Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Pmo Bağımlılığına Karşı Güçlü Kalkan: Kazanılmış Hayatlar

Priv@te_reflection

Mars Yolcusu
Katılım
18 Ocak 2023
Mesajlar
174
Tepki puanı
123
Puanları
53
Evet her şey bir tıklama bir dokunma ve bir hareketle başladı. Hem de habersizce bu hobi olarak devam ettiğini sandığımız aktivite yaşamımızın ortalarından ileri, denizin dalgalarına doğru taşımaya başladı. O zaman ki bu ilk keşif heyecan duygusu uyandırdı. Her şeyden habersiz şekilde bağımlılığa dönüşen bir alışkanlık olduğundan habersizdiniz. Hissedilen bu isteksizlikler bir şeyin olumsuz gittiğinin habercisi olacaktı. Ve o gün gerçeği öğrendiğimiz zaman çoktan o bağımlılık döngüsünün içerisinde kendinizi buldunuz: PMO bağımlılığı. Tabi bu zamanla derinleşerek bugünkü davranış örüntüleri halini aldı. Öyle ki bağımlılığın artması gerçeklerin etkililiği konusunda şüphelerin artmasına, bilhassa keskinleşmesine sebep oldu. Bu bağımlılıktan sonra bilinç sahibi olmadığınız gibi bu bağımlılıktan önce de bilinç sahibi değildiniz.
işte sorunun başlangıç noktası da tam olarak bu örüntüye dayanıyor bilinçsizlik duygusuna.



PMO bağımlılığından önceki hayatınızı hatırlayın orada ne gibi eksiklikler vardı? kırık ve dökük ,yıkılmış hayatlar vardı. Bu yıkılmış hayatların içerisinde de çözümlenemeyen , halledilememiş birçok sorun. Aynı zamanda yaşam enerjisini yitirmiş bir karakter yapısı... Peki asıl konumuza gelecek olursak gerçekten bunların sebebi tam olarak neydi? Kendimizi kaybettik amacımızdan uzaklaştık .Kendi öz benliğimizi yani bizi biz yapan bütün özelliklerimizi kaybettik tam olarak. Ne zaman kendimize ,amacımıza uygun olmayan şeyler yapmaya başladık ki o an bizlerde biz düşüş başladı. Hem bedenen hem ruhen. Ama öncelikle ruhen bir düşüş başladı. İşte bu ruhen düşüşler insanı yaşamdan ve onun getirilerinden soyutluyor. Birden gelen uzaklaşma isteği ve gereksiz yere düşünceler insanı yanlış yollara sürüklüyor. Yalnız kalmak özellikle bir süre sonra insana zarar veren bir duygu .Bazılarımız bu süreçte yalnız kalarak mutlu olduğunu söyleseler de yalnızlığın içinde gizli bir öfke ve gizli başkaldırının izlerini rahatlıkla görebiliyorum. Bu başkaldırı genellikle açık kapatma dansı. Öyle de bir dans ki bu insanın içinde sürüklendiği dalgalarla dans. Ergenlik döneminin sıkıntılarından geçmeyen yoktur. Birçok insanın bağımlılığa başlama yaşlarının bu dönemler olması tesadüf değildir. Bir başıboşluk ve dünyayı adeta kendi merkezindeymiş gibi zannetme hissi. Ergenlik zamanında duygularını yaşamayan bir odaya kapatılan ve kendilerine söz hakkı tanınmayan insanlar yetişkinlik ve ileri yetişkinlik dönemlerinde böyle ergence davrandıklarını görürsünüz. Daha sonra bu durum başıboş ve aylaklık hisleriyle kendisini açığa vuracaktır.


Ergenlik dönemi bir insanda iyi yönetilememişse insana karşı gelen düşünce dalgalarına karşı yeterince cevap alınamamışsa ve insan bu dönemde düz yaşayıp bir şeyler de katmamışsa bundan sonraki varoluş sancıları içerisinde yetişkinlik dönemine girecektir. Doğduğunuz günden bu yana kendinizi tıpkı şu anda olduğu gibi soru cevap arayıp da geliştirmemişseniz o zaman için bu şüpheli hallere düşmeniz çok normal. Bir örnekle daha net açıklamış olayım: Dinsiz insanları düşünün dine inanmadan önceki hayatı nasıldı acaba? bu şüpheler haklı şüpheler miydi? yoksa bu hayatından öncede sağlam bir şekilde nefsine uymadan yaşayıp işine gelen düşünceleri kabul mu ediyordu? PMO bağımlılığı da biraz bu duruma benziyor. Zaten bundan önce hayatı olmayan biri bu hallere gelmiş oldu. Baştan beri kendini iyi yetiştirseydi bu halde olmazdı. Bazıları neden bu haldeyim diye soruyorlar ve bazılar gerçekler hakkında şüphe ediyor. Bilmemize rağmen sizce neden yapamıyoruz. Çünkü rahatlığı terk etmek bizlere zor geliyor benciliz çünkü bunu kabul edelim. Kendinden başka kimseyi pek takmaya bir hale gelmek işten bile olmaz bu halde iken. Hayatta yaşamaya dair bir gayemiz yoksa başkalarını düşünmüyorsak oklar hep kendimize yönelir bu çok normaldir. İnsan kendinin dışını çıkmadığı kendini aşmadığı sürece sonsuz bir bağımlılık döngüsü içine girecektir. İnsanın başkalarının hayatlarıyla ilgilenmesi de kendi dertlerini unutmasını sağlıyor. Bunun yanında dert olduğunu sandığımız şeylerin dert olmadığını rahatlıkla görmüş oluyoruz. O yüzden bu konuda beni bırak bize gel , inan ki buna değer diyorum. İnsan sadece kendi yaşamı için çalışırsa bu onun bencil olmasına neden olur. Kendinize şu soruyu sorun: Gün içinde başkalarına ne kadar vakit ayırıyorum? Alma verme dengesi içerisinde benim hayatım tam olarak hangi konumda yer alıyor? Sorumluluk almak gerekir. İnsanın kaybedecek bir şeyi yoksa bu durumda kazanmaya da yüzü yoktur. Evet bu yüzden kaybedecek bir şeylerimiz olmalı. Sorumluluk almaktan korkmayalım .Hayatı riske almak gerekiyor.


Üzerinde kesin bir hükme sahip olduğumuz inançları kumar masasına yatırarak açık artırmaya çıkaralım. Kumar oynayan insanları düşünün kumarda kazanma duygusu uğruna az bir para kazanma uğruna, hatta tamamen kaybetme uğruna bile olsa parasına oraya koyar. Kazandığı zaman bu durumdan hoşnut olur. O arada bir heyecan vardır. İnsanın aramış olduğu işte bu heyecan duygusudur. Düşünceleri kumara yatırmak da böyledir. Ama bu hayırlı bir kumardır. Bir sonuca varan ve düşüncelerin eksik ve olumsuz taraflarını gördüğümüz vakit bizi daha da aydınlığa kavuşturan bir eylemdir. Sizin de aklınıza takılan ve o şeyin asılsız olmasını bilmenize rağmen kendisine çekilmiş olduğunuz fikirleriniz olmuyor mu? Daha sonra o düşünceyi asıl kaynağından görüp düşündüğünüz zaman gerçek olmadığını gördüğünüzde üzerinizden bir yük kalkmış gibi oluyor. Düşünceyi kumara yatırdığınız vakit istediğinizi alamasanız bile bir şeyleri sorgulamak ve asıl kaynağa ulaşmanın heyecanı sizi mutlu ediyor. Tolstoy yaşamının ilk 50 yılına kadar normal, sade ve düz yaşayan bir insanken araştırma yapmaya koyuluyor.


Onu tetikleyen bir duygu ve heyecan hissi var. O his, gerçeği bulma serüveni. Yaratıcıya , asıl kaynak dediğimiz o şeye ulaşma heyecanı 34 yılını da böyle geçiriyor. Şimdi düşünelim Tolstoy 50 yalına kadar rahat bir yaşam sürüyor .Kırmızı hapı alıp hayatına sorgulamadan devam edebilirdi ama söz konusu gerçeklerden en nihayetinde kaçamayacaktır. Hani derler ya cahillik mutluluktur diye o söze bu yüzden katılmıyorum. Cahil bir insan mutludur evet ama mutluluğu sınırlı bir mutluluktur. Bu mutlulukta kaybetme korkusu vardır. Bilen insan zaten kaybetmiştir. Daha da kaybetmiş olmasına lüzum yoktur. O kaybetmeyi göze almıştır. Cahillik senden gönül genişliği ve iç huzuru elinden alır. Ama Tolstoy mavi hapı alıp ilerledi ve gerçeklere ulamadan vefat etmiş olsa da o bundan memnundu. Bu yol biraz sancılı ama bu yolda olmak bizi tüm korkulardan arındırmış olacak. Matrix ve Fight Club filminin metaforuyla ilgili başka bir konu daha açacağım. Hayatı kazanmanmanın yolu bir şeyleri bırakmaya gönüllü olmaktan geçiyor.Bu konunun ayrıntısı gelecek şimdilik takipte kalın bu birinci bölümdü.Şimdilik görüşmek üzere.
 
Moderatörün son düzenlenenleri:
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst