tsepnidrilae
Yeni Fapstronot
- Katılım
- 21 Haz 2021
- Mesajlar
- 12
- Tepki puanı
- 20
- Puanları
- 4
Herkese iyi günler, iyi akşamlar dostlar.
Kitap okumam esnasında edindiğim bilgileri çok kısa özet halinde buraya da atmak istedim. İnanıyorum ki bu yazı elbet birilerine çok yardımcı olacaktır.
İyi okumalar..
Kitap okumam esnasında edindiğim bilgileri çok kısa özet halinde buraya da atmak istedim. İnanıyorum ki bu yazı elbet birilerine çok yardımcı olacaktır.
İyi okumalar..
"Cinsel arzunun birçok organik nedeni vardır, bunlar arasındaki en belirgin olanlardan biri, aşırı güç bolluğudur. Nasıl ki açlık hissi midenin uyarısıyla ortaya çıkıyorsa, cinsel arzu da vücuttaki fazlalıkların etkisiyle tetiklenir. Fazla birikmiş güç, hem bedensel hem de zihinsel olarak bozulmalara yol açabilir. Bu güç, kullanılmadığı sürece başka alanlarda kendini gösterir. Eğer bir denklik sistemi bulunsa, bu aşırı enerjiyi yok etmek mümkün olurdu. Ancak vücudun sürekli olarak bu ihtiyacı tetiklemesi, arzuların bastırılmasını çok zorlaştırır. Bir süre sonra, baskılar o kadar güçlü hale gelir ki, insan kendini şuursuzca hareket ederken ya da suç işlerken bulabilir. Aşırı uyarılmanın en büyük sebeplerinden biri ise, günümüzde çok fazla, ayriyeten ağır gıdaların tüketilmesidir. İnsanlar, gereğinden fazla yemek yer, daha sonra bu yeme alışkanlıkları, sindirim ile uyku düzenini bozarak, vücudu hareketsiz kılar. Bu da cinsel arzuların artmasına neden olur. Tokluk ile uyku hali, zihni köreltir; sabah uykusundan sonra kendini zinde hisseden bir insanın, düşünme kapasitesi ile iradesinin ne kadar zayıfladığı gözlemlenir. Bu durum, kişiyi kendi içgüdülerine teslim olmaya, iradesini kaybetmeye götürür. Zihnin keskinliği azalır, düşünceler çoğu zaman aslında hiçbir anlam ifade etmeyen, basit otomatizmalar haline gelir.
Bunun yanında, çevresel faktörler de büyük rol oynar. Özellikle gençlerin karakter ile irade geliştirmediği, ahlaksız, karaktersiz arkadaş çevrelerinde vakit geçirmesi, onların davranışlarını şekillendirir. Öğrenciler arasında, daha çılgın, daha sefih (zampara & hayvani hayat düşkünü) olanların diğerlerini etkilemesi yaygındır. Özellikle kalabalık enerjik bir ortamda, her türlü teklife boyun eğmek çok daha kolay hale gelir. Bu, bir çeşit “özenti yarışması”na dönüşür, sonucunda sürekli olarak daha fazla sefahat (zevk ile eğlence) yaşama isteği doğurur. Gençlerin zihinleri, bu tür ortamların etkisiyle kolayca çürür. Her gün bu tarz bir çevrede bulunmak, başlangıçta tereddütlü olan bir genci, sonunda sefahati meşru bir şey gibi görmeye iter. Yanlış inançlar da burada çok etkili olur. Gençler, sefahatin yanlışlıkla da olsa sağlığa faydalı olduğunu düşünerek kendilerini bu yola sürüklerler. Bunun en yaygın örneği, "cinsel ihtiyacın bastırılması sağlığa zararlıdır" düşüncesidir. Oysa modern tıp, bu tür bir görüşün bilimsel bir temele dayanmadığını ortaya koymuştur. İnsan vücudu, cinsel enerjiyi harcamaksızın da sağlıklı bir şekilde işlevini sürdürebilir. Dahası, bu enerji başka üretken faaliyetlere yönlendirilebilir. Ancak bu yanlış inançlar, gençleri sefahete yönlendirir, cinsel arzuları kontrol etmenin bir tür suç gibi görülmesine neden olur.
