Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yaşanamamış Gençlik

2015

Yeni Üye
Katılım
15 Kas 2024
Mesajlar
1
Tepki puanı
5
Puanları
3
Merhaba değerli okuyucular. 2005'li yıllardan kalan forum konuları gibi başladığımın farkındayım. Öncelikle kendimi tanıtayım. İsmim Emre, 29 yaşındayım. 30'lu yaşlarıma girmeden önce deli gibi aklımda dolaşan ve haftalardır hiç aklımdan çıkmayan bir konuyu aktarmak istiyorum. Sanırım OKB ve DEHB gibi psikolojik rahatsızlıklarımın etkisiyle çok fazla uzattım biliyorum.

İlk ve orta okul çağlarım çok güzel geçmişti. Çocukluğumu deli gibi doyasıya yaşadığımı hatırlıyorum. Neydi o 2000'ler? Sararmış bir fotoğraf filtresinden kalan geçmiş bir dünya gibi hatırlıyorum. Özellikle 2003-2007 arası. Ancak 30'lu yaşlarıma girmeden önceki son günlerimde verimli bir 14-21 yaş dönemi geçiremediğimi fark ettim. Lise yılları yada ergenlik yılları her ne derseniz diyebilirsiniz. İlk ve ortaokul yıllarımda sosyal zorbalığa maruz kaldım. Hemen ergenlik öncesi yaşanan travma dönemleri olduğu için o günlerde pek umrumda değildi sadece deli gibi bisiklet sürüp, futbol, seksek, saklambaç gibi aktiviteler yaparken, bisikletle Fatih-Laleli arası turlar atıyordum. Sıradan okul dönemim vardı. Sabahları zor kalkan ve haftanın 5 gününü çile günü olarak nitelendirdiğim günler.

Bahsettiğim gibi bu sosyal zorbalık olayları ergenliğin hemen ardından bende özgüvensizlik, sosyal fobi ve anksiyete gibi şeylere sebep oldu. Hatta DEHB tanısı aldım ve ilaç tedavisine başladım 13 yaşımda. Ortaokulu son sınıfın bitmeye çok az kala terk ettiğimi hatırlıyorum. O yaşlarda sigara başladım. 1 yıl evden hiç çıkmadığımı hatırlıyorum. Artık ondan mıdır yoksa başka sebepten midir bilinmez ama kifoskolyoz rahatsızlığına 14 yaşımdayken yakalandım ve 15 yaşımda ameliyat oldum. Çocukken hep asker-polis gibi mesleklerin hayalini kurardım. Ameliyat olmadan önceye kadar omurgamı artık bükemeyeceğimi bile bilmiyordum ancak bunu ameliyat olduktan sonra fark etmiştim ve artık geri dönüşü yoktu. Zaten çok ileri bir vakaydı ve her türlü ameliyat olmak zorundaydım. Hayatımın dönüm noktası olmuştu. Askerlik polislik sağlık yönetmeliğini araştırırken, onlardan biri olamayacağım için günlerce ağlamıştım.

Ailem beni açık öğretime yazdırdı. Ortaokulu bitmek üzereyken terk ettiğim için ne yazık ki baştan başlamak zorunda kaldım ancak 1-1.5 yıl gibi bir sürede bunu hallettiğimi hatırlıyorum. O ergenlik dönemimin büyük kısmını oyun oynarak geçirdim. 18'lerimde hayatımın tek anlamı CSGO'da global olmaktı. Türlü türlü hikayeleri oyunlar bitiriyordum. Bilimkurgu filmleri de seviyordum. Ancak her ne kadar kitap okumak istesemde DEHB buna engel olmuştu. Fitness gibi kendimi geliştirecek aktivitelere yöneldim. Hayata karşı derin düşünüyordum. Analitik düşünme yeteneğim gelişmişti. O zamanlar gençliğimi iyi yaşamak için çok çırpınmıştım ancak ayrıntıların arasında boğulduğumu hatırlıyorum.

