Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Hayatını Düzene Sokmak İçin Neyi Bekliyorsun?

  • Konuyu başlatan gordon
  • Başlangıç tarihi
G

gordon

Misafir
Erkek Adam Telegram grubundan alıntıdır. Belki birileri okuyup doğru yolu görür.


Önsöz

Çoğunuz uyarılmaya, uyandırılmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Bir tokata, kafanızdan aşağı dökülecek bir kova soğuk suya... Tembellik ve ertelemekten kurtulmak için. G*tünüzün tutuşması için. Hepiniz aslında ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz, sadece harekete geçemeyecek kadar ılık g*tlüsünüz.

Aslında TRP ve tüm manosferde hayatınızı düzene sokmanız için gereken tüm tavsiyeler var. Ne yapmanız gerektiğini hepiniz gerçekten gayet iyi biliyorsunuz. Ama nasıl aksiyon alacağınızı bilmiyorsunuz. Nasıl yüzeceğinizi biliyorsunuz, ama kıyıdan uzaklaşmaktan, işin sonunda derine dalacak olmaktan ölesiye korkuyorsunuz.

İşte ben de tam olarak bu yüzden buradayım. Hedeflerinize yönelik aksiyon almadığınızı açıkça yüzünüze vurmak ve bu durumdan nasıl çıkacağınızı size göstermek için.

Giriş

Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Yapmanız gereken şeyleri yapmış olsaydınız şu an bambaşka bir hayata sahip olabilirdiniz. Sadece yapabileceklerinizi yapmış olsaydınız, her şey bambaşka olabilirdi. Gerçekten denemiş olsaydınız, mutlaka ilerleyecektiniz, aslında bunu siz de içten içe gayet iyi biliyorsunuz.

Aksiyon alır ve hedefinize istikrarlı bir şekilde yürürseniz, gelişimi görürsünüz. Hayatın kuralı bu. Hayatın çoğu alanında başarı elde etmek sanıldığı kadar zor değil. Başarının büyük bölümü başlamaktır. Sakin kafayla bunu sürdürür, yapmanız gerekeni yapar ve hedeflerinize yönelik istikrarlı şekilde çalışırsanız, başarının gelmesi o kadar da zor değildir.

Buna rağmen, ne yazık ki insanların ekseriyeti çalışmaya niyetli değil. Neden? Çünkü tembeliz. Korkağız. Yorgunuz. Başarısızlıktan korkuyoruz. Keyif bile almadığımız bir Netflix dizisini izlemeyi cesurca bir adım atıp bir şeyleri başarmayı denemeye yeğliyoruz. Değerli ve kısıtlı zamanımızı saçma sapan oyunları oynamakla harcıyoruz. İki saat daha fazla uyumayı, iki saat daha fazla çalışmaya tercih ediyoruz. Herifin tekinin aslında bizim s*kmek istediğimiz seksi p*rnocuyu çatır çatır s*kmesini izleyip zavallı gibi kendi elimizi s*kmeyi, sağlıklı ilişkiler geliştirip gerçek bir birliktelik yaşamaya tercih ediyoruz. Yalanı bırakın. Yaptığınız şey bu. Gerçekte herkesin yaptığı şey bu.

Ama herkes yapıyor diye sizin de yapmanız gerekmiyor. Diğerleri gibi yaşamayı bırakın ve özgürlüğünüzü elinize alın. Kendinize saygınız olsun. Hayatınızın sorumluluğunu alın. Hayatınızı diğer sosyal medya ve popülizm köleleri gibi yaşamayın, sınırlı ömrünüzü anlamsız sosyal medya akışlarında, basit hazlarda yitirmeyin.

Kişisel Gelişim Zırvaları

Çoğunuz sürekli analiz durumundasınız. İnternette sizi ilgilendirmeyen yüzlerce boş paylaşımı okuyor, esasen aynı saçma şeyleri söyleyen videoları defalarca izliyor, tüm o kişisel gelişim zırvalıklarında kendinizi kaybediyorsunuz. Tüm bunları yaparken de sanki aksiyon alıyormuş gibi, sanki sizi hedeflerinize ve daha güzel bir hayata yaklaştıracak eylemlerde bulunuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Arada bir sahte aydınlanmalar yaşıyorsunuz. Bu aydınlanmalar sayesinde de öğreniyor ve gelişiyor gibi hissedip kendinizi tatmin ediyorsunuz. Oysa aslında, yerinizde sayıyorsunuz.

"Kişisel gelişim mastürbasyondur." Lordumuz Tyler Durden'a bu altın değerinde sözü için minnettar olun. Aslında hiçbir şey değişmiyor ama siz gelişim sağlıyormuş gibi davranıyorsunuz. Siz g*tünü kaldırmaktan bile aciz, hiçbir şey yapmayan, sürekli yarın deyip her gününü aynı geçiren zavallılar... Başka bir deyişle, kendinizi bahaneler, sahte motivasyonlar ve sıfatlar ile sarmalamayı bırakın. Sonsuz aydınlanma döngüsünde debelenmeyi ve faydasız dış motivasyonlarla coşup coşup hiçbir şey yapmamayı da...

İçeri bakın. Gerçekten neyi istediğinize, hayattaki arzunuza ve bunu nasıl elde edeceğinize bakın. Kendinizi iyileştirmeyin. Kendinizi değiştirin.

Tembellik Vebası

İstesem, hedeflerinize yönelik yapabileceğiniz 10 şeyin listesini hemen şu an sayabilirsiniz. Çünkü ne yapılması gerektiğini biliyorsunuz. Kızlara yürümeniz, daha çok öğrenmeniz, spor yapmanız ve çalışmanız gerektiğini, daha çok okuyup kültürlü bir adam olmanız gerektiğini hepiniz gayet iyi biliyorsunuz.

Yapmak zorunda olduğunuz şeyleri biliyorsunuz. Bunları yaptığınız taktirde daha sağlam bir adam olacağınızı, çok daha iyi hissedeceğinizi, daha iyi bir hayata sahip olacağınızı içten içe hepiniz biliyorsunuz, ama yapmıyorsunuz! Sürekli bir erteleme ve tembellik ile oracıkta oturuyor, kendinize yarın ne yapacağınızı söylüyorsunuz. Yarın olduğunda, geç kalkıyor, *ok gibi hissediyorsunuz. Ve başka bir bahane daha. Yarına erteliyorsunuz. Bu böyle devam edip gidiyor.

Haftalar veya aylar sonra geri dönüp baktığınızda, zamanın geçtiğini ve tekrar gelmeyeceğini fark ediyorsunuz. Hedeflerinizden uzaktasınız. Artık denemenin bir anlamı kalmadı. Yapasınız yok. Kendinizi, boş kafanızı oyalayacak bir şeylere ihtiyacınız var. P*rno, oyunlar, sosyal medya ve diğer dikkat dağıtıcı şeylerden oluşan sürekli bir akış.

Bu öğrenilmiş çaresizliktir. Bilindik bir deneyde, bilim adamları iki grup köpeğe elektroşok verirler: bir grup bir kola bastığında bu şokları durdurabilirken diğeri durduramaz. Sonra, küçük bir bariyerden atlama şansı verildiğinde, kola basarak elektriği kesebilen grup hemen oradan kaçar. Elektriği kesemeyen grup oracıkta beklemeye ve şok dalgalarıyla acı çekmeye devam eder.

Aynı şey büyük depresyonlarda da geçerlidir. Sürekli başarısız olduğunuzda, bunun böyle devam edeceğini kabullenirsiniz ve bununla yaşamaya devam edersiniz. Aksiyon alıp hayatınızı değiştirme fırsatınız olsa bile, kaybetmiş bir şekilde kalmayı tercih eder ve kendi mutsuzluğunuzda boğulursunuz.

Muhtemelen yazdıklarım sana çok tanıdık geliyor. Bu hapishaneden nasıl kurtulacağını sana anlatacağım.

Başarısızlık Korkusu

%100 başarılı olacağınızı bilseniz, bir kıza yürümekten, iş kurmaktan ve spora başlamaktan bir an olsun tereddüt eder miydiniz? Elbette hayır. Son sürat işe koyulurdunuz. Kendinizi işe adamaktan korkuyorsunuz. P*rnoyu ve oyun oynamayı bırakacağınızı kendinize söylemek istemiyorsunuz. Yeni hayatınıza koyulmak istemiyorsunuz. Sonsuz erteleme döngüsünden çıkmaya niyetiniz yok. Bir şeylere başlamaya isteğiniz yok. Neden? Çünkü korkuyorsunuz. Başarısız olmaktan. Deneyip başarısız olmak istemiyorsunuz. Başarısız olacaksan denemenin ne manası var değil mi?

Şimdi beni dinleyin. Ö-le-cek-si-niz. Sadece bir hayatınız var. Potansiyelinizin altında geçirdiğiniz her saniye kayıp. Sonsuza kadar. Şuan olabileceğiniz en genç yaştasınız. Bunu bir düşünün. Başarısızlık korkusuna izin vermeye devam ederseniz, mutsuz bir hayat geçireceksiniz. Gömüleceksiniz, güçsüz düşeceksiniz, zayıf bir adam olacaksınız ve rakipleriniz bundan hoşnut olacak.

Bununla ne yapacağınızı düşünün. Bir karar verin. Kendinizden şüphe ettiren o seslere ve bunları mantıklı bir zemine oturtmaya çalışan tarafınıza izin vermeyin. Bir karara adanın. Bunu günlüğünüze yazın. Bir arkadaşınıza söyleyin. Değişimi başlatın. Tembelliğinizi, zavallılığınızı mantıklı bir zemine oturtmayı bırakın. Motivasyon videoları izlemeyi, yeni başlıkları okumayı ve her şeyin değişeceği o anı beklemekle geçirdiğiniz zamanları bırakın ve vakit kaybetmeden harekete geçmeniz gerektiğini görün.

Zaman geri gelmeyecek. Kafanızdaki seslere s*ktir çekin ve artık bir karar verin.

Küçük adımlarla başlayın. 30 saniyelik soğuk duşlar ile başlayın ve zamanla bir dakikaya çıkarın. Her gün yabancı biriyle konuşun, zamanla bunu ikiye çıkarın. Ve giderek artırın. Emeklemeden koşmaya çalışıp başarısız olunca yürümekten vazgeçmeyin.

Zamanla katlanacak şekilde ileri giden küçük adımlarla başlayın. Ne kadar üzerine giderseniz o kadar gelişimi göreceksiniz, ve bu daha çok devam etmenizi sağlayacak. Bu pozitif geribildirim döngüsü, ama bu sefer doğru yönde!

Aksiyon almazsanız, zaten başarısız olacaksınız. Başarısızlık korkusunu kendinizi ileri itmek için kullanın. Farkındalık kazanın ve bunu kabul edin. Ve ne olursa olsun, uygulayın.

Konfor Alanı

Evet, öğlene kadar uyumak, şu hızlı makarnalardan atıştırmak ve gün sonuna kadar 10 bölüm dizi izlemek zahmetsiz. Evet, tüm gün LoL yahut CS:GO oynamak ve akşama kadar sosyal medyada gezinmek de zahmet istemiyor.
Yaptığınız bu. Ve eğer bir şeyler yapmazsanız yaşamaya devam ettikçe bunu yapacaksınız.

Beyniniz, uzun süre devam ettirdiğinizde alışkanlıklarınıza ve rutinlerinize alışır.
Zamanla yaptığınız şey haline gelirsiniz. Ve en sonunda yaptığınız şeylerin küçük bir özetine dönüşmekten kaçamazsınız. Bu, seçtiğiniz yöndeki pozitif geribildirim döngüsüdür. Ama bu doğru yön değil. Bir ahmak gibi davrandığınız sürece gerçekten de bir ahmağa dönüşeceksiniz. Tıpkı kızlar için "ne söylediğine değil, ne yaptığına bak" dediğimiz gibi siz de yaptığınız şeysinizdir, söylediğiniz değil.

Büyük bir iş kuracağınızı söylüyorsunuz ama sabah yataktan çıkamıyorsunuz. Kazanova olacağınızı söylüyorsunuz ama durakta o gözlerinizin içine içine bakan kıza bile yürüyemiyorsunuz. Kendinizi kandırmaktan vazgeçin ve gerçeklikle yüzleşin.

Öyleyse, ne yapacaksınız?
Kendinizi zahmete, sıkıntıya, rahatsızlığa alıştırın. “Rahatsızlık ile rahat etmeyi öğrenin.”

Sadece canınızın istediği şeyleri yaparak hayatta bir yerlere gelemezsiniz. Rahatsızlığı sevin ve bunun heyecanını kabullenin. Pişmanlığın acısı disiplinsizliğin acısından daha kötüdür. Ve ironik olarak, kendinizi rahatsız durumlara ittikçe hayatınızın çok daha iyileştiğini göreceksiniz, hayal ettiğinizden bile çok.

Kendinizi nasıl alıştırabilirsiniz? Her sabah soğuk duş alın. Bir gece yerde yatın. Kalabalıkta dans edin. Kendinizi risk almaya zorlayın. Korkularınızla yüzleşin ve kendinizi, ustalığa giden en hızlı yola, rahatsız durumlara sürükleyin. Beyninizi yeni durumlar için heyecan duymaya alıştırın.

“Sizi mükemmelliğe en hızlı ulaştıran canavar, acıdır.” – Meister Eckhart

Başarılı insanlar rahatsızlığı sever. Meydan okumaları severler. Rahatlık onları boğar. Onları yolda tutan rahatsızlık hissinin ta kendisidir.

Konfor alanınız gerçekten de konforlu değil. Potansiyelinizi harcadığınız, sabit bir erteleme alanı. Hazırdaki rahatınızdan olma korkunuzdan bir yere kıpırdayamadığınız yer. Oysa hayattaki tüm gelişim, acı çekmekten gelir.

Erteleme

Ortalama bir insan günde 8-10 saat arası uyur. Oyunlar, Netflix, p*rno, anlamsız ve sonsuz sosyal medya akışları, kolay dopamin, vesaire. Ne olduğu önemsiz. Tüm ertelemeler aynı kökten doğar: daha zamanınızın olduğu yanılgısından.

Son bir saatiniz kaldığında, o işi bitireceksiniz. Bar on dakika içinde kapanacaksa, bir an önce kıza yürüyeceksiniz. Ölümcül bir hastalığınız varsa ve sayılı gününüz kaldıysa, televizyondaki aptalca yapımları izlemeyecek, Instagram keşfetinde sabahı akşam etmeyeceksiniz.

Bitiş noktası olduğunda, işe koyulursunuz. Parkinson yasası, dramatik olarak, üretkenliğinizi artırır: “Parkinson Yasası bir işe ayrılan kaynakların bir kez belirlenmesinin, bu kaynakların gerek olsun olmasın, kullanılacağı anlamına gelmesidir.”

Başka bir deyişle, işi tamamlamak için ne kadar zamanınız olursa, hepsini kullanacaksınız. İşi bitirmek için üç haftanız varsa, muhtemelen ilk iki hafta oyalanacaksınız ve işi son haftanın son günlerinde bitireceksiniz. İki saat verilirse, hemen başlayacaksınız. Biz böyle çalışıyoruz. Yarın yapacağınızı düşünüyorsunuz. Hep böyle yaptınız. Ve ne zaman sözünüzde durdunuz?

“En büyük yaşam engeli, yarına dayanıp bugünü tüketen beklentidir. Talihin kontrolündekine güvenip kendi kontrolündekini terk ediyorsun.” -Seneca

Geleceğe güvenmeyin. Gelecekte olmasını bekleyerek adım almayı geciktirmeyin. Sadece bugününüz var. Daha sonra zamanınız olacağını söyleyen tuzağa düşmeyin.

Hedeflerinizi yazın. Bunu daha ne kadar vurgulayabilirim bilmiyorum. Hedeflerinizi yazmanın, gerçekleştirme olasılığınızı artıracağı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Detaylarıyla yazın. Hedefleriniz hakkında günlük tutun. Her sabah veya akşam.

Pozitif geribildirim yaratın. Yapılacaklar listesi hazırlayın. Listedekilerin yanına yapıldı anlamına gelen o tiki atmak kadar iyi hissettirecek nadir şey var. Görev yerine getirildi. Gün sonunda tüm listenin yanında tik olması kadar mutlu edecek çok az şey var. Kağıdı buruşturup basket atabilirsiniz.

Bitiş zamanı ayarlayın. Sınırsız zamanınız yok. Hedeflere zamanlama ayarlamak size fayda sağlar. Hedefe yürümenizi sağlar. Belirli bir zaman koyun. Gerçekleşebilecek ölçülerde olsun. Yanlış ölçülerle kendinizi yenilgiye uğratmayın. Ama kendinize karşı yumuşak da olmayın. Hedeflerinizde ciddi değilseniz, başaramayacaksınız.

Gerçeğe Uyan

Şunu hayal edin: “Bitirme tezini yazıyorsun, saat akşam 5, bu gece bitirmen gerek ve daha yazman gereken 30 sayfa var. Tüm gece masanda oturuyorsun, aşırı yorgun ve patlayacak gibisin. Tek yapmak istediğin yatağa geçip uyumak ama gece boyu çalışman gerekiyor. Bunu nasıl yapacağım diye düşünüyorsun. Yapmak zorundasın. Bitirme tezini bitirmek için son şansın. Ne kadar kötü hissetsen de bütün gece bunu yapmak zorundasın çünkü bitiremezsen mezun olamayacaksın ve her şey uzayacak. Gayet iyi biliyoruz ki ne yapıp edip o tezi o gece bitireceksin.

Mezuniyetten sonraki 6 ay için, sabah 5’te kalkmak, haftada 4 gün spor yapmak, kendi işini kurmak ve 10 kilo verme hedeflerin var. Ama tabi ki yine o lanetli döngü başlar. Başarısızlıktan korkarsın. Rutinlerini aksatırsın. Konfor alanına dönersin. Davranışsal alışkanlıkların seni yönetmeye başlar. Altı ay geçer ve hedeflerine yaklaşmak yerine, bir bakmışsın ki, uzaklaşmışsın.

Başarısızlıklarının bir sonucu olarak, *oktan bir kariyerin var, çekici bulmadığın bir kadınla evlisin, finansal durumların kötü, varoluşsal kaygıların var ve depresyondasın. Hayatın tepe taklak oldu ve intiharı düşünüyorsun. Etrafındaki her şey yıkılıyor, arkadaşların ve ailen seni terk ediyorlar, tüm bunlardan uzaklaşmak için uyuşturucuya başladın. Kısa sürede, yüksek dozdan gidiyorsun.”

Bitirme tezi örneğinde, başarısızlık bir seçenek değildi. Bir işiniz olduğunda başarısızlık bir seçenek değildir. Patronunuz sizden 2 sayfalık bir finansal durum raporu isterse ve bunun için 2 saatiniz varsa, bunu hemen yaparsınız. Prim alma fırsatını kaçırmazsınız, değil mi?

Öyleyse konu kendi hedeflerinize gelince neden başarısızlık ihtimalini düşünüyorsunuz? Neden toplumun dayattığı hedefler kendinizinkinden önemli? Derse zamanında girmek neden spora zamanında başlamaktan daha önemli? 9-5 çalıştığın işte masanızda oturabiliyorsunuz da hedefleriniz için çalışırken neden g*tünüz yer tutmuyor? Neden bir makalenin son tarihi sizin kendi yaşamınızın son tarihinden önemli?

G*tünü kaldırıp işine odaklanmak için hala neyi bekliyorsun?

Son Sınır

Hayatın ne kadar daha sürecek? Şanslıysan 80 yıl yaşarsın. Bilemezsiniz, belki birkaç günün kaldı, belki de daha yolun başındasın. Aslında bu tamamen önemsiz. Önemli olan sadece şu an. Başka bir hayatın olmayacak. Elindeki her şey şu an. Ve bunu fütursuzca harcıyorsun.

Milyar yıllar süren atomik çarpışmalar ve mutasyonlar sonucu işte buradasın ve bu hayatı sosyal medya ve oyunlarla harcıyorsun. Ahirete inanıp inanmaman önemsiz, yaşadığın hayatın burada tek şansın olduğunu biliyorsun.

“Bir saatini boşa harcayan bir adam, yaşamanın değerini anlamamıştır.” – Charles Darwin

Bir daha asla bu yaşta olmayacaksın, asla. Hayatının herhangi bir dakikasını, sadece bir kere yaşayabileceksin. Kendi ölümlülüğümüzün ve bilincimizin kıymetini anlayabilen tek canlıyız ve buna rağmen üzerine hiç düşünülmemiş, haz odaklı, hayvanvari bir yaşam sürüyoruz.

Hiçbiriniz hayatın gerçekten ne kadar kısa olduğunu anlamıyorsunuz. Bunun buradaki tek şansınızın olduğunu da hakeza öyle, anladığınızı sanıyorsunuz fakat sadece okuyup geçiyorsunuz. Sadece bir kez çocukluk yaşarsınız. Yirmili yaşlarınız için sadece bir şansınız vardır. Bugünü bir daha hiç yaşayamayacaksınız. Bu böyle gider. İkinci şans, geri sarma ve yineleme yok. Zamanın geri dönüşü yok. Oturun ve bunun üzerine düşünün.

Tek yöne giden bir trendesiniz, hayatınızın sonuna kadar. Bir gün sizin ve sevdiğiniz herkesin öleceğini anladığınızı düşünüyorsunuz, tek bir hayatımızın olduğunu bildiğinizi sanıyorsunuz, doğru mu? Hayır. Bir parçasını bile anlamadınız.

Eğer gerçekten varlığınızın değerini, hayatın kısalığını anlamış ve içselleştirmiş olsaydınız, bugününüzü yine de böyle geçirir miydiniz? Bırakın ölüm korkunuz ve ömrünüzün kısalığına dair sarsıcı tablo sizi hayal bile edemeyeceğiniz kadar yükseklere çıkarsın. Sonsuz vaktiniz varmış gibi yaşamaya daha ne kadar devam edeceksiniz? Oysa yarın demeyi bırakıp bugün başlasanız, ne kaybedersiniz?

Son

Umarım kafanızda bir şeyleri ateşlemişimdir. Hiç adım atmadan ilerlemek istediğinizi, sürekli dış faktörleri suçlayıp aslında hiçbir şey yapmadığınızı idrak etmelisiniz. Başarıyla, çalışmaya, acı çekmeye ve disipline deyim yerindeyse takıntılı hale gelmeniz gerekiyor. Yoksa bir baltaya sap olamadan, hiç yaşamamış gibi geberip gideceksiniz.

Motivasyonun zamanla kırıldığını, bir saçmalıktan ibaret olduğunu düşünüyorsanız, motivasyon kavramını yanlış anlamışsınız demektir. İnsanlar motivasyonu yanlış anlıyorlar. Motivasyon, her daim damarlarınızda enerji ve canlılık akışını sağlayan bir iksir değildir. Motivasyon, sabahları dünyanın tepesinde hissetmek, yolunuza çıkan her şeyi ezmeye hazır hissetmek anlamına da gelmez. Motivasyon her zaman gorillerle savaşmak istemenizi sağlamaz. Gökdelenlere tırmanma isteği vermez, zaten motivasyon kendinizi iyi hissetmek anlamına da gelmez.

Motivasyon, bir şey ne kadar zor olursa olsun yapmanız gerektiğini biliyorsanız onu ne olursa olsun yapmanızdır. Yorgunken, hastayken, mutsuzken... Sadece yaparsınız. Motivasyonsuz bir şey olmaz.

“Disiplin” ise kendinizi kötü hissederken de sahip olduğunuz motivasyonunuzdur.“

Motivasyon gelip geçici bir duygu değildir. Bir farkındalık ve benliğinizden gelen itici güçtür. Sonuçları ne olursa olsun, ne kadar zor olsa da muhakkak bir şeyler başarmalısınız. Hayat zor. Kimse bunun aksini iddia etmiyor. Ama şimdi hayatın sizi kontrol etmesine izin vermeyip kendinizin, düşünceleriniz ve duygularınızın efendisi olma zamanı.

“Kaderimin efendisi, ruhumun kaptanıyım.” – William Ernest Henley

Sızlanabilirsiniz, kurbanı oynayabilirsiniz, ne kadar şanssız olduğunuza ağlayabilirsiniz. İsterseniz buna devam edin. Ama bununla hiçbir şey değişmeyecek, acınası hayatınız devam edecek. Sonsuza kadar. Mezar taşınızda bir tarihten diğer bir tarihe, arasında sadece kısa bir çizgi. Potansiyelini harcamış ve kendisi için hiçbir şey yapmamış milyonlarca insandan biri.

Her şey sizinle ilgili. Hayatınızı siz hariç kimse değiştiremez. Hiçbir kitap, yazı, alıntı, video veya felsefe. Hiçbiri hayatınızı değiştiremez, sadece ve sadece siz, siz değiştirebilirsiniz bu gidişatı. Geri kalan her şey yalnızca bu zorlu yolda ilerlemeniz için kullanabileceğiniz araçlardan ibaret. Fakat günün sonunda adım atacak yine sizsiniz, acı çekecek sizsiniz.

Her halükârda acı çekeceksiniz. Bugün sporda ağırlık kaldırırken acı çekmediğiniz her saniye, tüm ömrünüz boyunca öyle ya da böyle burnunuzdan fitil fitil gelecek. Yeterince iyi olmadığınız her gün, potansiyelinizden feragât ettiğiniz her dakika, boşa harcadığınız her saniye öyle veya böyle gelecekte size daha büyük acılar olarak dönecek. Acıdan kaçmak mümkün değil. Yalnızca bile isteye ateşe basmaktan kaçınabilirsiniz. Fakat ayaklarınızın yanmasına mani olamazsınız. O halde, her koşulda acı çekeceksek, neden gelişimin ve ilerlemenin verdiği haz dolu acıyı, pişmanlıkların ve hayal kırıklıklarının getirdiği hiç denememiş olmanın buruk ve iç sızlatan acısına tercih etmiyorsunuz?

Ölümlüsünüz, her geçen an ölüme yaklaşıyorsunuz.

Zamanınızı bir sersem gibi ne yapacağını şaşırmış halde yarı bilinçsiz sağda solda harcamayı bırakın, uyanın.

Hayal ettiğiniz hayatı yaşamak için, olmak istediğiniz kişi olmak için daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Kaç bugününüzü daha, o asla gelmeyen yarınlar için heba edeceksiniz?

Kaç kere daha “keşke deneseydim, keşke daha çok çalışsaydım” diyeceksiniz?

Adım atacak mısınız, yoksa yine pes mi edeceksiniz?

Uyanın, fark edin, çabalayın ve gelişin.

Yarın değil, bugün.

Okuduktan sonra izlersiniz.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:

cvehileyle

Jüpiter Yolcusu
Katılım
17 May 2022
Mesajlar
483
Tepki puanı
243
Puanları
76
Eğer düzene girmek istiyorsan ve doğru şeyler yapıyorsan neden düzene girmiyorsun? Bir yerde hata yapmıyorsan ve istiyorsan neden olmuyor?
 

Ugr

Yeni Fapstronot
Katılım
7 May 2022
Mesajlar
33
Tepki puanı
27
Puanları
19
gerçekten şu yazı çok işime yaradı saol anonim adam :]
 
M

mete

Misafir
Erkek Adam Telegram grubundan alıntıdır. Belki birileri okuyup doğru yolu görür.


Önsöz

Çoğunuz uyarılmaya, uyandırılmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Bir tokata, kafanızdan aşağı dökülecek bir kova soğuk suya... Tembellik ve ertelemekten kurtulmak için. G*tünüzün tutuşması için. Hepiniz aslında ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz, sadece harekete geçemeyecek kadar ılık g*tlüsünüz.

Aslında TRP ve tüm manosferde hayatınızı düzene sokmanız için gereken tüm tavsiyeler var. Ne yapmanız gerektiğini hepiniz gerçekten gayet iyi biliyorsunuz. Ama nasıl aksiyon alacağınızı bilmiyorsunuz. Nasıl yüzeceğinizi biliyorsunuz, ama kıyıdan uzaklaşmaktan, işin sonunda derine dalacak olmaktan ölesiye korkuyorsunuz.

İşte ben de tam olarak bu yüzden buradayım. Hedeflerinize yönelik aksiyon almadığınızı açıkça yüzünüze vurmak ve bu durumdan nasıl çıkacağınızı size göstermek için.

Giriş

Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Yapmanız gereken şeyleri yapmış olsaydınız şu an bambaşka bir hayata sahip olabilirdiniz. Sadece yapabileceklerinizi yapmış olsaydınız, her şey bambaşka olabilirdi. Gerçekten denemiş olsaydınız, mutlaka ilerleyecektiniz, aslında bunu siz de içten içe gayet iyi biliyorsunuz.

Aksiyon alır ve hedefinize istikrarlı bir şekilde yürürseniz, gelişimi görürsünüz. Hayatın kuralı bu. Hayatın çoğu alanında başarı elde etmek sanıldığı kadar zor değil. Başarının büyük bölümü başlamaktır. Sakin kafayla bunu sürdürür, yapmanız gerekeni yapar ve hedeflerinize yönelik istikrarlı şekilde çalışırsanız, başarının gelmesi o kadar da zor değildir.

Buna rağmen, ne yazık ki insanların ekseriyeti çalışmaya niyetli değil. Neden? Çünkü tembeliz. Korkağız. Yorgunuz. Başarısızlıktan korkuyoruz. Keyif bile almadığımız bir Netflix dizisini izlemeyi cesurca bir adım atıp bir şeyleri başarmayı denemeye yeğliyoruz. Değerli ve kısıtlı zamanımızı saçma sapan oyunları oynamakla harcıyoruz. İki saat daha fazla uyumayı, iki saat daha fazla çalışmaya tercih ediyoruz. Herifin tekinin aslında bizim s*kmek istediğimiz seksi p*rnocuyu çatır çatır s*kmesini izleyip zavallı gibi kendi elimizi s*kmeyi, sağlıklı ilişkiler geliştirip gerçek bir birliktelik yaşamaya tercih ediyoruz. Yalanı bırakın. Yaptığınız şey bu. Gerçekte herkesin yaptığı şey bu.

Ama herkes yapıyor diye sizin de yapmanız gerekmiyor. Diğerleri gibi yaşamayı bırakın ve özgürlüğünüzü elinize alın. Kendinize saygınız olsun. Hayatınızın sorumluluğunu alın. Hayatınızı diğer sosyal medya ve popülizm köleleri gibi yaşamayın, sınırlı ömrünüzü anlamsız sosyal medya akışlarında, basit hazlarda yitirmeyin.

Kişisel Gelişim Zırvaları

Çoğunuz sürekli analiz durumundasınız. İnternette sizi ilgilendirmeyen yüzlerce boş paylaşımı okuyor, esasen aynı saçma şeyleri söyleyen videoları defalarca izliyor, tüm o kişisel gelişim zırvalıklarında kendinizi kaybediyorsunuz. Tüm bunları yaparken de sanki aksiyon alıyormuş gibi, sanki sizi hedeflerinize ve daha güzel bir hayata yaklaştıracak eylemlerde bulunuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Arada bir sahte aydınlanmalar yaşıyorsunuz. Bu aydınlanmalar sayesinde de öğreniyor ve gelişiyor gibi hissedip kendinizi tatmin ediyorsunuz. Oysa aslında, yerinizde sayıyorsunuz.

"Kişisel gelişim mastürbasyondur." Lordumuz Tyler Durden'a bu altın değerinde sözü için minnettar olun. Aslında hiçbir şey değişmiyor ama siz gelişim sağlıyormuş gibi davranıyorsunuz. Siz g*tünü kaldırmaktan bile aciz, hiçbir şey yapmayan, sürekli yarın deyip her gününü aynı geçiren zavallılar... Başka bir deyişle, kendinizi bahaneler, sahte motivasyonlar ve sıfatlar ile sarmalamayı bırakın. Sonsuz aydınlanma döngüsünde debelenmeyi ve faydasız dış motivasyonlarla coşup coşup hiçbir şey yapmamayı da...

İçeri bakın. Gerçekten neyi istediğinize, hayattaki arzunuza ve bunu nasıl elde edeceğinize bakın. Kendinizi iyileştirmeyin. Kendinizi değiştirin.

Tembellik Vebası

İstesem, hedeflerinize yönelik yapabileceğiniz 10 şeyin listesini hemen şu an sayabilirsiniz. Çünkü ne yapılması gerektiğini biliyorsunuz. Kızlara yürümeniz, daha çok öğrenmeniz, spor yapmanız ve çalışmanız gerektiğini, daha çok okuyup kültürlü bir adam olmanız gerektiğini hepiniz gayet iyi biliyorsunuz.

Yapmak zorunda olduğunuz şeyleri biliyorsunuz. Bunları yaptığınız taktirde daha sağlam bir adam olacağınızı, çok daha iyi hissedeceğinizi, daha iyi bir hayata sahip olacağınızı içten içe hepiniz biliyorsunuz, ama yapmıyorsunuz! Sürekli bir erteleme ve tembellik ile oracıkta oturuyor, kendinize yarın ne yapacağınızı söylüyorsunuz. Yarın olduğunda, geç kalkıyor, *ok gibi hissediyorsunuz. Ve başka bir bahane daha. Yarına erteliyorsunuz. Bu böyle devam edip gidiyor.

Haftalar veya aylar sonra geri dönüp baktığınızda, zamanın geçtiğini ve tekrar gelmeyeceğini fark ediyorsunuz. Hedeflerinizden uzaktasınız. Artık denemenin bir anlamı kalmadı. Yapasınız yok. Kendinizi, boş kafanızı oyalayacak bir şeylere ihtiyacınız var. P*rno, oyunlar, sosyal medya ve diğer dikkat dağıtıcı şeylerden oluşan sürekli bir akış.

Bu öğrenilmiş çaresizliktir. Bilindik bir deneyde, bilim adamları iki grup köpeğe elektroşok verirler: bir grup bir kola bastığında bu şokları durdurabilirken diğeri durduramaz. Sonra, küçük bir bariyerden atlama şansı verildiğinde, kola basarak elektriği kesebilen grup hemen oradan kaçar. Elektriği kesemeyen grup oracıkta beklemeye ve şok dalgalarıyla acı çekmeye devam eder.

Aynı şey büyük depresyonlarda da geçerlidir. Sürekli başarısız olduğunuzda, bunun böyle devam edeceğini kabullenirsiniz ve bununla yaşamaya devam edersiniz. Aksiyon alıp hayatınızı değiştirme fırsatınız olsa bile, kaybetmiş bir şekilde kalmayı tercih eder ve kendi mutsuzluğunuzda boğulursunuz.

Muhtemelen yazdıklarım sana çok tanıdık geliyor. Bu hapishaneden nasıl kurtulacağını sana anlatacağım.

Başarısızlık Korkusu

%100 başarılı olacağınızı bilseniz, bir kıza yürümekten, iş kurmaktan ve spora başlamaktan bir an olsun tereddüt eder miydiniz? Elbette hayır. Son sürat işe koyulurdunuz. Kendinizi işe adamaktan korkuyorsunuz. P*rnoyu ve oyun oynamayı bırakacağınızı kendinize söylemek istemiyorsunuz. Yeni hayatınıza koyulmak istemiyorsunuz. Sonsuz erteleme döngüsünden çıkmaya niyetiniz yok. Bir şeylere başlamaya isteğiniz yok. Neden? Çünkü korkuyorsunuz. Başarısız olmaktan. Deneyip başarısız olmak istemiyorsunuz. Başarısız olacaksan denemenin ne manası var değil mi?

Şimdi beni dinleyin. Ö-le-cek-si-niz. Sadece bir hayatınız var. Potansiyelinizin altında geçirdiğiniz her saniye kayıp. Sonsuza kadar. Şuan olabileceğiniz en genç yaştasınız. Bunu bir düşünün. Başarısızlık korkusuna izin vermeye devam ederseniz, mutsuz bir hayat geçireceksiniz. Gömüleceksiniz, güçsüz düşeceksiniz, zayıf bir adam olacaksınız ve rakipleriniz bundan hoşnut olacak.

Bununla ne yapacağınızı düşünün. Bir karar verin. Kendinizden şüphe ettiren o seslere ve bunları mantıklı bir zemine oturtmaya çalışan tarafınıza izin vermeyin. Bir karara adanın. Bunu günlüğünüze yazın. Bir arkadaşınıza söyleyin. Değişimi başlatın. Tembelliğinizi, zavallılığınızı mantıklı bir zemine oturtmayı bırakın. Motivasyon videoları izlemeyi, yeni başlıkları okumayı ve her şeyin değişeceği o anı beklemekle geçirdiğiniz zamanları bırakın ve vakit kaybetmeden harekete geçmeniz gerektiğini görün.

Zaman geri gelmeyecek. Kafanızdaki seslere s*ktir çekin ve artık bir karar verin.

Küçük adımlarla başlayın. 30 saniyelik soğuk duşlar ile başlayın ve zamanla bir dakikaya çıkarın. Her gün yabancı biriyle konuşun, zamanla bunu ikiye çıkarın. Ve giderek artırın. Emeklemeden koşmaya çalışıp başarısız olunca yürümekten vazgeçmeyin.

Zamanla katlanacak şekilde ileri giden küçük adımlarla başlayın. Ne kadar üzerine giderseniz o kadar gelişimi göreceksiniz, ve bu daha çok devam etmenizi sağlayacak. Bu pozitif geribildirim döngüsü, ama bu sefer doğru yönde!

Aksiyon almazsanız, zaten başarısız olacaksınız. Başarısızlık korkusunu kendinizi ileri itmek için kullanın. Farkındalık kazanın ve bunu kabul edin. Ve ne olursa olsun, uygulayın.

Konfor Alanı

Evet, öğlene kadar uyumak, şu hızlı makarnalardan atıştırmak ve gün sonuna kadar 10 bölüm dizi izlemek zahmetsiz. Evet, tüm gün LoL yahut CS:GO oynamak ve akşama kadar sosyal medyada gezinmek de zahmet istemiyor.
Yaptığınız bu. Ve eğer bir şeyler yapmazsanız yaşamaya devam ettikçe bunu yapacaksınız.

Beyniniz, uzun süre devam ettirdiğinizde alışkanlıklarınıza ve rutinlerinize alışır.
Zamanla yaptığınız şey haline gelirsiniz. Ve en sonunda yaptığınız şeylerin küçük bir özetine dönüşmekten kaçamazsınız. Bu, seçtiğiniz yöndeki pozitif geribildirim döngüsüdür. Ama bu doğru yön değil. Bir ahmak gibi davrandığınız sürece gerçekten de bir ahmağa dönüşeceksiniz. Tıpkı kızlar için "ne söylediğine değil, ne yaptığına bak" dediğimiz gibi siz de yaptığınız şeysinizdir, söylediğiniz değil.

Büyük bir iş kuracağınızı söylüyorsunuz ama sabah yataktan çıkamıyorsunuz. Kazanova olacağınızı söylüyorsunuz ama durakta o gözlerinizin içine içine bakan kıza bile yürüyemiyorsunuz. Kendinizi kandırmaktan vazgeçin ve gerçeklikle yüzleşin.

Öyleyse, ne yapacaksınız?
Kendinizi zahmete, sıkıntıya, rahatsızlığa alıştırın. “Rahatsızlık ile rahat etmeyi öğrenin.”

Sadece canınızın istediği şeyleri yaparak hayatta bir yerlere gelemezsiniz. Rahatsızlığı sevin ve bunun heyecanını kabullenin. Pişmanlığın acısı disiplinsizliğin acısından daha kötüdür. Ve ironik olarak, kendinizi rahatsız durumlara ittikçe hayatınızın çok daha iyileştiğini göreceksiniz, hayal ettiğinizden bile çok.

Kendinizi nasıl alıştırabilirsiniz? Her sabah soğuk duş alın. Bir gece yerde yatın. Kalabalıkta dans edin. Kendinizi risk almaya zorlayın. Korkularınızla yüzleşin ve kendinizi, ustalığa giden en hızlı yola, rahatsız durumlara sürükleyin. Beyninizi yeni durumlar için heyecan duymaya alıştırın.



Başarılı insanlar rahatsızlığı sever. Meydan okumaları severler. Rahatlık onları boğar. Onları yolda tutan rahatsızlık hissinin ta kendisidir.

Konfor alanınız gerçekten de konforlu değil. Potansiyelinizi harcadığınız, sabit bir erteleme alanı. Hazırdaki rahatınızdan olma korkunuzdan bir yere kıpırdayamadığınız yer. Oysa hayattaki tüm gelişim, acı çekmekten gelir.

Erteleme

Ortalama bir insan günde 8-10 saat arası uyur. Oyunlar, Netflix, p*rno, anlamsız ve sonsuz sosyal medya akışları, kolay dopamin, vesaire. Ne olduğu önemsiz. Tüm ertelemeler aynı kökten doğar: daha zamanınızın olduğu yanılgısından.

Son bir saatiniz kaldığında, o işi bitireceksiniz. Bar on dakika içinde kapanacaksa, bir an önce kıza yürüyeceksiniz. Ölümcül bir hastalığınız varsa ve sayılı gününüz kaldıysa, televizyondaki aptalca yapımları izlemeyecek, Instagram keşfetinde sabahı akşam etmeyeceksiniz.

Bitiş noktası olduğunda, işe koyulursunuz. Parkinson yasası, dramatik olarak, üretkenliğinizi artırır: “Parkinson Yasası bir işe ayrılan kaynakların bir kez belirlenmesinin, bu kaynakların gerek olsun olmasın, kullanılacağı anlamına gelmesidir.”

Başka bir deyişle, işi tamamlamak için ne kadar zamanınız olursa, hepsini kullanacaksınız. İşi bitirmek için üç haftanız varsa, muhtemelen ilk iki hafta oyalanacaksınız ve işi son haftanın son günlerinde bitireceksiniz. İki saat verilirse, hemen başlayacaksınız. Biz böyle çalışıyoruz. Yarın yapacağınızı düşünüyorsunuz. Hep böyle yaptınız. Ve ne zaman sözünüzde durdunuz?



Geleceğe güvenmeyin. Gelecekte olmasını bekleyerek adım almayı geciktirmeyin. Sadece bugününüz var. Daha sonra zamanınız olacağını söyleyen tuzağa düşmeyin.

Hedeflerinizi yazın. Bunu daha ne kadar vurgulayabilirim bilmiyorum. Hedeflerinizi yazmanın, gerçekleştirme olasılığınızı artıracağı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Detaylarıyla yazın. Hedefleriniz hakkında günlük tutun. Her sabah veya akşam.

Pozitif geribildirim yaratın. Yapılacaklar listesi hazırlayın. Listedekilerin yanına yapıldı anlamına gelen o tiki atmak kadar iyi hissettirecek nadir şey var. Görev yerine getirildi. Gün sonunda tüm listenin yanında tik olması kadar mutlu edecek çok az şey var. Kağıdı buruşturup basket atabilirsiniz.

Bitiş zamanı ayarlayın. Sınırsız zamanınız yok. Hedeflere zamanlama ayarlamak size fayda sağlar. Hedefe yürümenizi sağlar. Belirli bir zaman koyun. Gerçekleşebilecek ölçülerde olsun. Yanlış ölçülerle kendinizi yenilgiye uğratmayın. Ama kendinize karşı yumuşak da olmayın. Hedeflerinizde ciddi değilseniz, başaramayacaksınız.

Gerçeğe Uyan

Şunu hayal edin: “Bitirme tezini yazıyorsun, saat akşam 5, bu gece bitirmen gerek ve daha yazman gereken 30 sayfa var. Tüm gece masanda oturuyorsun, aşırı yorgun ve patlayacak gibisin. Tek yapmak istediğin yatağa geçip uyumak ama gece boyu çalışman gerekiyor. Bunu nasıl yapacağım diye düşünüyorsun. Yapmak zorundasın. Bitirme tezini bitirmek için son şansın. Ne kadar kötü hissetsen de bütün gece bunu yapmak zorundasın çünkü bitiremezsen mezun olamayacaksın ve her şey uzayacak. Gayet iyi biliyoruz ki ne yapıp edip o tezi o gece bitireceksin.

Mezuniyetten sonraki 6 ay için, sabah 5’te kalkmak, haftada 4 gün spor yapmak, kendi işini kurmak ve 10 kilo verme hedeflerin var. Ama tabi ki yine o lanetli döngü başlar. Başarısızlıktan korkarsın. Rutinlerini aksatırsın. Konfor alanına dönersin. Davranışsal alışkanlıkların seni yönetmeye başlar. Altı ay geçer ve hedeflerine yaklaşmak yerine, bir bakmışsın ki, uzaklaşmışsın.

Başarısızlıklarının bir sonucu olarak, *oktan bir kariyerin var, çekici bulmadığın bir kadınla evlisin, finansal durumların kötü, varoluşsal kaygıların var ve depresyondasın. Hayatın tepe taklak oldu ve intiharı düşünüyorsun. Etrafındaki her şey yıkılıyor, arkadaşların ve ailen seni terk ediyorlar, tüm bunlardan uzaklaşmak için uyuşturucuya başladın. Kısa sürede, yüksek dozdan gidiyorsun.”

Bitirme tezi örneğinde, başarısızlık bir seçenek değildi. Bir işiniz olduğunda başarısızlık bir seçenek değildir. Patronunuz sizden 2 sayfalık bir finansal durum raporu isterse ve bunun için 2 saatiniz varsa, bunu hemen yaparsınız. Prim alma fırsatını kaçırmazsınız, değil mi?

Öyleyse konu kendi hedeflerinize gelince neden başarısızlık ihtimalini düşünüyorsunuz? Neden toplumun dayattığı hedefler kendinizinkinden önemli? Derse zamanında girmek neden spora zamanında başlamaktan daha önemli? 9-5 çalıştığın işte masanızda oturabiliyorsunuz da hedefleriniz için çalışırken neden g*tünüz yer tutmuyor? Neden bir makalenin son tarihi sizin kendi yaşamınızın son tarihinden önemli?

G*tünü kaldırıp işine odaklanmak için hala neyi bekliyorsun?

Son Sınır

Hayatın ne kadar daha sürecek? Şanslıysan 80 yıl yaşarsın. Bilemezsiniz, belki birkaç günün kaldı, belki de daha yolun başındasın. Aslında bu tamamen önemsiz. Önemli olan sadece şu an. Başka bir hayatın olmayacak. Elindeki her şey şu an. Ve bunu fütursuzca harcıyorsun.

Milyar yıllar süren atomik çarpışmalar ve mutasyonlar sonucu işte buradasın ve bu hayatı sosyal medya ve oyunlarla harcıyorsun. Ahirete inanıp inanmaman önemsiz, yaşadığın hayatın burada tek şansın olduğunu biliyorsun.



Bir daha asla bu yaşta olmayacaksın, asla. Hayatının herhangi bir dakikasını, sadece bir kere yaşayabileceksin. Kendi ölümlülüğümüzün ve bilincimizin kıymetini anlayabilen tek canlıyız ve buna rağmen üzerine hiç düşünülmemiş, haz odaklı, hayvanvari bir yaşam sürüyoruz.

Hiçbiriniz hayatın gerçekten ne kadar kısa olduğunu anlamıyorsunuz. Bunun buradaki tek şansınızın olduğunu da hakeza öyle, anladığınızı sanıyorsunuz fakat sadece okuyup geçiyorsunuz. Sadece bir kez çocukluk yaşarsınız. Yirmili yaşlarınız için sadece bir şansınız vardır. Bugünü bir daha hiç yaşayamayacaksınız. Bu böyle gider. İkinci şans, geri sarma ve yineleme yok. Zamanın geri dönüşü yok. Oturun ve bunun üzerine düşünün.

Tek yöne giden bir trendesiniz, hayatınızın sonuna kadar. Bir gün sizin ve sevdiğiniz herkesin öleceğini anladığınızı düşünüyorsunuz, tek bir hayatımızın olduğunu bildiğinizi sanıyorsunuz, doğru mu? Hayır. Bir parçasını bile anlamadınız.

Eğer gerçekten varlığınızın değerini, hayatın kısalığını anlamış ve içselleştirmiş olsaydınız, bugününüzü yine de böyle geçirir miydiniz? Bırakın ölüm korkunuz ve ömrünüzün kısalığına dair sarsıcı tablo sizi hayal bile edemeyeceğiniz kadar yükseklere çıkarsın. Sonsuz vaktiniz varmış gibi yaşamaya daha ne kadar devam edeceksiniz? Oysa yarın demeyi bırakıp bugün başlasanız, ne kaybedersiniz?

Son

Umarım kafanızda bir şeyleri ateşlemişimdir. Hiç adım atmadan ilerlemek istediğinizi, sürekli dış faktörleri suçlayıp aslında hiçbir şey yapmadığınızı idrak etmelisiniz. Başarıyla, çalışmaya, acı çekmeye ve disipline deyim yerindeyse takıntılı hale gelmeniz gerekiyor. Yoksa bir baltaya sap olamadan, hiç yaşamamış gibi geberip gideceksiniz.

Motivasyonun zamanla kırıldığını, bir saçmalıktan ibaret olduğunu düşünüyorsanız, motivasyon kavramını yanlış anlamışsınız demektir. İnsanlar motivasyonu yanlış anlıyorlar. Motivasyon, her daim damarlarınızda enerji ve canlılık akışını sağlayan bir iksir değildir. Motivasyon, sabahları dünyanın tepesinde hissetmek, yolunuza çıkan her şeyi ezmeye hazır hissetmek anlamına da gelmez. Motivasyon her zaman gorillerle savaşmak istemenizi sağlamaz. Gökdelenlere tırmanma isteği vermez, zaten motivasyon kendinizi iyi hissetmek anlamına da gelmez.

Motivasyon, bir şey ne kadar zor olursa olsun yapmanız gerektiğini biliyorsanız onu ne olursa olsun yapmanızdır. Yorgunken, hastayken, mutsuzken... Sadece yaparsınız. Motivasyonsuz bir şey olmaz.

“Disiplin” ise kendinizi kötü hissederken de sahip olduğunuz motivasyonunuzdur.“

Motivasyon gelip geçici bir duygu değildir. Bir farkındalık ve benliğinizden gelen itici güçtür. Sonuçları ne olursa olsun, ne kadar zor olsa da muhakkak bir şeyler başarmalısınız. Hayat zor. Kimse bunun aksini iddia etmiyor. Ama şimdi hayatın sizi kontrol etmesine izin vermeyip kendinizin, düşünceleriniz ve duygularınızın efendisi olma zamanı.



Sızlanabilirsiniz, kurbanı oynayabilirsiniz, ne kadar şanssız olduğunuza ağlayabilirsiniz. İsterseniz buna devam edin. Ama bununla hiçbir şey değişmeyecek, acınası hayatınız devam edecek. Sonsuza kadar. Mezar taşınızda bir tarihten diğer bir tarihe, arasında sadece kısa bir çizgi. Potansiyelini harcamış ve kendisi için hiçbir şey yapmamış milyonlarca insandan biri.

Her şey sizinle ilgili. Hayatınızı siz hariç kimse değiştiremez. Hiçbir kitap, yazı, alıntı, video veya felsefe. Hiçbiri hayatınızı değiştiremez, sadece ve sadece siz, siz değiştirebilirsiniz bu gidişatı. Geri kalan her şey yalnızca bu zorlu yolda ilerlemeniz için kullanabileceğiniz araçlardan ibaret. Fakat günün sonunda adım atacak yine sizsiniz, acı çekecek sizsiniz.

Her halükârda acı çekeceksiniz. Bugün sporda ağırlık kaldırırken acı çekmediğiniz her saniye, tüm ömrünüz boyunca öyle ya da böyle burnunuzdan fitil fitil gelecek. Yeterince iyi olmadığınız her gün, potansiyelinizden feragât ettiğiniz her dakika, boşa harcadığınız her saniye öyle veya böyle gelecekte size daha büyük acılar olarak dönecek. Acıdan kaçmak mümkün değil. Yalnızca bile isteye ateşe basmaktan kaçınabilirsiniz. Fakat ayaklarınızın yanmasına mani olamazsınız. O halde, her koşulda acı çekeceksek, neden gelişimin ve ilerlemenin verdiği haz dolu acıyı, pişmanlıkların ve hayal kırıklıklarının getirdiği hiç denememiş olmanın buruk ve iç sızlatan acısına tercih etmiyorsunuz?

Ölümlüsünüz, her geçen an ölüme yaklaşıyorsunuz.

Zamanınızı bir sersem gibi ne yapacağını şaşırmış halde yarı bilinçsiz sağda solda harcamayı bırakın, uyanın.

Hayal ettiğiniz hayatı yaşamak için, olmak istediğiniz kişi olmak için daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Kaç bugününüzü daha, o asla gelmeyen yarınlar için heba edeceksiniz?

Kaç kere daha “keşke deneseydim, keşke daha çok çalışsaydım” diyeceksiniz?

Adım atacak mısınız, yoksa yine pes mi edeceksiniz?

Uyanın, fark edin, çabalayın ve gelişin.

Yarın değil, bugün.

Okuduktan sonra izlersiniz.
Tek diyeceğim eline sağlık
 

phenomenal-v.1.1

Yeni Üye
Katılım
5 Mar 2021
Mesajlar
9
Tepki puanı
5
Puanları
3
Belirli aralıklarla okunması gereken bir yazı, ara sıra yorum yazmak lazım belki bu sayede bu içeriği ilk defa okuyacak olanlar olur.
 

Joe229

Mars Yolcusu
Katılım
30 Ağu 2022
Mesajlar
30
Tepki puanı
140
Puanları
43
Mükemmel ve her sabah güne başlamadan önce bir kez daha okunması gereken bir yazı 💯
 

uslanbecptprice

Yeni Fapstronot
Katılım
13 Ocak 2023
Mesajlar
17
Tepki puanı
26
Puanları
14
Erkek Adam Telegram grubundan alıntıdır. Belki birileri okuyup doğru yolu görür.


Önsöz

Çoğunuz uyarılmaya, uyandırılmaya ihtiyaç duyuyorsunuz. Bir tokata, kafanızdan aşağı dökülecek bir kova soğuk suya... Tembellik ve ertelemekten kurtulmak için. G*tünüzün tutuşması için. Hepiniz aslında ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz, sadece harekete geçemeyecek kadar ılık g*tlüsünüz.

Aslında TRP ve tüm manosferde hayatınızı düzene sokmanız için gereken tüm tavsiyeler var. Ne yapmanız gerektiğini hepiniz gerçekten gayet iyi biliyorsunuz. Ama nasıl aksiyon alacağınızı bilmiyorsunuz. Nasıl yüzeceğinizi biliyorsunuz, ama kıyıdan uzaklaşmaktan, işin sonunda derine dalacak olmaktan ölesiye korkuyorsunuz.

İşte ben de tam olarak bu yüzden buradayım. Hedeflerinize yönelik aksiyon almadığınızı açıkça yüzünüze vurmak ve bu durumdan nasıl çıkacağınızı size göstermek için.

Giriş

Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz. Yapmanız gereken şeyleri yapmış olsaydınız şu an bambaşka bir hayata sahip olabilirdiniz. Sadece yapabileceklerinizi yapmış olsaydınız, her şey bambaşka olabilirdi. Gerçekten denemiş olsaydınız, mutlaka ilerleyecektiniz, aslında bunu siz de içten içe gayet iyi biliyorsunuz.

Aksiyon alır ve hedefinize istikrarlı bir şekilde yürürseniz, gelişimi görürsünüz. Hayatın kuralı bu. Hayatın çoğu alanında başarı elde etmek sanıldığı kadar zor değil. Başarının büyük bölümü başlamaktır. Sakin kafayla bunu sürdürür, yapmanız gerekeni yapar ve hedeflerinize yönelik istikrarlı şekilde çalışırsanız, başarının gelmesi o kadar da zor değildir.

Buna rağmen, ne yazık ki insanların ekseriyeti çalışmaya niyetli değil. Neden? Çünkü tembeliz. Korkağız. Yorgunuz. Başarısızlıktan korkuyoruz. Keyif bile almadığımız bir Netflix dizisini izlemeyi cesurca bir adım atıp bir şeyleri başarmayı denemeye yeğliyoruz. Değerli ve kısıtlı zamanımızı saçma sapan oyunları oynamakla harcıyoruz. İki saat daha fazla uyumayı, iki saat daha fazla çalışmaya tercih ediyoruz. Herifin tekinin aslında bizim s*kmek istediğimiz seksi p*rnocuyu çatır çatır s*kmesini izleyip zavallı gibi kendi elimizi s*kmeyi, sağlıklı ilişkiler geliştirip gerçek bir birliktelik yaşamaya tercih ediyoruz. Yalanı bırakın. Yaptığınız şey bu. Gerçekte herkesin yaptığı şey bu.

Ama herkes yapıyor diye sizin de yapmanız gerekmiyor. Diğerleri gibi yaşamayı bırakın ve özgürlüğünüzü elinize alın. Kendinize saygınız olsun. Hayatınızın sorumluluğunu alın. Hayatınızı diğer sosyal medya ve popülizm köleleri gibi yaşamayın, sınırlı ömrünüzü anlamsız sosyal medya akışlarında, basit hazlarda yitirmeyin.

Kişisel Gelişim Zırvaları

Çoğunuz sürekli analiz durumundasınız. İnternette sizi ilgilendirmeyen yüzlerce boş paylaşımı okuyor, esasen aynı saçma şeyleri söyleyen videoları defalarca izliyor, tüm o kişisel gelişim zırvalıklarında kendinizi kaybediyorsunuz. Tüm bunları yaparken de sanki aksiyon alıyormuş gibi, sanki sizi hedeflerinize ve daha güzel bir hayata yaklaştıracak eylemlerde bulunuyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Arada bir sahte aydınlanmalar yaşıyorsunuz. Bu aydınlanmalar sayesinde de öğreniyor ve gelişiyor gibi hissedip kendinizi tatmin ediyorsunuz. Oysa aslında, yerinizde sayıyorsunuz.

"Kişisel gelişim mastürbasyondur." Lordumuz Tyler Durden'a bu altın değerinde sözü için minnettar olun. Aslında hiçbir şey değişmiyor ama siz gelişim sağlıyormuş gibi davranıyorsunuz. Siz g*tünü kaldırmaktan bile aciz, hiçbir şey yapmayan, sürekli yarın deyip her gününü aynı geçiren zavallılar... Başka bir deyişle, kendinizi bahaneler, sahte motivasyonlar ve sıfatlar ile sarmalamayı bırakın. Sonsuz aydınlanma döngüsünde debelenmeyi ve faydasız dış motivasyonlarla coşup coşup hiçbir şey yapmamayı da...

İçeri bakın. Gerçekten neyi istediğinize, hayattaki arzunuza ve bunu nasıl elde edeceğinize bakın. Kendinizi iyileştirmeyin. Kendinizi değiştirin.

Tembellik Vebası

İstesem, hedeflerinize yönelik yapabileceğiniz 10 şeyin listesini hemen şu an sayabilirsiniz. Çünkü ne yapılması gerektiğini biliyorsunuz. Kızlara yürümeniz, daha çok öğrenmeniz, spor yapmanız ve çalışmanız gerektiğini, daha çok okuyup kültürlü bir adam olmanız gerektiğini hepiniz gayet iyi biliyorsunuz.

Yapmak zorunda olduğunuz şeyleri biliyorsunuz. Bunları yaptığınız taktirde daha sağlam bir adam olacağınızı, çok daha iyi hissedeceğinizi, daha iyi bir hayata sahip olacağınızı içten içe hepiniz biliyorsunuz, ama yapmıyorsunuz! Sürekli bir erteleme ve tembellik ile oracıkta oturuyor, kendinize yarın ne yapacağınızı söylüyorsunuz. Yarın olduğunda, geç kalkıyor, *ok gibi hissediyorsunuz. Ve başka bir bahane daha. Yarına erteliyorsunuz. Bu böyle devam edip gidiyor.

Haftalar veya aylar sonra geri dönüp baktığınızda, zamanın geçtiğini ve tekrar gelmeyeceğini fark ediyorsunuz. Hedeflerinizden uzaktasınız. Artık denemenin bir anlamı kalmadı. Yapasınız yok. Kendinizi, boş kafanızı oyalayacak bir şeylere ihtiyacınız var. P*rno, oyunlar, sosyal medya ve diğer dikkat dağıtıcı şeylerden oluşan sürekli bir akış.

Bu öğrenilmiş çaresizliktir. Bilindik bir deneyde, bilim adamları iki grup köpeğe elektroşok verirler: bir grup bir kola bastığında bu şokları durdurabilirken diğeri durduramaz. Sonra, küçük bir bariyerden atlama şansı verildiğinde, kola basarak elektriği kesebilen grup hemen oradan kaçar. Elektriği kesemeyen grup oracıkta beklemeye ve şok dalgalarıyla acı çekmeye devam eder.

Aynı şey büyük depresyonlarda da geçerlidir. Sürekli başarısız olduğunuzda, bunun böyle devam edeceğini kabullenirsiniz ve bununla yaşamaya devam edersiniz. Aksiyon alıp hayatınızı değiştirme fırsatınız olsa bile, kaybetmiş bir şekilde kalmayı tercih eder ve kendi mutsuzluğunuzda boğulursunuz.

Muhtemelen yazdıklarım sana çok tanıdık geliyor. Bu hapishaneden nasıl kurtulacağını sana anlatacağım.

Başarısızlık Korkusu

%100 başarılı olacağınızı bilseniz, bir kıza yürümekten, iş kurmaktan ve spora başlamaktan bir an olsun tereddüt eder miydiniz? Elbette hayır. Son sürat işe koyulurdunuz. Kendinizi işe adamaktan korkuyorsunuz. P*rnoyu ve oyun oynamayı bırakacağınızı kendinize söylemek istemiyorsunuz. Yeni hayatınıza koyulmak istemiyorsunuz. Sonsuz erteleme döngüsünden çıkmaya niyetiniz yok. Bir şeylere başlamaya isteğiniz yok. Neden? Çünkü korkuyorsunuz. Başarısız olmaktan. Deneyip başarısız olmak istemiyorsunuz. Başarısız olacaksan denemenin ne manası var değil mi?

Şimdi beni dinleyin. Ö-le-cek-si-niz. Sadece bir hayatınız var. Potansiyelinizin altında geçirdiğiniz her saniye kayıp. Sonsuza kadar. Şuan olabileceğiniz en genç yaştasınız. Bunu bir düşünün. Başarısızlık korkusuna izin vermeye devam ederseniz, mutsuz bir hayat geçireceksiniz. Gömüleceksiniz, güçsüz düşeceksiniz, zayıf bir adam olacaksınız ve rakipleriniz bundan hoşnut olacak.

Bununla ne yapacağınızı düşünün. Bir karar verin. Kendinizden şüphe ettiren o seslere ve bunları mantıklı bir zemine oturtmaya çalışan tarafınıza izin vermeyin. Bir karara adanın. Bunu günlüğünüze yazın. Bir arkadaşınıza söyleyin. Değişimi başlatın. Tembelliğinizi, zavallılığınızı mantıklı bir zemine oturtmayı bırakın. Motivasyon videoları izlemeyi, yeni başlıkları okumayı ve her şeyin değişeceği o anı beklemekle geçirdiğiniz zamanları bırakın ve vakit kaybetmeden harekete geçmeniz gerektiğini görün.

Zaman geri gelmeyecek. Kafanızdaki seslere s*ktir çekin ve artık bir karar verin.

Küçük adımlarla başlayın. 30 saniyelik soğuk duşlar ile başlayın ve zamanla bir dakikaya çıkarın. Her gün yabancı biriyle konuşun, zamanla bunu ikiye çıkarın. Ve giderek artırın. Emeklemeden koşmaya çalışıp başarısız olunca yürümekten vazgeçmeyin.

Zamanla katlanacak şekilde ileri giden küçük adımlarla başlayın. Ne kadar üzerine giderseniz o kadar gelişimi göreceksiniz, ve bu daha çok devam etmenizi sağlayacak. Bu pozitif geribildirim döngüsü, ama bu sefer doğru yönde!

Aksiyon almazsanız, zaten başarısız olacaksınız. Başarısızlık korkusunu kendinizi ileri itmek için kullanın. Farkındalık kazanın ve bunu kabul edin. Ve ne olursa olsun, uygulayın.

Konfor Alanı

Evet, öğlene kadar uyumak, şu hızlı makarnalardan atıştırmak ve gün sonuna kadar 10 bölüm dizi izlemek zahmetsiz. Evet, tüm gün LoL yahut CS:GO oynamak ve akşama kadar sosyal medyada gezinmek de zahmet istemiyor.
Yaptığınız bu. Ve eğer bir şeyler yapmazsanız yaşamaya devam ettikçe bunu yapacaksınız.

Beyniniz, uzun süre devam ettirdiğinizde alışkanlıklarınıza ve rutinlerinize alışır.
Zamanla yaptığınız şey haline gelirsiniz. Ve en sonunda yaptığınız şeylerin küçük bir özetine dönüşmekten kaçamazsınız. Bu, seçtiğiniz yöndeki pozitif geribildirim döngüsüdür. Ama bu doğru yön değil. Bir ahmak gibi davrandığınız sürece gerçekten de bir ahmağa dönüşeceksiniz. Tıpkı kızlar için "ne söylediğine değil, ne yaptığına bak" dediğimiz gibi siz de yaptığınız şeysinizdir, söylediğiniz değil.

Büyük bir iş kuracağınızı söylüyorsunuz ama sabah yataktan çıkamıyorsunuz. Kazanova olacağınızı söylüyorsunuz ama durakta o gözlerinizin içine içine bakan kıza bile yürüyemiyorsunuz. Kendinizi kandırmaktan vazgeçin ve gerçeklikle yüzleşin.

Öyleyse, ne yapacaksınız?
Kendinizi zahmete, sıkıntıya, rahatsızlığa alıştırın. “Rahatsızlık ile rahat etmeyi öğrenin.”

Sadece canınızın istediği şeyleri yaparak hayatta bir yerlere gelemezsiniz. Rahatsızlığı sevin ve bunun heyecanını kabullenin. Pişmanlığın acısı disiplinsizliğin acısından daha kötüdür. Ve ironik olarak, kendinizi rahatsız durumlara ittikçe hayatınızın çok daha iyileştiğini göreceksiniz, hayal ettiğinizden bile çok.

Kendinizi nasıl alıştırabilirsiniz? Her sabah soğuk duş alın. Bir gece yerde yatın. Kalabalıkta dans edin. Kendinizi risk almaya zorlayın. Korkularınızla yüzleşin ve kendinizi, ustalığa giden en hızlı yola, rahatsız durumlara sürükleyin. Beyninizi yeni durumlar için heyecan duymaya alıştırın.



Başarılı insanlar rahatsızlığı sever. Meydan okumaları severler. Rahatlık onları boğar. Onları yolda tutan rahatsızlık hissinin ta kendisidir.

Konfor alanınız gerçekten de konforlu değil. Potansiyelinizi harcadığınız, sabit bir erteleme alanı. Hazırdaki rahatınızdan olma korkunuzdan bir yere kıpırdayamadığınız yer. Oysa hayattaki tüm gelişim, acı çekmekten gelir.

Erteleme

Ortalama bir insan günde 8-10 saat arası uyur. Oyunlar, Netflix, p*rno, anlamsız ve sonsuz sosyal medya akışları, kolay dopamin, vesaire. Ne olduğu önemsiz. Tüm ertelemeler aynı kökten doğar: daha zamanınızın olduğu yanılgısından.

Son bir saatiniz kaldığında, o işi bitireceksiniz. Bar on dakika içinde kapanacaksa, bir an önce kıza yürüyeceksiniz. Ölümcül bir hastalığınız varsa ve sayılı gününüz kaldıysa, televizyondaki aptalca yapımları izlemeyecek, Instagram keşfetinde sabahı akşam etmeyeceksiniz.

Bitiş noktası olduğunda, işe koyulursunuz. Parkinson yasası, dramatik olarak, üretkenliğinizi artırır: “Parkinson Yasası bir işe ayrılan kaynakların bir kez belirlenmesinin, bu kaynakların gerek olsun olmasın, kullanılacağı anlamına gelmesidir.”

Başka bir deyişle, işi tamamlamak için ne kadar zamanınız olursa, hepsini kullanacaksınız. İşi bitirmek için üç haftanız varsa, muhtemelen ilk iki hafta oyalanacaksınız ve işi son haftanın son günlerinde bitireceksiniz. İki saat verilirse, hemen başlayacaksınız. Biz böyle çalışıyoruz. Yarın yapacağınızı düşünüyorsunuz. Hep böyle yaptınız. Ve ne zaman sözünüzde durdunuz?



Geleceğe güvenmeyin. Gelecekte olmasını bekleyerek adım almayı geciktirmeyin. Sadece bugününüz var. Daha sonra zamanınız olacağını söyleyen tuzağa düşmeyin.

Hedeflerinizi yazın. Bunu daha ne kadar vurgulayabilirim bilmiyorum. Hedeflerinizi yazmanın, gerçekleştirme olasılığınızı artıracağı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Detaylarıyla yazın. Hedefleriniz hakkında günlük tutun. Her sabah veya akşam.

Pozitif geribildirim yaratın. Yapılacaklar listesi hazırlayın. Listedekilerin yanına yapıldı anlamına gelen o tiki atmak kadar iyi hissettirecek nadir şey var. Görev yerine getirildi. Gün sonunda tüm listenin yanında tik olması kadar mutlu edecek çok az şey var. Kağıdı buruşturup basket atabilirsiniz.

Bitiş zamanı ayarlayın. Sınırsız zamanınız yok. Hedeflere zamanlama ayarlamak size fayda sağlar. Hedefe yürümenizi sağlar. Belirli bir zaman koyun. Gerçekleşebilecek ölçülerde olsun. Yanlış ölçülerle kendinizi yenilgiye uğratmayın. Ama kendinize karşı yumuşak da olmayın. Hedeflerinizde ciddi değilseniz, başaramayacaksınız.

Gerçeğe Uyan

Şunu hayal edin: “Bitirme tezini yazıyorsun, saat akşam 5, bu gece bitirmen gerek ve daha yazman gereken 30 sayfa var. Tüm gece masanda oturuyorsun, aşırı yorgun ve patlayacak gibisin. Tek yapmak istediğin yatağa geçip uyumak ama gece boyu çalışman gerekiyor. Bunu nasıl yapacağım diye düşünüyorsun. Yapmak zorundasın. Bitirme tezini bitirmek için son şansın. Ne kadar kötü hissetsen de bütün gece bunu yapmak zorundasın çünkü bitiremezsen mezun olamayacaksın ve her şey uzayacak. Gayet iyi biliyoruz ki ne yapıp edip o tezi o gece bitireceksin.

Mezuniyetten sonraki 6 ay için, sabah 5’te kalkmak, haftada 4 gün spor yapmak, kendi işini kurmak ve 10 kilo verme hedeflerin var. Ama tabi ki yine o lanetli döngü başlar. Başarısızlıktan korkarsın. Rutinlerini aksatırsın. Konfor alanına dönersin. Davranışsal alışkanlıkların seni yönetmeye başlar. Altı ay geçer ve hedeflerine yaklaşmak yerine, bir bakmışsın ki, uzaklaşmışsın.

Başarısızlıklarının bir sonucu olarak, *oktan bir kariyerin var, çekici bulmadığın bir kadınla evlisin, finansal durumların kötü, varoluşsal kaygıların var ve depresyondasın. Hayatın tepe taklak oldu ve intiharı düşünüyorsun. Etrafındaki her şey yıkılıyor, arkadaşların ve ailen seni terk ediyorlar, tüm bunlardan uzaklaşmak için uyuşturucuya başladın. Kısa sürede, yüksek dozdan gidiyorsun.”

Bitirme tezi örneğinde, başarısızlık bir seçenek değildi. Bir işiniz olduğunda başarısızlık bir seçenek değildir. Patronunuz sizden 2 sayfalık bir finansal durum raporu isterse ve bunun için 2 saatiniz varsa, bunu hemen yaparsınız. Prim alma fırsatını kaçırmazsınız, değil mi?

Öyleyse konu kendi hedeflerinize gelince neden başarısızlık ihtimalini düşünüyorsunuz? Neden toplumun dayattığı hedefler kendinizinkinden önemli? Derse zamanında girmek neden spora zamanında başlamaktan daha önemli? 9-5 çalıştığın işte masanızda oturabiliyorsunuz da hedefleriniz için çalışırken neden g*tünüz yer tutmuyor? Neden bir makalenin son tarihi sizin kendi yaşamınızın son tarihinden önemli?

G*tünü kaldırıp işine odaklanmak için hala neyi bekliyorsun?

Son Sınır

Hayatın ne kadar daha sürecek? Şanslıysan 80 yıl yaşarsın. Bilemezsiniz, belki birkaç günün kaldı, belki de daha yolun başındasın. Aslında bu tamamen önemsiz. Önemli olan sadece şu an. Başka bir hayatın olmayacak. Elindeki her şey şu an. Ve bunu fütursuzca harcıyorsun.

Milyar yıllar süren atomik çarpışmalar ve mutasyonlar sonucu işte buradasın ve bu hayatı sosyal medya ve oyunlarla harcıyorsun. Ahirete inanıp inanmaman önemsiz, yaşadığın hayatın burada tek şansın olduğunu biliyorsun.



Bir daha asla bu yaşta olmayacaksın, asla. Hayatının herhangi bir dakikasını, sadece bir kere yaşayabileceksin. Kendi ölümlülüğümüzün ve bilincimizin kıymetini anlayabilen tek canlıyız ve buna rağmen üzerine hiç düşünülmemiş, haz odaklı, hayvanvari bir yaşam sürüyoruz.

Hiçbiriniz hayatın gerçekten ne kadar kısa olduğunu anlamıyorsunuz. Bunun buradaki tek şansınızın olduğunu da hakeza öyle, anladığınızı sanıyorsunuz fakat sadece okuyup geçiyorsunuz. Sadece bir kez çocukluk yaşarsınız. Yirmili yaşlarınız için sadece bir şansınız vardır. Bugünü bir daha hiç yaşayamayacaksınız. Bu böyle gider. İkinci şans, geri sarma ve yineleme yok. Zamanın geri dönüşü yok. Oturun ve bunun üzerine düşünün.

Tek yöne giden bir trendesiniz, hayatınızın sonuna kadar. Bir gün sizin ve sevdiğiniz herkesin öleceğini anladığınızı düşünüyorsunuz, tek bir hayatımızın olduğunu bildiğinizi sanıyorsunuz, doğru mu? Hayır. Bir parçasını bile anlamadınız.

Eğer gerçekten varlığınızın değerini, hayatın kısalığını anlamış ve içselleştirmiş olsaydınız, bugününüzü yine de böyle geçirir miydiniz? Bırakın ölüm korkunuz ve ömrünüzün kısalığına dair sarsıcı tablo sizi hayal bile edemeyeceğiniz kadar yükseklere çıkarsın. Sonsuz vaktiniz varmış gibi yaşamaya daha ne kadar devam edeceksiniz? Oysa yarın demeyi bırakıp bugün başlasanız, ne kaybedersiniz?

Son

Umarım kafanızda bir şeyleri ateşlemişimdir. Hiç adım atmadan ilerlemek istediğinizi, sürekli dış faktörleri suçlayıp aslında hiçbir şey yapmadığınızı idrak etmelisiniz. Başarıyla, çalışmaya, acı çekmeye ve disipline deyim yerindeyse takıntılı hale gelmeniz gerekiyor. Yoksa bir baltaya sap olamadan, hiç yaşamamış gibi geberip gideceksiniz.

Motivasyonun zamanla kırıldığını, bir saçmalıktan ibaret olduğunu düşünüyorsanız, motivasyon kavramını yanlış anlamışsınız demektir. İnsanlar motivasyonu yanlış anlıyorlar. Motivasyon, her daim damarlarınızda enerji ve canlılık akışını sağlayan bir iksir değildir. Motivasyon, sabahları dünyanın tepesinde hissetmek, yolunuza çıkan her şeyi ezmeye hazır hissetmek anlamına da gelmez. Motivasyon her zaman gorillerle savaşmak istemenizi sağlamaz. Gökdelenlere tırmanma isteği vermez, zaten motivasyon kendinizi iyi hissetmek anlamına da gelmez.

Motivasyon, bir şey ne kadar zor olursa olsun yapmanız gerektiğini biliyorsanız onu ne olursa olsun yapmanızdır. Yorgunken, hastayken, mutsuzken... Sadece yaparsınız. Motivasyonsuz bir şey olmaz.

“Disiplin” ise kendinizi kötü hissederken de sahip olduğunuz motivasyonunuzdur.“

Motivasyon gelip geçici bir duygu değildir. Bir farkındalık ve benliğinizden gelen itici güçtür. Sonuçları ne olursa olsun, ne kadar zor olsa da muhakkak bir şeyler başarmalısınız. Hayat zor. Kimse bunun aksini iddia etmiyor. Ama şimdi hayatın sizi kontrol etmesine izin vermeyip kendinizin, düşünceleriniz ve duygularınızın efendisi olma zamanı.



Sızlanabilirsiniz, kurbanı oynayabilirsiniz, ne kadar şanssız olduğunuza ağlayabilirsiniz. İsterseniz buna devam edin. Ama bununla hiçbir şey değişmeyecek, acınası hayatınız devam edecek. Sonsuza kadar. Mezar taşınızda bir tarihten diğer bir tarihe, arasında sadece kısa bir çizgi. Potansiyelini harcamış ve kendisi için hiçbir şey yapmamış milyonlarca insandan biri.

Her şey sizinle ilgili. Hayatınızı siz hariç kimse değiştiremez. Hiçbir kitap, yazı, alıntı, video veya felsefe. Hiçbiri hayatınızı değiştiremez, sadece ve sadece siz, siz değiştirebilirsiniz bu gidişatı. Geri kalan her şey yalnızca bu zorlu yolda ilerlemeniz için kullanabileceğiniz araçlardan ibaret. Fakat günün sonunda adım atacak yine sizsiniz, acı çekecek sizsiniz.

Her halükârda acı çekeceksiniz. Bugün sporda ağırlık kaldırırken acı çekmediğiniz her saniye, tüm ömrünüz boyunca öyle ya da böyle burnunuzdan fitil fitil gelecek. Yeterince iyi olmadığınız her gün, potansiyelinizden feragât ettiğiniz her dakika, boşa harcadığınız her saniye öyle veya böyle gelecekte size daha büyük acılar olarak dönecek. Acıdan kaçmak mümkün değil. Yalnızca bile isteye ateşe basmaktan kaçınabilirsiniz. Fakat ayaklarınızın yanmasına mani olamazsınız. O halde, her koşulda acı çekeceksek, neden gelişimin ve ilerlemenin verdiği haz dolu acıyı, pişmanlıkların ve hayal kırıklıklarının getirdiği hiç denememiş olmanın buruk ve iç sızlatan acısına tercih etmiyorsunuz?

Ölümlüsünüz, her geçen an ölüme yaklaşıyorsunuz.

Zamanınızı bir sersem gibi ne yapacağını şaşırmış halde yarı bilinçsiz sağda solda harcamayı bırakın, uyanın.

Hayal ettiğiniz hayatı yaşamak için, olmak istediğiniz kişi olmak için daha ne kadar bekleyeceksiniz?

Kaç bugününüzü daha, o asla gelmeyen yarınlar için heba edeceksiniz?

Kaç kere daha “keşke deneseydim, keşke daha çok çalışsaydım” diyeceksiniz?

Adım atacak mısınız, yoksa yine pes mi edeceksiniz?

Uyanın, fark edin, çabalayın ve gelişin.

Yarın değil, bugün.

Okuduktan sonra izlersiniz.
eline sağlık
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst