Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Bir Bağımlının Hikayesi|Öteki̇:

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
903
Tepki puanı
2,168
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com

Bir bağımlılığın evrelerini hikaye tarzında yazmaya çalıştığım bir yazı okuyacaksınız . Hikayede ki karakter tamamen uydurulmuştur. Sadece bağımlılık alanında özellikleri kendi tecrübelerime dayanır. Öyküyü Dostoyevski'nin Öteki kitabı, Fight Club, AVRT tekniği, Allen Carr Easyway tekniği ve bir çok diğer şeyden etkilenerek yazdım. Keyifli okumalar! Ben herhangi bir şekilde yazarlık iddiasında bulunmuyorum lütfen bunu hesaba katın. Birçok gereksiz detay , yanlışlar olmuş olabilir. Lütfen mazur görün . Buradaki amacım bağımlılığı farklı bir açıdan gözlemlemekti. Bunu da Dostoyevski aklıma getirdi. Akıcılık sıkıntı olabilir, kopukluklar olabilir, sonlara doğru biraz hızlı yazdım . Kafam biraz karışık bu sıralar .
Bu hikâye bağımlılığın 4 aşamasını edebi(fazla iddialı) olarak ele almayı amaçlamıştır.

1-Sahte Mutluluk
2-Şüphe
3-Bilgi
4-Özgürlük

ÖTEKİ

1.Sahte Mutluluk:

Bu sabahta çile, bu sabahta hüzün … Sabah erken kalkmanın neden bu kadar zor olduğunu hiç anlamamıştım zaten. Beynimin yeni güne verdiği ilk tepki neden yorgunluk olurdu? Neden bu yataktan kalkmak istemiyordum? Yatakta dönme ve telefonla sörf etme ritüelini yapmadan tabiiki yataktan kalkamam. Telefonum nerede? Ah onsuz nefes alamam galiba! Gözlerim çok ağrıyor, daha erken yatmalıyım.

Yatakta bir müddet döndükten sonra kalktım. Okulun başlamasına az kalmıştı. Okul, okul, okul … Nereye kadar gidecek bu? Bıktım gerçekten hayattan. İnsan 17’inde yaşlanır mı ya? Aynı şeyler, aynı döngü, hiç değişmez; Sabah kalk, hayata nefret kus, kendinden nefret et, kahvaltı yap, aileye karşı bir isyan modunda takıl ve evin kapısının önünde dur. Durdum, çünkü onu bekliyordum. Hep bu saatte pencerede olurdu. Beni mutlu eden tek arkadaşım: “Öteki”

Yolun kenarında durmuş, kendi odamın penceresine doğru döndüm. Orada bana bakıyordu, hemen içeri koştum.

-Nasıl gidiyor dostum?
+Her zamanki gibi. İyi ki sen varsın, yoksa bu hayatı nasıl çekerdim bilmiyorum!
-Bir şey unuttuk sanki! Benim için halledebilir misin?

‘Öteki’ tıpkı bana benzeyen ikizim gibiydi. Ama bana bağlıydı. Odamda yaşıyordu ve porno ve mastürbasyon ile beslenirdi, sabah bu saatlerde onun için bunu yapmam gerekirdi. O ise bana keyif ve zevk verirdi. Sıkıntılarımı unutturur, destek olur, hayatı daha yaşanılır hale getirirdi. Bir an kafamda büyük bir baskı hissettim bu artık yapmamın zamanının geldiğini gösteriyordu.
Onun için bu işi yaptım. Aşırı bir rahatlama, zevk duydum. Kafamdaki baskı yok olmuştu, üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hissettim. Titredim, bir müddet sonra kendime geldim. Onsuz nasıl yaşardım bilmiyorum! Gerçekten de ondan önceki hayatımı hiç hatırlamıyorum, galiba bomboş bir hayatım vardı. İnsanların böyle bir zevkten ve arkadaştan kendini mahrum bırakması anlaşılmaz.

Porno izlediğim an Öteki benim odamdaki kendi bölmesine çekildi. Ben de okula gittim. Okuldan nefret ediyordum. Fırsatım olsa, her gün evde ‘Öteki’ ile takılmak isterdim. Okulda, yemek molasında yeni bir çocuk gördüm. Tek başına oturmuştu. Yeni insanlarla tanışmak bana hep anlamsız gelmiştir. Neden kendimi onları tanımakla yorayım ki? Zaten ‘Öteki’ bana keyif veriyor, onlar ise sürekli tartışma ve hüzünle hayatımı bunalıma sokuyor.

Ama bu çocuğun masasına oturmak zorunda kaldım, yemek boyunca tek bir kelime dahi etmedik. Tam kalkacakken beni durdurdu.

-Öteki ile yaşamak zor olmalı ha!

-Sen... Sen… Öteki’yi nerden biliyorsun?

-Sadece kendinde olduğu zannediyorsun değil mi? Etrafına hiç bakmayı denedin mi? Bu suratsız insanların her birisi hayatını bu şekilde nasıl geçiriyor diye düşünmedin mi? Tüm bu sefilliği unutturacak bir şeye ihtiyaç yok mu? Her birisi kendi benliğini bir Öteki ’ye satıyor, böylece özgürlüklerini kaybedip mutlu olduklarını sanıyorlar.

-Ne saçmalıyorsun sen! O beni rahatlatıyor, bu saçma dünyada bana zevk veren tek şey o. Hayatımın sefilliğini azaltan tek gerçek.

-Hayatının neden sefil olduğunun bir açıklaması belki de!

Daha fazla katlanamadım. Kalktım ve dışarı çıktım. Ne saçmalamıştı! Yok Öteki’ye satmışız, özgürlüğümüzü kaybetmişiz. Arkama doğru döndüm, peşimden geliyordu. Sinirli bir şekilde geriye döndüm.

-Ne istiyorsun sen?

-Kendini fethetmeni istiyorum. Özgürlüğünü bulmanı istiyorum. Olmak istediğin, içinde yaşayan potansiyeli keşfetmeni istiyorum.

Birden kolumu sıkmaya başladı, çok acımaya başladı. Büyük bir acı duyuyordum.

-Ne yaptığını sanıyorsun sen? Bırak kolumu! Aptal mısın?

-Onu seviyor musun? Yoksa ona bağımlı mısın? Onu bırakamadığın için milyonlarca kandırmaca ve onun senin bir işine yaradığı bahanelerini ürettiğinin farkında değil misin? O sana daha iyi bir dünya vermeliydi değil mi? Hani nerde? Şu an iyi bir hayat mı yaşıyorsun? Rezalet hayatının bir nedeni olmalı. Etrafına bir bak dostum! Sabah o kapının önünden geriye doğru dönmek istedin mi? Bunu sen mi yaptın? Öteki ile ne zaman tanıştın? Onun ile tanışmak istedin mi? Onsuz bir hayatın nasıl olduğunu hiç merak etmiyor musun? Ya o sana destek değil de kafanda bir baskıysa, ya o gerçek bir şey değilde kafanda oluşturduğun bomboş bir yanılsama ise? Sana zevk mi veriyor, rahatlatıyor mu? Ya bu sefilliğinin, hayatının amaçsızlığının, tüm bu sorunların nedeni; ruhunu bir Öteki’ye satmansa? Neden düşünmüyorsun dostum? Neden sorgulamıyorsun? “Ya değilse” neden demiyorsun? Kendini fethetmelisin dostum, kendini fethetmek ruhunun prangalarından kurtulmasıdır . Ruhunu baskı altına alıp seni acıya sevk eden bu durumlardan kurtulmalısın. Senden 1000 dolar çalıp sana 100 dolar geri vereni değil. Sana 100 dolar kazanma yolunu öğreteni sevmelisin.

Bıraktı. Yüzünde garip bir gülücük oluştu. Dalga geçer gibi bakıyordu.

-Çok rahatladın değil mi? Hadi bana minnettar ol! Sana büyük bir rahatlama zevki yaşattım.

-Sen …Sen ne yapıyorsun?

Bir anlığına koluma baktım, geri döndüğümde yok olmuştu. Neydi bu şimdi? Nereye gitmişti? Kafam allak bullak oldu. Ne demek tüm bu sorunların sebebinin ‘Öteki’ olması? Hayır, bunu kabul edemezdim! O bana zevk veriyor, sıkıntılarımı unutturuyor. Bunları yapmış olamaz, o benim dostum. Ama o … Nasıl? Nerden biliyordu evin önünde durduğumu!



2. Şüphe| Ya değilse?

Ev yolu boyunca onu düşündüm. Yüzünü hatırlamaya çalıştım. Kimdi o? Neydi bütün bu olanların anlamı? Kafam gerçekten ağrıyordu, sıkılmış ve bunalmıştım. Eve varmak üzereydim. ‘Öteki’ hakkında dedikleri aklıma geldi. “Bomboş bir yanılsama?”, “Hayatının sefilliğini nedeni?”. Hayır! Hayır, bunu nasıl kabul ederim? Her okuldan döndüğümde okulun sıkıntısını o unutturuyor. O bana… Ama olabilir mi? Hayatım gerçekten berbat! O, bu berbatlığın sebebi olabilir mi?

Darmadağın olmuştum, büyük bir belirsizliğin ortasında kendimi buldum.

Kafam sakinledi. Evin önüne gelmiştim. Direk içeri girdim, annem mutfakta idi. Çantayı atıp direk odama geçtim. Karşımda yatağımda oturmuş Öteki duruyordu.

-Dostum bugün biraz geciktin ha! Biriyle mi konuştun?

-Evet, birini gördüm. İlginç bir şekilde seni tanıyordu.

-Boş ver, kafana takma onu, düşünmeye değmez. Biz kendi işimize bakalım.

-Bugün yapmak istemiyorum. Aklım karışık, yatmak istiyorum, biraz dinleneceğim.

-Ne demek yapmak istemiyorum! Kendine gel ve saçma saçma konuşmayı bırak. Yapmak zorundasın, yapmıyorum diye bir şey yok. Ben burada isem beni görmezlikten gelemezsin. Aklını başına topla, boş boş konuşmayı bırak.

Şok oldum! Bu an bir anlık aklıma okulda gördüğüm çocuğun kelimeleri geldi. “Onu bırakamadığın için milyonlarca kandırmaca ve onun senin bir işine yaradığı bahanelerini ürettiğinin farkında değil misin?” Yapmak istemiyordum ama beni zorluyordu. Hiçbir zaman böyle bir duruma geleceğimi düşünmemiştim. Her zaman o ister bende yapar ve keyfimi alırdım. Ama hiç karşı çıkmamıştım. Kontrolü kendimde düşünüyordum. Bu sefer gerçekten yapmak istemiyordum. Aklım belirsizlik doluydu ve düşünmeye ihtiyacım vardı. Bu duruma gerçekten çok şaşırdım. Kabalaşma seviyesi iğrençti. İstediği olduğunda gayet güzel ve kibar gözüktüğü halde şimdi yüzü değişmiş, korkunç bir hal almıştı.

-Yapmak istemiyorum! Anlamıyorum musun? Keyfim yok! İşine git, rahat bırak beni.

-Demek yapmak istemiyorsun. O halde görürsün!

Bir anda kafamda büyük bir baskı oluşmaya başladı. İğrenç bir duyguydu, durmak ve geçmek bilmiyordu. Neler oluyordu? Bu his nasıl geçecekti?

-Sen ne yaptığını sanıyorsun? Benim dostum değil misin? Neden yardımcı olmuyorsun? Ne istiyorsun? Tamam, söyle!

-Ne istediğimi sen benden daha iyi biliyorsun. Bunu yapmak zorundasın. Yoksa ben yaşayamam! Anladın mı seni küçük zibidi?

Acı dayanılmaz bir boyuta gelmeye başladı, yapmak zorundaydım. Gittim ve yaptım. Baskı yok oldu ve ben de kendime gelmiştim. Öteki ise kendi odasına gitti. Yıllardır dost bildiğim birinin bana böyle hakaretler etmesi ve sadece porno ve mastürbasyonu düşünmesi aşırı garibime gitti. O çocuk haklı mıydı? Bu bir illüzyon muydu? Öteki bana keyif ve destek vermiyor muydu? Bütün bu olaylar neticesinde bir karara varmam gerekiyordu. Ondan kurtulmalıydım! Evet bunu yapmalıydım. O bana daha iyi bir hayat vermedi, o benim özgürlüğümü elimden aldı. Kontrol bende falan değil. Nasıl? Nasıl yeniden kontrolü ele alırdım.

Geçmişi düşünmeye başladım, çocukluğumu; babasız geçen yıllarımı.* Gözlerimden birkaç damla yaş düştü. Eski, hep acı veriyordu. Babamı, beraber yaptığımız onca güzel şeyi düşündüm, sonrası yok zaten. Sonrası hep karanlık, hep rezillik. Herkes sevilmeye ihtiyaç duyuyordu. Herkes bu dünyadaki amacını bulmaya çalışıyordu. Ama kimse bunu yalnız yapamazdı. Herkes yaptığı işin doğruluğunu bilmek istiyordu. Kendisine yardımcı ve destek olan bir şeyler istiyordu. Başardığında takdir edilmek, yere düştüğünde kaldırılmak istiyordu. İnsan, insanla can buluyordu. Babamla geçirdiğim günleri düşündüğümde bir şeyi fark ettim. O zamanlar Öteki yoktu, o zamanlar Öteki hiç olmamıştı. Bu an büyük bir aydınlanma yaşadım. Onu hayatıma ben sokmamıştım. Babamın cenazesinden sonraki aylarda onun geldiğini anımsadım. Sevgiye muhtaç bir insan kadar çaresizi yoktur. Sevilmeye ihtiyacım vardı. Desteklenmeye ve yüreklendirmeye ihtiyacım vardı. Ben… Ben kandırılmıştım! Ötekiyle olmayı hiç istemediğimi ve bu karara benim varmadığı bu şekilde anladım. Evet, kesinlikle, kesinlikle ondan kurtulmalıydım. Yarın ilk işim o çocuğu görmekti. Yarın olması için sabırsızlanıyordum.

Akşam aşağı gidip annemle yemeği yedik. Annemle, babam öldüğünden beri aramız açıktı. Sadece yemeklerde görüşürdük. O anlarda da konuşmaz, yemeği yiyip dağılırdık. Babamın ölümünden onu sorumlu tutuyordum. Ah ne olurdu sanki o gün arabayı sürerken biraz daha dikkatli olsa? Allah’ım bu nasıl bir ceza! Dayanılmaz bir duyguydu, kendime engel olamıyordum. Annemi her gördüğümde o an aklıma geliyordu. Her görüşümde “neden o direksiyonu kıramadı?” sorusu aklıma geliyordu. Kırsaydı babam yaşıyor olacaktı.

Akşam keyfim biraz yerine geldi. Avına bulmuş bir puma gibiydim. Amaçsızlığın beni bu duruma getirdiğini ilk o zaman anladım. İnsan kendine uyan bir amaç bulunca hayatındaki her bir an daha anlamlı hale geliyor. Her insan ona yardım ediyor gibi geliyor. İnsan denedikçe yollar açılıyor ve dünya mutlu olman için elinden geleni yapıyor. Anneme olan öfkemi de bu sıralar anlamsız buldum. Bu olacaktı, olmuştu, oda bunu yapmak istemezdi. Yemek boyunca annemle konuştum. O beni hala çok seviyordu. Resmen benim için yaşıyor gibiydi. Bu zamana kadar bunu nasıl görmezden gelirdim? Yemekten sonra konuşmaya devam ettik. Bol bol sohbet ettik, geçmişten, okuldan, derslerden … Mutluluk geliyor gibiydi. Ama kurtulmam gereken son bir şey vardı! ÖTEKİ!

3. Bilgi Güçtür!

Sabah mutlulukla güne uyandım hemen okula gidip o çocuğu bulmak istiyordum. Evin önüne geldiğimde kafamda bir baskı oluştu, durdum. Pencereye doğru baktığımda onu gördüm. Sırıtıyordu. Kafam dayanılmaz boyutta acıyordu, yapmak zorundaydım. Kahretsin! Bu lanet his nereden geliyor? Beni ele geçirmiş, adi! Eve dönüp istemeye istemeye yaptım. Çıkarken Öteki’nin iğrenç yüzüne baktım, bu zamana kadar nasıl fark etmemiştim? Gerçekten iğrenç bir yüzü vardı! İnsani tiksindiren bir yüzdü. Hemen okula gidip ondan kurtulmanın yolunu öğrenmeliydim. Artık bu çile bitmeliydi. Başka bir hayat yaşayabileceğimi anlıyordum.

Okula gittiğimde o çocuğu aradım. Yemekhaneye gittim, okulda bakmadığım yer kalmadı ama onu bulamadım. Tam ümidi kesmiş eve dönerken bir bankın üzerinde kendi çantamı gördüm. Evet, bu benim çantamdı! Oraya doğru yöneldim, yanında biri oturuyordu. Gidip sordum;

-Pardon! Bu benim çantam olabilir mi?

+Olabilir, geç bakalım dostum.

Bu oydu! Gün boyunca aradığım bay… şey bay… neyse ,adını bilmiyorum. Sonunda onu bulmuştum! O anki mutluluğumu tarif edemem.

-Gün boyunca sizi aradım, neredeydiniz?

+Bunun bir önemi yok. Buradayım işte! Artık kararını vermiş görüyorum seni. Ondan, yani Öteki ’den kurtulmaya hazırsın. Anladın değil mi ne olduğunu?

-Anladım! O beni köle durumuna sokmuş. Bunu dün fark ettim. Sizin sayenizde. Ama siz kimsiniz, neden bana yardım ediyorsunuz?

+Bunu yakında öğreneceksin! Önce ondan kurtulmanın yolunu bulman gerek.

-Bu bana mümkün gibi gelmiyor. Dün yapmak istemedim ama kafamda bir baskı oluşturuyor. Geçmek bilmeyen bir baskı, acıyor ve yapmaz isem geçmiyor.

+Dün ki sözlerini hatırla; “Bunu yapmak zorundasın. Yoksa ben yaşayamam!” Hatırladın değil mi? Kontrol onda değil çünkü sen bunun farkına vardın. O kafandaki baskıyı yok etmenin bir yolu daha olduğunu biliyor muydun? Neyden zevk aldığını anladın mı? Kafanı duvara vurmaktan, işemekten zevk almak için çişini tutmaktan zevk aldığını anladın değil mi? O halde onu çoktan yendin. Sadece evinden kovman gerekecek. Öldürmen gerek onu, öldürmekten zevk alman gerek. Acımasızca öldürmelisin. Bu zaten çok kolay olacak. O senin sayende yaşıyor. Gücünü senden alıyor. Sana muhtaç! Yapmak istemediğin an elindeki kozu kullanacak. Basit bir his gönderecek kafana. Bu basit bir illüzyon sadece. Annenle tatile gittiğin zamanı hatırla! Neden o zaman kafanda hiç baskı yoktu? Çünkü onu var eden sensin. Öyle bir şey yok! O hissi görmezden gelir, senin değilde onun tarafından var edildiğini anlarsan. Yakın zamanda evini terk edecek.

Bu an bir aydınlanma yaşadım. Haklıydı! Bir yol daha vardı. Kafamdaki bu hissi yok etmenin bir yolu daha vardı. Onu görmezden gelmek. Çünkü aslında böyle bir his yoktu. Bunu ben istememiştim. Benim duygusal anımı kullanıp beni köle ettiler ama artık bitti. Bir saniye! Benim hakkımda bu kadar bilgiyi nereden biliyor?


-Hey! Sen bu bilgileri nereden biliyorsun?

+Bunu yakında öğreneceksin. Şimdi git ve onu öldür. Kaybedecek hiçbir şeyin yok kazanacak ise çok.

Hayatımın rezilliğini bu anda bir daha düşündüm: Derslerim berbattı, ilişkilerim hiç olmamıştı, sosyal faaliyetim yoktu. Kiloluydum, her sabah güne lanet ederek uyanıyordum. Sanal bir dünyada vardım sadece. Düşünecek daha kötü bir ihtimal olmadığında durdum. Ardından şu düşünce aklıma geldi: Bundan daha kötü ne olabilir? En kötü haldeydim zaten. Bir amacım vardı artık en azından, boş durmak çalışmaktan bile daha zordu. Geri döndüm. O…O gene yok olmuştu.

Nasıl oluyordu bu? Kim olduğunu kesinlikle öğrenmeliyim! Eve gitmek için sabırsızlandım. Öteki ölecekti, annemle olan ilişkim düzelmişti hayat bana her şeyi ile geri geliyordu.

4.Özgürlük

Bu heyecanım nereden geliyordu bilmiyorum. İlk defa bir amaç uğruna bir şey yapıyordum. Bu hissi yaşamak garip bir şekilde muhteşem. Düşünmenin ve farkına varmanın bu kadar güzel şeyler olacağını hiç bilmezdim.

Eve yöneldim, sabırsızlanıyordum. ÖZGÜRLÜK kelimesi kafamda çınladı! Özgürlük ne demekti! Eskiden bu fiziksel olarak ele alınıyordu, hareketin kısıtlı ise kölesindir. Ama günümüzde herkes kendi prangalarını oluşturuyor ve elleriyle köle oluyorlar.

Vardığımda onu sandalye de oturur gördüm. Ah şu iğrenç yüzü! Karşısına geçtim, ben de sırıtmaya başladım. Karşı karşıya oturmuş tek bir kelime etmeden birbirimize sırıttık. Onda beni kontrol ettiğini bildiğinden gelen bir rahatlama vardı. Ben de ise bilgimin getirdiği bir güç. Ona güçlü zannettiren bendim. Ayağa kalktı ve yatağa yöneldi!

-Aaa! Saat kaç olmuş baksana!

+Kaç olmuş? (Tamamıyla dalga geçer gibi soruyordum.)

-Tam 17.00! Bu sana bir şey hatırlattı mı?

+Yoo! Hatırlatmadı!

İkimiz de tüm kozlarımızı ortaya dökmek için bekliyorduk, bu sessizlik, can sıkıcı sessizlik, böyle devam etmeyecekti. Patlamasını bekliyordum. O hissi gönderecekti ve ben de ona ne olduğunu hatırlatacaktım.

-Dostum, lafı daha fazla gevelemeyi bırak da şu işi yap! Yoksa…

+Yoksa ne? Kafama his mi göndereceksin?

-Gene canımı sıkmaya başladın. Ne kadar vurdumduymaz bir çocuksun sen öyle! Aptal herif, senin kadar salağını görmedim. Sen istedin, o halde al bakalım.

Kafamda can sıkıcı bir his oluştu, tıpkı açlık gibi bir şeydi. Bunun ne olduğunu biliyordum. Bu boş ve güvensiz bir histi. Bu hissin karşılığı onun dediğini yapmak değildi. Aksine ona karşılık vermenin zamanıydı. Ona, onun aslında hiçbir şey olduğunu göstermenin zamanıydı. Yavaşça ayağa kalktım ve ona doğru yöneldim. Yüzündeki iğrençliğe, şaşkınlığı karışmıştı. O an onu yendiğimi anladım.

+Beklediğin gibi olmadı ha! Biliyor musun? Geçen sefer dediğin gibi; “Benim sayemde yaşıyorsun.” Sen değil kendimi ancak ben kontrol ederim. Artık hayatımı kontrol etmeyi bırakmanın zamanı geldi. Baskı falan yok. Sen bir hayal ürünüsün. Sen kafamda yarattığım bomboş bir yanılsamasın. Babamın ölümünün yerine koymaya çalıştığım sevginin aldatılmış bir sürümüsün. Yeter artık! Bitti! Anlıyor musun? Bitti! Senin ne olduğunu anladım? İstesem bile artık yapmam? İğrenç herif seni! Zibidi kimmiş anladın mı?

Gözümün önünde erimeye başladı. Yok oluyordu, etrafımdaki bıraktığı tüm izler gitmeye başladı. İlk önce o öldü, ardına ise etrafımda bıraktığı tüm her şey. **Mutluluktan çıldıracak gibiydim, gitmişti. Ben kafamdaki baskının asla gitmeyeceğini sanırdım. Oysa bu mümkündü! Olmuştu, artık özgürdüm.

Hemen okula koştum, ona teşekkür etmek istiyordum. Aynı yerde buldum onu! Gittim doya doya sarıldım. Bağırdım kimseyi umursamadan bağırdım!

-Sonunda kurtuldum, anladın mı kurtuldum? Ah Allah’ım bu ne kadar müthiş bir şey böyle!

+Biliyorum!

Hafiften, yüzünde gene o insana güven veren gülümsemesi vardı. Bu an gene şaşırdım. Nasıl biliyordu? Kimdi bu? Bana neden yardım etmişti?

-Sen kimsin?

+Golyadkin. ***

Bu bir kitap karakteri idi. En sevdiğim kitap olan Dostoyevski’nin Öteki kitabındaki ana karakter idi. Bunu sadece ben biliyordum. O an garip bir şey oldu! Gözlerine odaklandım. Kahverengiye çalan göz renkleri vardı. Gözlerine dikkatle baktım! Yüzünü doğru giderek inceledim. Ama nasıl… Yüzü yavaş yavaş, değişiyordu. En son kendimi tutamadım, bağırdım! Bu …Bu bendim! Yüzü, gözü, elbiseleri, çantası … her şeyiyle bu bendim. O an ne hissettiğimi ne siz anlayabilirsiniz ne de ben anlatabilirim. Banka oturdum. Dikkatle tekrar baktım. Tamamıyla bendim, karşımda benim gibi bir ikizim oturuyordu.

+Kim olduğumu merak ediyordun. İşte öğrendin. Ben senim dostum. Ben senin içinde olan iyiliğim. Varmak istediğin potansiyelim. Kimse rezil-rüsva olmak istemez kardeşim. Bu hayatta herkes ikinci bir şansı hakkeder. Sen bağımlı olmak istemedin! Sömürüldün, duygusal çöküntün kullanıldı. Sen hep iyi bir insandın. Güzellikler ile dolu bir hayat hayal ediyordun. Hatırlasana hayallerini, geri dönüşüm planlarını hatırla. Sen bu dünyada amacı olacak bir insandın. Salak falan değildin. Öyle zannettin. Ben senin işte bu tarafınım ama artık anladın ve benim gitme vaktim geldi.

Ayağa kalktı. Yüzüme doğru baktı! Gözlerimden yaşlar damlıyordu. Hayat bu sefer bana gülmüştü. Ona doyasıya gene sarıldım. Gitmesine katlanamıyordum. Ama hatırladım, maziyi hatırladım. Babama borcumu hatırladım. İyi biri olarak hatırlanmak istediğimi hatırladım. Hayallerimi ve umudumu hatırladım. O gitmeliydi o benim dışımda artık var olmuştu zaten.

Biraz geriye doğru gitti, yüzüme doğru baktı. Gene o güven veren gülümsemesini yaptı. Bende duramadım ve güldüm.

-Benim için güneşe ve bulutlara bakmayı unutma, sıkılırsan gökyüzüne bak! Elbet bir yardım bulursun elbet bir umut bulursun. Unutma bizi ayakta tutan budur.

Gitmeden son defa döndü!

-Güçlü ol! Çünkü etrafındakilerin çoğu zayıflığından mutlu oluyor.

Gözlerimin önünde erimeye başladı, yavaş yavaş yok oldu.

5-Veda

Ertesi sabah kalktım, elimi tam telefona uzatacakken durdum. Günüme şükrederek uyandım. Hemen elimi yüzümü yıkadım. Neşeyle annemin yanına gittim. Kahvaltı masasını gene donatmıştı. Biraz sohbet ettim. Dışarı çıktım, tam olarak evin önünde gene durdum. Pencereye doğru baktım. Yüzümde hafifi bir tebessüm oluştu. Aynı onun gibi gülmüştüm. Bu sefer eve doğru değil okula doğru yöneldim. Gökyüzüne doğru baktım, güneşe doğru baktım, bulutlara ve kuşlara baktım. Okula doğru yöneldim ve bundan sonraki olacak hayatımı düşündüm.

Bizim hikayemiz burada bitiyor baylar ve başında beri ismini vermediğimiz - ismine gerek yok çünkü bu herhangi birimiz olabiliriz- karakter için burada yeni bir hayat başlıyor. O hayatı zaten birçoğunuz yaşıyorsunuz, teferruata girmeye gerek yok. Bizim hikayemiz burada sonlandı.



-----------------------------------------------------SON----------------------------------------





* 2.Bölümde bahsedilen şok anını biraz açalım. Bu ille de bir yakının ölümü gibi şiddetli bir şey olmayabilir. Yüksek ihtimal ile birçoğumuzda öyle olmadı. Aslında herkes aynı beyin yıkmalarına maruz kaldı. Peki birileri bağımlı olurken, diğerleri neden olmadı? Burada birçok etken olabilir kanımca. Ama genel olarak büyütülen ortam, sevgi, saygı, şiddet gibi etkenler olabilir. Ben hikâye de sevgi ve yalnızlığı ele aldım. Babasını kaybedip annesine güvenmeyen bir çocuğun yalnız kalışıyla bağımlı olduğu portresini çizdim (çalıştım daha doğrusu). Hepimiz hayatı anne ve babamızla tanıyoruz. Sonra fark ediyoruz ki onlar kusursuz değil hatta baya bir yanlış yapıyorlar. Dedikodu yapıyorlar, sigara içiyorlar. Kusursuz biri lazım oluyor. Televizyon yıldızları, reklam yüzleri, mankenler, modeller gibi kişiler ise kusursuz gösteriliyor. Tanıdıkça insanı, daha fazla kötülük görüyoruz ki bu normal. Sonra bu kusursuz atfettiğimiz insanlar gibi olmaya çalışıp, derin bir yalnızlığın içine gömülüyoruz. Oysa insan hatta hayvanlar bile sosyal birer canlı. Dağın eteklerinde günün 2 vakti maymunlar toplaşıp sosyalleşiyor yani. Bu yalnızlık insanı bunaltıyor ve bu tip olur olmadık bağımlılıklar baş gösteriyor. Vietnam savaşındaki eroin bağımlıları buna mükemmel örnek. Savaştaki bunaltıcı durumdan çıkıp sevgi gördüklerinde bağımlılığı bırakmak hiç de zor olmuyor. Babasının kaybı ve en yakını annesine yaptığı suçluluk durumu ana karakterimizi yalnızlığa götürüyor. Kime güvenebilir ki? En yakını annesini bile yok saymış. Bu bireye ters bir durumdur. Yalnızlık iyidir ama insan sevildiğini ve kötü günler geçirdiğinde sığınabileceği bir limanı her daim ister. Ve sektörüler hep buradan vurur. MUTLULUK kelimesinden bizi avlar. Çikolata ye mutlusun. Porno izle mutlusun. Sigara iç mutlusun. Ne mutlusu? Mutlu olmuş olmalıyım, yoksa bu kadar insan niye yapsın değil mi(!) Olmadın! Kafanı duvara vurdun sonra da çektin. Ah ne kadar mutlusun değil mi?



** Onun ve ardına bıraktığı her şeyin ölmesinden kasıt yarattığı tüm yanlış bakış açıları. Bunların birçoğunu hikâyenin başında karakterden dinliyoruz. Sabah kalkmadaki amaçsızlık, telefon bağımlılığı, okuldan nefret, anneye öfke, insanlara karşı güvensizlik, duygusal olarak çöküş vs. Burada gene hikâyeyi uzun tutmamak adına kısa kesildi.



*** Golyadkin olarak vurgulanan kişi Neverfap camiasının somut bir temsilidir. Adının Golyadkin olması Dostoyevski-Öteki kitabına bir göz kırpma sadece. Her ne kadar insan olarak bağımlılıklarımız olsa da suçumuzun bunları yapmak değil de kurtulmamak olduğunu düşünüyorum. Hatta ileri gideyim, kurtulmaya çalışmamak olduğunu düşünüyorum. Hikâyedeki kahramanımızı ilk başta suçlayamayız. Çünkü tam bir kör durumunda. Ben her türlü insanın ana karakterimize verilen net şans gibi böyle net kurtulma anları olmasa da kötülüklerden çıkmak için fırsatları olduğunu düşünüyorum. Ben de en azından olmuştu. NEverfap camiasının olduğunu hafiften belli etmek amacıyla bazı kişilerin sözlerini yazıda kullandım. İade edelim .
GoldenLight - Kendini fethetmelisin dostum, kendini fethetmek ruhunun prangalarından kurtulmasıdır
Lazkopat -Düşünecek daha kötü bir ihtimal olmadığında durdum. Ardından şu düşünce aklıma geldi: Bundan daha kötü ne olabilir?
Black Rose -Güçlü ol! Çünkü etrafındakilerin çoğu zayıflığından mutlu oluyor.


Hikâyenin sonunda Golyadkin ’in yok olması ile vurgulamak istediğim şey; Neverfap topluluğunun sadece bir yardımcı olduğu. Hangimiz birbirimizi tanıyoruz? Çoğunluğumuz yüz yüze görüşmedi bile. Neverfap içimizdeki zaten olan iyiliği ortaya çıkarır ama bizle beraber gelmeyecek. Onu kenara bırakıp hayatımıza devam etmeliyiz. Neverfap bir katalizör ama işi yapan biziz. Her ne kadar Golyadkin kahramanımıza yolu söylemiş olsa da bu işi yapan ana karakterimiz idi. Sonunda ise kahramanımız tek başına kaldı ki hayatta hep böyle işler.

Öteki ise herhangi bir bağımlılık belki de kötü bir alışkanlık olarak düşünülebilir. Ben burada tabiiki porno olarak ele aldım. Ama şeker, sigara, uyuşturucu, insan (evet insana bağımlı olabilirsin), alışveriş, kumar vs da olabilirdi. Öteki Allen Carr sisteminde ki küçük canavar ile denktir. Büyük canavar ise ana karakterimizin aklındadır ki başta Öteki 'ye duyduğu hayranlık ile bunu dile getirir. Büyük canavar Golyadkin tarafından öldürüldüğünde küçük canavar pekte önemli olmadı zaten.
 
Son düzenleme:

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
903
Tepki puanı
2,168
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Sitedeki en iyi ve en çok emek verilmiş içerik olabilir eline sağlık çok beğedim
"En iyi", çok abartı kaçar . Emek verdiğim ise doğrudur , 1 ay boyunca gelen değişik düşüncelerin birçoğu içinde var yazının. Çok teşekkür ediyorum. :)
 

Newman26

Ay Yolcusu
Katılım
27 Eyl 2021
Mesajlar
46
Tepki puanı
40
Puanları
21
Dostum baya iyiydi soluksuz okudum derler ya ilk defa bu ifadeyi kullanıyorum ? ellerine sağlık kesinlikle çok faydalı . Özellikle kriz anlarını yönetme oradaki iç çatışmaları anlamlandırma adına harika olmuş .
Ellerine sağlık ,ellerin dert görmesin .
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
903
Tepki puanı
2,168
Puanları
160
Konum
Türkiye
Web Sitesi
1000kitap.com
Dostum baya iyiydi soluksuz okudum derler ya ilk defa bu ifadeyi kullanıyorum ? ellerine sağlık kesinlikle çok faydalı . Özellikle kriz anlarını yönetme oradaki iç çatışmaları anlamlandırma adına harika olmuş .
Ellerine sağlık ,ellerin dert görmesin .
Allah allah! Ben anlam bütünlüğü kopuk olmuş diye düşünmüştüm. Aslında porno izleyenin biz değilde kandırıldığımızı ve hayatımıza irademiz dışında sokulmuş bir şey olduğunu göstermek amacıyla yazdım. Kriz anlarında ki baskıya bakış çok önemli , karakterimizin kazandığı etki bakış açısıydı. Oysa Öteki hep aynı taktiği kullanıyor . Açlık gibi bir şey, mesele nasıl baktığın da ! Bilgiyi edindiği an karakterimizin o hissi anlamlandırması kolaylaşıyor. Öncesinde "hiç karşı çıkmayı düşünmedim" cümlesini yazma sebebim , bunun isteğimiz üzere yaptığımız yanılgısını ortaya koymaktı.

Çok teşekkür ediyorum . :)
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst