Patronuss
Yeni Fapstronot
- Katılım
- 7 Eki 2020
- Mesajlar
- 5
- Tepki puanı
- 31
- Puanları
- 14
BBC WorkLife
Kendinizi ne sıklıkla bir maraton için antrenman yaparsanız, yeni bir dil öğrenirseniz, yeni bir işe başlarsanız veya bir roman yazarsanız hayatınız ne kadar güzel olurdu diye düşünüyorken buluyorsunuz? İstediğimiz şeylerin hayalini kurmak doğaldır; ama olumlu düşünme literatürünün tersine, daha parlak bir geleceği hayal etmek, ona sahip olma ihtimalini artırmaz.
Psikolojik araştırmalar, hedeflerimize ulaşmak için hayal dünyasında dans etmek yerine pragmatik planlar yapmaya başlamamız gerektiğini gösteriyor. Bu da pembe dünyayı şu anki gerçeklikle karşılaştırmak, engelleri belirlemek ve bunları aşmanın en iyi yolunu bulmak demek oluyor.
Psikologlar bu sürece "zihinsel mukayese" diyor. Onların çalışmaları çoğu insanın stratejileri, günlük yaşamlarına etkili şekilde işleyemediklerini gösteriyor ki bu da niyetlerimizin arzu dolu düşünceler olarak kalması ve hayallerimizi gerçekleştiremememiz anlamına geliyor. Zihinsel mukayesenin nasıl yapıldığını öğrenmek, problem çözme, motivasyon ve özdenetim gibi kişisel ve profesyonel hayatımıza büyük yararlar sağlayabilecek özellikleri geliştirmemize yardım eder.
"Hayalleri Gerçekleştirme Teorisi"
New York Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan Gabrielle Oettingen, "Hayalleri Gerçekleştirme Teorisi" dediği bu alandaki çoğu çalışmaya öncülük etmiştir. Onun ilgisi, 1990'larda genel kanının aksine sonuçlar veren bazı çalışmalarla başladı: bu çalışmaların hepsi pozitif düşünmenin geri tepen bir özelliği olduğunu gösterdi. Örneğin, diyet yapanlar üzerinde çalışarak şunu buldu: Kilo vermeyi ne kadar çok hayal ederseniz, kilo verme olasılığınız da o kadar azdır. Aynı şekilde akademik başarı hayalini kuran öğrenciler, başarıyı hayal etmeyenlerden daha kötü notlar alma eğilimindedirler.
Hayal kurmanın uyandırdığı samimi duygular, insanların çoktan hedeflerine ulaşmış gibi hissetmelerine yol açıyor.
Pozitif düşünmek nasıl bu kadar kötü bir şekilde geri tepebiliyor? Bu sonuçlar göz önüne alındığında, Oettingen, katılımcıların bilinçsiz bir biçimde hayallerle gerçekliği karıştırdıklarını ifade etti; hayallerin uyandırdığı samimi hisler, onlarda hedeflerine ulaşmışlık hissiyatını uyandırıyor, bu da gerçek başarıya ulaşmak için gereken işi yapma olasılıklarının daha düşük olduğu anlamına geliyor.
Ve böylece Oettingen, 2000'lerin başında, basit bir gerçeklik kontrolünün insanları tekrar yola koyup koymayacağını araştırmaya başladı. Almanya'daki meslektaşlarıyla, İngilizce öğrenen 55 öğrenci topladı. Bazılarından bir dilde yetkin olmanın yararları üzerine bir hikaye yazmaları istendi. (pozitif hayal) (Cevaplar, "babam mutlu oluyor"dan "Backstreet Boys -müzik grubu- ile konuşabiliyorum"a kadar değişiyordu.) Diğerlerinden, yeteri kadar kelime bilmemek veya ödev yapmaktan çok futbol oynamaya meyilli olmak gibi bu hedefe ulaşmalarına engel olabilecek şeyleri listelemeleri istendi (negatif gerçeklik). Üçüncü bir gruptan ise her ikisini de yapmaları istendi. Bu da, "zihinsel mukayese" müdahalesi oluyordu.
Beklenildiği gibi Oettingen, zihinsel zıtlıklarla uğraşan çocukların gelecek 3 ay içinde daha iyi ilerleme kaydettiklerini gördü. Bu, özellikle başlangıçta başarılı olmak için beklenti içine giren çocuklar için başarıya ulaşma yolu oldu: basit bir alıştırma, umutlarını en iyi sonuçlara çevirmelerine yardım ederken diğerleri orta düzeyde sonuçlar elde ettiler.
Bu ilk bulgular, sonraki yıllarda farklı bağlamlardaki çalışmalara ilham verecek bir damlaya ve sonra da bir sele dönüştü. Ve birlikte, çok yönlü ve değerli bir araç olan zihinsel mukayese için bir güçlü bir durum oluşturdular.
Almanya'daki Trier Üniversitesi ve Massachusetts, Boston'daki Liesenfeld Araştırma Üniversitesinde zihinsel mukayese üzerine çalışan bir psikolog olan Katja Friederichs, "Zihinsel mukayese artık çok iyi araştırılıyor" diyor. "Spordan işe kadar çoğu alanda insanların hedeflerine ulaşmalarında çok yardımcı oluyor" diye de ekliyor.
Her durumda bu teknik, insanların kararlığını ve azmini sağlamlaştırıyor gibi görünüyor. Hamburg Üniversitesi'nden Timur Sevincer, "Çoğu hayali gerçekleştirmek için, engelleri aşabilme gücüne sahip olmalısınız ve zihinsel mukayese insanların buna sahip olmasına yardımcı oluyor" diyor.
"WOOP" kısaltmasını hatırlayın: Dileğinizi düşünün, sonucu hayal edin, engeli belirleyin ve bir plan yapın.
Sevincer'in birkaç yıldır süren araştırması, insanların günlük hayatta zihinsel mukayese yöntemini kendiliğinden kullanıp kullanamadıklarını inceliyordu. Tipik bir deneyde, katılımcıdan önemli bir kişisel isteği hakkında bir şeyler yazması ve ardından cevaplarını analiz etmesi istendi. Sonuçlar, insanların sadece %10'undan %25'ine kadarının bu güçlü stratejiyi hedeflerini gerçekleştirmek için kendiliğinden kullandığını gösterdi. Diğer yandan çoğu insan pozitif fantezilere kapılmış veya zorluklarla ilgili motivasyon düşürücü düşüncelere boğulmuş durumda. Bu da geriye, zihinsel mukayese yoluyla iki düşünme şeklini (pozitif-negatif) dengelemeyi öğrenebilecek çok sayıda insan bırakıyor.
Patronuss
Kaynak:
Kendinizi ne sıklıkla bir maraton için antrenman yaparsanız, yeni bir dil öğrenirseniz, yeni bir işe başlarsanız veya bir roman yazarsanız hayatınız ne kadar güzel olurdu diye düşünüyorken buluyorsunuz? İstediğimiz şeylerin hayalini kurmak doğaldır; ama olumlu düşünme literatürünün tersine, daha parlak bir geleceği hayal etmek, ona sahip olma ihtimalini artırmaz.
Psikolojik araştırmalar, hedeflerimize ulaşmak için hayal dünyasında dans etmek yerine pragmatik planlar yapmaya başlamamız gerektiğini gösteriyor. Bu da pembe dünyayı şu anki gerçeklikle karşılaştırmak, engelleri belirlemek ve bunları aşmanın en iyi yolunu bulmak demek oluyor.
Psikologlar bu sürece "zihinsel mukayese" diyor. Onların çalışmaları çoğu insanın stratejileri, günlük yaşamlarına etkili şekilde işleyemediklerini gösteriyor ki bu da niyetlerimizin arzu dolu düşünceler olarak kalması ve hayallerimizi gerçekleştiremememiz anlamına geliyor. Zihinsel mukayesenin nasıl yapıldığını öğrenmek, problem çözme, motivasyon ve özdenetim gibi kişisel ve profesyonel hayatımıza büyük yararlar sağlayabilecek özellikleri geliştirmemize yardım eder.
"Hayalleri Gerçekleştirme Teorisi"
New York Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan Gabrielle Oettingen, "Hayalleri Gerçekleştirme Teorisi" dediği bu alandaki çoğu çalışmaya öncülük etmiştir. Onun ilgisi, 1990'larda genel kanının aksine sonuçlar veren bazı çalışmalarla başladı: bu çalışmaların hepsi pozitif düşünmenin geri tepen bir özelliği olduğunu gösterdi. Örneğin, diyet yapanlar üzerinde çalışarak şunu buldu: Kilo vermeyi ne kadar çok hayal ederseniz, kilo verme olasılığınız da o kadar azdır. Aynı şekilde akademik başarı hayalini kuran öğrenciler, başarıyı hayal etmeyenlerden daha kötü notlar alma eğilimindedirler.
Hayal kurmanın uyandırdığı samimi duygular, insanların çoktan hedeflerine ulaşmış gibi hissetmelerine yol açıyor.
Pozitif düşünmek nasıl bu kadar kötü bir şekilde geri tepebiliyor? Bu sonuçlar göz önüne alındığında, Oettingen, katılımcıların bilinçsiz bir biçimde hayallerle gerçekliği karıştırdıklarını ifade etti; hayallerin uyandırdığı samimi hisler, onlarda hedeflerine ulaşmışlık hissiyatını uyandırıyor, bu da gerçek başarıya ulaşmak için gereken işi yapma olasılıklarının daha düşük olduğu anlamına geliyor.
Ve böylece Oettingen, 2000'lerin başında, basit bir gerçeklik kontrolünün insanları tekrar yola koyup koymayacağını araştırmaya başladı. Almanya'daki meslektaşlarıyla, İngilizce öğrenen 55 öğrenci topladı. Bazılarından bir dilde yetkin olmanın yararları üzerine bir hikaye yazmaları istendi. (pozitif hayal) (Cevaplar, "babam mutlu oluyor"dan "Backstreet Boys -müzik grubu- ile konuşabiliyorum"a kadar değişiyordu.) Diğerlerinden, yeteri kadar kelime bilmemek veya ödev yapmaktan çok futbol oynamaya meyilli olmak gibi bu hedefe ulaşmalarına engel olabilecek şeyleri listelemeleri istendi (negatif gerçeklik). Üçüncü bir gruptan ise her ikisini de yapmaları istendi. Bu da, "zihinsel mukayese" müdahalesi oluyordu.
Beklenildiği gibi Oettingen, zihinsel zıtlıklarla uğraşan çocukların gelecek 3 ay içinde daha iyi ilerleme kaydettiklerini gördü. Bu, özellikle başlangıçta başarılı olmak için beklenti içine giren çocuklar için başarıya ulaşma yolu oldu: basit bir alıştırma, umutlarını en iyi sonuçlara çevirmelerine yardım ederken diğerleri orta düzeyde sonuçlar elde ettiler.
Bu ilk bulgular, sonraki yıllarda farklı bağlamlardaki çalışmalara ilham verecek bir damlaya ve sonra da bir sele dönüştü. Ve birlikte, çok yönlü ve değerli bir araç olan zihinsel mukayese için bir güçlü bir durum oluşturdular.
Almanya'daki Trier Üniversitesi ve Massachusetts, Boston'daki Liesenfeld Araştırma Üniversitesinde zihinsel mukayese üzerine çalışan bir psikolog olan Katja Friederichs, "Zihinsel mukayese artık çok iyi araştırılıyor" diyor. "Spordan işe kadar çoğu alanda insanların hedeflerine ulaşmalarında çok yardımcı oluyor" diye de ekliyor.
Her durumda bu teknik, insanların kararlığını ve azmini sağlamlaştırıyor gibi görünüyor. Hamburg Üniversitesi'nden Timur Sevincer, "Çoğu hayali gerçekleştirmek için, engelleri aşabilme gücüne sahip olmalısınız ve zihinsel mukayese insanların buna sahip olmasına yardımcı oluyor" diyor.
"WOOP" kısaltmasını hatırlayın: Dileğinizi düşünün, sonucu hayal edin, engeli belirleyin ve bir plan yapın.
Sevincer'in birkaç yıldır süren araştırması, insanların günlük hayatta zihinsel mukayese yöntemini kendiliğinden kullanıp kullanamadıklarını inceliyordu. Tipik bir deneyde, katılımcıdan önemli bir kişisel isteği hakkında bir şeyler yazması ve ardından cevaplarını analiz etmesi istendi. Sonuçlar, insanların sadece %10'undan %25'ine kadarının bu güçlü stratejiyi hedeflerini gerçekleştirmek için kendiliğinden kullandığını gösterdi. Diğer yandan çoğu insan pozitif fantezilere kapılmış veya zorluklarla ilgili motivasyon düşürücü düşüncelere boğulmuş durumda. Bu da geriye, zihinsel mukayese yoluyla iki düşünme şeklini (pozitif-negatif) dengelemeyi öğrenebilecek çok sayıda insan bırakıyor.
Patronuss
Kaynak:
Ziyaretçiler için gizlenmiş link, görmek için üye olunuz.
Giriş yapın veya üye olun.
Son düzenleme: