Son 2 aydır rutinimin dışında yaşıyorum ve hayatımda hiç bu kadar uzun süreliğine rutin dışına çıkmadım. Çevremdeki insanları hiç tanımıyorum, etrafı bilmiyorum ama yavaş yavaş tanıyacağım. Kendi içime çekildim, kitap okuyorum, çevrede dolanarak felsefe yapıyorum, doğayla ilgileniyorum. İşin özü bedenimi ve zihnimi meşgul ediyorum böylelikle ruhumu dinlendiriyorum.
Bunları yaparken yalnız olmaktan korkmuyorum. Konuşacak kimsemin olmaması üzücü değil. Aslında bu beni güçlü hissettiriyor.
Artık günlüğüme okuduğum kitaptan sevdiğim alıntıları eklemeyi düşünüyorum. Sizin de söz veya başka bir şey hakkında fikirleriniz varsa yazabilirsiniz hoş olur.
Günlüğün ilk alıntısı :
“ Dalgaların sürekli çarptığı kaya gibi ol: Sağlam, hareketsiz durur kaya ve yatıştırır etrafında suyun öfkesini. “Ne talihsizim ki bu benim başıma geldi.” Hayır talihsiz değilsin, “Bu benim başıma geldiği için talihliyim, zira bana hiçbir zarar veremedi ve şu andaki, ya da gelecekteki yaşamım için de korkmuyorum,” demeli. Çünkü herkesin başına talihsizlik gelebilir, ama herkes talihsizliği zarar görmeden atlatamaz. Öyleyse neden talihsizlik değil, talih olmasın? Yani insanın talihsizliğinin, insanın doğasının sapmasından kaynaklanmadığını mı söyleyeceksin? Peki insan doğasının iradesi ya da amacıyla uyumsuz olmayan bir şeyin, bu doğadan sapma olması mümkün mü? Peki nedir bu irade ya da amaç? Biliyorsun ne olduğunu. Başına gelen şeyler adil, cömert, gösterişsiz, aklı başında, telaşsız, dürüst, mütevazı, özgür olmanı, insanın kendine has doğasını var eden diğer bütün özelliklere sahip olmanı engelleyebilir mi? Kalan günlerinde, sana acı veren her şeyde bundan faydalan: “Bu bir talihsizlik değil, aksine buna yiğitçe katlanmak talihtir.”
Kendime Düşünceler- Marcus Aurelius 4.kitap