cvehileyle
Jüpiter Yolcusu
- Katılım
- 17 May 2022
- Mesajlar
- 520
- Tepki puanı
- 249
- Puanları
- 76
katıldığım şey. ama tamamen gereksizdir, psikoloğa hiç gerek yoktur da demiyorum. izah edeceğim. aslında birçok konuda sıradan insanların yaptığı şeyler yeterlidir. mesela özgüvenli, kendini geliştirmiş, başarılı insanlarla konuşun. hepsinin kendine söylediği şeyler var. mesela diyorlar ki doğal davran, kendini kasma, çok konuşma, şöyle yapma vs. bu yöntemlerin yeterli olacağını düşünüyorum. terapiye gerek yok. çünkü terapi de aldım işe yaramadı, işe yaramayan başka birçok insan var. aslında sağduyuya dayanan ve normal insanların yaptığı şeyler yeterli.
mesela bilişsel davranışçı terapi diye bir şey var. düşüncelerini yanlışlamaya değiştirmeye çalışıyor. sıradan insanlar bunu fazla yapmıyor. diyor ki ufak tefek şeylere takılma, bu düşüncelerle uğraşma, gereksiz falan. yani metakognitif terapi yapıyorlar. düşüncelerin içeriğine girmeden gerekli olup olmadığına dair düşünce üretiyorlar. buna metakognitif terapi denir. bakın işte sıradan insanlarda bu yaklaşımlar var ama teknik terimlerle ifade etmemişler. terapilerin olayı zaten bilinen şeyleri daha teknik terimlerle ve daha karmaşık süslü bir şekilde ifade etmek. hatta sıradan insanların yöntemleri daha bile etkili oluyor. mesela meli malı hatası vardır bdt’de. süslü bir kelime değil mi? normal insan takma der. bu yeterlidir.
felsefeden de örnek vereyim. stoacılık diye bir görüş var. orada kayıtsız kalmak denilen bir şey var. halk dilinde bunun adı ‘takmamak’tır. süslü ifade edilmiş. sıradan insan kendisine bilişsel ve davranışsal yöntemler uygular. yani telkinde bulunur, düşünceleri üzerine eğilir ve davranışlarını değiştirir. bir nevi bdt denebilir. ama bunun üzerine düşünmez ya da teori üretmez. sadece yapar. bunlara takılmaz. yok bdt imiş yok psikanaliz imiş. bunlar sıradan insanın işi değildir. psikoloğum da bana demişti, böyle teknik terimlerle meseleyi anlamamı zorlaştırıyorum. sade ve basit olması daha iyi.
insanlar şunu söyler; hayat böyle kitapta yazdığı gibi değil. sosyal ilişkilerde böyle şunu bunu yap şöyle olur diyemezsin. duruma göre değişir, kişiye göre değişir, sadece doğal davranman gerekir. yani meseleyi şablonlaştırmamak gerekir. ama bazı ipuçları elbette olabilir.
benim uzun zamandır fark ettiğim bir gerçek vardı. teorik ile pratiğin çok başka olması. mesela bir siyaset bilimci siyasetçi kadar iyi siyaset yapamaz. ya da bir psikolog veya toplum bilimci bir siyasetçi kadar toplumu yönlendiremez. oysa psikolog insan psikolojisini çok iyi bilir. toplum bilimci toplumun reflekslerini çok iyi bilir. ama siyasetçi bu bilimleri bilmemesine rağmen çok daha iyisini yapar. aynı şekilde psikolog olmayan ama özgüvenli birisi psikologdan çok daha iyi önerilerde bulunabilir. çünkü kitapta yazdığı gibi olmuyor iş. hayat bir kitap değildir. hatta bir insan doktordan daha iyi teşhis bile koyabilir, örnekleri var. arkadaşımın annesi doktorun koyduğu teşhisi düzeltmiş mesela. ben de doktorların tanı koyamadığı bir durumda kendim araştırıp bir nevi kendime teşhis koydum, tahlil yaptırdım pozitif çıkmıştı. bunun sebebi eğitim sistemi olabilir.
okul okumak bir mesele değil. mesela buddha psikoloji mi okudu? epiktetos psikoloji mi okudu? seneca psikoloji mi okudu? hayır. ha bazı hocalardan eğitim aldılar elbette. mesela epiktetos rufus’tan eğitim almıştı. ama buddha kendisi keşfetti. okul okumakla olmuyor bir şey. sıradan insanlardan çok şey öğrendim. bunların bazıları psikologlarda ya da psikiyatrlarda yok, bazıları var ama yeni yeni yaygınlaşıyor. mesela kendinle barışık olmak, kilolarınla barışık olmak bunu arkadaşımın annesinden duymuştum çocukken. bazı kişisel gelişimciler de bahseder hatta kilo verme kitabında söz ediliyordu bundan. göbeğini senin ayrılmaz bir parçan ya da önemli bir parçan olarak görmeni söylüyordu. kendinle barışık olmak terapilerde görmedim. kabul etmekten söz ediyordu david burns. bir de kendini sevmek var, onu da sıradan birinden duydum, öğrendim. ha özşefkat gibi yeni terapi yaklaşımları çıktı, bu 3. dalga terapilerde var ama terapi mi beklememiz lazım? sıradan insanlar biliyor işte. terapiye ne gerek var? ha buddh’da da özşefkat var. ama şefkat ve sevgi aynı şey değildir. ama sevgi olsa bile bu zaten bilinen bir şeydir. terapiler ve felsefeler zaten bilinen şeyleri karmaşıklaştırıp allayıp pulluyorlar yeni bulmuş gibi servis ediyorlar.
ha gerçekten entelektüel yaklaşımlar yok mu? var. yani sıradan insanların bilmediği entelektüel yaklaşımlar da var. psikanaliz mesela. gestalt terapi, varoluşçu terapi vs böyle şeyler var. psikanalizdeki analizi sıradan bir insanın yapamayacağını düşünüyorum. belki onun da basit ve karmaşık terimli olmayan bir yolu vardır, bilmiyorum. bu yaklaşımlardaki bazı şeyleri sınıfta ifade ettiğimde herkes benim einstein olduğumu düşündü. gerçekten hiçbiri bilmiyordu. hatta bdt’yi bile bilmiyorlardı, psikoloji okuyorum. hatta kendime bile bazen psikolojik analiz yapıyorum. tam psikanaliz sayılmayabilir ama psikolojik bir analiz neticede. psikanalizdeki şu yaklaşım güzeldir; mesela sen istenmeyen biri olduğunu düşünüyorsun. davranışların da bilinçdışı olarak istenmeyen biri olacağın şekilde yapılandırılır. gerçekten de istenmeyen biri olursun. ya da iş görüşmesine gitmek istemezsin, ayağını burkarsın, düşersin falan. bunlar bilinçdışıdır.
sonuç olarak psikologlara gerek yok mu? bunu söylemek büyük bir iddia olur. sonuçta bu konuda insanlara yardım edecek, işi bu olacak kişilere ihtiyaç var. ama fiyatları tuzlu oluyor, sadece parası olana hitap ediyorlar. para pul işlerini bi kenara bırakalım. psikologlara ihtiyaç olabilir ama kendilerini ciddi anlamda geliştirmeleri lazım. sıradan insanları aşmaları lazım. ya da aşamadılarsa bile aşağı kalmamalılar. arkadaşınız her zaman sizinle ilgilenemez. bu alanda çalışan biri ilgilenebilir ama kendini iyi yetiştirmesi gerekir. yoksa bu şekilde çok da gerek yok.
Bunu ekşiye yazmıştım, buraya da aktarayım dedim.
mesela bilişsel davranışçı terapi diye bir şey var. düşüncelerini yanlışlamaya değiştirmeye çalışıyor. sıradan insanlar bunu fazla yapmıyor. diyor ki ufak tefek şeylere takılma, bu düşüncelerle uğraşma, gereksiz falan. yani metakognitif terapi yapıyorlar. düşüncelerin içeriğine girmeden gerekli olup olmadığına dair düşünce üretiyorlar. buna metakognitif terapi denir. bakın işte sıradan insanlarda bu yaklaşımlar var ama teknik terimlerle ifade etmemişler. terapilerin olayı zaten bilinen şeyleri daha teknik terimlerle ve daha karmaşık süslü bir şekilde ifade etmek. hatta sıradan insanların yöntemleri daha bile etkili oluyor. mesela meli malı hatası vardır bdt’de. süslü bir kelime değil mi? normal insan takma der. bu yeterlidir.
felsefeden de örnek vereyim. stoacılık diye bir görüş var. orada kayıtsız kalmak denilen bir şey var. halk dilinde bunun adı ‘takmamak’tır. süslü ifade edilmiş. sıradan insan kendisine bilişsel ve davranışsal yöntemler uygular. yani telkinde bulunur, düşünceleri üzerine eğilir ve davranışlarını değiştirir. bir nevi bdt denebilir. ama bunun üzerine düşünmez ya da teori üretmez. sadece yapar. bunlara takılmaz. yok bdt imiş yok psikanaliz imiş. bunlar sıradan insanın işi değildir. psikoloğum da bana demişti, böyle teknik terimlerle meseleyi anlamamı zorlaştırıyorum. sade ve basit olması daha iyi.
insanlar şunu söyler; hayat böyle kitapta yazdığı gibi değil. sosyal ilişkilerde böyle şunu bunu yap şöyle olur diyemezsin. duruma göre değişir, kişiye göre değişir, sadece doğal davranman gerekir. yani meseleyi şablonlaştırmamak gerekir. ama bazı ipuçları elbette olabilir.
benim uzun zamandır fark ettiğim bir gerçek vardı. teorik ile pratiğin çok başka olması. mesela bir siyaset bilimci siyasetçi kadar iyi siyaset yapamaz. ya da bir psikolog veya toplum bilimci bir siyasetçi kadar toplumu yönlendiremez. oysa psikolog insan psikolojisini çok iyi bilir. toplum bilimci toplumun reflekslerini çok iyi bilir. ama siyasetçi bu bilimleri bilmemesine rağmen çok daha iyisini yapar. aynı şekilde psikolog olmayan ama özgüvenli birisi psikologdan çok daha iyi önerilerde bulunabilir. çünkü kitapta yazdığı gibi olmuyor iş. hayat bir kitap değildir. hatta bir insan doktordan daha iyi teşhis bile koyabilir, örnekleri var. arkadaşımın annesi doktorun koyduğu teşhisi düzeltmiş mesela. ben de doktorların tanı koyamadığı bir durumda kendim araştırıp bir nevi kendime teşhis koydum, tahlil yaptırdım pozitif çıkmıştı. bunun sebebi eğitim sistemi olabilir.
okul okumak bir mesele değil. mesela buddha psikoloji mi okudu? epiktetos psikoloji mi okudu? seneca psikoloji mi okudu? hayır. ha bazı hocalardan eğitim aldılar elbette. mesela epiktetos rufus’tan eğitim almıştı. ama buddha kendisi keşfetti. okul okumakla olmuyor bir şey. sıradan insanlardan çok şey öğrendim. bunların bazıları psikologlarda ya da psikiyatrlarda yok, bazıları var ama yeni yeni yaygınlaşıyor. mesela kendinle barışık olmak, kilolarınla barışık olmak bunu arkadaşımın annesinden duymuştum çocukken. bazı kişisel gelişimciler de bahseder hatta kilo verme kitabında söz ediliyordu bundan. göbeğini senin ayrılmaz bir parçan ya da önemli bir parçan olarak görmeni söylüyordu. kendinle barışık olmak terapilerde görmedim. kabul etmekten söz ediyordu david burns. bir de kendini sevmek var, onu da sıradan birinden duydum, öğrendim. ha özşefkat gibi yeni terapi yaklaşımları çıktı, bu 3. dalga terapilerde var ama terapi mi beklememiz lazım? sıradan insanlar biliyor işte. terapiye ne gerek var? ha buddh’da da özşefkat var. ama şefkat ve sevgi aynı şey değildir. ama sevgi olsa bile bu zaten bilinen bir şeydir. terapiler ve felsefeler zaten bilinen şeyleri karmaşıklaştırıp allayıp pulluyorlar yeni bulmuş gibi servis ediyorlar.
ha gerçekten entelektüel yaklaşımlar yok mu? var. yani sıradan insanların bilmediği entelektüel yaklaşımlar da var. psikanaliz mesela. gestalt terapi, varoluşçu terapi vs böyle şeyler var. psikanalizdeki analizi sıradan bir insanın yapamayacağını düşünüyorum. belki onun da basit ve karmaşık terimli olmayan bir yolu vardır, bilmiyorum. bu yaklaşımlardaki bazı şeyleri sınıfta ifade ettiğimde herkes benim einstein olduğumu düşündü. gerçekten hiçbiri bilmiyordu. hatta bdt’yi bile bilmiyorlardı, psikoloji okuyorum. hatta kendime bile bazen psikolojik analiz yapıyorum. tam psikanaliz sayılmayabilir ama psikolojik bir analiz neticede. psikanalizdeki şu yaklaşım güzeldir; mesela sen istenmeyen biri olduğunu düşünüyorsun. davranışların da bilinçdışı olarak istenmeyen biri olacağın şekilde yapılandırılır. gerçekten de istenmeyen biri olursun. ya da iş görüşmesine gitmek istemezsin, ayağını burkarsın, düşersin falan. bunlar bilinçdışıdır.
sonuç olarak psikologlara gerek yok mu? bunu söylemek büyük bir iddia olur. sonuçta bu konuda insanlara yardım edecek, işi bu olacak kişilere ihtiyaç var. ama fiyatları tuzlu oluyor, sadece parası olana hitap ediyorlar. para pul işlerini bi kenara bırakalım. psikologlara ihtiyaç olabilir ama kendilerini ciddi anlamda geliştirmeleri lazım. sıradan insanları aşmaları lazım. ya da aşamadılarsa bile aşağı kalmamalılar. arkadaşınız her zaman sizinle ilgilenemez. bu alanda çalışan biri ilgilenebilir ama kendini iyi yetiştirmesi gerekir. yoksa bu şekilde çok da gerek yok.
Bunu ekşiye yazmıştım, buraya da aktarayım dedim.