bırakagabırakalım
Yeni Fapstronot
- Katılım
- 3 Şub 2021
- Mesajlar
- 5
- Tepki puanı
- 31
- Puanları
- 39
.
Son düzenleme:
Eğer ezik hissediyorsak ve bunun sadece bir histen ibaret olduğunu ve düşüncesel olarak gerçeği yansıtmadığını biliyorsak ; sizce 1.bizim ezik olduğumuza dair düşüncemiz , 2.dışardaki sosyal olarak geri insana karşı olan düşüncemiz , 3.modernist diye tanımladığımz insana karşı düşüncelerimizi sahiplenmek anlamlı olur mu ?Yaşıtlarımdan veya benden 4-5 yaş hatta 1-2 yaş küçük insanların yanında bile yabancı hissediyorum. Kafelerde takılan, belli başlı kıyafetler giyen (bileklik zincir kolye küpe parfüm kullanan vs) insanlara karşı yabancı hissediyorum. üniversite öğrencilerini gördüğümde, içki içen sigara kullanan sinemaya giden insanları gördüğümde kendimi yabancı hissediyorum. sanki onlar türk ben suriyeliyim gibi veya onlar amerikalı ben türk gibi hissediyorum. (suriyeli amerikalı türk hepsi gözümde insan olarak eşit ama kültür olarak farklılar) bu sebeple kadınlarla yaşıtlarımla dahil olduğum z kuşağıyla konuşamıyorum.
sosyal olarak dışlanmış geliri düşük içten içe ezik olarak gördüğüm insanların yanında çok rahatım. çünkü kendimi de ezik görüyorum. bununla beraber kendimi ve ezik olarak gördüğüm insanları yabancı hissettiğim insanlara karşı üstün görüyorum. hem özgüvensiz hem kibirliyim. karmaşık duygularım var.
geçmişte bana ilgi duyan ve benim de onlara ilgi duyduğum çoğu kızla bu sebeplerden dolayı konuşmadım. benden hoşlandığını arkadaş vasıtasıyla bildiğim kızlarla dahi konuşamadım. içimde kızla çıktıktan bir hafta sonra ayrılacakmışım gibi bir hisle bari kızın gözündeki imajımı koruyayım diye düşünüp kızlarla konuşmadım. (bu düşüncelerin çok saçma olduğunu ben de biliyorum. ama yıllardır düşüncelerim değişmiyor ) ben bu kızla ne konuşacağım düşüncesi beni bitirdi çünkü erkeklerle bile konuşacak konu bulamıyorum. insanların saatlerce nasıl muhabbet ettiklerini yıllardır düşünüyor ve onlara soruyorum. ne yazık hala bir cevap bulamadım.
bu işlerin kitap okumayla falan da alakası yok. ben felsefeden edebiyata tarihten bilime pek çok kitap okumama rağmen hiç kitap okumayan adamlar/kadınlar saatlerce nefessiz ve bol kahkahalı sohbet ediyor ben ise edemiyorum. işte kibrimin ve ezikliğimin saklandığı yer burası.
erkeklerle konuşmak konuşmamak umrumda değil ama kadınlarla konuşamamak beni bitiriyor. çünkü saf şehvet beni onlara itiyor. kadınlarla iyi düzeyli huzurlu bir ilişki umrumda değil. sadece şehvet beni onlara itiyor.
giderek felaket istemeye başladım. bir 3. dünya savaşı bütün sosyal düzeni yıksa mesela. insanlar o eski günlerine dönsün bu tiksinç modernlik yok olsun istiyorum. bu rüya bitsin ve hayatın saf acımasızlığı ortaya çıksın istiyorum.
bir de kızlarla ilişkileri iyi olan erkeklerin sosyal ortamlarda hava atıp diğer erkekleri doğrudan eziklemesi ve arkasından bu şöyle ezik bu böyle ezik diyerek konuşmasına da ayar oluyorum. içkili ortamında arabesk müzik dinleyip bir iki gevşek kızı götürdü diye kendilerini kral sanmalarına ayar oluyorum. dudak büzmeler yandan alaycı bakışlar... kavga etseniz dümdüz edeceğiniz adamlar bunlar. ama modernite sizi kavga durumunda işten çıkarmayla tehdit ediyor.
Tanıdık, galiba biz Tanrı'nın sevimli çocuklarından değiliz. Bazı şeyler doğuştan gelmiyor. Ne olmak ne başarmak istiyorsak hepsini kendi emeğimizle çabamızla almamız gerekiyor. Olmak istediğimiz benliği, dış görünüşümüzü, zekamızı hepsini kendimiz geliştirmeye çalışıyoruz. Tabi bu her yiğidin harcı değil. Çalışman gerekiyor 7/24 boş vaktin kalmayana dek, ellerin kan ter içinde kalana kadar. Para kazanman, fit vücuda sahip olman, yakışıklı olman, iyi giyinmen, güzel kokman, özgüvenli olman, sohbeti keyifli olan, güçlü cesur olan. Bunların çoğusu belli kişilere doğuştan gelir, sizleri bilmiyorum ama bana gelmedi ne yazık... Oturup beklemek gerçekten hiç bir şeyi değiştirmiyor.içimde acayip bir kıskançlık var. farkım ne şu dallamayla farkım ne?
ender huylarımdan birisi dışarı çıkmaktır ve bugün önemli bir işim için dışarı çıktım. bayağı dolaştım koşturdum yoruldum. birbirinden güzel genç ve fit kızlar gördüm. kızlar bu kapalı rüzgarlı havada şort crop ve miniler içindeydi. dışardan bakıldığında efendi erkek olarak görülen ben ise bu imajımı korumak gayesiyle kumaş pantolon kazak ve yağmur ihtimaline karşı mevsimlik giymiştim. saçlarım subay tıraşıydı. ne bir bileklik takmıştım ne kolye ne küpe. tek aksesuarım gözlüklerimdi çünkü gözüm bozuk.
Ve yine kendimi o kızların yanına yakıştıramadım. çünkü onların yanında saçları efil efil ve şekil şükül, bileklikli, küpeli, kolyeli, kapalı havada güneş gözlüğü takmış, kıyafetleri bir hip hop klibinden veya amerikan gençlik filminden kopyalanmış gibi olan tipler vardı. ve ben o tipleri deli gibi kıskandım. hem kıskandım ve hem de dedim ki "ulan şu dallamaların tipe bak."
kültür uyuşmazlığı yaşıyorum ve bu his gün geçtikçe artıyor.
içimde hakaretler birikiyor. onlara sövmek istiyorum. kavga etmek ve kazananın kadını aldığı o mutlu sonu yaşamak istiyorum. ilkel dürtülerim ilkelce dışa vurmak istiyor.
hepsinden öte kendi vücudum kendi bedenim kendi beynim üzerinde söz sahibi olamamam. beğenmediğim bir düşünceyi beğendiğimle değiştiremiyorum ve istemediğim bir huyumu istediğimle değiştiremiyorum.
ortaokulda arkadaşlarımla yerden o sigara paketini bulduğumuzda herkes bir fırt çekmeye başladı. hiçbirimiz beğenmedi o kül tadını. ama sonradan bazılarımız o kül tadına rağmen çekmeye devam etti. garipsedim. çünkü o an hiçbirimiz bağımlı değildik. o ilk fırtta herkes o iğrenç kül tadını aldı ve bağımlı olmadığı için ikinci fırtı çekme ihtiyacı hissetmedi. ama bazılarımız bir sigara tiryakisine dönüştü. işte o zamanlardan beri yabancılaşıyorum. arkadaşlarım saçlarını yapmaya başladığında ben hala o düz saç tıraşımı korudum. etrafımdaki insanlar kadınları etkilemem ve yakışıklı görünmem için saçlarımı dikmemi öğütlüyordu ama utangaç yapım sebebiyle asla onlar gibi saçlarımı yapmadım.
zaman geçti yaşıtlarım giyimiyle konuşmasıyla esprileriyle hayata bakış açılarıyla benden farklı bir hale geldi. lisede spor ayakkabı içine siyah çorap giymemle dalga geçildiğini hatırlıyorum. servise binmeye gittiğimizde iki kızın "ön kapıdan binmeyelim oradan ezikler biniyor" diyerek arka kapıya yöneldiklerini nefret ve kibirle hatırlıyorum. ( o zamana kadar hep ön kapıdan binmiştim o lafı işittikten sonra da hep ön kapıdan binmeye devam ettim.) farkettimki gerçekten de okulda çevresi olanlar maddi durumu iyi olanlar servis durup ön kapıyı açtığında dahi arkaya yönelip arka kapıyı zorla açtırıyorlardı.
lise hayatım korkunçtu. yabancılaşmam oralara dayanıyor. toplumdan nefret etme sebebim lise diyebilirim. keşke hiç o liseye gitmeseydim dedim ama geçmişi değiştiremeyiz. 4 sene platonik aşık olduğum okulun en güzel kızının son sene bunu fark etmesi ve hormonlu uzun boylu yapılı sakallı sevgilisinin yanında bana bakıp alaycı alaycı gülüşünü de unutamıyorum. o gün okuldan koşa koşa çıktım. istemsizce bacaklarım hareket ediyordu. durursam ölecek gibi hissettim. çok utandım ve bir daha onun yüzüne bakamadım.
üniversite yıllarımda ise hiçbir zaman sosyal bir insan olmadım. tek bir arkadaş edinmiştim onu da geçen sene sattım. saçlarımın büyük kısmını birkaç sene içinde kaybettim.
Dostum, bu düşünce yapısını tehlikeli buluyorum. Tamam eksiklerin olabilir ama gördüğün insanları kıskanman, onlara gizli gizli nefret biriktirmek doğru bir düşünce yapısı değil. Black Pill denen bir görüş var Red Pill gibi ve Red Pill'den farklı olarak kadın nefreti ve nihilizm barındıran tamamen kişinin kendine ve çevresine zarar veren bir görüş. Bu düşünceye sakın düşme.içimde acayip bir kıskançlık var. farkım ne şu dallamayla farkım ne?
ender huylarımdan birisi dışarı çıkmaktır ve bugün önemli bir işim için dışarı çıktım. bayağı dolaştım koşturdum yoruldum. birbirinden güzel genç ve fit kızlar gördüm. kızlar bu kapalı rüzgarlı havada şort crop ve miniler içindeydi. dışardan bakıldığında efendi erkek olarak görülen ben ise bu imajımı korumak gayesiyle kumaş pantolon kazak ve yağmur ihtimaline karşı mevsimlik giymiştim. saçlarım subay tıraşıydı. ne bir bileklik takmıştım ne kolye ne küpe. tek aksesuarım gözlüklerimdi çünkü gözüm bozuk.
Ve yine kendimi o kızların yanına yakıştıramadım. çünkü onların yanında saçları efil efil ve şekil şükül, bileklikli, küpeli, kolyeli, kapalı havada güneş gözlüğü takmış, kıyafetleri bir hip hop klibinden veya amerikan gençlik filminden kopyalanmış gibi olan tipler vardı. ve ben o tipleri deli gibi kıskandım. hem kıskandım ve hem de dedim ki "ulan şu dallamaların tipe bak."
kültür uyuşmazlığı yaşıyorum ve bu his gün geçtikçe artıyor.
içimde hakaretler birikiyor. onlara sövmek istiyorum. kavga etmek ve kazananın kadını aldığı o mutlu sonu yaşamak istiyorum. ilkel dürtülerim ilkelce dışa vurmak istiyor.
hepsinden öte kendi vücudum kendi bedenim kendi beynim üzerinde söz sahibi olamamam. beğenmediğim bir düşünceyi beğendiğimle değiştiremiyorum ve istemediğim bir huyumu istediğimle değiştiremiyorum.
ortaokulda arkadaşlarımla yerden o sigara paketini bulduğumuzda herkes bir fırt çekmeye başladı. hiçbirimiz beğenmedi o kül tadını. ama sonradan bazılarımız o kül tadına rağmen çekmeye devam etti. garipsedim. çünkü o an hiçbirimiz bağımlı değildik. o ilk fırtta herkes o iğrenç kül tadını aldı ve bağımlı olmadığı için ikinci fırtı çekme ihtiyacı hissetmedi. ama bazılarımız bir sigara tiryakisine dönüştü. işte o zamanlardan beri yabancılaşıyorum. arkadaşlarım saçlarını yapmaya başladığında ben hala o düz saç tıraşımı korudum. etrafımdaki insanlar kadınları etkilemem ve yakışıklı görünmem için saçlarımı dikmemi öğütlüyordu ama utangaç yapım sebebiyle asla onlar gibi saçlarımı yapmadım.
zaman geçti yaşıtlarım giyimiyle konuşmasıyla esprileriyle hayata bakış açılarıyla benden farklı bir hale geldi. lisede spor ayakkabı içine siyah çorap giymemle dalga geçildiğini hatırlıyorum. servise binmeye gittiğimizde iki kızın "ön kapıdan binmeyelim oradan ezikler biniyor" diyerek arka kapıya yöneldiklerini nefret ve kibirle hatırlıyorum. ( o zamana kadar hep ön kapıdan binmiştim o lafı işittikten sonra da hep ön kapıdan binmeye devam ettim.) farkettimki gerçekten de okulda çevresi olanlar maddi durumu iyi olanlar servis durup ön kapıyı açtığında dahi arkaya yönelip arka kapıyı zorla açtırıyorlardı.
lise hayatım korkunçtu. yabancılaşmam oralara dayanıyor. toplumdan nefret etme sebebim lise diyebilirim. keşke hiç o liseye gitmeseydim dedim ama geçmişi değiştiremeyiz. 4 sene platonik aşık olduğum okulun en güzel kızının son sene bunu fark etmesi ve hormonlu uzun boylu yapılı sakallı sevgilisinin yanında bana bakıp alaycı alaycı gülüşünü de unutamıyorum. o gün okuldan koşa koşa çıktım. istemsizce bacaklarım hareket ediyordu. durursam ölecek gibi hissettim. çok utandım ve bir daha onun yüzüne bakamadım.
üniversite yıllarımda ise hiçbir zaman sosyal bir insan olmadım. tek bir arkadaş edinmiştim onu da geçen sene sattım. saçlarımın büyük kısmını birkaç sene içinde kaybettim.
Ben de aynıyım. Kendimi hep tuhaf hissediyorum insanları6n içinde onlar normal ve ben uzaylıymışım gibi. İnsanların bence bizim gibi olmamalarının sebebi o yapay mutluluğu kaybetmek istememeleri. Bunu pmo olarak algılama, pmo beni hala bitiriyor. Hep relapse oluyorum. Çünkü pmodan uzak durduğumda bu sefer etrafımdaki kadınlara yaklaşıyorum bu iyi bir şey ama yaklaştıktan sonra kendimi aptallar gibi womanizer zannettiğim için hep relapse oluyorum. Dediğim o yapay mutluluk senin de dediğin gibi bu modernite. O kadar uyuşturulmuşlar ki her şey normal geliyor ve kabul ediyorlar. Hükümetlerin, patronlarının, öğretmenlerinin kararlarını. Çünkü diyorlar ki sorgulayıp düşünürsem mutsuz olurum konformist olayım uyumlu olayım diyor ve düzene dahil oluyor. Yalan yok bazen o konformist çomarların mutluluğunu kıskanmıyor değilim. Ailelerimiz bile baskı yapıyor, arkadaşlarımız. İş bulmaya çalışıyorum. Her ilan 10000 başvuru alıyor en az o da. Ne kadar iğrenç bir durum. İnsanlar artık ne olursa tamam diyor. Demek istediğim evet yaşadığımız şey ve bu psikolojik durum bende de var. Yalnız değilsin. İğrenç bir coğrafyadayız cinsellik, sosyal ilişkiler, hayat, her şeyi kendimiz keşfediyoruz. Arada sırada bilinçli ebeveynler çıkar onlar da bize denk gelmez. Erkeklerle ben de konuşamıyorum kızları söylemiyorum bile. Ama kızları çok tatlı ben ülkemizdeki kızlar kadar ne istediğini bilmeyen, ne olduğu belli olmayan başka kızlar görmedim. Bunu üzülerek söylüyorum aşkımı hak etmiyor hiçbiri. Aşık olmayacağım kız ile de cinsellik yaşamak istemem. Benim gözlerim açıldı. Sadece relapse olmasam şu pmo çarkından çıksam hayat istediğim gibi olacak çünkü hiçbir şey beni üzemeyecek. Ama pmo beni modern ve yumuşak bir erkek yapıyor kırılgan yapıyor korkak yapıyor konformist yapıyor. 2 bilemedin 3 gün direniyorum yok olmuyor. Uzvumda hassas zaten aklıma gelse bile hareketlenmeler oluyor. Anlayacağınız ağır bir bağımlıyım. Ve işin komik tarafı tek bağımlığım bu alkol, sigara onları kendi isteğim dahilinde eğer ben istersem kullanıyorum. Ama bu pmo beni yıllardır kontrolü altına aldı keşke kurtulabilsem ama denemeye devam. Benim gibi yolda sosyal çocuk üç kızla konuşuyor tek başına diye üzülme ben de üzülmemeye çalışacağım. Çünkü o kız o çocuk
20 yaşındayım .yks gereği 2 yıldır dışarıya serçe parmağımı bile çıkarmadım öncesinde de % 30 daha az şiddetliydi öyleki yalnız takılmayı feci severim (istesem gözümün gördüğü ile tanışırım yani kendi seçimim ).benden büyksün bende liseyi sevenlerden değilim ama insanların % 95 nin iplenecek insanlar olmadığını ortaokulda anladım sen daha nasıl bir insan ırkı bekliyorsun . bu herşeyi feci umursamak nasıl bir zayıflık kendinize gelin ve birbirinize acındırma seanslarını bırakın . VE ayrıca ben şahsen aşk diye bir saçmalığın olmadığını (zamanla bağ kurulabilir karıştırmayın hala eriyip bitilmeyen bir hal bu) birgünde gördüğüm 10 güzelden 10 unada aşık (!) Olunca boşvermiştim ( çok romantik dimi la la land tarzında). sadece kendi misyonunu merkeze koymakla alakalı bu işlerin anafikri .Ben de aynıyım. Kendimi hep tuhaf hissediyorum insanların içinde onlar normal ve ben uzaylıymışım gibi. İnsanların bence bizim gibi olmamalarının sebebi o yapay mutluluğu kaybetmek istememeleri. Bunu pmo olarak algılama, pmo beni hala bitiriyor. Hep relapse oluyorum. Çünkü pmodan uzak durduğumda bu sefer etrafımdaki kadınlara yaklaşıyorum bu iyi bir şey ama yaklaştıktan sonra kendimi aptallar gibi womanizer zannettiğim için hep relapse oluyorum. Dediğim o yapay mutluluk senin de dediğin gibi bu modernite. O kadar uyuşturulmuşlar ki her şey normal geliyor ve kabul ediyorlar. Hükümetlerin, patronlarının, öğretmenlerinin kararlarını. Çünkü diyorlar ki sorgulayıp düşünürsem mutsuz olurum konformist olayım uyumlu olayım diyor ve düzene dahil oluyor. Yalan yok bazen o konformist çomarların mutluluğunu kıskanmıyor değilim. Ailelerimiz bile baskı yapıyor, arkadaşlarımız. İş bulmaya çalışıyorum. Her ilan 10000 başvuru alıyor en az o da. Ne kadar iğrenç bir durum. İnsanlar artık ne olursa tamam diyor. Demek istediğim evet yaşadığımız şey ve bu psikolojik durum bende de var. Yalnız değilsin. İğrenç bir coğrafyadayız cinsellik, sosyal ilişkiler, hayat, her şeyi kendimiz keşfediyoruz. Arada sırada bilinçli ebeveynler çıkar onlar da bize denk gelmez. Erkeklerle ben de konuşamıyorum kızları söylemiyorum bile. Ama kızları çok tatlı ben ülkemizdeki kızlar kadar ne istediğini bilmeyen, ne olduğu belli olmayan başka kızlar görmedim. Bunu üzülerek söylüyorum aşkımı hak etmiyor hiçbiri. Aşık olmayacağım kız ile de cinsellik yaşamak istemem. Benim gözlerim açıldı. Sadece relapse olmasam şu pmo çarkından çıksam hayat istediğim gibi olacak çünkü hiçbir şey beni üzemeyecek. Ama pmo beni modern ve yumuşak bir erkek yapıyor kırılgan yapıyor korkak yapıyor konformist yapıyor. 2 bilemedin 3 gün direniyorum yok olmuyor. Uzvumda hassas zaten aklıma gelse bile hareketlenmeler oluyor. Anlayacağınız ağır bir bağımlıyım. Ve işin komik tarafı tek bağımlığım bu alkol, sigara onları kendi isteğim dahilinde eğer ben istersem kullanıyorum. Ama bu pmo beni yıllardır kontrolü altına aldı keşke kurtulabilsem ama denemeye devam. Benim gibi yolda sosyal çocuk üç kızla konuşuyor tek başına diye üzülme ben de üzülmemeye çalışacağım. Çünkü o kız o çocukla cinsellik yaşayıp yıllar sonra seninle evlenip çocuk sahibi olacak. Unutma kızlar evleneceği erkeği arkadaş olarak görür benim gibi ben de öyle görülüyorum ama diğer erkeklerle yatağa girer. O yüzden takma o kadar yabancı kızlar biliyorum zor ingilizcedir imkanlar vesaire gerekiyor ama yabancı kızlarla konuş bak rez al bu benim için de olacak oluyor zaten ülkemizdeki kızlara sırtını döndükçe kene gibi yapışıyorlar aslında çok akıllılar her şeyin farkındalar. O beyaz türk gibi hissetmeme olayını anlıyorum bende de var. Pmo hayatımı bitirdi tren kaçtı benim için siz yapmayın örnek alın beni örnek dediğim ibret örneği işte. Gerçek topluluklara girip sosyalleşmezsiniz, pmodan uzak durmazsanız, benim gibi yapayalnız kalırsınız ölseniz kimsenin umrunda olmaz. 22 yaşındayım bitti artık her şey yaşıtlarım, benden büyükler çoktan sosyalleşti ve düzenlerini kurdular. Benden küçükleri saymıyorum bile onların yaşında konuşamazken, utanırken ben onlar cinsellik yaşıyorlar. Herkesin hayatının bir matrixi vardır kimisinin travması, kimisinin gördüğü ihanet, kimisinin kaderi, benimkisi pmo. Matrixten kurtulmadığımız sürece sonumuz hüsran dostlar. İnanın çok yoruldum evet uzun oldu baya bu yorum ama okuyun hepsi gerçek şeyler bir lokmacık yalan yoktur. Okuyun, anlayın, benim gibi olmayın. İnsanlarla konuşurken rahat olun, benim gibi acaba şöyle dersem sinirlenir mi üzülür mü döver mi gibi düşünmeyin. Hem ülkemize hem de bana sağlam bir format lazım ama bakalım nasıl olacak şans dileyen ve buraya kadar okuyan herkese teşekkürler.
yani bu benim fikrim tabi ama inan kendini bir b*k zanneden insanların (yani elit (ay ardım) ) yaptığını yapmamak çok daha havalı .ben yazın Mavi nin tek cep tişört ve kottan . Kışın da kaban , deri ceket gibi klasiklerden vazgeçmem ve inan benim yaşımdakiler bön bön bakınca inanılmaz hoşuma gidiyor. AnaFikire gelince arka kapıdan biniyorlar ise ve sana ezik diyorlarsa onlarla gerçekten ustaca ,ACIMASIZCA ve eğlenerek dalga geç iyi gelir . UMURSAMA LAFIN KISASI .Yaşıtlarımdan veya benden 4-5 yaş hatta 1-2 yaş küçük insanların yanında bile yabancı hissediyorum. Kafelerde takılan, belli başlı kıyafetler giyen (bileklik zincir kolye küpe parfüm kullanan vs) insanlara karşı yabancı hissediyorum. üniversite öğrencilerini gördüğümde, içki içen sigara kullanan sinemaya giden insanları gördüğümde kendimi yabancı hissediyorum. sanki onlar türk ben suriyeliyim gibi veya onlar amerikalı ben türk gibi hissediyorum. (suriyeli amerikalı türk hepsi gözümde insan olarak eşit ama kültür olarak farklılar) bu sebeple kadınlarla yaşıtlarımla dahil olduğum z kuşağıyla konuşamıyorum.
sosyal olarak dışlanmış geliri düşük içten içe ezik olarak gördüğüm insanların yanında çok rahatım. çünkü kendimi de ezik görüyorum. bununla beraber kendimi ve ezik olarak gördüğüm insanları yabancı hissettiğim insanlara karşı üstün görüyorum. hem özgüvensiz hem kibirliyim. karmaşık duygularım var.
geçmişte bana ilgi duyan ve benim de onlara ilgi duyduğum çoğu kızla bu sebeplerden dolayı konuşmadım. benden hoşlandığını arkadaş vasıtasıyla bildiğim kızlarla dahi konuşamadım. içimde kızla çıktıktan bir hafta sonra ayrılacakmışım gibi bir hisle bari kızın gözündeki imajımı koruyayım diye düşünüp kızlarla konuşmadım. (bu düşüncelerin çok saçma olduğunu ben de biliyorum. ama yıllardır düşüncelerim değişmiyor ) ben bu kızla ne konuşacağım düşüncesi beni bitirdi çünkü erkeklerle bile konuşacak konu bulamıyorum. insanların saatlerce nasıl muhabbet ettiklerini yıllardır düşünüyor ve onlara soruyorum. ne yazık hala bir cevap bulamadım.
bu işlerin kitap okumayla falan da alakası yok. ben felsefeden edebiyata tarihten bilime pek çok kitap okumama rağmen hiç kitap okumayan adamlar/kadınlar saatlerce nefessiz ve bol kahkahalı sohbet ediyor ben ise edemiyorum. işte kibrimin ve ezikliğimin saklandığı yer burası.
erkeklerle konuşmak konuşmamak umrumda değil ama kadınlarla konuşamamak beni bitiriyor. çünkü saf şehvet beni onlara itiyor. kadınlarla iyi düzeyli huzurlu bir ilişki umrumda değil. sadece şehvet beni onlara itiyor.
giderek felaket istemeye başladım. bir 3. dünya savaşı bütün sosyal düzeni yıksa mesela. insanlar o eski günlerine dönsün bu tiksinç modernlik yok olsun istiyorum. bu rüya bitsin ve hayatın saf acımasızlığı ortaya çıksın istiyorum.
bir de kızlarla ilişkileri iyi olan erkeklerin sosyal ortamlarda hava atıp diğer erkekleri doğrudan eziklemesi ve arkasından bu şöyle ezik bu böyle ezik diyerek konuşmasına da ayar oluyorum. içkili ortamında arabesk müzik dinleyip bir iki gevşek kızı götürdü diye kendilerini kral sanmalarına ayar oluyorum. dudak büzmeler yandan alaycı bakışlar... kavga etseniz dümdüz edeceğiniz adamlar bunlar. ama modernite sizi kavga durumunda işten çıkarmayla tehdit ediyor.
Hocam yazınız buram buram nihilizm kokuyor. Bu forumdaysak az çok aynı şeyleri yaşamışızdır. Lütfen kendinizi böyle düşünerekten boğmayın demek isterim ama ne kadar takarsınız bilemem. Açtığınız bu başlığın altında faydalı yorumlar var. Bir göz gezdirip önemsemenizi tavsiye ediyorum. Dikkat edin esenlikle kalın.Ne sevmeye ne sevilmeye layığım. Gecenin bir vakti tanımadığım biri bana yaşımı soruyor. Üşüyerek cevap veriyorum. Üşümemi unutturacak cevabı veriyor: hayat seni yıpratmış. Bu sözü çok duyuyorum son zamanlarda. Beni olduğumdan 10 yaş büyük sanan insanlar yüzümü düşürüyor. Ve hayret ediyorum: nasıl bu kadar vurdumduymaz oluyorlar?
Hayret ediyorum. Yaşlılığıma rağmen benden 7 yaş küçük birini seviyorum. Onun beni asla sevmeyeceğini peşinen biliyorum.
Ölümler beni uslandırmıyor. Tazecik bedeni kara toprağa karışan genç ölümleri bile tüylerimi falan ürpertmiyor. Ne fark eder? Bütün güzellik yaşlılığa boyun eğerken benim duygularımın ne anlamı var?
Ümitler kesiliyor ümitler sonra tekrar ve tekrar yeşeriyor. Dünya ağzımda çürük bir tad bırakıyor. Sonra çürüğün içindeki renklere dalıyorum.
Şimdi ben burada yaşlı göründüğüm için sevilmeyeceğimi düşünürken orada gençler ölüyor taze 20sinde. Sonra ben tekrar üzülürken, sevdiğimin gülüşünü düşünüp ağlarken orada anneler ağlıyor çocuklarının cesetlerine sarılmış. Sonra ben tekrar kendimi düşünüp sevgisizlikten çatlarken orada sevgililer ölüme şiirler yazıyor adına ağıt deyip. Ve ben hala nasıl kendimi düşünüyorum?
Anlamıyorum. Ağlayabildiği için şükür eden ben gülebildiği için şükredenleri anlayamıyorum. Bütün sığlık anlamayışımla kendini belirsiz derinliğe bırakıyor.
Benden önce benden sonra... Ben doğmadan önce hayat devam ediyordu ben ölünce de devam edecek. Sevdiğim seveceğim herkes her şey ölecek. Ben öleceğim. Hayat devam ediyor işte diyen herkes ölecek. Bu bildiklerimin her şeyi anlamsızlaştırması gerekiyordu. Demek ki bilmiyorum. Demek ki sadece ezberlemişim.
Ne sevmeye ne sevilmeye layığım. Gecenin bir vakti tanımadığım biri bana yaşımı soruyor. Üşüyerek cevap veriyorum. Üşümemi unutturacak cevabı veriyor: hayat seni yıpratmış. Bu sözü çok duyuyorum son zamanlarda. Beni olduğumdan 10 yaş büyük sanan insanlar yüzümü düşürüyor. Ve hayret ediyorum: nasıl bu kadar vurdumduymaz oluyorlar?
Hayret ediyorum. Yaşlılığıma rağmen benden 7 yaş küçük birini seviyorum. Onun beni asla sevmeyeceğini peşinen biliyorum.
Ölümler beni uslandırmıyor. Tazecik bedeni kara toprağa karışan genç ölümleri bile tüylerimi falan ürpertmiyor. Ne fark eder? Bütün güzellik yaşlılığa boyun eğerken benim duygularımın ne anlamı var?
Ümitler kesiliyor ümitler sonra tekrar ve tekrar yeşeriyor. Dünya ağzımda çürük bir tad bırakıyor. Sonra çürüğün içindeki renklere dalıyorum.
Şimdi ben burada yaşlı göründüğüm için sevilmeyeceğimi düşünürken orada gençler ölüyor taze 20sinde. Sonra ben tekrar üzülürken, sevdiğimin gülüşünü düşünüp ağlarken orada anneler ağlıyor çocuklarının cesetlerine sarılmış. Sonra ben tekrar kendimi düşünüp sevgisizlikten çatlarken orada sevgililer ölüme şiirler yazıyor adına ağıt deyip. Ve ben hala nasıl kendimi düşünüyorum?
Anlamıyorum. Ağlayabildiği için şükür eden ben gülebildiği için şükredenleri anlayamıyorum. Bütün sığlık anlamayışımla kendini belirsiz derinliğe bırakıyor.
Benden önce benden sonra... Ben doğmadan önce hayat devam ediyordu ben ölünce de devam edecek. Sevdiğim seveceğim herkes her şey ölecek. Ben öleceğim. Hayat devam ediyor işte diyen herkes ölecek. Bu bildiklerimin her şeyi anlamsızlaştırması gerekiyordu. Demek ki bilmiyorum. Demek ki sadece ezberlemişim.