Sadece hayal et, bir parkta geceleyin oturuyorsun. Yanından iki serseri geçiyor ve aralarında sana mı olup olmadığını anlamadığın küfürlü ve gülüşmeli bir konuşma geçiyor. Benden bahsetmiyorlardır ya, ne alaka diyorsun. Sonra salıncağı kırmaya çalışıyorlar. Düşünüyorsun, şimdi bir şey demeliyim ama kavga çıkarsa? Kavga çıkarsa ne olur? o anda hayal kırıklığıyla karışık bir hayıflanma hissediyorsun. Sonra telefonun çalıyor, yeni evli olduğunuz eşin arıyor. Acaba, o burada olsaydı ve ona bir şey deselerdi yine susacak mıydım diye sorguluyorsun. Sonra hayatında dövüş bilmediğin için alttan alacağın binlerce olayı hesaplıyorsun. Belki bunların çoğu kavgaya sebep olmayacak ama boks aynı zamanda bir dövüşe nasıl girileceği, yumruk yenirse ne olacağı gibi şeyleri de öğrettiği için kavga çıkmasına hazır olabileceksin, dövüşe girmekten korkmayacaksın çünkü halihazırda dövüşün içinde olacaksın. Sonra boks yaparken olayların bu şekilde cereyan ettiğini hayal et, gece parkta oturuyorsun, yanından iki serseri geçiyor gülerek küfrediyorlar, şüpheleniyor ve korkusuzca "bana mı dediniz" diyorsun. Öyle sorunca çekiniyorlar ve "yok abi" diyorlar. Salıncaklara biniyorlar ama ağırlıklarına göre çok fazla sallanıyorlar. Sen de uyarıyorsun sorumlu bir vatandaş olarak, beyler yavaş sallanın kopmasın, çocuklar da binecek, diyorsun gülerek. Onlar da doğru söylüyorsun diyorlar. Aslında özünde iyi çocuklar olduğunu fark ediyorsun. Mükemmel, manzaraya ve güzel tasarlanmış parka, ay ışığında dans eden fıskiyelere bakarken telefonun çalıyor. Arayan eşin. Ona çok güzel bir park bulduğunu söyleyip yarın beraber gelmeyi teklif ediyorsun.