Son Paylaşımlar

Sitemize Hoşgeldiniz NeverFap Türkiye

Bize katılmak için kayıt olabilir veya giriş yapabilirsiniz.

Forum Rehberi >>>

Neverfap Türkiye Forum kurallarını öğrenmeniz ceza almanızı engeller. Kurallarımızı okuyunuz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Yönetimle İletişime Geç >>>

Sitemizi kullanırken yaşadığınız sorun ve önerilerinizi yöneticiler ile paylaşabilirsiniz. Sağdaki simgeye tıklayarak gidebilirsiniz.

Rodion Romanoviç | Günlük

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
1 Mart 2024 - 2.GÜN

Hedeflerim doğrultusunda en büyük adımı ufak bir freelance işe girerek geçenlerde yapmıştım. Kendimi bir bütünün parçası hissedince sorumluluk aldım ve bu doğrultuda geliştirmeler yaptım. Bugün de bence en önemli olan ikinci şeyi yaptım. Bir spor salonuna yazılıp hareketleri öğrendim. Hayatımda ilk defa bir spor salonuna yazılıyorum. Kendimi gerçekten iyi hissettim. Gün sonunda biraz yorulsam da ilerleyen zamanlarda tempoya alışacağıma inaniyorum. Özellikle koşu aletinde normalde ormanda koştuğumdan daha fazla koştum.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
1.haftanın belirtilerini buram buram hissediyorum. Cinsel gerilimde bir artış var. Rüyalarım ciddi derecede netleşti. Yani gördüğüm rüyalari hatırlayabiliyorum. Dahası bazen kontrol ediyorum. Bu kesinlikle emin olduğum bir etki artık. 1.haftada rüyalar netleşir ve hatırlamaya başlarız. Ayrıca mastürbasyon ve porno rüya görmemize engel olur.

Hayatımda başka bir şeyi net değiştirmedim. Bu hafta şeker tüketmedim ve spora devam ettim. Önümüzdeki hafta daha aktif bir şekilde devam edeceğim. Şekerin yanına ekmekte yemeyeceğim. İftar yemeğinide kalori kısıtlayarak yiyeceğim. Ayrıca gece belli saatte uyuyup sabah belli saatte kalkacağım. Rüyalarım netleşmesiyle zaten uyku kalitemde artmıştır.
 
  • Beğeni
Tepkiler: Eff

Eff

Yoda
Katılım
5 Eyl 2020
Mesajlar
561
Tepki puanı
800
Puanları
160

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
İş almak ve o işe odaklanmak mentaliteyi inanılmaz toparlıyor. Bu etkiyi seviyorum.

Tebrik ederim. Haftada kaç gün salona gidiyorsun? Benim tavsiyem en az 3, en fazla 4 gün gitmen.

Sürecinde bol şanslar.
2 Günde 1 gitmeye çalışıyorum. Ama bazen çok fazla yormuyorum kendimi , inanılmaz derecede faydasını gördüm. Beni değiştiren iki şeyden birisi bu freelance iş, birisi de bu spor salonu oldu. Etkileri benden bağımsız olarak gelişiyor.

Çok teşekkür ediyorum, sana da başarılar. :)
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Eveeet beklediğim ikinci etki de geldi. Rüyaların netleşmesi aslında ilk belirtiydi ardından rüyalarda cinsel şeyler görülür. Bunu direk yaşadım. Bugün ve önceki gün cinsel içerikli rüyalar gördüm. Rüyalanma yaşadım bunun neticesinde . Bu iki etki artık kritik bir döneme girdiğimi gösteriyor. Artık hiçbir tetikleyici öğelere bakmamam lazım, daha da önemlisi hiçbir şekilde küçük canavar'a fırsat vermemeliyim. En büyük iki tetikleyici, görseller ve yatak. Yatakta fazla zaman geçirmeyi düşünmüyorum artık ayrıca kadınlara bakmayı da bir müddet kesiyorum, masum bakışları bile kesmem lazım. Ayrıca ikinci haftanın en net etkilerinden dikkatte artış ve özgüveni de hissediyorum.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Ölüler halinde duracak onlar da
Dışımdaki ölüler, içimdeki ölüler
Bir alaşım halinde, donuk güneşin altında
Ve benim mutluluğumun altında
Akıp gidecek bütün kötülükler
Ölümün armaları gibi
Akıp gidecekler en sonunda

Niye ölmemeli öyleyse
Yaşamak mutlu bir devinimse.

~Düşlüyor ölümünü Ruhi Bey.~
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Ölümü gömdüm, geliyorum
Bir sonbahar günüydü, geliyorum
Güneşler buz gibiydi, geliyorum
Ve bütün kötülükler
Ölümün armaları gibiydi
Size anlatırım, geliyorum.

Hepsini, hepsini gömdüm, geliyorum
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Bir an olsun zihninde dönen gerginliği bitirebilsin isterdi. Oysa var olmayınca ne de güzel hayaller kuruyordu. Bir kır evi vardı hayalinde. Şehirden alabildiğince uzak değildi. İnsanların arasında kaybolmuş bir ev gidiydi. Tepeden bakan bir insan kolayca evini görebilirdi ama aşağıda yaşamak onu insanlarda ayıracaktı. Başka da hayalleri vardı tabi. Mesela sabahları bir kitap okuyup bitirebilmek isterdi. Zevkle okumak! Keyifle bitirmek! Bu hayali için teşebbüslerde bulundu ama beklediği gibi olmadı. Beyni ihanet etti. Ama öncesinde başka bir ihaneti o beynine yapmıştı zaten. Onu hazza boğmuştu! İyi yetiştirilmemiş bir evlat gibi soytarılık etmeye başladı beyni de! Kitap okurken odaklanmamaya karar verdi. İnatçılık yaptı! Ne de ergen tavırlar!

Cebinden kağıt ve kalemi çıkardı. Uçuk hayaller kurmaktan vazgeçmek istedi. Bundan sonra neyi isterse onu yazacaktı . Yaşama kapılacak ama yönlendirmeden de geri kalmayacaktı.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Belirlediğin şeyleri yapmak insana bir özgüven katıyor. Geçenlerde ilk defa özgüven eksikliğini fiziksel olarak hissettim. Gerçekten dışarıya adım atacak cesaretim yoktu. Bir an önce insanlardan uzaklaşmak istedim. Ama şimdilerde problemlerimi çözdükçe bu hissinde kaybolduğunu hissettim. Bence bunu hepimiz yaşıyoruz ve bu yüzden nf'nin süper gücüne inanıyoruz. Halbuki sıradan insanlar - eğer ki hasta değillerse- bunu kolaylıkla yapıyorlar. Ama sorgulanması gereken şeylerden biri de şu;

Ne kadar sıradan insan kaldı?
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Dorian artık kendini bile tanıyamaz hale gelmişti. Her şeyi o lanet resme yıktığını fark ettiğinden beri hayatın değeri zaten önemini kaybetmişti. Ne olurdu Basil şu resmi hiç yapmamış olsaydı. Böyle bir dileğide gerçek olsun istedi. Ama zaman su götürmez bir şekilde akıp gitmişti. Ağzından gençliğin verdiği coşkunlukla o sözler dökülmüştü. "Keşke ben değilde bu resim yaşlansa"! Kutsal bir saate denk gelmiş olsa gerekti. Duası kabul olmuştu. Günde 1-2 kere bu odaya gelirdi. İnsan ruhuna bakmanın daha da ötesi kendi ruhuna bakmanın ne kadar acınası olduğunu anlardı. Yaptığı günahların , yapacağı kötülüklerin portrede etkilerini görmeyi severdi. Kendisine olmayan etkiler o resimde vücut bulurdu.

Gelemedi.... (18)
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Bazı pornocuların ve bazı bölgelerinin özel olduğu inancı nereden geliyor bilmiyorum. Tamam porno izlemeden duramam ama şu kadın çok güzel değil mi? Evet o kadın çok güzel olabilir hatta o kadınla konuşsan belki senle birlikte olmak isteyebilir ama o kadın burada değil. Ayrıca kendini teşhire vermiş. Senin gibi düşünen belki binlerce hayranı var. Onu izleyen bazıları tarafından beğenilmemiş bile olabilir. O kadın kendini teşhir etmeyi sevmiş. O kadın ile duygusal , mantıksal , aşksal anlamda nasıl bir bağ kurabilirsin? Bu imkansız! Burayı atlayalım, aynı kadınla cinsel bir birliktelik kurma imkanın olsa bile bu bile absürt. Kadının hayatı bu! Cinsel ilişkiye girdin ve sonrası ne? Cinsel ilişki duygu olmadan mastürbasyondan farksız kalır. Hatta eşinizin fotoğrafına bakarak mastürbasyon çekmemeniz önerilir. Oysa o eşinizdir! Beyninizin bunu anlaması beklenir ama hayır beklenildiği gibi olmaz. Dopamin boşalır ve bir sonraki sefer için daha yüksek dozunu bekler. Bu yüksek doz ise tatminsizliğe sebep olur (günler ilerlediğinde mutsuz hissetme sebebi bu bence, düz çizgi denilen evrede arşa çıkar, bu porno izleyeyim düşüncesi değildir aksine dopaminin küçük bir kitap okuma etkinliğinden bile zevk alma yolunda alınması gereken bir yoldur) , tatminsizlik ise gerginlik ve stresi bunlar ise pornoyu getirir.

Konuyu dağıtmayalım. Cinsel ilişiki duygu + partnerdir. Bu ikisinden biri bile yoksa orada cinsel ilişki değil bağımlılılık söz konusudur. Partner olmadan duygu olmaz ve mastürbasyonla kendini tatmin etmeye çalışan biri işi internette gezerken bulur. Duygusuz olan (bir porno starı ile cinsel ilişkiye girmek mesela) bir cinsel ilişki ise gene mastürbasyondan farksızdır. Sonuç olarak şuraya varmaya çalışıyorum. Herhangi bir kadın, herhangi bir bölge, herhangi bir tür, herhangi bir şekil kendini teşhir edici bir şekilde yayın yapıyorsa kişiden bağımsız olarak bu pornoya girer. Ve porno bağımlılığın tatmin edilmesini , izlemesini istediği bir şeydir. Aklı başında biri bir porno starının diğerinden farkı olmadığını bilir. Ancak bir bağımlı , bağımlılığını haklı çıkarmak için bazı kişilere karşı fetiş geliştirdiğini , bazı bölgelere karşı daha ilgili olduğunu (göğüs, bacak, ayak) iddia eder. Bunlar bağımlılığı tatmin etmenin dolaylı bir yoludur. Bir insan böyle şeylere gerek duymaz. Bir partneriniz olsa, onu seviyor olsanız onun her şeyini seversiniz ve böyle şeyler düşünmeniz normal olur. Ama unutmayın bir pornocunun hiçbir şekli özel değildir. Ve akıllı varlıklar olarak biz onları seyretmek istemeyiz.

Son günlerde aklıma düşen "bazı pornolar veya pornocular özel olabilir mi? " sorusuna kendimce verdiğim bir cevap oldu bu! Aklımda takılı kalan bazı sorunlar giderildi. Takıntılarımı geçirmek üzere 2 haftalık deneme süremi başlatıyorum. Bakalım kendimi eylemsel anlamda ikna edebildim mi?
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
İyiden iyi bunalmış hissediyordu. Yok bu böyle olmayacak, biraz dışarı çıkıp hava almalıyım. Böylece kendine geleceğine emindi. Oksijen beynine doğru hücum edecekti. Beyni bu oksijenler ile birlikte kendine gelecekti . Ne o yoksa kendinde değil misin? Bu da ne demek şimdi? İnsan kendine nasıl gelir? Kendinden uzakta mı da kendine gelecek? Bir müddet felsefi bu soruyu düşündü! İnsan evren gibidir diye bir kanıya varmak istedi. Baksana şu damarlara aynı gökyüzüne benziyorlar. Karmaşık bir yapı içerisinde çıkan mükemmellik... Kelimeler eksik kalıyor. Şairler bir sonraki mısraya bir söz arıyor ama bulunacak tek kelime "gökyüzü" oluyor. Gökyüzü adına yazılmış dini bir kitap bile bulunuyor. Gökyüzüne bakarken insan ne kadar küçük olduğunu fark ediyor. Öyle ya da böyle öleceğini ve bir gün burayı terk edeceğini fark ediyor. Ne de olsa koca koca yıldızlar ölmedi mi? Bir yıldız olmak isterdi gökyüzünde , sonrasında süpernova olurdu. Gerçi bunların adlarını da bu küçük insancıklar vermişti. Koca koca şeylere isim vermişlerdi. Ne de garipti. Varlığı tanımlayan yegane şeyin bir isim olması. Eski konuşmalardan kısa bir anı geldi aklına;

- Şuna bak!
+ Oda ne öyle!
- Bilmiyorum o şey yapıyor!
+ Ne yapıyor?

Kelimeler yetmiyordu. Böylece üstat atay yeni bir kelime buluyordu. "Gökyüzü"! sonrasında evren bu kelime eksenin şekilleniyordu. Her şey o andan itibaren anlam kazanmaya başlıyordu. Yıldızlar bir an varlıklarını hissettirmek istediler gökyüzüne! Hey bize de bakın bizde varlık denizinden aşağı damlıyoruz. Ama olmuyordu! Gökyüzü tüm büyüleyiciliği ile genel kapsamda değerlendiliyordu ve büyüklük küçük şeylerin değerini kısıyordu. Böylece yıldızlar galileo'yu beklemek zorunda kaldı.

Biraz daha sonra olacak bir dükkana girdi. Bir kaç parça bir şey oldu. Markette boş boş dolanmayı severdi. Ona arkadaşlarını hatırlatırdı. Arkadaşları ile yaptıkları o anlamsız dolaşmaları hissederdi. Bir reyonun önüne gelip anılarını anlattıkları o yegane ana giderdi. Oradan bir anlığına ayrılmak zorunda kaldı.

- Maalesef bu ürünlerden kalmadı!

Kendine gelmişti. Ah kahretsin! Demek kendine gelmek böyle bir şeydi. Bir anda gökyüzü ve yıldızlar kayboldu. Yatağında sağa döndü ve artık dünyasal şeyler hayal etmeye başladı. Artık küçük değildi. Artık kocaman olmuş ve evrenin orta noktası haline gelmişti. Yastığın içine boğuldukça küçüldü, küçüldü ve sonunda nokta haline geldi.

Devamı gelemiyor...
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Genç adam uzun adımlarla yürümeye devam etti. Kendinde değil gibi duruyordu. Biraz kafası dağılmış belki de uzunca süre bir şeyler düşünmüştü. Eve geldi , ne yapacağını hiç bilmeden bir müddet salonda dolandı. İyi bir evi var denebilirdi. Her şey o bir müddet sonra anlamsız gelmişti. Bir şeyler yapmak bile ona yük gelir olmuştu. Salonda yürümek... Doğru ya böylece bazı anlamlar ve kavramlar yakayabilirdi. Ayağına komut vermek istedi. Şimdi sağ şimdi sol. Ama bunu bile otomatik yapar olmuştu. Vücudunda bile hakimiyet yoktu. Onu bile bir şeye kaptırmıştı. Sonunda yoruldu. Köşeye oturdu. Fakat düşünceleri onunla birlikte oturmadı. Devam ediyordu. Biri gelip biri gidiyordu ve o bazen eline bakacak oluyordu. Eli bile garip geliyordu. Kendine izdüşüm bir şekilde bakmak istedi. Dışına çıkıp ne kadar rezil göründüğünü bilmek istedi. Ayna bu intibayı yeterince bırakamıyordu. Araştırmalar gösteriyordu, aynalar bizi daha iyi gösteriyordu. Sonrasında fark etti ki gözü de ona ihanet edebilirdi. Herkes ihanet ederdi. Elinden kimse tutmayabilirdi. Yalnız olduğunu hissetti. Bu nasıl bir yalnızlık böyle? Etrafında kimsem yok diyecek kadar nankör müydü? Bugün de bana kimse selam vermedi mi diyecekti? Bugün annem beni görmedi mi? Bugün birileri beni zorbaladı mı? Ben yok mu sayıldım? Fazla abarttım mı?

Salonda yeniden yürümeye başladı ve düşündü. Ömründen zaman yavaş yavaş gidiyordu ve bunu o kadar ciddiye almaya başaramamıştı. Yangın deneyini hatırladı. Bir grup insan odaya alınır ve arka taraftan duman ve yangın efekti verilir. Bir insan test edilir. Diğer insanlar duruma tepkisiz kalınca denek adayımız da görmesine ve duymasına rağmen tepki vermez. İşte böyle oluyordu. Oda göre göre, duya duya, yalanlara daha çok inanır olmuştu. Bazı şeyleri neden yaptığını yedirmek için herkes yapıyor lafına sığındı ve bunun tersini söyleyenleri aşırıcılar olarak tanımladı. Ya öyle miydi? Gerçek, doğru ve iyi şeyler neden zordu? Ya da zor değildi de insanlar ona ulaşmak için birbirini mi zorluyordu? Yoksa tek başına bir insan daha mı iyi bir yere gelirdi? Tek başına ahlak diye bir şey kalır mıydı? Doğru yu göremiyordu. Çok fazla sağa sola çekildiğini hissediyordu. Bazen değişen koşullar karşısında karakterinin de değiştiğini hissediyordu. Fazlaca parası olsa bambaşka bir insan mı olurdu? Bilemiyordu! Belki de öyle oluyordu. Günler günleri kovalıyor ve o aynı insan olmaya devam ediyordu. Bunu daha fazla yediremeyeceğinin farkındaydı. Bir şeyler bekliyordu. Bir ölüm, bir sakatlık, bir hastalık, bir tokat... Fakat insanların ne kadar alıştığına şaşırıyordu. Oda alışırdı biliyordu , öbür türlü yaşayamazdı , öbür türlü sırtında bir küfe taşımak zorunda kalırdı. O bir o olamamıştı. Ona bir o burada denilmişti belki de. Etrafındaki insanları yoksaymış başarabileceğini bildiği halde yeteneklerine sırt dönmüştü. İşte bu o öyle bir şey yapmıştı. Gözüne bakmadığı , ayağına yürümediği için ihanet ettiğini söylemişti ama kendine... Kendine nasıl ihanet ettiğinin farkında bile değildi!
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
24.01.2025 (I'm born where I died. )

Necdet nereye gittiğine emin değildi. İçini yakıp bitiren bu aşk ateşini nasıl söndürecekti? Mantık ilmiyle hareket edilen bir şey değildi ki bu? Okulda öğretilen ilime sığınamıyordu. Ama ne yapsındı? Bir şeyler aklından Leyla'yı daha doğrusu Leyla'sını ona unutturmalıydı. O halde evindeki o ingilizce ile samimi tavırları neydi. Ülkeyi işgal eden o derme çatma kültürle ne ilişiği olacaktı. İngilizler işte diye düşündü içinden. Hep bir işgal peşindeler. Leyla'nin kalbini yağmaladıklarını düşündü, onu kendisine aşık etmişti. İşte aşk böyle bir şeydi. Geri gitse? Belki bazı konuşmalar ile Leyla'yı ikna ederdi. Seni köpek gibi seviyorum aşkım, bu kötü halden seni kurtarmaya geldim. Oysa öyle değildi. Leyla Necdet'in gittiğini görmemiş bile. Viskisinden bir yudum alırken İngilizce kumanda'nın şark fıkralarına gülüyordu. And he sadi, how do you know that? Darling darling you are so funny! Öyleye bu ingilizlerde hep bir so funny'lik vardı zaten. Allah bu beş para etmezlere doğuştan bir şeytan tüyü so funny'lik eklemişti.

Yok dedi Necdet bu böyle olmayacak gerisin geri eve doğru yönelmeye başladı. Evin önüne doğru yaklaştığında İngiliz ve Leyla'yı yan yana gördü. İngiliz evden ayrılıyor ve otomobile binmek üzereydi. Ne olurdu , gitsem şöyle iki üç yumruk atsam. Hem Leyla'ya göstermiş olurum. Bende neyim şeyim strong'um derim. Leyla bakk look at mee, meee strong meee. Oysa Necdet kendinde bu ruhani gücü bulamıyordu. Belki de eskiden beri bilinen kendisine gücünü gösteren erkeği seven kadın imajından çok uzaktaydı Leyla. O biraz daha havai ve kendi başına yaşamayı severdi. Sonraları ikisi arasında geçen konuşmalarda ; "Ne olmuş canım biraz samimi konuşmuşsak Necdet? Sende amma abarrttın? Relax takılmayalıyım mı? " dememiş miydi. Neyin relaxı diyecek oldu Necdett ama, aşk göze bir damga vuruyordu. Öyle bir damga ki o gözlerde bir ömür görüyordu, öyle bir damga ki o kadından başkasına dünya diyemiyordu. Ay bu yüz için geceeye aydınlık veriyordu sanki, sanki ay bu yüze vuruyorda o yüz sayesinde diğer her şey nurlanıyordu? Necdet aşkına yeniliyordu. Aşk denen bu ne olduğu belirsiz kavramın akibeti açıklanamıyor elbet.

(Not: Somon ve Godoro (Yakup Kadri Osmanoğlu kitabından esinlenilmiştir))
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
- Bakınsana Mr. Gerold belki de yanlış anahtarları deniyorsunuz?
- Şu gevezeliğe bırakta git dışarıda biri var mı diye bak.
- Tabi efendim! Ama o anahtarları neden ıslarla deniyorsunuz? İsterseniz kasabaya bir telgraf çekeyim. Yanlışlık vardı belki.

Mr. Gerold endişeli yüzünü uşağına doğru döndü. İyice sinirlerini hoplatmıştı.
- Şuradan defolup gitsene Alfred! Bir daha bana ne yapacağımı söyleme cürretine düşme!

Kendine has bir durumu vardı Alfred'in . Efendisinin sinirlerinin çabuk geçtiğini bilirdi.
 

Rodion Romanoviç

Raskolnikov
Çevirmen Üye
Katılım
16 Şub 2021
Mesajlar
958
Tepki puanı
2,374
Puanları
160
Konum
Türkiye
Köşeden kendisine bir sandalye çekti. Kahve hınca hınç doluydu. İnsanlar yılbaşının sevincini yaşıyordu. Bir yıl daha geçmişti. Bir yıl daha üzerinde bir sürü şey bırakmıştı. Geçip gidecekti. Saatine baktı! 22.00'a geldiğini gördü. Acaba burada yılbaşına mı girseydi? Öylesine gelmişti aslında. Nehirin kenarında dolanırken bir an duraklamış ve sakinlemek istemişi. Su kayalara çarpıp yavaşlıyordu, ruhuna refah veriyordu bu. Ama bu kadar refah ve sakinlik ona iyi gelmezdi, oda biliyordu. İnsanlar görmesi gerekiyordu. Bugün yılbaşı! Önce yavaşça kalktı. Köprüye bakacak oldu. Önceleri insanların nehri geçmek zorunda olduklarını düşündü. İnsanlar bir zamanlar bir bedel ödeyerek karşı tarafa geçiyordu, oysa kendisi için bu artık sıradan bir şeydi. Köprünün ortasına gelince de aynı şeyi hissetti. Bir an durup nehri izlemek istedi. Bisikletli bir adam devam etmesini rica etti! Rica mı etti? Yok , kibarca "çekilsene şuradan bir adam " dedi. Kelimelerini nezaketle seçmişti bu yüzden onun dediğini yapmaktan başka bir şansı yoktu. Bugün yılbaşı, bugün herkes mutlu, herkes bir yılın daha geçişini kutluyor. Çatacak zaman değil. Oysa ağzını burnunu kırsaydı keşke orada. Şöyle bisikleti düşseydi başta, sonra da bir güzel kafasının ortasına yumruğunu geçirseydi. Su kayaya çarpmaya devam etti. Damlacıklar gökyüzüne doğru çıkıyor ama yer çekimine boyun eğiyorlar. Damlacıklar bir araya gelip nehri tekrardan oluşturuyor. Gelgitler yaşanıyor! Kendi bünyesinde de böyle gel-gitler yaşanıyordu. Ama biliyordu ki damlacık nasıl nehirle buluşuyor , nasıl gittiği gibi geri o aşkına , sevdasına dönüyordu. Oda bu gelgit'ten kurtulup kendini bulacaktı.


Kahvede yanına birinin yaklaştığını gördü. Bu çok sık olan bir şey değildi. Genel de garip bakışları üstüne alırdı. İnsanların topluluk halinde kafelere geldiğini bilirdi. O yüzden de kimseyle arkadaş olma yeri olarak görmemişti buraları. Bilirdi ki konuşacağı bir erkeğin bekleyeceği, konuşacağı bir kadının sevgilisi vardı. İnsanlar ancak koşturmadan biri için ayrılırdı. Yoksa ne hacet durmaya! Fakat kadın yanaşmaya devam etti.

- Merhaba, oturabilir miyim?

Ne diyeceğini bilemedi. Reddetmeliydi! Bu münasebetsiz olurdu! Sadece bir iki kelime geveledi.

- Buyurun, tabi!

İşte sessizlik! Göz temasına alışkın değildi. Ama gelen kişi de alışkın değildi. Birbirlerinden ilk kelimeyi bekleyen iki yabancı gibi oldular. Fakat onun ilk kelimeyi etmesini bekledi. Yılbaşı! Doğru ya bugün yılbaşı! Yılbaşında olacak iş değil bu! Olacak işler bir anda olurlar. Dizi çekmiyoruz ki, hayat tesadüflerin oyuncağı değil ki! Öyle mi yoksa? Kader ağlarını mı örüyor! Yok Nazım Hikmet öyle demiyor! Kader diyor bizi bir araya getirmeyecek! O aslında öyle demiyor. Bizim buluşmamız imkansız diyor. Biraz daha düşünürsen, o kalkıp gidecek. Gitsin! Ne bağımız var ki? Yabancının biri! O halde kader ağlar örmeye devam etsin. Bugün de kader kardeşimizden bir adet patik alıyoruz! Kendisi bu patiği bu kafede buluşan iki gence veriyor. Kader bir anlık mücadelesi ile takdiri hak etti. Son anlara girilen mücadelede başarılı bir sonuç gibi geldi bu bana.

- Neden burada oturuyorsun?

Ne! Ne oluyor? Şey... Ben oturuyorum çünkü... Bilmiyorum. Keşke bilseydim. Keşke bazı sorulara cevapları net bir şekilde verebilseydim. Birilerine özeniyorum. Romanda bir anda dışarı çıkan Rus zengini olmayı seviyorum. Sokakta kendisine çarpan bir dalkavuk , "efendim, bağışlayın" diye bağırdığında attığı parayı seviyorum. Belki bende denk gelirim diyorum. Ama bu imkansız! O halde neden burada oturuyorum? Bunun cevabını bende bilmiyorum.

- Öylesine denk geldim? Siz kimdiniz?

Kader arkadaşımız şimdilik müsabakayı uzaktan takip ediyor. Ağlarını henüz örmede başarılı değil! Ama kadar tek taraflı bir şey değil ki. Kiminin düşüşü kiminin yükselişi. Kiminin düşüşü iyiyken kiminin yükselişi kötü. Oysa burada ne güzel konuşmak isterdi. "Bakın", derdi öncesinde, "burada oturmamın engin bir sebebi var, şurada oturan insanları irdelemek". Akademisyen misiniz efendim? Yok canım amma yaptın! Ben seyyahım! Geziyorsunuz yani? Yok zihin seyyahıyım! Düşünüyorsunuz yani? Yok ben anlatıcıyım! Oyuncusunuz yani ? Ben şeyim...

- Burada otobüs bekliyorum, 1-2 saate kalkacak. Oturacak yer bulamadım!

Kader bazen ağlarını bulunacak yer olmayacağı üzerine kurabilir mi? Yok canım daha neler! Bu sıradan bir tesadüftür! Tesadüfler olmaz evlat! Nehir, sular kayaya çarpıyor. Gelgitler... Sular yere düşüyor. Sular kendisine kavuşuyor.

- Anlıyorum, çay söyleyim ister misiniz?


Saat 23.00 yeni yıl tüm coşkunluğu ile gelecek. Bu sene o sene kardeşim. Bu sene şeytanın bacağını kırıyorum. Faul ve penaltı! Topun başında şeytan ve goooolll! Şeytan 23. golünü atıyor. Kırılan bacaklar gol olarak geri geliyor.
 
shape1
shape2
shape3
shape4
shape5
shape6
Üst