İrade Terbiyesi kitabından: (özgürlük derken benliğimize hakim olmaktan bahsediyor)
Burada, tartışmada kritik bir noktaya gelmiş bulunuyoruz. Bize söylenene göre iradenin yanında arzu olmadığı takdirde zayıf dürtülerin güçlü arzular üzerinde hâkimiyet kurabilmesi gayet mümkündür ki bu durum da bu dürtüleri arzu zannedebiliriz. Eğer ki bir öğrencinin içinde çalışma arzusu yoksa kesinlikle çalışmayacaktır. Burada karşımıza Kalvinizmin kaderciliğinden daha acımasız bir yaklaşım çıkmaktadır. Kalvinistlere göre kaderinde cehenneme gitmek olanlar bunu bilmezler ve daima cennete gideceklerini umut ederler. Fakat öğrencimiz, vicdanını yokladığında içinde istek olmadığını fark ettiği gibi azimli olmadığını da fark edince göstereceği her türlü çabanın beyhude olacağı sonucuna vararak ümitsizliğe kapılır ve bu defteri kapatır.
Sorunu şöyle özetleyebiliriz: Daha iyisini elde etmeyi ya istiyorumdur ya da istemiyorumdur. Eğer istemiyorsam çabalarım zaten boşunadır. Fakat arzularımdan sorumlu tutulamayacağıma göre, üzerimdeki nimetler benim tercihim olmadığından tevekkülden ziyade kaderciliğe sürüklenmiş olurum. Yalnız bunu kabul etmekle aslında görünenden çok daha fazlasını kabul etmiş oluyorum, zira gelişme arzusu ne kadar zayıf olsa da uygun vasıtalarla beslendiği takdirde güçlenebilir ve en nihayetinde de yılmaz bir azme dönüşebilir. Fakat bunun için insanın içinde küçücük bile olsa arzu bulunması gerekir. Eğer o da yoksa elinizden bir şey gelmez. Bunu tamamıyla kabul ediyoruz ve inanıyoruz ki, özgürlüğün tek bir eylemle elde edilebileceğine inananlar, kişinin kendini geliştirme ihtimalini yalnızca tek bir karara bağlamamayı tercih edeceklerdir. Zor bir işi gönülsüzce yapmak ya da o işin sonunda elde edilecek şeyi istememek, insanın başarılı olma ihtimalini ortadan kaldırır. Başarılı olmak için insanın önce işini sevmesi, istemesi gerekir. Fakat bir kez daha hatırlatalım ki, öğrenciler ya isteklidir ya da isteksizdirler. Eğer istek sizlerse geçmiş olsun diyelim, çünkü baştan kaybettiler. Buradaki çelişki şudur: Evet, istek gereklidir; EĞER ÖZGÜR OLMA ARZUSU YOKSA ÖZGÜRLÜK DİYE BİR ŞEY OLMAZ! Fakat bu tarz bir kaderciliğin öngördüğü mümkün olan yalnızca sınırlı sayıda insan içindir ve hür iradenin en ateşli savunucuları bile bu kişilerin oldukça bahtsız olduğu kanaatindedir.