Açık liseye yazıldım ve mezun olduktan bir kaç ay sonra iş başı yaptım. İş başı yapana kadar hiç bir şekilde sosyalleşmediğim ve özgüvensizliğin yanında sosyal anksiyete yaşadığım için gerçekten çok masum bir çalışandım. Çalıştığım sektör giyim mağazası üzerineydi. Gerçekten kasadan para çalınmış ve ben çalmadığım halde iş arkadaşlarım üzerime yürüyünce hazır ol halinde onların bağırışını dinledim ve diğer iş arkadaşlarım nasıl bu kadar sessiz kalabildiğimi sordu. O parayı gerçekten ben çalmamıştım ve ortaya çıkmıştı zaten. Müşteriler ile yaşadığım diyalogları tahmin edebilirsiniz ve müşterilerin mağazada çalışan elemanlara yaptığı muamelenin farkında olduğunuzu varsayacağım.

Her neyse eski bir okul arkadaşına borç verdim. O zamana göre maaşımın %10 fazlası gibi bir şeydi bu ve peyderpey verdiğim için gerçekten net rakamın farkında değildim ve durmam gerektiğini anlamadım. Tabi geri dönmedi o para. İş yerinde artık yorulduğum için istifalı olmam sebebiyle o paraya çok ihtiyacım vardı ve giden gitmişti. O arkadaşı yolda uzaktan görmüştüm ancak bulunduğu yer belediye binasının orasıydı ve etraftaki insanlar kalabalıktı. Sosyal fobim dolayısıyla hakkımı arayamamıştım. Bundan bir kaç gün sonra askerlik yoklaması yaptırdım ve muaf olmuştum. Sonradan fark ettim ki ilk başta rahatsızlığı belirtmezsek sorgusuz askere alıyorlarmış. Bunu aylarca kafaya taktım. Bu yetmedi üstüne ailevi bazı problemler meydana geldi. Derken OKB, DEHB, Anksiyete gibi tıp dünyasında bilinen 5 psikolojik ve bilinmeyen bilmem kaç tane sorunum patlak verdi. O dönemi sadece yatağım ve ekranı kırık cep telefonum olarak hatırlıyorum.

Derken 21. yaşıma girdikten aylar sonra artık bir şeyler yapma vaktinin geldiğini hissettim ve üniveriste hazırlanıyordum. Mezuna kalmıştım. Tekrar hazırlandım ve yine mezuna kaldım. Sıkılmıştım ve vazgeçtim. Ağır iş şartlarında, teknoloji şirketlerinin depolarında çalışıyordum. Hayalim ABD'ye gitmek ve polis-asker gibi şeyler olmaktı. Orada yeni bir hayata başlayabileceğimi ve bunun beni çok heyecanlandırdığını hatırlıyorum.

22 yaşında ilk kez genel eve gidip tabiri caize milli olmuştum. O dönem maaşımın hatrı sayılır bir miktarını bu işe yatırmıştım. O dönemlerden bu güne gerçekten dümdüz bir çizgi gibi. Halen aynı işte çalışıyorum ve işten çıkmak istiyorum çünkü çok yorucu. Ameliyatım sebebiyle ara sıra ağrılarım oluyor ancak doktorumun tavsiyesi üzerine işyerinde yaptığım aktivitelerde sakınca olmadığını söyledi. İçeride 8 yıllık bir tazminatım var ve istifa edemiyorum. Ayrıca hiç bir şekilde sevgilim olmadı. Sosyal çevrem olmadı. Gençliği yaşayacak hiç bir aktivite yapmadım. Yapamadım. Bir kaç gün sonra 30. yaşıma gireceğim ve bu olay gerçekten canımı sıkmaya başladı ve kafamdan atamıyorum. Metrolarda liseli çiftleri görünce kendim için üzülüyorum. Psikiyatriye gittim ve yaptığı tek şey kullandığım prozac'ın dozunu arttırmak oldu.

Eğer buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim. Nedensizce yazmak rahatlatıyor. Bu konu hakkında ne yapabilirim abilerim ablalarım tavsiye bekliyorum. Şimdiden teşekkürler.
 

Gaucho

Uranüs Yolcusu
Katılım
4 Şub 2024
Mesajlar
213
Tepki puanı
358
Puanları
111
Gerçekten okurken oldukça üzüldüm senin adına. Fakat bu siteye adım attığına göre bir şeyleri değiştirebilmek için farkındalık kazanmaya başlamışsın. Yaş olarak benden oldukça büyüksün bu yüzden kendi çapımda bir kaç şey yazacağım fakat sana tavsiye verebilecek ya da yönlendirme yapabilecek kadar tecrübeli değilim.
Ben de iş tecrübesi olarak daha önce sanayi ve depo da çalıştım. Sanayide çalıştığım dönem şunu fark ettim eğer gerçekten yırtıcı bir tip değilsen eziliyorsun. Ağır iş gücü gerektiren işlerin neredeyse hepsinde atılganlığın ve gerektiğinde ses çıkartabilmen seni çoğu şeyden kurtarıyor. Şuan için kendi çapımda senin için bir tek şunu düşünebildim :

Aylık asgari maaş ve sigorta karşılığı günlük 8-10 saat civarı çalışma saati olan (ankara için ise bu kızılaydaki yemek mekanlarının bir kısmıyla konuşmuştum ve bu şekilde anlaştmıştık) bir işe girmen. Kalan vakitte ise bence tekrardan yks çalışmalısın. Farklı ve hoşuna gidebilecek bir bölüm mutlaka vardır. Ameliyat olmuşsun geçmiş olsun. Benim buradan konuşmam çok kolay senin hayatının zorluklarını sen biliyorsun fakat ben yüzeysel olarak bunu diyebilirm. Günlük 15 30 dakika arası ingilizce öğrensen üstüne süper olur.

Bu forumda günde 12 saat çalışan insanlar var çoğumuzun tanıdığı kıdemli insanlar. O insanlar da bir şekilde hayatlarını bir adım öne atmayı başarmak için çalışıyorlar. Bu tarz bir kaç konu açılmıştı sanırsam.

Hocam tekrardan diyorum benden önce sana daha yararlı tavsiyeler verebilecek bir sürü insan var bu forumda ben sadece aklımdan geçenleri yazdım. Esenlikler.
 

Godfather

temet nosce
Katılım
15 Tem 2023
Mesajlar
10
Tepki puanı
23
Puanları
4
Merhaba değerli okuyucular. 2005'li yıllardan kalan forum konuları gibi başladığımın farkındayım. Öncelikle kendimi tanıtayım. İsmim Emre, 29 yaşındayım. 30'lu yaşlarıma girmeden önce deli gibi aklımda dolaşan ve haftalardır hiç aklımdan çıkmayan bir konuyu aktarmak istiyorum. Sanırım OKB ve DEHB gibi psikolojik rahatsızlıklarımın etkisiyle çok fazla uzattım biliyorum.

İlk ve orta okul çağlarım çok güzel geçmişti. Çocukluğumu deli gibi doyasıya yaşadığımı hatırlıyorum. Neydi o 2000'ler? Sararmış bir fotoğraf filtresinden kalan geçmiş bir dünya gibi hatırlıyorum. Özellikle 2003-2007 arası. Ancak 30'lu yaşlarıma girmeden önceki son günlerimde verimli bir 14-21 yaş dönemi geçiremediğimi fark ettim. Lise yılları yada ergenlik yılları her ne derseniz diyebilirsiniz. İlk ve ortaokul yıllarımda sosyal zorbalığa maruz kaldım. Hemen ergenlik öncesi yaşanan travma dönemleri olduğu için o günlerde pek umrumda değildi sadece deli gibi bisiklet sürüp, futbol, seksek, saklambaç gibi aktiviteler yaparken, bisikletle Fatih-Laleli arası turlar atıyordum. Sıradan okul dönemim vardı. Sabahları zor kalkan ve haftanın 5 gününü çile günü olarak nitelendirdiğim günler.

Bahsettiğim gibi bu sosyal zorbalık olayları ergenliğin hemen ardından bende özgüvensizlik, sosyal fobi ve anksiyete gibi şeylere sebep oldu. Hatta DEHB tanısı aldım ve ilaç tedavisine başladım 13 yaşımda. Ortaokulu son sınıfın bitmeye çok az kala terk ettiğimi hatırlıyorum. O yaşlarda sigara başladım. 1 yıl evden hiç çıkmadığımı hatırlıyorum. Artık ondan mıdır yoksa başka sebepten midir bilinmez ama kifoskolyoz rahatsızlığına 14 yaşımdayken yakalandım ve 15 yaşımda ameliyat oldum. Çocukken hep asker-polis gibi mesleklerin hayalini kurardım. Ameliyat olmadan önceye kadar omurgamı artık bükemeyeceğimi bile bilmiyordum ancak bunu ameliyat olduktan sonra fark etmiştim ve artık geri dönüşü yoktu. Zaten çok ileri bir vakaydı ve her türlü ameliyat olmak zorundaydım. Hayatımın dönüm noktası olmuştu. Askerlik polislik sağlık yönetmeliğini araştırırken, onlardan biri olamayacağım için günlerce ağlamıştım.

Ailem beni açık öğretime yazdırdı. Ortaokulu bitmek üzereyken terk ettiğim için ne yazık ki baştan başlamak zorunda kaldım ancak 1-1.5 yıl gibi bir sürede bunu hallettiğimi hatırlıyorum. O ergenlik dönemimin büyük kısmını oyun oynarak geçirdim. 18'lerimde hayatımın tek anlamı CSGO'da global olmaktı. Türlü türlü hikayeleri oyunlar bitiriyordum. Bilimkurgu filmleri de seviyordum. Ancak her ne kadar kitap okumak istesemde DEHB buna engel olmuştu. Fitness gibi kendimi geliştirecek aktivitelere yöneldim. Hayata karşı derin düşünüyordum. Analitik düşünme yeteneğim gelişmişti. O zamanlar gençliğimi iyi yaşamak için çok çırpınmıştım ancak ayrıntıların arasında boğulduğumu hatırlıyorum.

Açık liseye yazıldım ve mezun olduktan bir kaç ay sonra iş başı yaptım. İş başı yapana kadar hiç bir şekilde sosyalleşmediğim ve özgüvensizliğin yanında sosyal anksiyete yaşadığım için gerçekten çok masum bir çalışandım. Çalıştığım sektör giyim mağazası üzerineydi. Gerçekten kasadan para çalınmış ve ben çalmadığım halde iş arkadaşlarım üzerime yürüyünce hazır ol halinde onların bağırışını dinledim ve diğer iş arkadaşlarım nasıl bu kadar sessiz kalabildiğimi sordu. O parayı gerçekten ben çalmamıştım ve ortaya çıkmıştı zaten. Müşteriler ile yaşadığım diyalogları tahmin edebilirsiniz ve müşterilerin mağazada çalışan elemanlara yaptığı muamelenin farkında olduğunuzu varsayacağım.

Her neyse eski bir okul arkadaşına borç verdim. O zamana göre maaşımın %10 fazlası gibi bir şeydi bu ve peyderpey verdiğim için gerçekten net rakamın farkında değildim ve durmam gerektiğini anlamadım. Tabi geri dönmedi o para. İş yerinde artık yorulduğum için istifalı olmam sebebiyle o paraya çok ihtiyacım vardı ve giden gitmişti. O arkadaşı yolda uzaktan görmüştüm ancak bulunduğu yer belediye binasının orasıydı ve etraftaki insanlar kalabalıktı. Sosyal fobim dolayısıyla hakkımı arayamamıştım. Bundan bir kaç gün sonra askerlik yoklaması yaptırdım ve muaf olmuştum. Sonradan fark ettim ki ilk başta rahatsızlığı belirtmezsek sorgusuz askere alıyorlarmış. Bunu aylarca kafaya taktım. Bu yetmedi üstüne ailevi bazı problemler meydana geldi. Derken OKB, DEHB, Anksiyete gibi tıp dünyasında bilinen 5 psikolojik ve bilinmeyen bilmem kaç tane sorunum patlak verdi. O dönemi sadece yatağım ve ekranı kırık cep telefonum olarak hatırlıyorum.

Derken 21. yaşıma girdikten aylar sonra artık bir şeyler yapma vaktinin geldiğini hissettim ve üniveriste hazırlanıyordum. Mezuna kalmıştım. Tekrar hazırlandım ve yine mezuna kaldım. Sıkılmıştım ve vazgeçtim. Ağır iş şartlarında, teknoloji şirketlerinin depolarında çalışıyordum. Hayalim ABD'ye gitmek ve polis-asker gibi şeyler olmaktı. Orada yeni bir hayata başlayabileceğimi ve bunun beni çok heyecanlandırdığını hatırlıyorum.

22 yaşında ilk kez genel eve gidip tabiri caize milli olmuştum. O dönem maaşımın hatrı sayılır bir miktarını bu işe yatırmıştım. O dönemlerden bu güne gerçekten dümdüz bir çizgi gibi. Halen aynı işte çalışıyorum ve işten çıkmak istiyorum çünkü çok yorucu. Ameliyatım sebebiyle ara sıra ağrılarım oluyor ancak doktorumun tavsiyesi üzerine işyerinde yaptığım aktivitelerde sakınca olmadığını söyledi. İçeride 8 yıllık bir tazminatım var ve istifa edemiyorum. Ayrıca hiç bir şekilde sevgilim olmadı. Sosyal çevrem olmadı. Gençliği yaşayacak hiç bir aktivite yapmadım. Yapamadım. Bir kaç gün sonra 30. yaşıma gireceğim ve bu olay gerçekten canımı sıkmaya başladı ve kafamdan atamıyorum. Metrolarda liseli çiftleri görünce kendim için üzülüyorum. Psikiyatriye gittim ve yaptığı tek şey kullandığım prozac'ın dozunu arttırmak oldu.

Eğer buraya kadar okuduysanız çok teşekkür ederim. Nedensizce yazmak rahatlatıyor. Bu konu hakkında ne yapabilirim abilerim ablalarım tavsiye bekliyorum. Şimdiden teşekkürler.
öncelikle duygularını bu denli açığa güzel bir davranış, kutlarım. çünkü duyguları bastırdığında, iradeni de azaltmış oluyorsun. yazı yazarken rahatlamanın sebebi de yaşadığın duyguları açığa çıkarman. lakin şunun farkına varmalısın, sen yaşadığın duyguların neredeyse hepsini içinde yaşıyorsun ama bu yanlış.
senin artık bunları dışarı çıkartman gerek.
bu ilk önerim.

ikincisi: artık öfkelenmen gerek. kullandığın ilaçlar, seni daha da uyuşturuyor. ama senin bulunduğun bu duruma kızıp, ( ki bulunduğu ortama kızmayan birisi kendisini o ortamdan çıkartamaz. ) o hissettiğin öfke enerjisiyle kendini bulunduğun o kötü halden çıkartman gerek.
ÖFKELEN!
SAĞLIKLI ÖFKE İYİ BİR ŞEYDİR. ARTIK BUNU ANLAMAN GEREK.
öfke bizim kendi bölgemizi korumamızı sağlayan bir duygu.

öfke insani harekete geçiren bir duygudur. insan beyni harekete geçip enerji harcamak istemez. işte öfke bunu sağlar.

üçüncüsü: ayrıca hiç sevgilim olmadı, sosyal çevrem olmadı gençliği yaşayacak hiçbir aktivite yapmadım demişsin sonra da demişsin ki YAPAMADIM.
kendine şu soruyu sor.
GERÇEKTEN YAPAMADIM MI? YANİ BEN SOSYAL BİR AKTİVİTEYE KATILACAKTIM AMA İKİ TANE ADAM BENİ KOLUMDAN TUTTU VE KATILAMADIM MI?
YOKSA SEN TÜRLÜ BAHANELER UYDURUP MU KATILMIYORSUN?

ARTIK YAŞADIĞIN KURBAN HALİNDEN ÇIK. GEÇMİŞİ BİR KENARA BIRAK.
ŞİMDİYE ODAKLAN. CARPE DİEM..

ve rasyonel düşün, artık duygusal düşünme.
sosyal anksiyeteyi yenmen için sosyal kelebek olman gerek.
yani tüm sosyal aktivitelere katılman gerek.
yaşadığın yer istanbul, o kadar çok sosyalleşebileceğin ortam vardır ki senin.
ilk başlarda yanlış yerdeyim, buralara ait değilim gibi hissedebilirsin, insanlarla sosyalleşirken acı çekebilir, ortamlardan uzaklaşmak isteyebilirsin.
bu çok normal. ama sonra sonra her şey rayına oturacak.

insan sosyal bir varlık, sevgilileri görünce acı çekmen de çok normal.
çünkü seninde birileriyle yakınlaşmaya ihtiyacın var.

yani senin artık o konfor alanından çıkman gerek.

( ama bahanelere sığınmak yok, şikayet etmek yok, sadece kafayı kırman gerek. )
daha ne kadar ileri gidebilirim diye düşün.
ve hayatı artık otomatik pilotta yaşamayı bırak..
 

theUNİVERSE

Yeni Üye
Katılım
11 Kas 2024
Mesajlar
20
Tepki puanı
9
Puanları
3
Kardeşim 1 senede doktorunu bulmana sevindim, İstanbul çapa,levent kemik hastanesi, Ankara ibni Sina yapicam dedi korkmuştum ben :) en son 6 7 yıl sonra bende ameliyat oldum, böyle bir zorluk yok,liseden gelirken çantayı hemen atıp uzaniyordum yarım saat,ancak öyle kendime gelebiliyordum, öyle bir bel ağrısı yok,şimdi platin vs takılı olduğu için öyle bir ağrı oluyor ve bazen uyuşukluk,lakin hiçbiri ameliyattan önceki kadar değil,idare ediyoruz,bana doğuştan demişlerdi,PC başında da çok oturuyordum çocukken bilemiyo yani, yaşadığın sıkıntıların yarısını yasadim,benim yaşımda 28 oldu dün, belki de geçmişe bakmak yerine geleceğe odaklanmaktir bizim için,hayat çok garip,dünya,yaşam her anlamda çok garip,gençliğini doya doya yaşayıp gelecekte birçok sıkıntısı ve bunların büyük olması gibi çok insan var, geçmişte oldu gelecekte de olacak,yani her gördüğümüz e aldanirsak hayata odaklanamayiz,her insanın yaşamı kişiye özel, kötü düşünmeden önümüze bakmalıyız iyi bir şekilde, kendi canımızı sıkan,zarar veren şeylerden uzak durucaz, sıkıntının içerisinde bulup cikamiyorsak üstte arkadaşın dediği gibi öfkelenmek kendi alanımızı korumak,bizi ileriye taşımak içindir, sağlıklı öfke iyidir demiş, sonuna kadar katılıyorum, öfke herzaman olmalı,istemsiz bir şekilde bile olmalı yaşımız kaç olursa ama onu iyi süzüp,iyi değerlendirirsek o öfke tadından yenmez,eskiden öfkeye kötü bakıyordum ama öfke gerçekten iyi birşeymiş,insan geceleri yıldızlara baktığında bile öfkeli olabilir,o yıldızlar, o galaksiler, uçsuz bucaksız evrende ne var? Cevap alamıyoruz değil mi? Neden alamıyoruz diye ben öfkeleniyorum,bunu sağlıklı kullanmak için uzun yaşamak amacım olmalı ve uzun yaşadıkça göreceğimiz , bileceğimiz belki çok şey olabilir,kim bilebilir belki yarın belki yarından da yakın, herzaman umutlu olmalıyız, geçmiş bitti gitti,kısa sürede geçmişin analizini yapıp önümüze bakmalıyız,mesleğimiz tarihçi ise zaten kendi hayatimizin dışında kalicaz daha derin dusunucez,bu sağlıklı çünkü kişinin mesleği o, bizler geçmişte çok kalırsak bu zararlı ve genelde kendi hayatimizla ilgili geçmişte kalıyoruz o yüzden geleceğe bakalım arkadaşım.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst