Maalesef, vicdanlı ve empati sahibi olan birinin çevresinde onun gibi insanlar yoksa dünya onun için cehenneme dönüşüyor. İnsanları alttan almaya başlıyorsun fakat bu sonsuza kadar sürmüyor, bir yerde patlıyorsun. Ben de bunun benzerini akrabalarımda yaşadım ve o günden beri ağzından çıkan lafları duymadan kimseye gereksiz saygı göstermiyorum. Saygı hak edene gösterilir, vasıfsız insana değil.
İnsanların benim hakkımda ne düşündüğünü umursamayı da ciddi anlamda bıraktım diyebilirim. Çünkü diğer insanlar; sen onları umursadığın kadar, düşündüğün kadar, değer verdiğin kadar seni umursamıyor. Bu tarz pişkin insanlar, söyledikleriyle karşısındakini üzüp üzmeyeceğini kestiremiyor. Bundan kurtulmanın tek yolu, aynı ortamlarda bulunmamak.
Kendi hayatında neredeyse bir şey başaramamış olanlar zaten tavsiye vermekten bir an olsun kaçınmazlar. Adamın söylediği cümlelere ve yaşayış tarzına bakıyorsun tamamen zıt. Aklı kısa olana uzun cevaplar vermemek gerekiyor. Bu durumla karşılaştığın ilk anda tepkini koyman gerekiyor. O sınırı bir kere aşan, bir kere daha aşacaktır. Bu günümüz ilişkilerinde de geçerli.
Kariyerinde başarılı olan ve maddi gücü ciddi anlamda yüksek olan bir akrabamı ziyaret ettiğimde, insanları gözümde ne kadar büyüttüğümü tekrardan fark etmiştim. Konuşma şekli ve verdiği tavsiyeleri, bir kıraathaneye oturup yaşlı bir amcadan da dinleyebilirdim o kadar vasat. Kendimi o an Martin Eden gibi hissetmiştim, o kitap da beni aşırı etkilemiştir. Okumadıysanız kesinlikle Jack London'ın Martin Eden eserini okuyun.
''Kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.''