1-2 saati kim belirliyor? Bu oyun ve müziğe zehirli dememin sebebi bu. Sonu gelmiyor. En azından bu benim için böyle, çoğu kişi için de böyledir çünkü ÇOK EĞLENCELİ. 30 dakika diye oturuyorum, 3 dakika gibi geçiyor. Yetmiyor, 30'u 45 e tamamlıyorum. "45 oldu, bari 60 dakika yapayım." diyorum. 30 dakika, 1 saate çıktı. Öbür hafta 1 -> 2 saate çıktı. Öbür hafta 3'e...
"Okuldan geldikten sonra 1 saatlik oyun" olsa, zaten sorun yok. Bu konuda haklısınız, tamam. Ama bu şey bağımlılık yapıcı, oyun oynayan %99'luk kesim bunu 1 saatte tutamıyor, hep daha fazlasını istiyorsa ben buna zehirli derim.
Üstteki yazıda dediğim gibi, dengeye oturtanlar elbette vardır ama 100 insandan en az 90'ı bu dengeyi oturtamaz. Sigara da böyle değil midir? Başlangıçta 1 dal içersin, 1 hafta seni götürür. Sonra yavaş yavaş dozu artırırsın. Haftada 2, 3, 4... Her gün 1. Sonra her gün 10. Sonra her gün 1 paket, 2 paket... 3 ay içinde nereden nereye. Hiç sigara içmedim ama bunun böyle olduğunu biliyorum.
Paracelsus'dan alıntı yaptığınız "DOZ" sözü çok doğru, haklısınız. Ama, en azından kendi deneyimlerime göre, bu aşırı bağımlılık yapıcı ve sürükleyici aktivitelerin maalesef ki bir dozu yok. Ya hep, ya hiç.
Paralel bir evrende, hayatım boyunca hiç oyun oynamadığım bir ben, kafadan en az 50 farklı başarım kazanmışım. Bu zamana kadar sayısız fırsatı "1,2 saat oynayayım ya bir şey olmaz" lar yüzünden kaybettim. Bir kereden bir şey olmaz değil, oluyor işte.
Oyun oynayanların kafadan hesap %95'i erkektir. PMO yapanların da %90'ı erkektir. Erkeklerin gerçek hayatta gerçek başarımlar kazanması sistem sahiplerinin işine gelmediği için, erkeklerin gerçek gücünü bu şekilde bastıran sistemler yarattılar ve buna da "kültür" adını verdiler. "Oyun Kültürü"ymüş... Gözlerimi piksellere, parmaklarımı klavye/kontrolcüye bağımlı tutan şey zehirdir hocam, ben artık buna inanıyorum.
Hayat dediğin şey, aslında tamamen yaşadığın şeylerden ibaret değilmidir.
Başkalarının ne yaşadığını dinlemek, sana doğrudan bir tecrübe katmıyor.
Biz sadece mantıkla yaşayan varlıklar da değiliz.
İlkokuldan beri herkes aynı şeyi söylüyor:
“Kitap oku, çok faydalı.”
E tamam da, kitap okumak her zaman keyifli bir şey değil ki? (Özellikle de ilgi alanına girmeyen şeylerse)
Beynim dopamin vermediği şeye alışmaz ki. O alışkanlığı kazanmak için önce beynin onu sevmesi gerekiyor.
Bugün neysen, onu yaşadığın şeyler sayesinde oldun.
O kadar süre oyun oynamasaydın, belki başka şeylere yönelirdin, evet.
Ama o başka şeyler gerçekten “faydalı” mı olacaktı? Kim bilebilir?
Sanki doğduğumuz andan itibaren her gün düzenli spor yapıp, erdemli davranıp, kötü şeylerden uzak duracak bilinçteydik de…
Bu tavsiyeler hep söyleniyor ama sen o zamanlar o kafada mıydın gerçekten?
Belki şimdi dönüp bakınca “Vay be, bağımlılığımdan kurtuldum. Daha önce de bırakabilirdim.” diyorsun.
Ve evet, belki 10 yıl değil de 8 yılda bırakırdın. Belki 6 yılda.
Ama belki de 5. yılda bırakamazdın.
Çünkü o zamanlar kafan, o farkındalığı taşıyacak seviyede değildi.
Belki de o bilgi, o dönem senin için anlamlı değildi. İhtiyacın yoktu yani.
Geçmişinden kaçamazsın.
Bugün olduğun kişi, yaşadığın her şeyin toplamı.
Deneyim paylaşılabilen bir şey değil, sen kendini durduramazsın diye 1-2 saatle sınırlandır diyemezsin ki.
Bende oyun bağımlısıydım senin gibi yıllarımı verdim tüm bunları anlatmamın sebebi bu.
Acı verici bir deneyim ama en azından dersimi çıkartabildim ve yoluma baktım.
Halen de oynuyorum ve sınırlandırabiliyorum günlük 1-2 saatle.
Robot değiliz benimde eğlenmem gerekiyor bulunduğum durumda eğlence kaynağı olarak başka şeyler bulamıyorum.
Sonuç olarak bende oyun oynamaya müzik dinlemeye devam ediyorum.
Ve ben bu deneyimlerimi çöpe atmaya niyetli değilim, sana tekrar oyna demiyorum bırakmışsın sevindim adına ama bu bir deneyimdi dersini çıkardın ve geçti.