercihlerinde fazlaca etkilidir. Çoğumuz hayatımızın büyük bir bölümünü üreme dürtüsünün yönlendirmesiyle inşa ederiz, pek çok işi üreme arzusunun iteklemesiyle yaparız. Yalnızca bunun çok farkında olmayız.
Bu arzunun hem kadın hem erkek için doğal yoldan bir tek tatmin yolu vardır, sağlıklı cinsel ilişki. Zaten üreme arzusunun motivasyonu tamamen bununla alakalıdır. "Bir kadın neden makyaj yapar, neden bunca insan estetik ameliyat oluyor, neden bunca insan cinsel organlarını büyütüp şekillendiriyor, neden bir erkek güzel bir kadın gördüğünde bakmak için can atıyor?" sorularının hepsi hemen hemen aynı noktaya ulaşır (istisnai durumları dahil etmiyorum). Basitçe anlatmak gerekirse üreme arzusu aslında hayatımızda devasa bir alanı kaplayan çok önemli ancak sürekli gözardı edilen bir mevzudur. Toplumsal normların ve kuralların altında yatan en büyük sebeplerden biridir.
Deneyimlerimizden anlayabileceğimiz üzere üreme arzusu erkeklerde daha baskın. Bunun bilimsel ve tarihsel sebepleri elbette var. Kadın, insanlığın biyolojik tarihinin başlangıcından beri çok kıymetli bir unsur. Hatta tarihte özellikle kontrol altına alınmaya çalışılan meselelerden biri kadın cinselliğidir çünkü kadın büyük talep görür. Geçmiş zamanlarda savaşlarda ve yağmada ganimet olarak öncelikle cariyeler alınırdı. Kız alıp verme işi sayesinde devletler arası ilişkiler iyileştirilirdi. Kadın, geçmişten beri korunması gereken bir hazinedir ve bir erkeğin en mahrem noktasıdır. Hikayemiz uzun bir süre böyle devam etti, toplumdaki birincil ve en güçlü erkekler en doğurgan ve alımlı kadınlara sahip oldular. Ancak zamanla insanlık tarihi bambaşka bir yere doğru evrildi; kadın hakları, küreselleşme, modernleşme derken milyonlarca yıldır geçerli olan kurallar dramatik ölçüde değişime uğradı. Erkekler feminenleşti, modern dünyanın içindeki çatlaklar yüzünden toplumsal yapı tam anlamıyla çürüdü. Kapital dünyanın dev şirketleri ve bu şirketlerin sahiplerinin çıkarları sebebiyle özellikle cinsel enerjileri yüksek, oltadaki yemi yutmaya gönülden hazır olan erkekleri egemenliği altına alan koca bir sektör oluşmaya başladı: Porno sektörü. Her şey çok hızlı gerçekleşti ve bu sektöre bağımlı olanların sayısı nesilden nesile katlanarak arttı. Talep azami derecede artınca fetişler arttı, fetişler arttıkça aşırılıklar hatta çok uç noktalara vardı bu sektör. Bahsetmek istemediğim, çok iğrenç ve pis noktalara evrildi.
Bugün burada bizler, çoğunluğu erkek olan büyük bir kitle olarak bu pisliğe az ya da çok ama bir şekilde bulaşmış hâldeyiz. Biyolojik özelliklerimize ve hüviyetimize aykırı bir sürü saçma salak şey etrafımızı kuşattı. Olayların nasıl geliştiğini tam olarak kavrayamayan beynimiz, bunca yükün altında ezildi. Ancak bu dönüm noktasında, geleceğimizin taslağını oluşturduğumuz bu zaman diliminde bize babamız, dedemiz, atamızdan daha çok rol düşüyor. Tek bir gerçek seçenek var, kalanların hepsi oyundan ve hikayeden ibaret: Porno bağımlılığını yok edecek ve zihninizdeki zincirleri paramparça edeceksiniz. Yoksa birileri ruhunuzu sömürmeye, zaaflarınızı kullanarak sizi kimliksizleştirmeye devam edecek. Bu noktada durmak, pes etmek, vazgeçmek önce kendinize, sonra ailenize, sonra vatanınıza, en sonunda da bütün bir nesle karşı suç işlemektir. Kendinize gelin. Bunca yıl kontrolsüzlüğümüz, tembelliğimiz ve uyuşukluğumuz tarafından ezildik. Gözümüzdeki feri vakumladılar, bizim gibilerin "hayat kaynağı"nı son damlasına kadar emdiler. Üstelik sabah akşam bunun güzellemesini yapmaya devam ediyor; ayağa kalkmamamız, insanların çiftleşmesini izlemekten vazgeçmememiz için çabalıyorlar. Bugün bizi kimliksizleştiren, zayıflatan ve manevi açıdan öldüren bağımlılıklarımız yüzünden yarın partnerimizi tatmin edemememiz, sorumsuz bir baba olmamız, işsiz ve beş parasız kalmamız, toplumsal çürümenin aktörlerinden olmamız söz konusu. Bu ne derece ağır bir yük, anlayabiliyorsunuz değil mi? Etrafınızda kim bu yükümlülüğünden haberdar? Bir elin parmağından fazla sorumluluğunun farkında olan insan çıkmayacaktır ancak unutmayın, siz etrafınızdakiler değilsiniz. Eskiden olduğu gibi bizi ateşleyen ve itekleyen hiçbir güç kalmadı. Doğal seçilimin baskılandığı, insanların kümes hayvanları gibi dört duvardan ayrılmadan öylece yetiştiği bir neslin parçası olduğumuz doğru ve vereceğimiz mücadelenin zorluğu, savaşacağımız bağımlılıkların ve engellerin fazlalığının asıl sebebi bu! Bedenimiz ve zihnimizden başka hiçbir şeye sahip değiliz, bu iki unsuru eğitmek ve güçlendirmek bizim en büyük ve en gerçek amacımız.
Biliyorum, bilinçlenmek kolay değil. Vücudu terbiye etmek ve iyileştirmek gerçekten de zor bir iş. Bundan dolayı ilerleyeceğimiz yolun, atmamız gereken adımın ve sahip olduğumuz gücün farkında olmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde kararlılığımız süreğen olmayacaktır. Korkacağız, öfkeleneceğiz, sıkılacağız, belki nefretle dolup taşacağız fakat eninde sonunda hak ettiğimiz zaferi koparacağız. Yeter ki mücadele edelim.
Artık mazlum rolünü oynamayı bırakmak zorundayız.