Bir başka yanlış inanış ise "erkekliğin kanıtlanması"dır. Bir gencin, toplum içinde "erkek" olarak kabul edilmesi için belirli sefih davranışları sergilemesi gerektiği düşüncesi, özellikle erkekler arasında yaygındır. Oysa gerçek güç, arzularını kontrol edebilen, iradesine hâkim olabilen insanda bulunur. Sefahati sergileyenler, bu yanlış düşüncelerle kendilerine meşru bir zemin oluştururlar. İlk başta tereddüt eden, vicdanını dinlemeye çalışan bir genç, zamanla çevresinin etkisiyle bu davranışları benimsemeye başlar. Sefahat başlangıçta eğlence ile keyif peşinden gitmek gibi görünse de, zamanla bir bağımlılığa dönüşür. İrade zayıflar, kişi kendisini içgüdülerine teslim eder. O andaki hazlar, her şeyin önüne geçer. Disiplinli bir yaşam sürememek, çalışmaya odaklanamamak, bu bağımlılığın etkisiyle zamanla kişiyi hedeflerinden uzaklaştırır. Artık kişi, sadece anlık haz arayışında olup, geleceğini göz ardı eder. Bu, zihinsel ile fiziksel olarak bir çöküşe yol açar. Çünkü sefahatin bedeli, insanın ruhu ile iradesini çürütmesidir. Bir zamanlar yüksek idealleri olan bir genç, birkaç yıl içinde içi boş, yorgun, umutsuz bir insana dönüşebilir.
Toplumsal boyutta, sefahate düşkün bireylerden oluşan bir toplum, üretkenliğini kaybetmeye başlar. Çalışma, sorumluluk ile disiplin gibi kavramlar yerine haz arayışı ile bencil istekler ön plana çıkar. Bu tür toplumlarda, moral çöküşü ile birlikte ahlaki yozlaşma hızla yayılır. Tarihte büyük medeniyetlerin çöküşünün sebeplerinden biri de bu sefahat anlayışıdır.
Sefahatten kaçınan bir genç, yaşamının anlamını farklı bir şekilde bulabilir. Gerçek mutluluk, kısa vadeli hazlardan değil, anlamlı, değerli bir hayat yaşamaktan gelir. İnsan, iç huzuru ile tatminini, kendini geliştirmek, başkalarına faydalı olmak, bunlar sayesinde yüksek ideallere ulaşmakla bulur. Sefahat, sadece geçici bir heyecan yaratır, fakat gerçek tatminin kaynağı bu değildir. Gençlik yılları, öğrenme ile gelişme için en uygun dönemdir. Eğer bu yıllar sefahate harcanırsa, ilerleyen yıllarda büyük bir boşluk hissi ortaya çıkar.
Sonuç olarak, sefahat bir yaşam biçimi değildir. Genç bir insan, iradesini kullanarak bu yolu reddedip daha anlamlı bir yaşam sürebilir. Ancak bu seçim, bilinçli bir farkındalıkla yapılmalıdır. Gençler yalnızca "yapma" uyarılarıyla korunamaz. Onlara, sefahatin zararları ile gerçek mutluluğun kaynağını göstermek gereklidir. Çünkü insanlar, kaybedeceklerinden çok, kazanacaklarına odaklanarak doğru seçimler yaparlar."
Bunun yanında, çevresel faktörler de büyük rol oynar. Özellikle gençlerin karakter ile irade geliştirmediği, ahlaksız, karaktersiz arkadaş çevrelerinde vakit geçirmesi, onların davranışlarını şekillendirir. Öğrenciler arasında, daha çılgın, daha sefih (zampara & hayvani hayat düşkünü) olanların diğerlerini etkilemesi yaygındır. Özellikle kalabalık enerjik bir ortamda, her türlü teklife boyun eğmek çok daha kolay hale gelir. Bu, bir çeşit “özenti yarışması”na dönüşür, sonucunda sürekli olarak daha fazla sefahat (zevk ile eğlence) yaşama isteği doğurur. Gençlerin zihinleri, bu tür ortamların etkisiyle kolayca çürür. Her gün bu tarz bir çevrede bulunmak, başlangıçta tereddütlü olan bir genci, sonunda sefahati meşru bir şey gibi görmeye iter. Yanlış inançlar da burada çok etkili olur. Gençler, sefahatin yanlışlıkla da olsa sağlığa faydalı olduğunu düşünerek kendilerini bu yola sürüklerler. Bunun en yaygın örneği, "cinsel ihtiyacın bastırılması sağlığa zararlıdır" düşüncesidir. Oysa modern tıp, bu tür bir görüşün bilimsel bir temele dayanmadığını ortaya koymuştur. İnsan vücudu, cinsel enerjiyi harcamaksızın da sağlıklı bir şekilde işlevini sürdürebilir. Dahası, bu enerji başka üretken faaliyetlere yönlendirilebilir. Ancak bu yanlış inançlar, gençleri sefahete yönlendirir, cinsel arzuları kontrol etmenin bir tür suç gibi görülmesine neden olur.
Bir başka yanlış inanış ise "erkekliğin kanıtlanması"dır. Bir gencin, toplum içinde "erkek" olarak kabul edilmesi için belirli sefih davranışları sergilemesi gerektiği düşüncesi, özellikle erkekler arasında yaygındır. Oysa gerçek güç, arzularını kontrol edebilen, iradesine hâkim olabilen insanda bulunur. Sefahati sergileyenler, bu yanlış düşüncelerle kendilerine meşru bir zemin oluştururlar. İlk başta tereddüt eden, vicdanını dinlemeye çalışan bir genç, zamanla çevresinin etkisiyle bu davranışları benimsemeye başlar. Sefahat başlangıçta eğlence ile keyif peşinden gitmek gibi görünse de, zamanla bir bağımlılığa dönüşür. İrade zayıflar, kişi kendisini içgüdülerine teslim eder. O andaki hazlar, her şeyin önüne geçer. Disiplinli bir yaşam sürememek, çalışmaya odaklanamamak, bu bağımlılığın etkisiyle zamanla kişiyi hedeflerinden uzaklaştırır. Artık kişi, sadece anlık haz arayışında olup, geleceğini göz ardı eder. Bu, zihinsel ile fiziksel olarak bir çöküşe yol açar. Çünkü sefahatin bedeli, insanın ruhu ile iradesini çürütmesidir. Bir zamanlar yüksek idealleri olan bir genç, birkaç yıl içinde içi boş, yorgun, umutsuz bir insana dönüşebilir.
Toplumsal boyutta, sefahate düşkün bireylerden oluşan bir toplum, üretkenliğini kaybetmeye başlar. Çalışma, sorumluluk ile disiplin gibi kavramlar yerine haz arayışı ile bencil istekler ön plana çıkar. Bu tür toplumlarda, moral çöküşü ile birlikte ahlaki yozlaşma hızla yayılır. Tarihte büyük medeniyetlerin çöküşünün sebeplerinden biri de bu sefahat anlayışıdır.
Sefahatten kaçınan bir genç, yaşamının anlamını farklı bir şekilde bulabilir. Gerçek mutluluk, kısa vadeli hazlardan değil, anlamlı, değerli bir hayat yaşamaktan gelir. İnsan, iç huzuru ile tatminini, kendini geliştirmek, başkalarına faydalı olmak, bunlar sayesinde yüksek ideallere ulaşmakla bulur. Sefahat, sadece geçici bir heyecan yaratır, fakat gerçek tatminin kaynağı bu değildir. Gençlik yılları, öğrenme ile gelişme için en uygun dönemdir. Eğer bu yıllar sefahate harcanırsa, ilerleyen yıllarda büyük bir boşluk hissi ortaya çıkar.
Sonuç olarak, sefahat bir yaşam biçimi değildir. Genç bir insan, iradesini kullanarak bu yolu reddedip daha anlamlı bir yaşam sürebilir. Ancak bu seçim, bilinçli bir farkındalıkla yapılmalıdır. Gençler yalnızca "yapma" uyarılarıyla korunamaz. Onlara, sefahatin zararları ile gerçek mutluluğun kaynağını göstermek gereklidir. Çünkü insanlar, kaybedeceklerinden çok, kazanacaklarına odaklanarak doğru seçimler yaparlar."
Son düzenleme: