Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yalnızlık Kötü Müdür?

cvehileyle

Jüpiter Yolcusu
Katılım
17 May 2022
Mesajlar
486
Tepki puanı
244
Puanları
76
Bir yerde okumuştum. Bağımlılığa en yatkın fareler yalnız ve sıkılan farelermiş. Dolayısıyla bizlerin de yalnız olduğu zaman bağımlılıklara daha çok yenilebileceğimizi iddia ediyordu. Mesela yalnızsak ve evde oturuyorsak ne yaparız? Oyun oynarız, film izleriz ya da bir şeyler yeriz. Ders çalışmak bile arkadaşlarla daha kolay değil midir yalnız olmaya kıyasla? Ne düşünüyorsunuz?

Ben yalnız bir vatandaşım. Üniversiteden birkaç arkadaş vardı ama onlarla da aram bozuldu, darbe yiyorum hep. Genelde kenarda dışlanmış birisi oluyorum. PMO olsun başka bağımlılıklar olsun kendi başıma yenmem daha mu zordur? Bağımlılıklardan kurtulmak için başkalarına ihtiyaç duyma düşüncesi bile beni kahrediyor. Aciz hissettiriyor. Yalnız yapabilmeliyim diyorum ama beceremiyorum bazı şeyleri. Eğer bu meseleler başkalarıyla ilgili olmayıp yalnızca benle alakalıysa o zaman rahat bir nefes alabileceğim.
 

Muhammet20

Venüs Yolcusu
Katılım
6 Eyl 2022
Mesajlar
118
Tepki puanı
101
Puanları
49
Yaş
19
Konum
Türkiye
Bir yerde okumuştum. Bağımlılığa en yatkın fareler yalnız ve sıkılan farelermiş. Dolayısıyla bizlerin de yalnız olduğu zaman bağımlılıklara daha çok yenilebileceğimizi iddia ediyordu. Mesela yalnızsak ve evde oturuyorsak ne yaparız? Oyun oynarız, film izleriz ya da bir şeyler yeriz. Ders çalışmak bile arkadaşlarla daha kolay değil midir yalnız olmaya kıyasla? Ne düşünüyorsunuz?

Ben yalnız bir vatandaşım. Üniversiteden birkaç arkadaş vardı ama onlarla da aram bozuldu, darbe yiyorum hep. Genelde kenarda dışlanmış birisi oluyorum. PMO olsun başka bağımlılıklar olsun kendi başıma yenmem daha mu zordur? Bağımlılıklardan kurtulmak için başkalarına ihtiyaç duyma düşüncesi bile beni kahrediyor. Aciz hissettiriyor. Yalnız yapabilmeliyim diyorum ama beceremiyorum bazı şeyleri. Eğer bu meseleler başkalarıyla ilgili olmayıp yalnızca benle alakalıysa o zaman rahat bir nefes alabileceğim.
Bende aynı durumdayım dostum,
yalnız olmak aslında bazen iyidir insan kendini bulur,ama bu uzun sürerse sonuçlar iyi olmaya bilir nasıl dersen:
insana depresyon,stes,anksiyete gibi sorunları getirebilir.
sosyal medya kullanıyorsan şöyle bir söylemde var;

-Bununla birlikte sosyal medyayı çok kullananların daha çok depresyon ve yalnızlığa kapılacakları konusunda söylemler de var.

-


İnsan sosyal bir varlıktır.



yani o yüzden hafifte olsa bi sohbet girişimine başlayabiliriz.

çevrendeki kütüphaneler,kurslar,geziler gibi yerlere giderek hem yeni insanlarla tanışıp hem sosyalleşebilirsin dostum.yani ben yavaş yavaş böyle yapmaya başlayacağım.


 
G

gordon

Misafir
İnsanın sosyal bir varlık olduğunu ve sosyalliğin bir ihtiyaç olduğunu kabul etmek gerekir. Evrimsel açıklaması da zor değil: Sosyal yeteneklerin iyiyse kaynaklardan daha çok yararlanırsın ve böylece neslini sürdürmekte zorluk çekmezsin. Yalnızsan ölür ve neslin sona erer.

Yalnızlık uzun vadede kötü olmasına rağmen kimi zaman münzevilik ihtiyacı da duyarız.

Bununla ilgili bir alıntı paylaşmıştım:
 

netherim

Merkür Yolcusu
Katılım
28 May 2022
Mesajlar
123
Tepki puanı
217
Puanları
58
Ben de yalnızım ve seninle aynı şeyleri düşünüyorum. Benimki hem tercih edilmiş hem de zorunda kalınmış yalnızlık. Ama işte zorunda kalma kısmı kötü ondan dolayı istesem de yalnızlığımı bırakamıyorum. Bunu hem kendim istedim hem de toplum yüzünden oldu. Ve işin acı tarafı ülkemizde yalnız insanlara maalesef hoş bakılmıyor. Daha çok dışlıyor insanlar bak bu yalnız bundan başımıza iş alırız falan diye. Ev bile vermiyorlar. Yani hem toplum yüzünden mecbur bırakılmış hem de kendi isteğim ile pekiştirilmiş bir yalnızlığım var. Umarım ikimizde sadece kendi isteğimiz ve tercihimiz olan yalnızlığı yaşarız öbürkü olan yalnızlık çok korkunç gerçekten... :(
 

QT-SAV AI

Ay Yolcusu
Katılım
11 Nis 2023
Mesajlar
34
Tepki puanı
45
Puanları
21
İstemli yalnızlık bir ödüldür zorunlu olarak yaşanan yalnızlık(dışlama, özgüvensizlik ve sosyalleşememe) bir tutsaklıktır. Her insan zaman zaman yalnız kalmak ister fakat "tutsaklık" olarak bahsettiğim yalnızlık ne kadar dış taraftan kaynaklı olarak görülse de aslından bireyin kendisinden kaynaklıdır. Kendini geliştirmeye adadığında, doğru çevre arayışına girdiğinde ve en önemlisi özgüvensizliğini yendiğinde o tutsaklıktan kurtulacaktır. Her kim ki "yok abi ben yalnız kalmayı çok seviyorum, insanlarla iletişim kurmasam da olur" diyorsa kendini kandırıyordur. Sosyalleşmek bir ihtiyaçtır, yalnız kalmak bir ödüldür. Bir ödüle ne kadar maruz kalırsan o kadar anlamsızlaşır o yüzden zaman zaman yalnız kalmalıyız. Lütfen bu durumdaysanız çıkın herhangi bir yerdeki herhangi biri ile konuşun, konunun hiçbir önemi yok yeter ki sohbet edin. Yalnızlık kalıcılaşırsa bir çok problemi de yanında getirir. Şunu unutmayın ki uçabilme yeteneğiniz olsa bile kimse bunu görmüyorsa önemi yoktur. Hayatınızda değerli bir yere sahip olacak, sizin hayatına dahil olabilecek ve "BENİM HAYATIM" adlı filmi izlemeye nail olacak insanları tanıyın. Eğer yaşayacağınız hayatın kitabını bir tek siz okuyacaksanız hiçbir önemi yok lütfen yaşayacağınız kısıtlı serüvende yalnız ilerlemeyin. Yalnızlık bir lüks olmadığı müddetçe de yalnız olmamaya dikkat edin. Saygılarımla
 

dr.kimse

Yeni Üye
Katılım
16 Şub 2023
Mesajlar
7
Tepki puanı
2
Puanları
3
Bir yerde okumuştum. Bağımlılığa en yatkın fareler yalnız ve sıkılan farelermiş. Dolayısıyla bizlerin de yalnız olduğu zaman bağımlılıklara daha çok yenilebileceğimizi iddia ediyordu. Mesela yalnızsak ve evde oturuyorsak ne yaparız? Oyun oynarız, film izleriz ya da bir şeyler yeriz. Ders çalışmak bile arkadaşlarla daha kolay değil midir yalnız olmaya kıyasla? Ne düşünüyorsunuz?

Ben yalnız bir vatandaşım. Üniversiteden birkaç arkadaş vardı ama onlarla da aram bozuldu, darbe yiyorum hep. Genelde kenarda dışlanmış birisi oluyorum. PMO olsun başka bağımlılıklar olsun kendi başıma yenmem daha mu zordur? Bağımlılıklardan kurtulmak için başkalarına ihtiyaç duyma düşüncesi bile beni kahrediyor. Aciz hissettiriyor. Yalnız yapabilmeliyim diyorum ama beceremiyorum bazı şeyleri. Eğer bu meseleler başkalarıyla ilgili olmayıp yalnızca benle alakalıysa o zaman rahat bir nefes alabileceğim.
'' yalnız kurt ölür, sürü hayatta kalır.'' Taht Oyunları-
Dostum insan yapısı gereği sosyal bir canlıdır. Her zaman insan tanımaya çalış her insan bir tecrübedir.
 

IV.Murad

Venüs Yolcusu
Katılım
10 Ocak 2023
Mesajlar
42
Tepki puanı
90
Puanları
24
Bir yerde okumuştum. Bağımlılığa en yatkın fareler yalnız ve sıkılan farelermiş. Dolayısıyla bizlerin de yalnız olduğu zaman bağımlılıklara daha çok yenilebileceğimizi iddia ediyordu. Mesela yalnızsak ve evde oturuyorsak ne yaparız? Oyun oynarız, film izleriz ya da bir şeyler yeriz. Ders çalışmak bile arkadaşlarla daha kolay değil midir yalnız olmaya kıyasla? Ne düşünüyorsunuz?

Ben yalnız bir vatandaşım. Üniversiteden birkaç arkadaş vardı ama onlarla da aram bozuldu, darbe yiyorum hep. Genelde kenarda dışlanmış birisi oluyorum. PMO olsun başka bağımlılıklar olsun kendi başıma yenmem daha mu zordur? Bağımlılıklardan kurtulmak için başkalarına ihtiyaç duyma düşüncesi bile beni kahrediyor. Aciz hissettiriyor. Yalnız yapabilmeliyim diyorum ama beceremiyorum bazı şeyleri. Eğer bu meseleler başkalarıyla ilgili olmayıp yalnızca benle alakalıysa o zaman rahat bir nefes alabileceğim.
Bahsettiğiniz fareler kısmı ile ilgili okuduğum bir kitapta bahsediliyordu (umarım kitaplardan alıntı yapmak telif hakkı kapsamında değildir) :

Bazı insanların bağımlılığa daha yatkın olduğunu, diğerlerinin onlara göre daha dirençli olduğunu uzun zamandan beri biliyoruz. Bu farkı açıklamak için geliştirilen biyolojik tabanlı birçok açıklama çabasına rastlayabilirsiniz. Doğuştan bazı kimyasalların miktarlarının az yahut fazla olması, gelişimsel sorunlar, beslenme yahut duygusal çevre sorunları gibi sayısız faktör etkenler arasında sayılabiliyor.

Bununla birlikte artık bir insanın bağımlılık potansiyelini en çok etkileyen faktörlerden birisinin sosyal yalıtım ve yalnızlık olduğunu; diğer insanlarla duygusal ilişkilerin sağlıklı bir biçimde kurulamamasının en etkili nedenlerden birisi olduğunu biliyoruz. Böyle bir "yalnızlık" hali birçok insanı keyif verici maddeler, yıkıcı veya uyuşturucu (alışveriş, kumar veya pornografi gibi) davranışlar aracılığıyla bir şekilde kendilerini tatmin etmeye yönlendirebiliyor. Bu tip bağımlılık yapıcı madde ve davranışların ortak özelliği ise özellikle beynimizin ödül sistemlerini aşırı derecede uyarması ve bu uyarıma insanların gittikçe daha fazla ihtiyaç duyması şeklinde özetlenebiliyor. Fakat bu basit açıklama, neden herkesin bağımlı olmadığını anlamamızı sağlamıyor. Zira bu beyin bölgeleri ve ödül sistemleri hepimizin beyninde mevcut ve aktif durumda. Aradaki farkı yaratan başka bir şeyler olmalı.

1970'li yıllarda farelerde yapılan bağımlılık çalışmalarında ortaya çıkan bazı ilginç sonuçların 1990'lara hatta 2000'lere kadar genel dolaşıma girmesi oldukça zor olmuştu. Halbuki bağımlılık meselesinin sadece kimyasal bir sorun olmadığını aslında en azından bazı bilim insanları o dönemlerde fark etmişlerdi.

Laboratuvarda deney hayvanları ile yapılan bağımlılık deneyleri temelde basittir: Deney hayvanları kafeslerinde yahut yaşam ortamlarında mesela kokainli veya alkollü su gibi uyuşturucu özelliği taşıyan kimi maddelere maruz bırakılır. Tabii ki bir süre sonra bu hayvanların hemen hepsi bu uyuşturuculara bağımlı hale gelirler. Fakat bir ara, farelerin de bizim gibi "sosyal hayvanlar" olmasından yola çıkan bir araştırma grubu, hayvanların kafeslerde yalnız başına ve stresli bir ortamda bulunmasını dikkate alarak, böyle bir ortamın hayvanları bağımlı yapma potansiyelinin daha yüksek olabileceğini düşünüyor. İyi ki de düşünüyorlar... Zira hemen sonra, bu bağımlılık deneylerini fareler için oldukça farklı bir ortamda yapmaya karar veriyorlar. Bu farklı ortam "Fare Parkı (Rat Park)" olarak biliniyor.

Fare Parkı, bir fare yahut sıçanın isteyebileceği her şeyi; erkek ve dişi diğer fareler, oyuncaklar, sığınma alanları, bol yem ve su gibi her türlü bileşeni en iyi oranlarda içerecek şekilde tasarlanmış bir alan. Fareleri böyle bir ortama koyduktan sonra, onlara kokain ile su alternatif olarak sunulduğunda, tahmin edeceğiniz üzere fareler artık kokain bağımlısı olmuyorlar. Güzelce gidip yemeklerini yiyor ve arada da sularını içiyorlar. Bazılarının sadece arada bir kokainli suyu az miktarda tükettiği görülüyor. Bu da insanlardaki rahatlama ve eğlence amaçlı ilaç kullanımına yani bağımlı olmayıp da arada bir uyarıcı yahut uyuşturucu madde kullanan insanların davranışlarına çok benziyor. Kısacası, ortam fareler için "şenlikli" oldukça kalıcı bir bağımlılık etkisi gözlemlenmiyor.

Hikayenin bir başka ilginç tarafı daha var. Tek başlarına kaldıkları kafeslerde bol miktarda uyuşturucu madde mâruziyeti neticesinde bağımlı hale gelmiş hayvanlar bu "Fare Parkı"na kondukları zaman, günler içerisinde bağımlılık davranışlarında bir azalma ve normal beslenme döngüsüne geri dönüş izleniyor. Yani bundan önce "kimyasal olarak ödül sistemi üzerinden bağımlı olduğu düşünülen" bu farelere adeta mucizevi bir şey oluyor ve Fare Parkı'nda mutlu mesut yaşamlarına geçiş yaptıklarında, bir anda düzeliveriyorlar!

Bu deneylerin sonuçları, uzunca bir süre önce yayınlanmış olmasına rağmen özellikle bilim camiasındaki insanların ilgisini çok fazla çekmeyi başaramamıştı. Çünkü bu açıklamanın karşısında "bağımlılığın kimyasal teorisi" olarak özetlenebilecek harika ve basit bir açıklama vardı. Belli kimyasal maddeler yahut vücutta ki bu kimyasal maddelere duyarlı moleküler alıcılar (reseptörler) üzerinden yapılan biyokimyasal açıklamalar hem gayet anlaşılırdı hem bizim için işi oldukça basitleştiriyordu ve hem de ilaç araytırmalarına önemli bir alt yapı ile gerekçe sağlıyordu. Çoğunun faydasız olduğunu bilsek de ilaçla bağımlılık tedavisi yaklaşımlarına umut bağlamak her zaman daha kolay gelmekteydi. İşin içine sosyallik gibi ölçümü ve tanımı zor kavramların girmesi, muhtemelen bu basit kimyasal ön kabullerle yarışamayacak kadar "yakışıksız" görünüyor olmalıydı.

2000'li yıllardan itibaren artık bağımlılığın en etkin tedavisinin; bağımlı insanları gerçekten sevgiyle kabullenilebilecekleri gerçek bir sosyal ortama sokarak, bozulmuş olan sosyal bağlarının tekrar kurulabilmesiyle mümkün olabileceğini yeniden anlamaya başladık. Artık bağımlılığı ilaçlarla neden kalıcı olarak tedavi edemeyeceğimizi daha iyi anlıyoruz. Bizler sadece kimyasal, molekül gruplarından müteşekkil robotlar değiliz. Çok ciddi sosyokültürel ihtiyaçlarımız var ve bunları tatmin edemediğimiz zaman sağımız solumuz hiç belli olmayabiliyor.

Burada birkaç noktayı dikkatle vurgulamakta fayda var. Fare Parkı deneyi kısaca özetlemeye çalıştığım gibi kesin sonuçları olan bir deney değildir. Üzerinde çok tartışmalar yürütülen, itiraz edeni çok olan bir çalışmadır. Ayrıca doğrudan insanlara uygulanabilir bir deney de değildir. Çünkü insanlar için böyle "mükemmel" bir ortamı yaratmak neredeyse hiçbir zaman mümkün olmayacaktır; orası kesin. Bunların yanı sıra bağımlılık konusunda elbette bağımlılık yapan maddenin cinsi, kişinin biyokimyasal özellikleri, genetik mirası, yaşı, sosyoekonomik durumu gibi birçok etken de sosyal ortam kadar etkilidir. Bunların hepsi muhakkak göz önüne alınması gereken gerçeklerdir. Fare Parkı deneyinin bize hatırlattığı en önemli gerçek, farelerin bile "sadece kimyasal etkilerle" hareket eden basit canlılar olmadığıdır. Dolayısıyla insan söz konusu olduğunda durum tabiatıyla biraz daha karmaşık bir hale gelecektir.

Ana konumuza bağlayalım: Önümüzdeki dönemlerde bu dijital dünyanın her yanımızı iyiden iyiye kuşatacağı günler geldiğinde "Dijital bağımlılıkla nasıl başa çıkacağız?" sorusu ana sorunlarımızdan birisi olacak gibi duruyor. Gerçekten de bizi gerçek sosyal ilişkilerden koparacak, yatak odalarımıza dahi misafir olacak ve hatta belki yakında bedenlerimizin içerisine kadar girecek teknolojik gelişmelerle hayatımızın her anını kaplayacak kadar belirgin hale gelecek dijital teknolojiyle sıkı bir sınava girmemiz kaçınılmaz olacak. Bence bilmemiz ve unutmamamız gereken en önemli gerçek, en az 200 bin senelik bir maziye dayanan beynimizin bu gelişmeler karşısında oldukça savunmasız bir durumda kalabileceğidir.

(Sinan Canan İFA, İlişkiler Ve Stres, Sayfa 88-91 )
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst