Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

İçimdeki Umutsuzluk Kuyusu

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Bölüm 1: Umutsuzluk – Döngünün Başlangıcı

Bu konuyu iki parçalı bir seri şeklinde düşünmeye başladım. İlk parça, benim PMO ve diğer bağımlılıklara düşmeme — hatta zamanla bunlara iyice saplanmama — sebep olan, kendini tekrar eden kısır döngümün başlangıcını anlatıyor.

Umutsuzluk

Tahminen bu döngünün temelleri lise 1. sınıfta atıldı. O dönemde hem akademik başarım hem de sosyal çevrem zarar görmeye başlamıştı. Sonrasında pandemi geldi ve işler iyice kötüleşti. O zamanlar PMO alışkanlığım belirgin şekilde arttı (günde ortalama 3 kez), ayrıca Instagram bağımlılığı da başladı.

Ardından 11. ve 12. sınıflar geldi ve bu yıllar tam bir felaketti:

Akademik olarak ciddi bir çöküş yaşadım.

Sosyal hayatım neredeyse tamamen dağıldı.


(Bu kısımları daha sonra madde madde detaylandıracağım. Şu an sınav haftasındayım, o yüzden zamanım kısıtlı. Bu yazıyı temel bir iç dökme metni olarak planlamıştım ama sonrasında küçük bir yazı serisine dönüştürmeye karar verdim.)

Bu yaşananlar bende umutsuzluk zincirinin kilidini açtı. Ne zaman bir şeyler için çabalayıp başarısız olsam, depresif hissediyor ve kendi bataklığıma daha çok saplanıyorum. Her denemede daha az gayret gösterebiliyorum.

(Bu döngüyü ve sonuçlarını da ileride daha ayrıntılı işleyeceğim.)

Dipnot:

Metin biraz yarım kalmış olabilir, bunun için kusura bakmayın. Ama ileride bu konuya yeniden döneceğim. Hem düşüncelerimin biraz daha olgunlaşması hem de yazma ortamımın düzelmesi gerekiyor.
 

EldenWolf

Yeni Üye
Katılım
15 Nis 2025
Mesajlar
13
Tepki puanı
13
Puanları
4
hocam tam umutsuluga dusucekken BURY THE LİGHT acıp I AMM THE STORM APPROACHING diye bagırıyorsun umutsuzlugun motıvasyona donusuyor denendi onaylandı
 
Son düzenleme:

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Ekleme 1: Bu çukura düşmemin başlangıç noktasından başlayayım. Ortaokulu mükemmel bir şekilde bitirip (okul 9.’luğu, ki 360 kişilik okul, ve LGS’yi fulleyen vardı), güzel bir sosyal çevre, satranç takımında takım kaptanlığı ve yardımcı antrenörlük... Liseye geçince hepsi yavaştan dağıldı. Aynı başarıyı lisede sürdüremedim, çevrem daraldı. Yurtta kaldığım için şehrimdeki arkadaşlarla aram açıldı ister istemez. Satrancı bıraktım çünkü yeterli değeri görmedim ve insanlar satrancı küçümsüyordu. Bundan dolayı kaç kişiyle kafa kafaya geldim, sayısını bilmiyorum bile. Derslerim hâlâ çok sallantıda değildi, ortalamam hâlâ 90’dı. Instagram yoktu, PMO da yok gibi bir şeydi.

Sonra pandemi geldi. Eve döndük. Online derslerden verim alamıyordum çünkü dikkatim dağılıyordu. Sosyal olarak başlarda sıkıntı olmasa da sonlara doğru yaşadığım yerdeki arkadaşlarla aram iyice açıldı düşünce farklılıklarından dolayı. Ve 15 yıllık arkadaşımla kavga ettim. En sonunda 12 yıllık grubumu bizzat ben dağıttım.

Onun dışında, ortaokulda platonik olduğum kıza açıldım, friendzonelandım ve bunu uzun süre aşamadım. (Olayla ilgili şöyle bir anekdot paylaşayım: olayın ertesi günü hissettiğim duygusal acıyı unutmak için oruçlu hâlimle 8 saat aralıksız voleybol oynadım. Ve hani kolumun dirsek altı öyle acıyordu ki lime lime olmuş gibiydi ama o bile, duygusal olarak her zerremde hissettiğim acıyı dindirmeye yetmiyordu.)

Bu olaydan sonra flört işine, Snapchat işine giriştim unutayım diye — bir abimin tavsiyesiyle. O noktada zaten Instagram bağımlılığı kilitlendi direkt zaten.
(Bu kısım sonra detaylanacak, sonrası ile daha alakalı bu.)
(Bu metin lisenin ilk 2 yılını kapsıyor sonrası için biraz daha zamana ihtiyacım var.)
Dip not : Burda daha çok dağılmadım asıl mevzuya giriş yapmadım daha
 

UyKuSuZuM

Mars Yolcusu
Katılım
12 Mar 2025
Mesajlar
143
Tepki puanı
155
Puanları
53
Ekleme 1: Bu çukura düşmemin başlangıç noktasından başlayayım. Ortaokulu mükemmel bir şekilde bitirip (okul 9.’luğu, ki 360 kişilik okul, ve LGS’yi fulleyen vardı), güzel bir sosyal çevre, satranç takımında takım kaptanlığı ve yardımcı antrenörlük... Liseye geçince hepsi yavaştan dağıldı. Aynı başarıyı lisede sürdüremedim, çevrem daraldı. Yurtta kaldığım için şehrimdeki arkadaşlarla aram açıldı ister istemez. Satrancı bıraktım çünkü yeterli değeri görmedim ve insanlar satrancı küçümsüyordu. Bundan dolayı kaç kişiyle kafa kafaya geldim, sayısını bilmiyorum bile. Derslerim hâlâ çok sallantıda değildi, ortalamam hâlâ 90’dı. Instagram yoktu, PMO da yok gibi bir şeydi.

Sonra pandemi geldi. Eve döndük. Online derslerden verim alamıyordum çünkü dikkatim dağılıyordu. Sosyal olarak başlarda sıkıntı olmasa da sonlara doğru yaşadığım yerdeki arkadaşlarla aram iyice açıldı düşünce farklılıklarından dolayı. Ve 15 yıllık arkadaşımla kavga ettim. En sonunda 12 yıllık grubumu bizzat ben dağıttım.

Onun dışında, ortaokulda platonik olduğum kıza açıldım, friendzonelandım ve bunu uzun süre aşamadım. (Olayla ilgili şöyle bir anekdot paylaşayım: olayın ertesi günü hissettiğim duygusal acıyı unutmak için oruçlu hâlimle 8 saat aralıksız voleybol oynadım. Ve hani kolumun dirsek altı öyle acıyordu ki lime lime olmuş gibiydi ama o bile, duygusal olarak her zerremde hissettiğim acıyı dindirmeye yetmiyordu.)

Bu olaydan sonra flört işine, Snapchat işine giriştim unutayım diye — bir abimin tavsiyesiyle. O noktada zaten Instagram bağımlılığı kilitlendi direkt zaten.
(Bu kısım sonra detaylanacak, sonrası ile daha alakalı bu.)
(Bu metin lisenin ilk 2 yılını kapsıyor sonrası için biraz daha zamana ihtiyacım var.)
Dip not : Burda daha çok dağılmadım asıl mevzuya giriş yapmadım daha
Gerçekten fiziksel acının duygusal acının yanında hiç bir önemi yok ve bunu diğer insanlara söyleyince anlayamıyorlar.
 
Son düzenleme:

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Gerçekten fiziksel acının duygusal acının yanında hiç bir önemi yok ve bunu diğer insanlara söyleyince anlayamıyorlar.
Fiziksel acıyı bi şekilde bastırabliliyorsun ağrı kesici, buz tutmak.sıcak duş vb. Bi şekilde daha katlanılabilir yapabiliyorsun burda daha bahsetmedim ama 11.sınıf yazında bi sakatlık geçirdim bi süre yürüyemedim halada zorlayınca hatırlatır kendini o 4 yıllık toplam acı o noktada hissettiğim(friendzonelandıktan sonraki gün) duygusal acının 1/10 u bile değildi
 

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Ekleme 2 – Kırılmanın Derinleştiği Yıllar (11. ve 12. Sınıf)

1. Snapchat ve Sosyal Medya ile Başlayan Düşüş

Pandeminin son döneminde, içimdeki boşluğu doldurmak için sosyal medyaya sığınmaya başladım. Bir abimin tavsiyesiyle Snapchat indirdim; rastgele kızlara yazmaya başladım. Bu iletişimler, aslında yüzeysel bir bağlantıdan öteye geçmiyordu ama o an için yetiyor gibiydi. Yaklaşık 6 ay sonra biriyle daha yoğun bir konuşma sürecine girdim. Bu ilişki beni Instagram’a da taşıdı — ilk kez o renkli ama zehirli dünyaya adım attım. Günde 4–5 saat mesajlaşıyor, kalan zamanı da reels kaydırarak geçiriyordum. Instagram artık sadece bir platform değil, zihinsel bir çöküşün kapısıydı. PMO alışkanlığı da bu dönemde keskin bir tırmanışa geçti. Artık dopamin döngüsünün içindeydim. Kısa hazlar, uzun boşluklar...
---

2. 11. Sınıfa Dönüş: Çevre, Akademik Kayıp ve Umutsuzluk

11. sınıfa geçtiğimde çevremde bir miktar toparlanma vardı. Sınıfta arkadaşlarım olmuştu. Ama bu, dıştan bir iyileşmeydi sadece. Şehrimdeki eski arkadaş çevremle ilişkim iyice bozulmuştu. Tartışmalar artıyor, bağlar kopuyordu. Akademik anlamda ise işler daha da kötüleşiyordu. Pandeminin ardından bana kalan “miras” sadece dikkat dağınıklığı ve uyku bozukluğuydu. PMO ve Instagram bağımlılığı zihnimi kemiriyor, ders çalışma düzenimi yok ediyordu. Üstüne bir de en çok sevdiğim ve başarılı olduğum alan olan matematikte, öğretmenim yüzünden tam anlamıyla dibe vurdum. Haksızlık, adaletsizlik, öfke… Beni o dersten ve kendimden soğuttu. İçimde “belki toparlanırım” diyen ses giderek kısıldı.
---

3. Yaz Tatili: Sessizlik ve Sakatlık

Yıl sonunda eve döndüm. Üç ay vardı önümde — belki de nefes almak, yeniden başlamak için. Ama o üç ayı da çürüttüm. PMO ve sosyal medya, günümün omurgası olmuştu artık. Şehirdeki arkadaşlarımla yaşadığım gerginlikler son perdesine gelmişti. Göz göre göre dışlanıyordum. Ve sonra bir gün, voleybol oynarken ayağımı sakatladım. Sağ bileğim çatladı, yan bağlarım yırtıldı. Oyun sırasında fark etmemiş gibi yapıp 1.5 saat daha oynamaya devam ettim. Ayağımı yere sürte sürte koştum. Sanki o acıyla başka bir acının üzerini örtüyordum. Ertesi gün ayağım iflas etti.1 hafta yürüyemedim ailem ilk başta çok ciddiye almadı buz ve merhemle geçer diye düşünde ve birazda dinlenme ile. Bir yıl sonra doktora gittiğimde, o zamanki sakatlığın kalıcı bir hasar bıraktığını öğrendim. O yaz, fiziksel anlamda jübilemi yaptığım gibi, içimdeki son direnci de kaybetmiştim.
---

4. 12. Sınıfın İlk Dönemi: Çürümüşlük ve Yalnızlık

12. sınıfa büyük umutlarla girdim. “Bu yıl her şey değişecek” diyordum. Ama bu dönem, çöküşün en keskin yüzünü gösterdi. Döneme 51 TYT – 7 AYT netiyle başladım. Fen lisesinde okuyordum ama bu rakamlar, yaşadığım zihinsel dağınıklığın ispatı gibiydi. OBP düşmesin diye okulda sınavlarda kopya serbestti. Ben prensip gereği çekmiyordum. Bu yüzden, özellikle matematik hocasıyla bir kez daha karşı karşıya geldim. Bir sınavda, ben ve sıra arkadaşım kopya çekmediğimiz için tüm sınıfın ortasında hakarete uğradık. Herkes susuyordu. Sessizce yalnızlaştırıldım.

Aynı dönemde arkadaş çevrem de parçalandı. Grubumuz önce ikiye, sonra dörde bölündü. Sıra arkadaşım ve iki kişiyle kaldık. Zihinsel çöküş artık bedenime de yansımaya başladı. Uyku problemleri, sinir sistemi bozuklukları, dikkat dağınıklığı… Yetmezmiş gibi kalp çarpıntıları ve zatürre peşimi bırakmadı. Uyanıyordum ama içinde yaşadığım günün bir anlamı yoktu.

Ben oradaydım, ama kendimle birlikte değildim artık.

---

5. 12. Sınıfın İkinci Dönemi: Zorla Kopya, Tükenmişlik, İçsel Çöküş

Birinci dönemin sonunda verilen 15 günlük tatil, bana kısa bir nefes aralığı gibi gelmişti. Zatürrem geçmiş, biraz toparlamıştım. Ama okula döner dönmez, cehennem kaldığı yerden devam etti. Sosyal çevrem tamamen dağılmıştı. Akademik olarak hâlâ yerlerdeydim. Bu dönemde kopya neredeyse zorunluydu. Direnmeye çalıştım ama bana da zorla çektirdiler. Bu sadece eğitim değil, karakter ezilmesiydi benim için.

Günlerim aynı döngüyle geçiyordu: Instagram reels, PMO, uyku… Araya ders sıkıştırmaya çalışıyordum ama zihnim çoktan yorgundu. Anksiyete, panik atak, OKB gibi belirtiler yaşıyordum. Depresyon tükenmişliğe dönüşmüştü.

Ve o dönemde çok büyük bir hata yaptım: Friendzone aldığım kıza tekrar yazdım. “Sadece arkadaşça,” dedim ama zaman geçtikçe kendi onurumu nasıl ayaklar altına aldığımı fark ettim. Kendimi küçültmüştüm, farkına bile varmadan.

Sınava 1.5 ay kala eve gönderildik. Evde biraz daha rahat çalışabildim. Netlerim TYT’de 90, AYT’de 40'a çıktı. Psikolojik olarak toparlanıyordum. Bir ay kala geçirdiğim mental çöküş dışında… Ama sağ olsun annem ve babam beni taşıdılar. Ve o kriz sonrası şunu fark ettim:
Hâlâ buradayım.
---

6. YKS: En Sert Düşüş

Ve o gün geldi. TYT iyiydi. AYT’de ise ilk sorular beni paniğe sürükledi. Özellikle matematik — bir zamanlar en iyi olduğum, sonra çürüyen alanım — orada beni yüzüstü bıraktı. Fen kısmında biraz toparlasam da beklentimin çok altında kaldım. 80 TYT, 23 AYT netiyle 241 bin sıralama geldi.

Tercih günü...
Gece saat 11’de sisteme girdik.
“Kırklareli Üniversitesi – Mekatronik Mühendisliği.”
O an içimde bir şey koptu. Kalbimi sökseler daha az canım acırdı.

Odaya kapandım. Babam bir şey yapmamdan korktu, peşimden gelmedi. Cam açıktı. Göz göze geldik. Ve içimden şu sorular geçti:
“Neden buradayım? Neden hâlâ çabalıyorum? Neden bu kadar inatla acı çekiyorum?”
Ne ileri, ne geri adım atabildim. Araftaydım.

Sonra düşündüm:
Annem, babam… Hayalini kurduğum bölüm… Oynamak istediğim oyunlar…
İçimde hâlâ yaşamak isteyen bir yer vardı.
---

7. Yaz Tatili: Sessiz Çöküşün Son Halkası
Sınav sonrası babamın çalıştığı fabrikada işe başladım. Kafamı dağıtıyordu. Ama kısa sürdü. Sonuçların etkisiyle mentalim çöktü. Sakatlığım nüksetti. İşten ayrıldım.
Sonraki 15–20 gün...
Ne yemek, ne uyku. Sessizlik ve karanlık. Günlerin geçtiğini bile fark etmeden yaşadım. Gerçek anlamda bir depresyon boşluğuydu.
Sonra okul açıldı. Zaman yeniden akmaya başladı.
Ve ben, içimde kırık dökük kalmış yanlarımla birlikte yeniden yürümeye başladım.
(Bu metini yazarken darma dağan anılarımı toplayabilmek için chatgpt den yardım aldım çünkü mühtemelen beynim kalıc izler bırakmasın diye bu travmaları budadı çünkü hatırlayamıyorum bazı kısımları ve baya zorlandım yaklaşık 2 saat sürdü
 
Son düzenleme:

Furki89

Venüs Yolcusu
Katılım
17 Ara 2020
Mesajlar
97
Tepki puanı
96
Puanları
24
Kıymetli dostum, işte pmo bağımlılığı hayatımızı böyle kötü etkiliyor bence.

Mesela düşün, bağımlı olmasaydın yaşadıklarına bu kadar olumsuz tepki verir miydin? Hatta o olumsuz durumlarin çoğunu yasamazdin bile. Pmo bizden sosyal ilişkilerimizi, akademik başarılarımız, aslında hayatımızi alıyor elimizden.

Biz ise usanmadan ve her seferinde yeniden dönerek mücadele etmeye erkekçe mücadele etmeye devam edeceğiz.!
 

UyKuSuZuM

Mars Yolcusu
Katılım
12 Mar 2025
Mesajlar
143
Tepki puanı
155
Puanları
53
Ekleme 2 – Kırılmanın Derinleştiği Yıllar (11. ve 12. Sınıf)

1. Snapchat ve Sosyal Medya ile Başlayan Düşüş

Pandeminin son döneminde, içimdeki boşluğu doldurmak için sosyal medyaya sığınmaya başladım. Bir abimin tavsiyesiyle Snapchat indirdim; rastgele kızlara yazmaya başladım. Bu iletişimler, aslında yüzeysel bir bağlantıdan öteye geçmiyordu ama o an için yetiyor gibiydi. Yaklaşık 6 ay sonra biriyle daha yoğun bir konuşma sürecine girdim. Bu ilişki beni Instagram’a da taşıdı — ilk kez o renkli ama zehirli dünyaya adım attım. Günde 4–5 saat mesajlaşıyor, kalan zamanı da reels kaydırarak geçiriyordum. Instagram artık sadece bir platform değil, zihinsel bir çöküşün kapısıydı. PMO alışkanlığı da bu dönemde keskin bir tırmanışa geçti. Artık dopamin döngüsünün içindeydim. Kısa hazlar, uzun boşluklar...
---

2. 11. Sınıfa Dönüş: Çevre, Akademik Kayıp ve Umutsuzluk

11. sınıfa geçtiğimde çevremde bir miktar toparlanma vardı. Sınıfta arkadaşlarım olmuştu. Ama bu, dıştan bir iyileşmeydi sadece. Şehrimdeki eski arkadaş çevremle ilişkim iyice bozulmuştu. Tartışmalar artıyor, bağlar kopuyordu. Akademik anlamda ise işler daha da kötüleşiyordu. Pandeminin ardından bana kalan “miras” sadece dikkat dağınıklığı ve uyku bozukluğuydu. PMO ve Instagram bağımlılığı zihnimi kemiriyor, ders çalışma düzenimi yok ediyordu. Üstüne bir de en çok sevdiğim ve başarılı olduğum alan olan matematikte, öğretmenim yüzünden tam anlamıyla dibe vurdum. Haksızlık, adaletsizlik, öfke… Beni o dersten ve kendimden soğuttu. İçimde “belki toparlanırım” diyen ses giderek kısıldı.
---

3. Yaz Tatili: Sessizlik ve Sakatlık

Yıl sonunda eve döndüm. Üç ay vardı önümde — belki de nefes almak, yeniden başlamak için. Ama o üç ayı da çürüttüm. PMO ve sosyal medya, günümün omurgası olmuştu artık. Şehirdeki arkadaşlarımla yaşadığım gerginlikler son perdesine gelmişti. Göz göre göre dışlanıyordum. Ve sonra bir gün, voleybol oynarken ayağımı sakatladım. Sağ bileğim çatladı, yan bağlarım yırtıldı. Oyun sırasında fark etmemiş gibi yapıp 1.5 saat daha oynamaya devam ettim. Ayağımı yere sürte sürte koştum. Sanki o acıyla başka bir acının üzerini örtüyordum. Ertesi gün ayağım iflas etti.1 hafta yürüyemedim ailem ilk başta çok ciddiye almadı buz ve merhemle geçer diye düşünde ve birazda dinlenme ile. Bir yıl sonra doktora gittiğimde, o zamanki sakatlığın kalıcı bir hasar bıraktığını öğrendim. O yaz, fiziksel anlamda jübilemi yaptığım gibi, içimdeki son direnci de kaybetmiştim.
---

4. 12. Sınıfın İlk Dönemi: Çürümüşlük ve Yalnızlık

12. sınıfa büyük umutlarla girdim. “Bu yıl her şey değişecek” diyordum. Ama bu dönem, çöküşün en keskin yüzünü gösterdi. Döneme 51 TYT – 7 AYT netiyle başladım. Fen lisesinde okuyordum ama bu rakamlar, yaşadığım zihinsel dağınıklığın ispatı gibiydi. OBP düşmesin diye okulda sınavlarda kopya serbestti. Ben prensip gereği çekmiyordum. Bu yüzden, özellikle matematik hocasıyla bir kez daha karşı karşıya geldim. Bir sınavda, ben ve sıra arkadaşım kopya çekmediğimiz için tüm sınıfın ortasında hakarete uğradık. Herkes susuyordu. Sessizce yalnızlaştırıldım.

Aynı dönemde arkadaş çevrem de parçalandı. Grubumuz önce ikiye, sonra dörde bölündü. Sıra arkadaşım ve iki kişiyle kaldık. Zihinsel çöküş artık bedenime de yansımaya başladı. Uyku problemleri, sinir sistemi bozuklukları, dikkat dağınıklığı… Yetmezmiş gibi kalp çarpıntıları ve zatürre peşimi bırakmadı. Uyanıyordum ama içinde yaşadığım günün bir anlamı yoktu.

Ben oradaydım, ama kendimle birlikte değildim artık.

---

5. 12. Sınıfın İkinci Dönemi: Zorla Kopya, Tükenmişlik, İçsel Çöküş

Birinci dönemin sonunda verilen 15 günlük tatil, bana kısa bir nefes aralığı gibi gelmişti. Zatürrem geçmiş, biraz toparlamıştım. Ama okula döner dönmez, cehennem kaldığı yerden devam etti. Sosyal çevrem tamamen dağılmıştı. Akademik olarak hâlâ yerlerdeydim. Bu dönemde kopya neredeyse zorunluydu. Direnmeye çalıştım ama bana da zorla çektirdiler. Bu sadece eğitim değil, karakter ezilmesiydi benim için.

Günlerim aynı döngüyle geçiyordu: Instagram reels, PMO, uyku… Araya ders sıkıştırmaya çalışıyordum ama zihnim çoktan yorgundu. Anksiyete, panik atak, OKB gibi belirtiler yaşıyordum. Depresyon tükenmişliğe dönüşmüştü.

Ve o dönemde çok büyük bir hata yaptım: Friendzone aldığım kıza tekrar yazdım. “Sadece arkadaşça,” dedim ama zaman geçtikçe kendi onurumu nasıl ayaklar altına aldığımı fark ettim. Kendimi küçültmüştüm, farkına bile varmadan.

Sınava 1.5 ay kala eve gönderildik. Evde biraz daha rahat çalışabildim. Netlerim TYT’de 90, AYT’de 40'a çıktı. Psikolojik olarak toparlanıyordum. Bir ay kala geçirdiğim mental çöküş dışında… Ama sağ olsun annem ve babam beni taşıdılar. Ve o kriz sonrası şunu fark ettim:
Hâlâ buradayım.
---

6. YKS: En Sert Düşüş

Ve o gün geldi. TYT iyiydi. AYT’de ise ilk sorular beni paniğe sürükledi. Özellikle matematik — bir zamanlar en iyi olduğum, sonra çürüyen alanım — orada beni yüzüstü bıraktı. Fen kısmında biraz toparlasam da beklentimin çok altında kaldım. 80 TYT, 23 AYT netiyle 241 bin sıralama geldi.

Tercih günü...
Gece saat 11’de sisteme girdik.
“Kırklareli Üniversitesi – Mekatronik Mühendisliği.”
O an içimde bir şey koptu. Kalbimi sökseler daha az canım acırdı.

Odaya kapandım. Babam bir şey yapmamdan korktu, peşimden gelmedi. Cam açıktı. Göz göze geldik. Ve içimden şu sorular geçti:
“Neden buradayım? Neden hâlâ çabalıyorum? Neden bu kadar inatla acı çekiyorum?”
Ne ileri, ne geri adım atabildim. Araftaydım.

Sonra düşündüm:
Annem, babam… Hayalini kurduğum bölüm… Oynamak istediğim oyunlar…
İçimde hâlâ yaşamak isteyen bir yer vardı.
---

7. Yaz Tatili: Sessiz Çöküşün Son Halkası
Sınav sonrası babamın çalıştığı fabrikada işe başladım. Kafamı dağıtıyordu. Ama kısa sürdü. Sonuçların etkisiyle mentalim çöktü. Sakatlığım nüksetti. İşten ayrıldım.
Sonraki 15–20 gün...
Ne yemek, ne uyku. Sessizlik ve karanlık. Günlerin geçtiğini bile fark etmeden yaşadım. Gerçek anlamda bir depresyon boşluğuydu.
Sonra okul açıldı. Zaman yeniden akmaya başladı.
Ve ben, içimde kırık dökük kalmış yanlarımla birlikte yeniden yürümeye başladım.
(Bu metini yazarken darma dağan anılarımı toplayabilmek için chatgpt den yardım aldım çünkü mühtemelen beynim kalıc izler bırakmasın diye bu travmaları budadı çünkü hatırlayamıyorum bazı kısımları ve baya zorlandım yaklaşık 2 saat sürdü
Üstad şakasız çok üzüldüm peki pmo nun sorun olduğunu ne zman ve nasıl anladın
 

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Üstad şakasız çok üzüldüm peki pmo nun sorun olduğunu ne zman ve nasıl anladın
Şöyleki ben uzun süre sorunu insta kullanınım zannettim beynimi çürütenin o oldunu zannettim .
Sonrasında 11.sınıfta iken oda arkadaşım bana NoNutNovember diye bi şeyden bahsetti biz o challengeyi 1 ay yaptık komple oda olarak o zamanlar bişeylere iyi geldini hisseder gibi oldum
12.sınıftada aynı challengeyi yaparken ilkinden çok daha zorlandımı farkettim tabiki ortaya para koydumuz için bozmadım
Sonrasında o karanlık zamanlar bitip üni ye geçince ve ilk alışma dönemini geçince bi gün bi anda aklıma düştü araştırdım
Ordan nofapa ordanda neverfapa geldim
Hesap açmadan önce burda baya okuma yaptım o zaman aslında bunun nasıl zararşı bağımlılık oldunu anladım ve mücadeleye başladım hala zafere ulaşamasamda temiz bi başlangıç yapmak için geçmişime bakarken bu yazı ortaya çıktı (bu metnin ateşleyicisi gene bi umutsuzluk döngüşüydü ders başarımla alakalı)
 
Son düzenleme:

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
EKLEME 3 – Zincirin Derine Sızdığı Yıllar (Üniversite 1. ve 2. Sınıf)

Üniversite 1. Sınıf

Üniversiteye başladığımda hâlâ çok kötü haldeydim. Yeni şehir, yeni okul, yeni oda arkadaşları... Ama ben hiçbirine alışamamıştım. Bağımlılıklar aynen devam ediyordu. Psikolojik olarak darmadağındım, ruhsuzca sürükleniyordum. Derslere odaklanamıyor, yurda adapte olamıyor, kendimle bile baş edemiyordum.

Bir gün babamla konuştum. Gerçekten sadece içimi dökmek istedim. Söylediğim şeyler basitti ama derindi: “İyi değilim.”
Ve o konuşma beni bir tık gevşetti. Yavaş yavaş ortama alışmaya başladım.

Tam o sırada çok garip bir olay yaşandı. Liseden bir kızla sevgili olduk. Çok saçma şekilde gelişti: Arkadaşıma atacağım bir reelsi yanlışlıkla ona attım ve sohbet bir şekilde oradan başladı. O dönem tüm odağım ilişkiye kaydı. Final döneminde çok dağılmadım ama iki dersten kaldım. Matematik 1 zordu ve hoca da katıydı. Ama Fizik 1 tamamen benim hatamdı. Odadaki arkadaşlar final haftasında LOL oynarken ben de direncimi kaybettim ve dersleri saldım.

Buna rağmen dönemi bir şekilde geçtim. Ama ikinci dönemin başında ilişki bitti. Şaşırtıcı şekilde çok etkilenmedim. Çünkü friendzone yediğim o eski ilişki sonrasında birine gerçekten bağlanabilme becerimi kaybetmiştim. Bu yüzden bu kıza da bağlanmamıştım. Gidişi de bu yüzden canımı çok acıtmadı.

Ama başka bir şey oldu.
O ilişki boyunca yok saydığım tüm sorunlar bir anda geri geldi.
Ben sanmıştım ki geçti, toparladım.
Ama aslında sadece üzerini örtmüştüm.

Sorunlarım yerli yerinde duruyordu.
Hatta daha da büyümüş, daha da kök salmışlardı.

Sınıfta arkadaşlarım vardı, ama yurttaki oda arkadaşlarımla bir türlü anlaşamıyordum.
Dersler ise tam anlamıyla tepetaklak gitmeye başlamıştı.
İkinci dönem... tam bir zihinsel düşüştü.
---

Üniversite 2. Sınıf

İkinci sınıfa umutla başladım. PMO’yu bırakmak için ciddi bir girişimde bulunmuştum. Tam anlamıyla istediğim başarıyı elde edemesem de, ilk dönem genel olarak iyi geçmişti. En azından son haftalara kadar...

Dönem sonuna doğru ödevlerim, yoğunluk, bitmek bilmeyen işler beni iyice tüketti. Ama buna rağmen dönem kapanışına olumlu bir nokta koymuştum. Ardından güzel bir tatil yaptım. Niyetim netti: Bu dönem farklı olacak.

Ama olmadı.

Şu an ikinci dönemin bitmesine iki gün kalmışken, açık açık söyleyebilirim:
Bu süreci rezil bir şekilde geçirdim.

PMO’yu bırakmak bir yana, daha da içine gömüldüm. Instagram sürem iyice arttı.
Derslerime dönem başında iyi başlamış olsam da, final dönemine yaklaşırken içimde şu düşünce iyice yerleşti:
“Ne kadar çabalarsam çabalayayım bir şey değişmeyecek.”

Ve bu düşünceyle birlikte hem çöküş hızlandı, hem de bağımlılıklarım pekişti.
Sonuç? Batırdım. Gerçekten batırdım.

Aslında şu an bu yazıyı yazmama sebep olan şey de tam olarak bu.
Bu çöküş.
Bu çaresizlik.

Ders dışı hayatım da çok parlak değildi.
Sınıf arkadaşlarımla olan bağlarım sarsıldı. Şu an biraz toparlanmış gibi olsa da, çok ince bir çizgideyiz. Her an yeniden kopabiliriz.

Bunun da en büyük sebebi: Boşluk.
Rezalet bir ders programım vardı. Çok fazla boş zamanım kalıyordu.
Ve o boşlukları dolduramadım.
Özellikle yurt ortamı gibi izole bir yapının içinde, yalnızlıkla baş edemediğim anlar daha da çoğaldı.
---

Bazen düşünüyorum...
Bu dönem bana ne öğretti?

Cevap net değil.
Ama bir şey çok açık:

> Kendime rağmen hâlâ ayakta kalmaya çalışıyorum.
Ve bu, her şeyin hâlâ bitmediğini gösteriyor.
 

UyKuSuZuM

Mars Yolcusu
Katılım
12 Mar 2025
Mesajlar
143
Tepki puanı
155
Puanları
53
Pmo'nun zararlı bir alışkanlık olduğunu bu sene öğrendim. Daha önce hiçbir şeyin kölesi olmamıştım. İlk öğrendiğim zamanlarda, o anki heyecanla iki haftalık bir süreç yaşadım. İki hafta sonunda, farkında olmadan süreci bozmak beni yıktı. Yeterince güçlü olmadığımı görmek, kendi egoma bir hakaretti.

Böyle biraz süre geçti. Kısa kısa süreçlerin sonunda (o zamanlar bu forumdan da haberim yoktu) kendime ciddi zararlar vermeye başladım; avuç içlerim ve genital bölgem gibi. Böyle yaptığımı görünce, psikolojik sorunlarım olduğunu anlayınca kendimi daha çok kaybettim ve günlerim böyle geçti.

Ama nedense pes etmek gelmiyordu içimden. "Pes etmek" kelimesini araştırdım, kelime etimolojisi yapıyorum, tavsiye ederim. Hâlâ mücadele eden bir erkek olmak beni cesaretlendirdi. Burada bir başarı hikayesi yok bu arada; büyük ihtimalle ikinci mezunluğuma kalacağım. YKS'nin yarattığı kronik stres var üstümde ama bildiğim tek şey var: Pes etmeyeceğim, söz verdim.

İstersen hemen şimdi süreci bozayım, hiç umurumda olmaz. Ne kadar çabuk ayağa kalkabileceğime bakarım. Dışarıda hâlâ bunun bağımlılık olduğunu bilmeyen ya da kabullenemeyen özgüvensiz erkekler var. Tabii farkında olmadıkları için pişmanlık da duymuyorlar. Ama biz farkında olan bir oluşumuz ve maalesef farkındalığın bu ağır yüküyle biraz zor yaşarız.

Önümüzde iki yol var: Ya kafamızı kuma gömüp ruhumuzun dışarıdan kemirilmesini izleriz ya da çıkıp en kötü, en çaresiz olduğumuz anda bile Spartacus'ler gibi mücadele ederiz. İyi günler.
 

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Pmo'nun zararlı bir alışkanlık olduğunu bu sene öğrendim. Daha önce hiçbir şeyin kölesi olmamıştım. İlk öğrendiğim zamanlarda, o anki heyecanla iki haftalık bir süreç yaşadım. İki hafta sonunda, farkında olmadan süreci bozmak beni yıktı. Yeterince güçlü olmadığımı görmek, kendi egoma bir hakaretti.

Böyle biraz süre geçti. Kısa kısa süreçlerin sonunda (o zamanlar bu forumdan da haberim yoktu) kendime ciddi zararlar vermeye başladım; avuç içlerim ve genital bölgem gibi. Böyle yaptığımı görünce, psikolojik sorunlarım olduğunu anlayınca kendimi daha çok kaybettim ve günlerim böyle geçti.

Ama nedense pes etmek gelmiyordu içimden. "Pes etmek" kelimesini araştırdım, kelime etimolojisi yapıyorum, tavsiye ederim. Hâlâ mücadele eden bir erkek olmak beni cesaretlendirdi. Burada bir başarı hikayesi yok bu arada; büyük ihtimalle ikinci mezunluğuma kalacağım. YKS'nin yarattığı kronik stres var üstümde ama bildiğim tek şey var: Pes etmeyeceğim, söz verdim.

İstersen hemen şimdi süreci bozayım, hiç umurumda olmaz. Ne kadar çabuk ayağa kalkabileceğime bakarım. Dışarıda hâlâ bunun bağımlılık olduğunu bilmeyen ya da kabullenemeyen özgüvensiz erkekler var. Tabii farkında olmadıkları için pişmanlık da duymuyorlar. Ama biz farkında olan bir oluşumuz ve maalesef farkındalığın bu ağır yüküyle biraz zor yaşarız.

Önümüzde iki yol var: Ya kafamızı kuma gömüp ruhumuzun dışarıdan kemirilmesini izleriz ya da çıkıp en kötü, en çaresiz olduğumuz anda bile Spartacus'ler gibi mücadele ederiz. İyi günler.
Pes etmek gibi bi niyetim yok benimde
Ondan zaten bu yazıyı yazıyorum kendi derinliklerime inmek zincirin ucunu bulmak için ve az kaldı bu metin serisinin bitmesine 2 ekleme kaldı tahminen sonra derin bi analiz ve rota oluşturma Allahın izniyle haftaya gene günlüme günlük girdi girmeye başlıyacağım
 

UyKuSuZuM

Mars Yolcusu
Katılım
12 Mar 2025
Mesajlar
143
Tepki puanı
155
Puanları
53
Pes etmek gibi bi niyetim yok benimde
Ondan zaten bu yazıyı yazıyorum kendi derinliklerime inmek zincirin ucunu bulmak için ve az kaldı bu metin serisinin bitmesine 2 ekleme kaldı tahminen sonra derin bi analiz ve rota oluşturma Allahın izniyle haftaya gene günlüme günlük girdi girmeye başlıyacağım
Gerçekten mükemmel bir yazı açıkçası nietzschenin tabiriyle; Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
 

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Gerçekten mükemmel bir yazı açıkçası nietzschenin tabiriyle; Kendi alevlerinizde yanmaya hazır olmalısınız: önce kül olmadan kendinizi nasıl yenileyebilirsiniz?
Öncelikle teşekkür ederim iltifat için. Yazının güzel olması için çok uğraştım çünkü bu tarz konularda bende garip bir mükemmeliyetçilik var, ondan çok uğraştım. Toplam bir 5 saatimi aldı şu ana kadarkiler ki daha 2 ekleme var. Normalde 5. eklemeyi ayrı konu olarak planlamıştım ama vazgeçtim, buraya yazacağım; 4. eklemeye bağlı bir konu çünkü. Bu gece bitirmeye çalışacağım. Son 3-4 gündür oda sakin, ondan rahat yazabildim, kafamı toparlayıp. Bu gece öyle olur mu bilmiyorum, umarım olur çünkü yarın eve gideceğim, o yorgunlukla zor kafamı toplamam. Sonrası bayram zaten, hiç olmaz.
 

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Ekleme 4 – Zincirin İçime Sızdığı Yer

Bu bölümde, zincirin beni nasıl sardığını ve içine düştüğüm kuyunun neye dönüştüğünü anlatacağım.
Zamanla her alanda kaybederek, kendime olan inancım kırıldı.
Ve kabullenilmiş çaresizlik yavaş yavaş ruhuma yerleşti.
Parça parça çözüldüm.
Şimdi o parçaları tek tek anlatacağım.

---

1. Bölüm – Dersler

Bir zamanlar sınıf birincisi, matematikte iddialı biriydim.
Ama sonra ne ders çalışabildim, ne de dersi dinleyebildim.

En başta bu çok kritik değildi. Ama ilk kez başarısızlıkla karşılaşınca, o yükü nasıl taşıyacağımı bilemedim.
Zamanla çalışmaya dair hevesim de, gücüm de kayboldu.
Eskiden saatlerce çalışabilen ben, artık bir saat zor dayanıyordum.
Derslerde ya dalıyordum ya da uyuyordum.
Zihnim hep başka yerdeydi.

Dersler artık bilgi değil, hatırlatıcı olmuştu.
Her seferinde bana "başaramadın" hissini hatırlatıyorlardı.
Ve ben de yavaş yavaş buna inanmaya başladım.


---

2. Bölüm – İlişkiler

Eskiden çevresi geniş biriydim. Şimdi ise 4–5 kişiyle zor yürütebiliyorum.
Ufak bir sorun çıksa, hepsi dağılacakmış gibi geliyor.

İnsanlarla uzun süredir sağlam bir bağ kuramıyorum.
Sürekli bir savunma hâlindeyim. Ya fazla uyumlu oluyorum, ya tamamen kapanıyorum.
Çocukluk arkadaşlarımı, lise çevremi, okul dostluklarımı birer birer kaybettim.

Ve yalnızlaştım.
Dışarıdan kalabalık görünsem de, içten içe yalnızdım.
Birileri beni gerçekten görüyor mu, anlayabiliyor mu... artık emin değilim.
İlişkiler yük gibi gelmeye başladı.
Çünkü içim zaten fazlasıyla doluydu.


---

3. Bölüm – Yaşantım

Zincir sadece içimi değil, günlük yaşantımı da etkiledi.
Kişisel bakımımı aksattım.
Öğün atladım, bazen gün boyu neredeyse hiç su içmedim.
Uykularım dengesizdi.
Ya çok az uyuyordum ya da 13 saatten fazla.

Bazen odamdan çıkmak istemiyordum.
İnsanlardan uzaklaşmak için sessizliğe sığınıyordum.

Yaşıyor gibi değildim; sadece günleri geçiriyordum.
Ne düzenim vardı, ne de isteğim.


---

4. Bölüm – Duygularım

Duygularım çok çeşitlenmedi.
Genelde hep aynı eksende kaldım: depresif, endişeli, tükenmiş.

Zaman zaman öfkelendim ama içime attım.
Bir şey olacak diye sürekli diken üstünde hissettiğim oldu.
Ama en baskın duygu, tükenmişlikti.

Sanki yıllardır koşturup bir yere varamamış gibiydim.
Ve bu his artık kalıcı hâle gelmişti.
(Bu kısmıda yapmakta zorlandığım için chatgpt den yardım aldım çünkü duyguları toplamak zor o yüzden 5.kısım yarın sabahtan gelir muhtemelen biraz daha zaman lazım )
 
Son düzenleme:

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Part 2 – Şuan
Bu yazıda şu anki halimi, zincirin üzerimde bıraktığı bugünkü etkileri yazacağım.


---

1. Dersler – Sıkıntıdayım

Şu an dersler sıkıntılı.
Tek kelimeyle özetlersem: kötü.
Dört bütünleme var, birkaç dersi alttan alıyorum. Okul şu an büyük ihtimalle 5. yıla uzayacak.

Bunun üzerimdeki baskısı yüksek.
Motivasyon düşük, başlamak zor geliyor, başlasam bile odaklanamıyorum.
Ama hâlâ buradayım.
Belki geç kalıyorum ama tamamen bırakmıyorum.
Yavaş da olsa yürüyorum.


---

2. İlişkiler – İdare Ederiz Ama Kalibrasyon Gerek

Oda arkadaşlarımla da, sınıf arkadaşlarımla da ilişkiler “idare ederiz” seviyesinde.
Ne büyük sorunlar var, ne de tam anlamıyla sağlam bağlar.
Ama her ikisine de bir kalibrasyon lazım.
Bir şeyler biraz zorlansa bozulabilir gibi.
Kendimi fazla açmıyorum, onlar da çok yaklaşmıyor.

Sürekli bir denge hâli.
Bu hâli sürdürüyorum ama artık yetmiyor gibi.
Gerçek ve daha sağlam bağlara ihtiyacım var.


---

3. Hayatın Genel Gidişatı – Rastgelelik ve Boşluk

Düzenim yok.
Rastgele yaşıyorum.
Günler birbirine benziyor.
Instagram’ı sildim, bir haftadır yok.
Bu iyi bir gelişme. Ama o boşluk oluştu, şimdi onu doldurmaya çalışıyorum.

Henüz tam bir şey koyamadım yerine.
PMO duruyor yerinde.
Eskisi gibi belki çok yoğun değil ama hâlâ hayatımda.
Yani zincirin bazı parçaları hâlâ işliyor.

Ama en azından farkındayım.
O boşlukta oyalanmıyorum; onun içini neyle dolduracağımı düşünüyorum.
Boşluk bir eksiklik değil, şu an şekil verebileceğim bir alan.


---

4. Genel Ruh Hali – Gri

Genel olarak gri hissediyorum.
Bazen beyaza kayıyorum, bazen siyaha.
Ama çoğu zaman ortadayım.
Ne karanlık ne de aydınlık.

Depresyon, tükenmişlik, anksiyete gibi şeyler çok azaldı.
Eskisi gibi değil.
Çok nadir geliyorlar.
Ama duygularım da tam net değil.
Neşeli değilim ama kötü de değilim.
Sanki her şey donmuş gibi.
Fırtına dindi ama güneş doğmadı.
 

SEDOU12

Uranüs Yolcusu
Katılım
5 Eyl 2024
Mesajlar
191
Tepki puanı
402
Puanları
99
Part 3 – Kurtuluşun Yolu: Sistemin Kurulumu

Bu yazı, Umutsuzluk Kuyusu serisinin 3. parçası ve aynı zamanda dönüşüm sürecimin ilk somut planıdır.
Zinciri artık sadece tanımıyor, çözmek için sistemli adımlar atıyorum.

Bugüne kadar geçmişimi anlamaya, zinciri oluşturan halkaları tek tek açığa çıkarmaya odaklandım. Şimdi ise bu halkaların beni yönlendirmesine değil, benim onları dönüştürmeme izin verecek bir yaşam yapısı kurmaya başlıyorum.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst