İnsanların yüzde %99'u yaşamı, yaşam sürmeyi dış uyaranlardan öğreniyorlar.
Sürekli toplumun yaşam = para ana fikrindeki sığ düşüncelerine maruz kalıyorlar, yaşamlarının kim bilir toplasan kaç saatini sadece ünlülerin savurgan yaşam tarzını yansıtan reklamları izleyerek geçiriyorlar, izledikleri dizilerdeki karakterlerin zenginliğine veya zenginliğe ulaşmasına şahit oluyorlar. (Bu örnekler git gide çoğaltılabilir.)
Ne ebeveynleri ne de bir başkası yaşamın nasıl sürüleceğine dair bu insanlara en ufak bir yol yordam göstermediği için bu insanların hayata dair ilk izlenimleri yukarıdaki örneklerdeki gibi oluyor: Hayatı yaşamak için dopdolu bir portföyün olmalı, Robert Downey Jr. Les Benjamins marka giyiniyor sen de ona ayak uydurabilmek, onun gibi olabilmek için Les Benjamins marka kıyafetlere bir servet ödemelisin, Thomas Shelby şana şöhrete ulaşabilmek için her şeyi göze alıyor ve sınır tanımıyor senin de ilkelerin böyle olmalı.
"Gerçek şu ki hissettiğimiz baskının tümüne yakını aslında tamamen içseldir. Elbette bu baskının oluşumunda dış etkenler rol oynar ama bu tuzağa düşmek zorunda olduğumuz anlamına gelmez. Çünkü bir Jones, bir Trump, bir Kardashian olsanız bile bu sizi mutlu etmez. Mutluluk içten gelir, sizin içinizden gelir ve anlamlı bir yaşam sürmekle mümkün olur." {Minimalizm - Joshua Fields Millburn & Ryan Nicodemus}
Para elbette önemlidir. Belli bir ölçüde varlığı elzemdir. Bolluğu size kolay bir yaşam sunar. Ancak insanların mutlak hedefi zenginlik olmamalı. İnsan böyle bir hedefle sınırlanamayacak kadar değerlidir, çok daha fazlasıdır.
İnsanların yapması gereken anlamlı bir yaşam sürmek olmalıdır. İnsanlar tutkularını keşfetmeli, ideallerini belirlemeli ve asıl bunlara ulaşabilmek için elinden gelen her çabayı sarf etmelidir.
Ayrıca anlamlı bir yaşam sürmek zenginliği dışlamayı gerektirmez. İnsanlar yaşamlarını hem anlamlı bir şekilde sürerek hem de zenginlik içinde tamamlayabilir. Önemli olan insanın, yaşamın paradan çok daha fazlası olduğunun bilincine sahip olmasıdır.
Gözünüzü dört açın, bol şans!