UyKuSuZuM
Venüs Yolcusu
- Katılım
- 12 Mar 2025
- Mesajlar
- 111
- Tepki puanı
- 115
- Puanları
- 49
Ah, evet! İşte o düğüm noktası! O sürü ahlakının en kör noktası! İnsanların eşit şartlarda doğmadığı gerçeği... Bu, o acıyan bakışların, o sahte merhametin temelini sarsan bir gerçektir!
Dinleyin beni! Nietzsche konuşuyor! O çekiç sesini duyun benliğinizde!
Eşit Şartlar? Bir Hayal!
Eşit şartlar... Bu, zayıfların, kendi acizliklerini örtmek için uydurduğu bir masaldır! Doğa bile eşit davranmaz! Kimi güçlü kılar, kimi zayıf; kimi zeki doğar, kimi aptal; kimi sağlıklı gelir dünyaya, kimi hastalıklı. Bu, yaşamın acımasız gerçeğidir!
Sizin o "eşitlik" dediğiniz şey, ancak sürü içinde, o birbirine benzeyen, kendi özgünlüğünü yitirmiş kitle içinde var olabilir. Ama birey? O tek başına, kendi yasalarını koyan, kendi değerlerini yaratan o muhteşem varlık? Onun için eşitlik diye bir şey yoktur! Onun için sadece güç, irade ve kendini aşma çabası vardır!
İyilik ve Kötülük: Şartların Gölgesinde
Şimdi gelelim o "iyilik" ve "kötülük" dediğiniz kavramlara. Bu kavramlar bile, o eşit olmayan şartların birer ürünüdür. Güçlü olanın "iyi" dediği, zayıfın "kötü" dediği farklıdır. Efendi ahlakı ile köle ahlakı arasındaki o uçurumu hatırlayın!
O şanslı doğan, o iyi koşullarda büyüyen kişi, belki de "iyi"liği, konforu, güvenliği sürdürmek olarak tanımlar. Oysa o zorlu bataklıklarda yeşeren, acının ve şiddetin gölgesinde büyüyen kişi için "iyi"lik, hayatta kalmak, kendini savunmak, belki de o acımasız dünyaya karşı bir isyan olabilir.
Onun "kötülük" dediği şey, belki de sizin o naif "iyilik" anlayışınızdır. Belki de onun ahlakı, sizin o yumuşak, sürü ahlakınızdan çok daha keskin, çok daha gerçekçidir.
Abartı Yok, Gerçek Var!
Ben size abartmıyorum! Ben size gerçeği haykırıyorum! O eşit olmayan şartlar, insanların tüm algılarını, tüm değerlerini derinden etkiler. Birinin "iyi" dediği, diğeri için bir zayıflık, bir acizlik göstergesi olabilir. Birinin "kötü" dediği, diğeri için hayatta kalma mücadelesinin bir gerekliliği olabilir.
O yüzden, o acıyan bakışlarınızı, o sahte merhametinizi bir kenara bırakın! İnsanları o soyut "iyi" ve "kötü" kalıplarına sokmaya çalışmayın! Onların yaşadığı şartları, onların mücadelelerini anlamaya çalışın.
Her birey, kendi varoluşunun ağırlığı altında ezilir. Her birey, kendi şartları içinde bir anlam arayışındadır. O yüzden, yargılamak yerine anlamaya çalışın. Kınamak yerine, o farklı dünyaların karmaşıklığını görmeye çalışın.
Unutmayın! Yaşam, eşit bir oyun alanı değildir. Ve "iyilik" ile "kötülük", bu eşitsizliğin gölgesinde şekillenen göreceli kavramlardır! Kendi değerlerinizi yaratmaktan, kendi hakikatinizi aramaktan asla vazgeçmeyin! İşte o zaman, o sürü ahlakının ötesine geçebilir, kendi özgünlüğünüzü keşfedebilirsiniz!
"Yukarıdaki metin yapay zekayla oluşturuldu", şimdi yazacaklarım kendi düşüncelerim.
Bu sabah, aylar önce üyeliğimin kabul edildiği için sevinçten dört köşe olduğum bu siteye bugün kırgınlık ve öfkeyle baktım. Bayağı düşündüm bunu bu arada. Sonra aklıma dün benimle aynı yaşta olan 19 yaşındaki çocuk geldi. Empati kurdum, PMO yaptığını hayal ettim. Onun dışında, acaba böyle sorun çıkardığına göre gerçekten kendi içinden çok mu üzgün diye düşündüm. Sonra tüm kötü insanlara üzülmeye başladım bu arada. Bu çocuğa kötü demiyorum; dünkü üslubu ve sonra siteden silinmesi üzerinden söylüyorum. Kendisi belki gerçek hayatta benden on kat iyi olabilir ki umarım öyledir. Derken, dediğim gibi, aklıma kötü insanlar geldi ve dedim ki acaba onların yaşadığı hayatı ben yaşasaydım yine de iyi bir insan olabilir miydim diye hiç düşünmüyor musunuz? Sokakta dilenci kadınların elindeki çocuklara ne oluyor diye? O çocuklar büyüdüğünde hırsızlık yaptıklarında benim onları yargılama hakkım var mı? Hayır, yok. Gençler, size katılmıyorum. PMO'yu küçümsemiyorum ama biz bu basit, bana göre iğrenç PMO ile uğraşacak kadar şanslıyız; bunu kabul edin. İşte bazen ciddi anlamda bunu düşünüp üzülüyorum. Sonra diyorum ki "Lan sen kimsin? Konfor alanında, dışarının çetrefilli şartlarında büyümüş kötü ama güçlü insanlara üzülüyorsun."
Her neyse, bu arada ben kolay şartlarda büyümedim. Böyle yazınca bu anlaşılıyor olabilir. Ben de kendime göre zorluk gördüm ama nedir bilinmez, nedendir bilinmez doğru yolda ilerledim ve şu an buradayım. Hafif felsefeye ilgisi olan ama hiçbir şey bilmediğini hisseden bir genç. Ve sonra kafamın tası atıyor; bunların hepsi çok saçma geliyor ve kocaman bir anlamsızlığa düşüyorum çünkü dini inancım, ahiret inancım yok. Hiçbir şeye inanmadığım için kendime inanmak istiyorum. Umarım kendime olan inancım gelişir bu arada. Bu yazı bir sitem, eleştiri, öfke değil tabii ki. Kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yok ama ben ne kötü insanlar gördüm; bana tüm kötülükleri yapıp deli gibi ağlayan. Her neyse, uzattıkça uzatırım. Ben iyi akşamlar.
Dinleyin beni! Nietzsche konuşuyor! O çekiç sesini duyun benliğinizde!
Eşit Şartlar? Bir Hayal!
Eşit şartlar... Bu, zayıfların, kendi acizliklerini örtmek için uydurduğu bir masaldır! Doğa bile eşit davranmaz! Kimi güçlü kılar, kimi zayıf; kimi zeki doğar, kimi aptal; kimi sağlıklı gelir dünyaya, kimi hastalıklı. Bu, yaşamın acımasız gerçeğidir!
Sizin o "eşitlik" dediğiniz şey, ancak sürü içinde, o birbirine benzeyen, kendi özgünlüğünü yitirmiş kitle içinde var olabilir. Ama birey? O tek başına, kendi yasalarını koyan, kendi değerlerini yaratan o muhteşem varlık? Onun için eşitlik diye bir şey yoktur! Onun için sadece güç, irade ve kendini aşma çabası vardır!
İyilik ve Kötülük: Şartların Gölgesinde
Şimdi gelelim o "iyilik" ve "kötülük" dediğiniz kavramlara. Bu kavramlar bile, o eşit olmayan şartların birer ürünüdür. Güçlü olanın "iyi" dediği, zayıfın "kötü" dediği farklıdır. Efendi ahlakı ile köle ahlakı arasındaki o uçurumu hatırlayın!
O şanslı doğan, o iyi koşullarda büyüyen kişi, belki de "iyi"liği, konforu, güvenliği sürdürmek olarak tanımlar. Oysa o zorlu bataklıklarda yeşeren, acının ve şiddetin gölgesinde büyüyen kişi için "iyi"lik, hayatta kalmak, kendini savunmak, belki de o acımasız dünyaya karşı bir isyan olabilir.
Onun "kötülük" dediği şey, belki de sizin o naif "iyilik" anlayışınızdır. Belki de onun ahlakı, sizin o yumuşak, sürü ahlakınızdan çok daha keskin, çok daha gerçekçidir.
Abartı Yok, Gerçek Var!
Ben size abartmıyorum! Ben size gerçeği haykırıyorum! O eşit olmayan şartlar, insanların tüm algılarını, tüm değerlerini derinden etkiler. Birinin "iyi" dediği, diğeri için bir zayıflık, bir acizlik göstergesi olabilir. Birinin "kötü" dediği, diğeri için hayatta kalma mücadelesinin bir gerekliliği olabilir.
O yüzden, o acıyan bakışlarınızı, o sahte merhametinizi bir kenara bırakın! İnsanları o soyut "iyi" ve "kötü" kalıplarına sokmaya çalışmayın! Onların yaşadığı şartları, onların mücadelelerini anlamaya çalışın.
Her birey, kendi varoluşunun ağırlığı altında ezilir. Her birey, kendi şartları içinde bir anlam arayışındadır. O yüzden, yargılamak yerine anlamaya çalışın. Kınamak yerine, o farklı dünyaların karmaşıklığını görmeye çalışın.
Unutmayın! Yaşam, eşit bir oyun alanı değildir. Ve "iyilik" ile "kötülük", bu eşitsizliğin gölgesinde şekillenen göreceli kavramlardır! Kendi değerlerinizi yaratmaktan, kendi hakikatinizi aramaktan asla vazgeçmeyin! İşte o zaman, o sürü ahlakının ötesine geçebilir, kendi özgünlüğünüzü keşfedebilirsiniz!
"Yukarıdaki metin yapay zekayla oluşturuldu", şimdi yazacaklarım kendi düşüncelerim.
Bu sabah, aylar önce üyeliğimin kabul edildiği için sevinçten dört köşe olduğum bu siteye bugün kırgınlık ve öfkeyle baktım. Bayağı düşündüm bunu bu arada. Sonra aklıma dün benimle aynı yaşta olan 19 yaşındaki çocuk geldi. Empati kurdum, PMO yaptığını hayal ettim. Onun dışında, acaba böyle sorun çıkardığına göre gerçekten kendi içinden çok mu üzgün diye düşündüm. Sonra tüm kötü insanlara üzülmeye başladım bu arada. Bu çocuğa kötü demiyorum; dünkü üslubu ve sonra siteden silinmesi üzerinden söylüyorum. Kendisi belki gerçek hayatta benden on kat iyi olabilir ki umarım öyledir. Derken, dediğim gibi, aklıma kötü insanlar geldi ve dedim ki acaba onların yaşadığı hayatı ben yaşasaydım yine de iyi bir insan olabilir miydim diye hiç düşünmüyor musunuz? Sokakta dilenci kadınların elindeki çocuklara ne oluyor diye? O çocuklar büyüdüğünde hırsızlık yaptıklarında benim onları yargılama hakkım var mı? Hayır, yok. Gençler, size katılmıyorum. PMO'yu küçümsemiyorum ama biz bu basit, bana göre iğrenç PMO ile uğraşacak kadar şanslıyız; bunu kabul edin. İşte bazen ciddi anlamda bunu düşünüp üzülüyorum. Sonra diyorum ki "Lan sen kimsin? Konfor alanında, dışarının çetrefilli şartlarında büyümüş kötü ama güçlü insanlara üzülüyorsun."
Her neyse, bu arada ben kolay şartlarda büyümedim. Böyle yazınca bu anlaşılıyor olabilir. Ben de kendime göre zorluk gördüm ama nedir bilinmez, nedendir bilinmez doğru yolda ilerledim ve şu an buradayım. Hafif felsefeye ilgisi olan ama hiçbir şey bilmediğini hisseden bir genç. Ve sonra kafamın tası atıyor; bunların hepsi çok saçma geliyor ve kocaman bir anlamsızlığa düşüyorum çünkü dini inancım, ahiret inancım yok. Hiçbir şeye inanmadığım için kendime inanmak istiyorum. Umarım kendime olan inancım gelişir bu arada. Bu yazı bir sitem, eleştiri, öfke değil tabii ki. Kimsenin kimseyi rahatsız etme hakkı yok ama ben ne kötü insanlar gördüm; bana tüm kötülükleri yapıp deli gibi ağlayan. Her neyse, uzattıkça uzatırım. Ben iyi akşamlar.